Güncel

Erkekler nafaka ödemekten kaçıyor

Dosya Haberleri —

Kadın eylemleri

Kadın eylemleri

Kadın Dayanışma Vakfı gönüllü avukatlarından Zekiye Karaca Boz ile nafaka hakkını konuştuk

  • Mevcut yasaya göre nafaka hakkı, yoksulluğa düşecek tarafa veriliyor. Ancak toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle yoksulluğa düşen taraf neredeyse her zaman kadınlar oluyor. Bu yüzden nafaka hakkı kadınların temel insan haklarını doğrudan etkiliyor. Sağlık, barınma, eğitim gibi en temel haklara erişim bile nafaka hakkı sayesinde mümkün olabiliyor.
  • Kadınların yüzde 48’inin işsiz, yüzde 47’sinin ise hiçbir gelirinin olmadığını tespit ettik. Kadınlar boşandıktan sonra yaşamlarını sürdürebilecek herhangi bir gelirleri olmadan hayatlarına devam etmek zorunda kalıyor. Sık sık dile getirilen “Kadınlar çalışsın, para kazansın” söylemi ise gerçeklikten kopuk bir bakış açısı. 
  • Mahkemeler tarafından hükmedilen nafaka miktarı asgari ücretin yalnızca yüzde 6,9’una denk geliyor. Nafaka yükümlülerinin yüzde 44’ü ise nafaka ödemekten kaçınıyor. Devlet, nafakanın belirlenmesi sürecinde etkili olmasına rağmen, nafakanın tahsil edilmesi konusunda tamamen kenara çekilmiş durumda. Erkekler mal kaçırıyor, gelirlerini gizliyor ve nafaka ödemekten kaçıyor.

ERDOĞAN ALAYUMAT

 

Kürtaj hakkının ortadan kaldırılmak istenmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284 sayılı kanunun iptal edilme girişimleri ve nafaka hakkına yönelik düzenlemeler... Kadınların yıllar içinde mücadeleyle kazandığı haklara yönelik saldırılar hız kesmeden sürüyor. İktidar ortağı partilerin talebiyle Adalet Bakanlığı, üç yıldır üzerinde çalıştığı ancak kadın hareketinin ve kamuoyunun yoğun tepkileri nedeniyle rafa kaldırmak zorunda kaldığı yoksulluk nafakasını sınırlandırma girişimini yeniden gündemine almış durumda. 

Bu girişim, kadın ve feminist örgütlerin sert tepkilerine neden olurken, iktidar uzun süren boşanma süreçlerinin şiddeti artırdığı gerekçesiyle süresiz olan nafaka hakkını yeniden düzenlemeyi planlıyor. Taslak düzenlemeye göre, 2 yılın altındaki evliliklerde nafaka süresi en fazla 5 yıl; 5 ila 10 yıl arasındaki evliliklerde ise 12 yıl ile sınırlandırılmak isteniyor.

Ancak mevcut durumda kadınlara verilen yoksulluk nafakaları zaten oldukça düşük seviyede. Kadın Dayanışma Vakfı’nın 2024 Yoksulluk Nafakası İzleme Raporu’na göre, mahkemeler tarafından hükmedilen ortalama nafaka miktarı bin 179 TL, yani asgari ücretin yalnızca yüzde 6,9’una denk geliyor. Üstelik hükmedilen nafaka miktarları enflasyon karşısında her yıl daha da eriyor ve kadınların en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan uzak kalıyor.

Sadece nafaka hakkına değil, kadınların tüm yasal kazanımlarına yönelik ciddi bir saldırı olduğunu belirten Kadın Dayanışma Vakfı gönüllü avukatlarından Zekiye Karaca Boz ile konuştuk. 

 

 

Nafaka hakkı neden hedefte?

