Hizbullah cinayetleri

Dosya Haberleri —

Hizbullah/Hüda-Par

Hizbullah/Hüda-Par

  • Halit Güngen büroda salonda öldürülmüş ve büronun paralelindeki lavaboya molotof kokteyli atılmıştı. Silah sesini karşı komşular duymamıştı. Katiller çıkarken kapıyı açık bırakmıştı. Lavaboya attıkları ve küçük bir yangına neden olan duman kokusundan ve kapının açık olmasını merak eden komşular içeri girip Halit'i salonda yaralı halde görmüşlerdi.
  • Güngen cinayeti Diyarbakır'da görülen 31 sanıklı Hizbullah Ana Davası'na konu olan 188 cinayet arasında yer aldı. Bazı sanıklara gerekli soruşturma yapılmadan ceza verilse de Halit Güngen gibi Cengiz Altun, Hafız Akdemir, Namık Tarancı, Çetin Abayay, Yahya Orhan, Hüseyin Deniz, Kemal Kılıç, Ferhat Tepe, Nazım Babaoğlu, Yaşar Parlak cinayetleri de halen faili meçhul.
  • 165 kişinin öldürülmesi davasından yargılanan Hizbullah yöneticileri, AKP’nin çıkardığı uzun tutukluluğu düzenleyen CMK’nın 102. Maddesi yürürlüğe girince, şimdiki Hizbullah lideri Edip Gümüş, askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar’ın da aralarında bulunduğu Hizbullahçılar 2011 tarihinde tahliye edildi. Bunun üzerine Hüda-Par, 31 Mart 2019 yerel seçimlerde AKP’yi destekledi.

YILMAZ KAYA

Kurdistan'da 1991 yılının ortalarından itibaren özellikle Amed ve Batman'da satırlı saldırıların gündeme gelmesi, liselerdeki kavgalarda Hizbullah adının telaffuz edilmesi, ister istemez bölgedeki gazetecilerde de merak uyandırdı. Kürt medyası ve sol basın bu saldırıları araştırmaya başladı. 16 Şubat 1992 tarihinde 2000'e Doğru Dergisi'nin kapak haberi "Hizbullah Çevik Kuvvet Merkezi'nde Eğitiliyor" idi. İki gün sonra derginin Amed bürosu silahlı üç kişi tarafından basılarak muhabir Halit Güngen, akşam saatlerinde kafasına sıkılan tek kurşunla öldürüldü.

Silah sesini kimse duymadı

Halit Güngen, Hizbullah haberini ancak dergide yazılınca görmüştü. Çünkü derginin böyle bir haber hazırladığından haberi yoktu. Haber, gönüllü muhabirlerin de katkılarıyla anonim hazırlanmıştı. Haberde, Amed, Silvan, Batman, Nusaybin, Cizre, İdil ve Kızıltepe'de işlenen faile meçhul cinayetler, cinayet işlerken suçüstü yakalanıp polis tarafından bırakılanlar, Hizbullah'ın Silvan'daki yöneticileri ve satırlı saldırıları da yazılıyordu. Halit, büroda salonda öldürülmüş ve büronun paralelindeki lavaboya molotof kokteyli atılmıştı. Silah sesini karşı komşular duymamıştı. Katiller çıkarken kapıyı açık bırakmıştı. Lavaboya attıkları ve küçük bir yangına neden olan duman kokusundan ve kapının açık olmasını merak eden komşular içeri girip Halit'i salonda yaralı halde görmüşlerdi. Olay yerine ilk gelenlerden biri de, hemen yan dairede oturan Hürriyet Bölge Temsilcisi İnsan Dörtkardeş idi. Büro içinde ve Halit'in yoğun bakımda iken fotoğraflarını çeken de kendisiydi. Halit Güngen öldürüldüğünde dönemin Emniyet Müdürü Ramazan Er sonraki gün basın toplantısı düzenledi. Gazeteciler, derginin son sayısının kapak haberine atfen, 'Hizbullah var mı?' diye Er'e sordular. Ramazan Er, 'Böyle bir örgütten haberimiz yok' yanıtını verdi.

Hizbullah ve Çevik Kuvvet

2000'e Doğru dergisinin kapak haberinde, "Hizbullah Çevik Kuvvet Merkezinde Eğitiliyor yazılıyordu. Evet doğruydu, Hizbullah burada eğitiliyordu. Ancak bir farkla. Burada eğitilenler, Hizbullah içinde faaliyet yürütüp emniyet istihbaratının kanca attığı kişilerdi. Bu kişiler cemaatin rutin toplantılarına, derslerine katılıyor. Hem de polis ile işbirliği yapıyorlardı. Yani çift taraflı çalışıyorlardı. Bu kişiler kimi zaman yurtseverlere karşı eylem düzenliyor, kimi zaman da Menzilcilere. İtirafçılar da bu tetikçilerle birlikte kullanılıyordu.

