Güncel

Süreç şeffaflıkla yürütülmeli

Dosya Haberleri —

Celalettin Can

Celalettin Can

2013-2015 çözüm sürecinde Akil İnsanlar Heyeti grubunda yer alan 78'liler Hareketi Sözcüsü Celalettin Can, 'yeni süreç' tartışmalarını değerlendirdi

  • 2013-2015 sürecinin daha şeffaf, daha demokratik, daha çoğulcu, daha katılımcı bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu süreç daha kapalı ve istismara ve provokasyonlara açık bir süreçtir. O gün 63 Akil İnsan bulunuyordu ve bölge bölge heyetler oluşturuluyordu. Bu 63 kişinin önemli bir kısmını seçen hükümet olmuştu, heyetleri onaylayan da hükümet olmuştu.
  • Gördüğüm kadarıyla halk gerçekler konusunda uyanık ve kaygılı... Ama parti kadroları halk kadar uyanık ve kaygılı mı, bunu bilemiyorum. Yani siyasi kurumun kaygıları nedir bilmiyorum ama halk çok kaygılı. Şahsen Kürt Hareketi’nin yerinde olsam mümkün olduğunca bu süreci kendi içimde olabildiğince objektif değerlendiririm.
  • Geçmiş süreçlerden de gördük çok büyük provokasyonlar olabilir. Genelde dünya örneklerine baktığımızda bu tür süreçlerde ifade ettiğim gibi silah en son bırakılır. Ama bu süreçte en başta sana “silah bırak” diyorlar. Bu yaklaşım süreci akamete uğratabilir. Devletin silah bırakılması yönündeki ısrarına hayret ediyorum...

ERDOĞAN ALAYUMAT

 

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi (DEM Parti) Eşbaşkanlarının elini sıkmasıyla başlayan süreç Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum çağrısıyla ivme kazandı. Öcalan ile görüşmelerin 1 Ekim’den öncesine dayandığını düşünen 2013-2015 çözüm süreci döneminde akil insanlar heyetinde yer alan Celalettin Can, başlayan sürecin Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerden ayrı ele alınamayacağının altını çizdi. Sürece dair kaygı ve önerilerini dile getiren Can, yürütülen sürecin şeffaf olmasına dikkat çekerek hem devletin hem de İmralı heyetinin süreci daha şeffaf yürütmesi gerektiğini vurguladı. Akil İnsanlar Heyeti İç Anadolu bölgesi grubunda yer alan 78'liler Hareketi Sözcüsü, gazeteci ve yazar Celalettin Can, 'yeni süreç' tartışmalarını Yeni Özgür Politika Gazetesine değerlendirdi.

Sayın Öcalan, PKK’nin kongresini toplayıp kendini fesh etmesini istedi. PKK’nin bu adımı atması için gerekli koşullar nasıl sağlanabilir?

Şu anda onun koşulları var mı bilmiyorum. Ama istendiği gibi öyle çarçabuk feshin koşullarının olmadığına kaniyim. Öcalan’ın barış çağrısı önemlidir. Bu değerlendirilirse hem Kürt Hareketi hem de Türk devleti ayağına takılan prangalardan ve açmazlardan kurtulacaktır. Devlet Bahçeli’nin 9 Mart’ta yaptığı “Ateşkes istemek doğru, dengeli ve isabetli bir açıklama değildir” açıklaması eğer sadece milliyetçi tepkileri dindirmeye yönelik bir argüman değilse süreci zora sokacaktır. Kürtler Türkiye dışında kendi mal ve can güvenliklerini korumak için silahlı olmak zorundadır. Feshin gerekli koşulları çatışma ortamının sona ermesi, Kongre ve diğer yöntemlerle dağ kadrosunun ikna süreci için zaman olması gerekir. Dahası silah bırakan insanların demokratik siyasete katılımının sağlayacak yasal ortamın sağlanması çok önemlidir, bunun sağlanması gerekir.

Feshin koşulları olgunlaşmadan feshe zorlama, Kürt Hareketi’nin teslimiyet olarak yorumlayabileceği koşulların dayatılmaması, diğer parçalardaki Kürt hareketlerine askeri saldırıların durdurulması gerekir. Saldırılar son bulmazsa, demokratik siyasete katılım sağlanmazsa, teslimiyet olarak yorumlanan koşullar dayatılırsa, askeri operasyonlara devam edilirse süreç tıkanır ve bu da çok daha sert çatışma ortamına girilmesini getirebilir.

 

 

PKK, Sayın Öcalan’ın çağrısına uyacağını duyurdu ve ateşkes ilan etti. Ancak askeri operasyonlar durmadı. Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay, ateşkesi tanımadıklarını açıkladı. Bahçeli de silahlar şartsız bırakılmalı dedi. Bu ortamda silah bırakma süreci nasıl ilerleyebilir?