Nafaka hakkı, kadınların ekonomik bağımsızlığını koruyan en temel güvencelerden biri. Ancak mesele sadece nafaka değil; kadınların elde ettiği tüm yasal kazanımlara yönelik sistematik bir saldırı var. Nafaka tartışmaları 2011 yılından bu yana gündemde. 2016 yılında Meclis’te Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Araştırma Komisyonu’nun kurulmasıyla tartışmalar hız kazandı ve kadınlar aleyhine kararlar alınması için adımlar atılmaya başlandı. Bu süreçte kamuoyuna nafaka hakkında yanıltıcı bilgiler sunuldu. Nafaka borçluları ve onları destekleyen çevrelerin görüşleri sürekli dillendirildi, ancak nafaka alacaklısı kadınların sesi duyulmadı. Kadın örgütleri olarak hazırladığımız raporlarla gerçekleri ortaya koyduğumuzda bu raporlar büyük bir yankı uyandırdı. Oluşan kamuoyu baskısı nedeniyle nafaka düzenlemesi bir süreliğine geri çekildi. Ancak bu geri adım tamamen vazgeçildiği anlamına gelmiyor. 

Bu saldırının temelinde ise iktidarın aile odaklı politikaları var. “Aile Yılı” ilan edilmesi de dahil olmak üzere, kadınları güçsüzleştirerek aile içinde tutmaya yönelik bir strateji izleniyor. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada muhafazakâr, popülist ve totaliter rejimlerin toplumsal cinsiyet karşıtı politikaları giderek yaygınlaşıyor. Bu politikalar, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlere karşı düşmanlığı teşvik etmeyi ve eşitlikçi düzenlemeleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Medeni Kanun’daki en eşitlikçi düzenlemelerden biri olan nafaka hakkı, bu nedenle hedef alınıyor. Kadınları ekonomik olarak çaresiz bırakmak, onları boşanmaktan vazgeçmeye zorlamak ve şiddet ortamına mahkûm etmek, bu politikaların bir parçası.

Peki, nafaka hakkı kadınlar için neden bu kadar kritik?

İncelediğimiz nafaka dosyalarında kadınların yüzde 48’inin işsiz, yüzde 47’sinin ise hiçbir gelirinin olmadığını tespit ettik. Kadınlar boşandıktan sonra yaşamlarını sürdürebilecek herhangi bir gelirleri olmadan hayatlarına devam etmek zorunda kalıyor. Sık sık dile getirilen “Kadınlar çalışsın, para kazansın” söylemi ise gerçeklikten kopuk bir bakış açısını yansıtıyor. Kadınlar, istihdamda zaten ciddi dezavantajlara sahip. Eğitimde erkeklerin gerisinde kalmaları, ev içi yükümlülükler nedeniyle istihdam dışına itilmiş olmaları, çocuk bakım sorumluluklarının büyük oranda kadınların omuzlarına bırakılması, iş hayatına yeniden katılmalarını zorlaştırıyor. Uzun süre ev içinde ücretsiz emek veren bir kadının iş gücü piyasasına tekrar dahil olması ise mevcut ekonomik koşullarda neredeyse imkânsız hale geliyor.

Mevcut yasaya göre nafaka hakkı, yoksulluğa düşecek tarafa veriliyor. Ancak toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle yoksulluğa düşen taraf neredeyse her zaman kadınlar oluyor. Bu yüzden nafaka hakkı kadınların temel insan haklarını doğrudan etkiliyor. Sağlık, barınma, eğitim gibi en temel haklara erişim bile nafaka hakkı sayesinde mümkün olabiliyor.

 

 

Planlanan yeni düzenlemeler nafaka hakkını ve dolayısıyla kadınları nasıl etkileyecek?

Hazırlanan kanun teklifi, nafakanın bir hak olmaktan çıkarılıp sosyal yardıma dönüştürülmesini öngörüyor. Bu ise nafakanın özüne tamamen aykırı. Kadının yıllarca ev içinde verdiği karşılıksız emeğin bir karşılığı olan nafaka, devlet tarafından üstlenildiğinde zamanla sembolik bir yardıma dönüşecektir. Nafaka evlilik birliği içinde oluşan ekonomik dayanışmanın doğal bir sonucuyken boşanan erkekler, evlilik sürecinde üstlenmek zorunda oldukları yükümlülüklerden neden muaf tutulmak isteniyor? 