Hizbullah'ın sorgu kasetleri

17 Ocak 2000 tarihindeki Beykoz operasyonundan sonra kurtarılan hard disk ve CD'lerin çözümlerinde, Hizbullah tarafından sorgulanan ve öldürülen örgüt elemanları, Çevik Kuvvet'te eğitildiklerinin yanı sıra, bölgede polis ile birlikte işledikleri cinayetleri ve faaliyetleri anlatıyorlardı. Bu tür kanca atılanları polis kullanıyordu.

Halit Güngen

'Emniyetin minibüsü olay yerindeydi'

Ağustos 1992 tarihinde ise 2000’e Doğru’nun kapak haberi, "Halit Güngen’in katili Diyarbakır Emniyeti’nden" başlığı ile çıkmıştı. Bir görgü tanığının ifadesine göre, Güngen’in öldürüldüğü saatte, binanın karşısında Emniyetin bomba imha ekiplerinin kullandığı kırmızı bir minibüs bekliyordu. Karşı binada oturan tanık, tül perde olduğu için büronun içinin rahat görüldüğünü, Halit'i tanıdığını, Halit ile birlikte 4 kişinin salonda ayakta olduğunu, gelen 3 kişiden birinin bir ara perdeyi aralayarak sokağa baktığını anlatıyordu. Güngen cinayetine ilişkin ilk açıklama OHAL Valiliğinden geldi. Valilik basın bülteninde,  27 Ekim 1992 tarihinde Batman İmam Hatip Lisesi öğrencisi Nedim Uysal'ın gözaltına alındığı, üzerinde bulunan silahın balistik incelemesinde, Güngen cinayetinde de kullanıldığı ileri sürülüyordu. Lise öğrencisi Uysal tutuklandı. Ancak, 'ruhsatsız silah bulundurmak' suçundan yargılandı ve serbest bırakıldı.

Hizbullah ana dosyasında yer aldı

Halit Güngen cinayeti Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 31 sanıklı Hizbullah ana davasına konu olan 188 cinayet arasında yer aldı. Cinayetle ilgili Fuat Balca, Abdülkerim Kaya, Cemal Tutar ve M. Faysal Bozkuş'un adı geçti. Her ne kadar, bazı sanıklara gerekli soruşturma yapılmadan ceza verilse de, Halit Güngen gibi, diğer bölgede işlenen Cengiz Altun, Hafız Akdemir, Namık Tarancı, Çetin Abayay, Yahya Orhan, Hüseyin Deniz, Kemal Kılıç, Ferhat Tepe, Nazım Babaoğlu, Yaşar Parlak cinayetleri de halen faili meçhul.

TBMM Araştırma Komisyonu raporları ve medyanın da bölgede işlenen faili meçhulleri sık sık gündeme getirerek Hizbullah’ın derin bağlantılarını işlemesi ardından, özellikle 1995 yılından sonra Hizbullah militanları cinayet olaylarında suçüstü yapıldıklarında yakalanmaya, tutuklanmaya başladı. Devlet, Hizbullah’ın tespit ettiği hareketlerini kayıt altına alıyordu. Bölgede rahatça cinayet işleyen, fidye karşılığı adam kaçıran Hizbullah’ın manevra alanı daralıyordu artık. Hizbullah da, bu dönemden itibaren istihbarat faaliyetlerine ağırlık verdi. Muhbir ve MİT olduklarından kuşkulandıkları onlarca kişiyi sorgulayıp öldürdü.

İzzet Yıldırım cinayeti

Hizbullah için sonun başlangıcı ise 1999 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın uluslararası bir komplo ile yakalanmasıyla oldu. PKK'nin bittiğini düşünen devlet, ona karşı desteklediği, eylemlerine göz yumduğu Hizbullah’ı tasfiye kararını masaya yatırdı. Hüseyin Velioğlu örgüt merkezini ve arşivini önce Mardin, ardından Adana ve Konya’ya taşıdı.1999 yılı sonlarına doğru ise en yakın adamları ile birlikte örgüt arşivini İstanbul’a taşıdı. Feminist İslamcı yazar Gonca Kuriş’ten sonra 29 Aralık 1999’da Med-Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın kaçırılması bardağı taşıran son damla oldu.