2013 yılındaki sürece göre iktidarın açıkladığı hedef “Terörsüz Türkiye’dir. Barışın hedefini Kürt Hareketi’ni silahsızlandırma ile sınırlıyor. Bu durumda devletin bahsettiği barış, Kürt Hareketi’ni silahsızlandırmak oluyor, barış getirmek olmuyor. Şu anda benim gördüğüm bu. Çatışma ortamına Kürt Hareketi son vermek istiyor ama devlet hala çatışmayı devam ettiriyor. Kürt Hareketi silahı bırakan insanların demokratik siyasete katılımını savunuyor, devletin bu konudaki görüşü nedir, belirsizdir… Ortada bir barış yok. Devlet, Kürt Hareketi önce silah bırakacak ondan sonra barış koşulları konuşulacak diyor. Ama Kürt Hareketi’nin kaygısı da şu; Bunlar olursa acaba barış konuşulacak mı? Bunun garantisi şu anda yok. Aslında dünyanın her tarafında bu tip durumlarda genellikle silahların bırakılması sona bırakılır... Amaç sürecin akamete uğramaması için devletin samimiyetinin güvencesini ve güvenini vermektir.

Eğer sürecin kamuoyuna açıklanmamış bir boyutu yoksa bu sınırlama sürece zarar verebilir. Eğer ki şartlar olumluyla Kürt Hareketi’ne samimiyet konusunda yeterli güven verilmişse kendi inisiyatifi ile silahları bırakabilir, yeter ki bu tutumu teşvik eden bir güven atmosferi yaratılmış olsun... Öcalan’ın demokratik toplum örgütlenmesi için gerekli yasal ve siyasal zeminlerin oluşturulması meselenin esasıdır. Bu zemin yaratılırsa açıklamada dile getirilmeyen Kürt taleplerinin de bu zeminde mücadele içinde yaratılması mümkündür.

 

 

2013-2015 çözüm sürecine MHP sert şekilde karşı çıkmıştı ama o dönem de bazı milliyetçi kesimler MHP’ye rağmen süreci desteklemişti. Bugün sürecin kapısını bizzat Devlet Bahçeli’nin araladığını düşünürsek milliyetçi kesimlerin desteği daha mı fazla olur?

2013-2015 çözüm süreci başladığında MHP çevresinde sürece verilen destek çok düşüktü. Ancak zaman içinde yapılan çalışmalar ve oluşturulan algı bu desteği yüzde 60-70 oranına kadar yükseltmişti. Süreci topluma yayarak pek çok kesimin desteğini almayı başarmıştık. 

Burada en önemli argüman, demokratik toplum. Bu argüman her alanda örgütlenmeyi gerektirir. Bunların olması için demokratik siyaset zemininin var olması gereklidir. Sadece talepleri sıralamakla yetmiyor. İşin esası demokratik toplum zeminidir. Bu zemin yaratılır ve her iki tarafta samimi yaklaşırsa sorununun çözümüne her zamankinden daha fazla yaklaşmış oluruz. 

Biraz muhalefetin tutumunu konuşmak istiyorum. Özellikle ana muhalefet partisi CHP’nin sürece dair tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? CHP bu süreçte nasıl bir rol oynayabilir?

CHP’nin tutumu olumlu olmakla birlikte tabanındaki güçlü Kürt karşıtlığı onu sürekli yalpalama zemininde tutuyor. Kürt ve Türk toplumlarının bu sürece yaklaşımı farklıdır. Kürtler süreci destekler ama iktidarın tuzakları konusunda endişelidir. Türk toplumu ise ırkçı şoven algıların etkisi altında kaygılı davranıyor. Kürt Hareketi esnek ve sabırlı bir duruşla teslimiyet olarak yorumlanabilecek talepleri devre dışı ederek süreci başarıyla sonuçlandırmak için elinden geleni yapmalıdır. Yani dilin değişmesi gerekiyor.

 

 

Kastettiğiniz devletin dili sanırım. Bu dil nasıl değişir peki?

Devlete kullandığı dilden kaynaklı “Diline dikkat et” demek gerekir. 2013 sürecinde hep uyarıyorduk. Bu uyarılar işe yaradı ve dillerini değiştirdiler. Akil İnsanlar heyetinin Erdoğan’la olan bir toplantısında ona “Çok egemen sınıf diliniz var” demiştim, olumsuz yaklaşmamıştı...

2013-2015 sürecinde yaşananlar nedeniyle bir güvensizlik söz konusu mu? Aradaki makas nasıl kapatılabilir? 2013-2015 süreci bu sürece göre daha mı şeffaftı?

O süreç için daha şeffaf, daha demokratik, daha çoğulcu, daha katılımcı bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu süreç daha kapalı ve istismara ve provokasyonlara açık bir süreçtir. O gün 63 Akil İnsan bulunuyordu ve bölge bölge heyetler oluşturuluyordu. Bu 63 kişinin önemli bir kısmını seçen hükümet olmuştu, heyetleri onaylayan da hükümet olmuştu. 2-3 ayda bir toplantı olurdu ve bu toplantıda Erdoğan bir konuşma yapardı, bu konuşmanın üzerine heyettekiler söz alırdı kendi görüşlerini rahat bir şekilde söylerdi.