Hazırladığımız raporlarda çok net bir şekilde görülüyor ki, anlaşmalı boşanmalarda veya çekişmeli olarak açılıp sonradan anlaşmalıya dönüşen boşanma davalarında kadınlar büyük ölçüde tüm taleplerinden vazgeçmek zorunda bırakılıyor ve çok düşük nafaka miktarlarına razı oluyor. Çünkü tek hedefleri, yaşadıkları şiddet sarmalından bir an önce kurtulmak. Nafaka hakkının daha da kısıtlanması durumunda, birçok kadın ekonomik çaresizlik nedeniyle şiddet ortamında kalmaya devam etmek zorunda kalacak.

Bir de çocuklar var...

Boşanma davalarında çocukların velayeti çoğunlukla annelere veriliyor. Ancak babalar, çocuklarla ilişkisini yalnızca nafaka ödeme yükümlülüğü üzerinden sürdürüyor. Nafaka hakkına karşı çıkan çevrelerin en büyük itirazlarından biri, iştirak nafakasının ödenmesiyle ilgili. Oysa verilmek istenen yoksulluk nafakası kadar, çocuklar için ödenen iştirak nafakasına da büyük bir direnç gösteriliyor. Erkekler çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılamak için ödemek zorunda oldukları bu nafakayı bile ödemekten kaçınıyor.

 

 

Nafaka zaten çok düşük miktarlar olarak belirleniyor ve çoğu zaman ödenmiyor.  Bu süreci denetleyecek bir mekanizma yok mu?

Mahkemeler tarafından hükmedilen nafaka miktarı asgari ücretin yalnızca yüzde 6,9’una denk geliyor. Nafaka yükümlülerinin yüzde 44’ü ise nafaka ödemekten kaçınıyor. Devlet, nafakanın belirlenmesi sürecinde etkili olmasına rağmen, nafakanın tahsil edilmesi konusunda tamamen kenara çekilmiş durumda. Erkekler mal kaçırıyor, gelirlerini gizliyor ve nafaka ödemekten kaçıyor. Kadınlar, haklarını alabilmek için icra süreciyle uğraşmak zorunda bırakılıyor. Kadınların yüzde 38’i ödenmeyen nafakalar için icraya başvuruyor. Bu yüzde 38’in içinde sadece yüzde 80’ini tahsil edilebiliyor. Tahsil edilemeyen nafakaların içinde bile icra cezaya başvuru oranı yüzde 27. Yani nafaka ödemediği için ceza alanların oranı yüzde 10 bile değil.  Nafakası ödenmeyen bir kadın icraya başvurduğunda dosya açma bedeli olarak bin 500 TL para ödemek zorunda kalıyor. Avukat vekalet ücretlerini hiç saymıyorum. Nafakanın tahsilatı için verilmesi gereken masraflar çoğu zaman verilmesi gerek nafakanın 2-3 katı oluyor. 

Bizim önerimiz ise şu: Devlet, nafakanın bağlanması sürecinde olduğu gibi tahsil edilmesi konusunda da sorumluluk almalı. Nafaka doğrudan erkeklerin maaşlarından kesilerek tahsil edilmeli. Kadınlar, temel haklarını almak için uzun ve yıpratıcı bir hukuk mücadelesi vermek zorunda kalmamalı.

Bu koşullarda kadınlar nafaka almadan nasıl hayatta kalacak?

Boşandıktan sonra kadınların bağımsız bir yaşam kurması çoğu zaman mümkün olmuyor. Çalışan kadınların geliri yetersiz kalırken, çalışamayan kadınlar ise ailesinin desteğine muhtaç hale geliyor. Ancak yoksulluğun derinleştiği bir ülkede, aileler bile boşanan kızlarını ekonomik bir yük olarak görmeye başlamış durumda. Görüştüğümüz bir kadın, iki odalı bir evde 8 kişi yaşadıklarını anlatıyor. Kadınlar, bu zor koşullara bile razı geliyor çünkü nafaka hakkı olmadan hayatta kalmaları imkânsız hale geliyor.