Edip Gümüş tahliye edilirken

Mezar evler

17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz'da villaya yapılan baskında Hüseyin Velioğlu ölü ele geçirildi. Yanında bulunan Edip Gümüş ile Cemal Tutar sağ yakalandı. Adrese giden polisler operasyon amacı ile gitmemişlerdi. Çünkü villada kimin olduğunu bilmiyorlardı. İçeridekiler de operasyon zannederek içeri girmeye çalışan polislere silahla karşılık verince çatışma başlamıştı. Devlet, eliyle koyduğu gibi Hizbullah militanlarının büyük kısmını yakaladı. Türkiye'nin dört bir tarafında ‘mezar evler’ ortaya çıkarıldı. Türkiye genelinde yapılan operasyonlarda mezar evlerden 67 cenaze çıkarılırken, 593 cinayet, 43 kaçırma olmak üzere bin 267 eylemi yapanlar yakalandı ve cezaevine konuldu.

'Sivil ve masumları öldürmedik'

Hizbullah'a ait Dua yayınlarından çıkan ve düzenlemesi bir önceki Hüda-Par Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz tarafından yapılan "Hizbullah Ana Davası: Savunmalar" kitabında, Hizbullah'ın askeri kanat sorumlularından Cemal Tutar ve Mehmet Varol'un savunmalarına yer veriliyor. Kitabın 245. sayfasında Hizbullah'ın askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar, savunmasında sivil ve masumları öldürmediklerini, sadece PKK militanlarına ve yönetici konumunda kişilere eylem düzenlediklerini ileri sürdü. Oysa o yılları yaşayan herkes bilir ki, aralarında öğretmen, işçi, gazeteci, sendikacı ve çocukların bulunduğu kişiler de acımasızca bu örgüt tarafından katledildi.

Mehmet Ezme'nin 'masumiyeti'

Aynı kitabın 370. sayfasında ise askeri kanat sorumlularından Mehmet Varol, Hizbullah davasında yatanların çoğunun masum olduğunu belirterek Mehmet Ezme örneğini vererek şunları yazdı: "Bu dosyada Mehmet Ezme 10 yıldır dedesine ait olan evde çıktığı iddia edilen cesetlerden sorumlu tutulmaktadır. Mehmet Ezme'nin bu evle ve bu olayla dedesi ile aynı ismi taşımaktan başka bir alakasının olmadığını on yıldır yüzlerce kez dillendirilip ispat edildi… Artık kendisine yapılan bu zulüm ve işkenceye son verilmesini söyleye söyleye dilinde tüy bitti..."

Hüseyin Velioğlu/Edip Gümüş

İki çocuğu tanık bırakmamak için öldürdüler

17 Ocak 2000 tarihinde başlatılan operasyonlar kapsamında itirafçı olan Hizbullahçı Mehmet Dağtekin, Sur ilçesinde bulunan Hizbullah'ın mezar evini deşifre etti. 31 Ocak tarihinde Savaş Mahallesi Küçük Kavas sokaktaki tek katlı 13 numaralı evde ilk gün yapılan aramada, aynı semtte oturan ve 21 Ocak tarihinden beri kayıp olan 16 yaşındaki Ayetullah Dalgın ve 17 yaşındaki Ali Çelik’in cesetleri, elleri ve ayakları zincirle bağlanmış halde evin kümesinde bulundu. Yapılan otopside, çocukların bir kaç gün önce öldürüldükleri tespit edildi. Yani 17 Ocak operasyonu devam ederken, Hizbullahçılar halen insan öldürüp mezar evlere gömüyordu.

 

İki mezar evde 12 cenaze çıkarıldı

Aynı evin bodrumunda yapılan kazıda ise iskelet haline gelmiş iki kişinin cesedine ulaşıldı. Evin bitişiğinde bulunan tek katlı 11 No’lu evde bir hafta süren kazılarda ise domuz bağı ile bağlanmış ve toprağa gömülmüş 8 cenaze daha çıkarıldı. Cenazelerin kimisi yeni gömülmüştü. İki cenaze ise evin başka bir bölümüne gömülmüş ve zemin beton ile kaplanmıştı. Cenazeleri çürümüştü. Toplam 12 cenazenin çıktığı Küçük Kavas sokağındaki iki ev de Silvan Başniq (Bağdere) köyü nüfusuna kayıtlı Mehmet Ezme adına kayıtlıydı. Evin asıl sahibi ise Silvan'da yıllardır JİTEM'e çalışan kuzeni Şeyhmus Ezme idi. Evin parasını o vermişti. İkisi de gözaltına alındı. Ancak Şehmus Ezme, iki günlük gözaltı sonrasında serbest bırakıldı.