Yapılan bir toplantıda şunları söylediğimi hatırlıyorum: “Barış diyorsunuz ama uçaklar Kandil semalarında dolaşıyor, barış diyorsunuz kalekollar yapılıyor, güvenlik adı altında barajlar inşa ediliyor, koruculuk güçlendiriliyor. Tüm bunlar yapılırken Kandil’in bunu savaş diye algılaması gayet doğal bir şey” vb. minvalinde yaptığım konuşmanın yanı sıra Öcalan’ın yaşam koşullarına dair talepleri sıralamıştım. Devamla “geri çekilme olduğunu” söylediğimde Erdoğan “yeterince olmadı” deyince, ben de “Olduğu kadarıyla bazı haklar vermeliydiniz” dediğimde buna karşı Erdoğan “Bir tek silahlı unsur kalana kadar barış yok” demişti... 

 

 

Yukarıda 2013-2015 süreci bu sürece göre daha şeffaftı dediniz. Sürecin şeffaf yürütülmesi için önerileriniz nelerdir?

Gördüğüm kadarıyla halk gerçek konusunda uyanık ve kaygılı... Ama parti kadroları halk kadar uyanık ve kaygılı mı, bunu bilemiyorum. Yani siyasi kurumun kaygıları nedir bilmiyorum ama halk çok kaygılı. Şahsen Kürt Hareketi’nin yerinde olsam mümkün olduğunca bu süreci kendi içimde olabildiğince objektif değerlendiririm. Olabildiğince şeffaflığı hâkim kılarım...  Tamamen gerçeğe bağlı bir şekilde bu meselenin ne olduğuna dair süreci en ince detayına kadar değerlendiririm. 2013-15 çözüm sürecinin temel zafiyetlerinden biri kapalılıktı, şimdilerde ise 2013-15 sürecini aratan bir kapalılık var... 

Devamla belli birimler oluşturup süreç içindeki olumlu ve olumsuzlukları tespit edip, bu olumsuzlukları gidermek için bir çalışma planı çıkarırım. Sadece umutlar hayaller, olasılıklar üzerinden bu süreci ele almam sadece gerçeğe bağlı kalır toplumu da buna uygun bir şekilde sürece dahil ederdim.

2013-2015 çözüm sürecinde Akil İnsanlar heyetinde yer almıştınız. Bu dönem gerek DEM Parti’den gerekse de devlet kanadında bu yeni süreçte rol almanız için size bir teklif geldi mi? Süreçte rol almanız için böyle bir teklif gelirse kabul eder misiniz? Bu sürecin bir aktörü olduğunuzu hissedebiliyor musunuz?

Bu sürecin aktörü olmak için bir talepte bulunmadım. Bu konuda bana bir teklifte gelmedi, gelmemesine ne diyebilirim ki ...  Benim bu konulardaki duruşumu iyi biliyorlar... Kullanılan dil çok kötü, Öcalan'a “Terörist başı” deyip duruyorlar, PKK ateşkes ilan etti ama Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı bu ateşkesi tanımadıklarını söylüyorlar. Bir yandan Öcalan’la görüşülürken, bir yandan da yapılabilecek en çirkin hakaretleri sarf ediyorlar…

 

 

Bu süreci bekleyen tehlikeler nelerdir? Son dönemde her yerden provokasyon uyarıları yapılıyor. Sürecin akamete uğrama riski var mı sizce? 

Geçmiş süreçlerden de gördük, çok büyük provokasyonlar olabilir. Genelde dünya örneklerine baktığımızda bu tür süreçlerde yukarıda ifade ettiğim gibi silah en son bırakılır. Ama bu süreçte en başta sana “silah bırak” diyorlar. Bu yaklaşım süreci akamete uğratabilir. Devletin silah bırakılması yönündeki ısrarına hayret ediyorum... Devletin iyi niyetli ve samimi olduğunu göstermesi gerekir.

Bir önceki süreçte barış ortamı egemen kılınmıştı, çatışma ortamı yoktu. Bu dönem de barışın egemen kılınmasının koşullarını yaratmak için çatışma ortamının durması, askeri operasyonlara son vermekten başlamak, bunda çok zaman da kaybetmemek gerekiyor.

Sanırım işin ciddi ele alınması gerektiğini belirtiyorsunuz…

41 yıldır yenilmediğini düşünen, özgüven sahibi, devlete güven duymayan ama devlete güven duymak ve güven yaratmak isteyen liderlerine güvenerek sürece dahil olan bir yapılanmayla, askeri-politik özelliklere sahip bir kadro ile karşı karşıya olunduğunu hiç unutmayınız...

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.