Şu an mahkemelerin hükmettiği ortalama nafaka miktarı 1179 TL ile 1200 TL arasında. 2024 yılı başında tespit edilen en yüksek nafaka miktarı ise 6 bin ile 8 bin TL arasındaydı. Çocuk için bağlanan iştirak nafakaları da benzer seviyelerde. Bu rakamlarla bir kadının nasıl yaşayabileceğini düşünelim: Ev tutması, çocuğuyla birlikte beslenmesi, giyim, elektrik, su, ısınma faturalarını ödemesi ve kira vermesi mümkün mü? Asgari ücretin iki katını bile alsa bu şartlarda yaşamını sürdürmesi çok zor. Bu yüzden kadınlar boşandıklarında, ailesinin yanına dönemiyorsa gidebileceği hiçbir yer olmuyor.

 

 

Mahkemeler nafaka artış oranlarını belirleyemiyor mu?

Yasaya göre mahkemeler nafaka artış oranlarını belirleyebiliyor, ancak bu oranlar genellikle TEFE-TÜFE verilerine göre hesaplanıyor. Ancak bu oranlar, günümüz ekonomik koşullarında kadınların artan geçim maliyetlerini karşılamak için yetersiz kalıyor.

Üstelik boşanma davaları yıllarca sürebiliyor. Yargı sürecinin uzunluğu, kadınlar üzerinde baskı oluşturuyor ve haklarından vazgeçmelerine neden oluyor. Tedbir nafakasının dava açıldığı gibi bağlanması gerekirken, bunun bile gerçekleşmesi aylar alıyor. Esas nafaka yargılamanın sonucunda bağlanıyor. Nafakanın yetersiz hale geldiği koşullarda yapılan itirazlar ve artırma talepleri ise kadınlar için yeni bir mücadele anlamına geliyor.

Nafaka hakkının kaldırılmasını savunanlar, nafakanın şiddeti artırdığını iddia ediyor. Ancak zaten şiddet mağduru olan kadınlar için bu nasıl mümkün olabilir?

Sonuçtan neden yaratıyorlar. Kadınlar tam tersi, ağır şiddet gördükleri için boşanmak istiyor. Nafaka boşanmanın bir sonucu, boşanma ise şiddetin bir sonucu. “Kadınlar sadece nafaka almak için boşanıyor” gibi söylemler gerçeklerle bağdaşmıyor.

Ortaya atılan iddiaların ne kadar temelsiz olduğunu anlamak için nafaka miktarlarına bakmak yeterli. Eğer kadınlar gerçekten sadece nafaka almak için boşanıyorsa, bin 179 TL’lik ortalama bir nafaka miktarı için neden evlerini terk etsinler? Bu iddiayı savunanlar, mahkemelerde hükmedilen nafaka miktarlarını, ödenip ödenmediğini veya kadınların gerçekten nafakaya erişip erişemediğini incelemekten kaçınıyor.

Meclis nafaka hakkı konusunda hangi adımları atmalı? Neden bu konuda herhangi bir adım atılmıyor?

Devletin yapması gereken düzenlemeler çok net. Öncelikle, nafaka bağlanırken ekonomik gerçeklikler dikkate alınmalı ve tarafların mali durumları devlet tarafından araştırılmalıdır. Kadınlar, nafaka alabilmek için eşlerinin gelirlerini kendi başlarına ispatlamak zorunda bırakılmamalıdır. Şu an nafaka miktarları belirlenirken, sadece erkeklerin ekonomik durumu göz önünde bulunduruluyor. Oysa esas önemli olan, nafakanın kadın ve çocukların yaşamında hangi temel ihtiyaçları karşılayabildiğidir.

Çocukların velayetini çoğunlukla anneler alıyor ve bu düşük nafaka miktarları da büyük ölçüde çocuklara harcanıyor. Görüştüğümüz kadınların çoğu, “Ben nafakanın tek bir kuruşuna dokunmuyorum. Çocuğumun okul masrafını bile karşılamıyor” diyerek bu gerçeği ifade ediyor. Boşanan ebeveynlerin çocuklarına birlikte bakması gerekirken, nafaka miktarlarının düşük olması nedeniyle tüm yük kadınların omzuna bırakılıyor.

* Nafakaya ilişkin hazırlanan rapora aşağıdaki linkten ulaşılabilir:

https://www.kadindayanismavakfi.org.tr/yoksulluk-nafakasi-arastirma-raporumuz-yayimlandi/

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.