Mayın patlatıp, PKK'yi suçladılar

Mehmet Ezme'nin babası Mehdi Ezme, köyde Hizbullah örgütlenmesini yapan ilk kişilerdendi. İran’a birçok kez gidip eğitim almıştı. Uzattığı sakalı nedeniyle 'Humeyni' lakabıyla anılıyordu. Ezme ailesi Silvan'da 'Mala Horikê" diye bilinir. Geniş bir aile olan Ezme ailesi içinde sadece Mehdi Ezme ve oğlu Mehmet Ezme Hizbullah ile bağlantılıydı. Diğer aile fertleri kendi halinde insanlardı. 90'lı yılların başında, JİTEM'in kullandığı Hizbullahçılar tarafından, tarla yoluna mayın döşenir. Yaşar Ezme, traktörle tarlasını sürmeye giderken patlama meydana gelir. Bir ayağı ve bir eli kopar. Hem Başniq karakolu hem de Mehdi Ezme, bu olayı PKK'nin yaptığı yönünde propaganda yaparlar. Bu olaydan sonra Ezme ailesinin çoğu Hizbullah’a kucak açtı. Mehmet Ezme, yaklaşık 11 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi. Kendisiyle birlikte gözaltına alınan ve hemen serbest bırakılan Şeyhmus Ezme ise halen Jandarma ile çalışıyor. En son, kayyum atanan Bağlar ve Kayapınar belediyelerinin vermiş olduğu iki parktaki cafe ve büfeleri yakınları ile birlikte işletiyor.

Çift taraflı çalışan Hizbullahçı     

Beykoz'da yapılan operasyonda tahrip edilmiş halde polisin eline geçen hard diskler ve CD'ler, ABD'de IBM bilgisayar şirketi gönderildi. Hard disk ve CD’lerin büyük kısmı kurtarıldı. Kurtarılan bu belgelerin çözümlerinin bir kısmı, Hizbullah ana davasının görüldüğü mahkemeye gönderildi. Bir nüshası avukatlara da verildi. O çözümlerin birinde, Hizbullah içinde görünen ancak istihbarata çalışan Murat Kurboğan'ın sorgu ifadeleri de vardı. Kurtboğan, sorgusunda Başniq köyünde tarlaya mayını kendilerinin döşediğini ve amaçlarının köyü PKK'ye düşman hale getirmek olduğunu itiraf etti.

Cezaevinden çıkarılıp imamı öldürdüler

Kurtboğan, Hizbullah tarafından yapılan sorgusunda sadece Başniq olayını anlatmıyordu. Mersin'de, Adana'da, Batman'da kendisi gibi çift taraflı çalışan itirafçılar ve polisle birlikte işledikleri cinayetleri de anlatıyordu. Bu cinayetlerden biri de 23 Şubat 1994'e Tatvan Ulu Cami İmamı Gıyasettin Bağlam cinayetiydi. Kurtboğan, cezaevinden nasıl çıkarılarak polisin gözetiminde cinayeti işlediklerini şöyle anlatıyordu: "Bitlis Cezaevinde tutukluyken, Komiser Hakan ziyaretime geldi. Hizbullah içinde yeni bir çatışma başlatmak için örgüte yakınlığıyla tanınan Gıyasettin Bağlam'ın öldürülmesini kararlaştırdık. Polislerin cezaevine getirdiği kadınla cinsel ilişkiye girdim. Aynı gün Hakan, polis Ahmet ve itirafçı Nurettin, beni cezaevinden çıkardı. Bana verilen tabancayla eylem noktasına gittim ve Bağlam'a 2 el ateş ettim. Nurettin de 4 el ateş edince öldü. Bizi bekleyen polis aracına binerek Tatvan ilçe çıkışında bekleyen Hakan'a adamı vurduğumu anlattım. Sonra beni tekrar Bitlis Cezaevi'ne teslim ettiler."

11 yıl işlemedikleri cinayetten tutuklu kaldılar

Resmi yetkililer cinayetin PKK tarafından işlendiğini duyurdu. İmam Gıyasettin Bağlam'ı PKK adına öldürdüğü iddiasıyla Erdoğan Yakışan ve sara hastası Ümit Işık tutuklanarak müebbet hapisle yargılandılar. Kurtboğan'ın sorgu ifadeleri ortaya çıkınca avukatları mahkemeye başvurdu. Dönemin Diyarbakır 3 No’lu DGM Yedek Hakimliği’nin 17.04.2002 tarih ve 2000/171 esas sayılı dosya kapsamında yapılan çözümleme işleminde Gıyasettin Bağlam cinayeti aydınlatıldı. 2005 yılında, yaklaşık 11 yıldır cezaevinde olan Ümit Işık ve Erdoğan Yakışan hakkında tahliye kararı verildi. Işık, cezaevinden serbest bırakılırken, Yakışan, başka bir davadan yargılandığı için tahliye edilmedi.

İlk sivilleşme: Mustazaf-Der

Beykoz operasyonundan sonra militanlarının çoğu cezaevine giren Hizbullah, sivilleşme, dernekleşme, partileşme programını gündemine aldı. İlk olarak Mustazaf-Der adlı dernek kuruldu. 11 Eylül 2004 tarihinden itibaren Amed, Mardin, Batman başta olmak üzere 20 merkezde faaliyet göstermeye başladı. Ancak üyelerinden bazılarının Hizbullah hükümlüleri olduğu ve bazı üyelerinin suça karıştığı gerekçesiyle Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Hizbullah’ın amacı doğrultusunda faaliyet gösterdiği gerekçesiyle derneğin kapatılmasına hükmetti.

Hüda-Par kuruldu

Hizbullah dernekleşme faaliyetlerinde sonra 19 Aralık 2012 tarihinde Hüda-Par adlı partiyi kurdu. Partinin kurucu genel başkanı kapatılan Mustazaf-Der Başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz oldu. "Peygamber Sevdalıları Platformu"nu kuran Hizbullah, diğer İslami cemaat ve sivil toplum örgütlerini de yanına alarak, her yıl "Kutlu Doğum Haftası", Mekke'nin Fethi", "Amed'in Fethi", "Dünya Kudüs Günü" etkinlikleri yapmaya başladı.

Kendi medyasını oluşturdu

Hizbullah’ın halen bilinen ve kendi propagandasını yaptığı huseynisevda.biz, hurseda.biz, islam-tr.org, habernas.com gibi internet siteleri bulunurken. Hüda-Par'a yakınlığıyla bilinen yayın organlarından bazıları ise şunlar: Rehber TV, Çağrı FM, Doğruhaber gazetesi, İlke Haber Ajansı, Batman rehber gazetesi…

Yine, Muhtaçlar ile Dayanışma Derneği (Umut-Der), Bilim ve Gelişim Derneği (Bilge-Der), Toplumsal Dayanışma ve Şura Derneği, Anadolu İlim Derneği, Şefkat Eli Derneği, Sason Rahmet Pınarı Derneği, Beşiri Hizmet Derneği, İkra Eğitim Derneği, Semere-Der, Sevgi-Der, Hür-Der, İhya-Der, Dost-Der, Akid-Der, İlim-Der, Sahabe-Der, Cami-Der, Köy-Der ve Sağ-Çev-Der, Yusufi-Der bilinen dernekler de Hüda-Par'a yakınlığıyla biliniyor.

AKP'den Hizbullah’a 11 medrese

AKP iktidarı döneminde birçok yobaz ve şeriatçı gruplara tanınan imkânlardan birisi de medrese açmalarına izin verilmesiydi. Yasal bir dayanağı olmadan kurulan kurumlardan biri de Hizbullah’ın denetiminde olan ve 11 ayrı medresenin bağlı bulunduğu 'Alimler ve Medreseler Birliği) İttihad-ul Ulema. Kız ve erkek öğrencilerin ayrı okuduğu medreselerde dini eğitim verilirken, yapılan sınavlarla dersleri geçen öğrencilere icazetleri veriliyor.

Milli Eğitim ve YÖK'e rakip

Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK'e alternatif bir eğitim sistemi uygulayan medreselerde, bir yıl hazırlık dışında dört yıllık eğitim veriliyor. Eğitim sonunda yapılan sınavlarda başarılı olan kız ve erkek öğrencilere diploma yerine geçen 'icazet' belgesi veriliyor. 15 Ekim 2022 tarihinde Amed’de düzenlenen “7. Alimler Buluşması”na davet edilenler arasında Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahid de vardı.

Yöneticiler Hizbullah sanıkları

İttihad-ul Ulema Başkanı Enver Kılıçarslan 7 yıl 6 ay Hizbullah davasından ceza alan bir hükümlü. Yönetici Beşir Varol ise Gaffar Okan suikastı talimatını verdiği gerekçesiyle 18 yıl 6 ay hüküm giydi. Bu dava dışında, Hizbullah ana davasından da müebbet hapis cezası ile yargılanırken, AKP'nin çıkardığı 'Uzun Tutukluluk Süresi' yasası çerçevesinde 25 Mart 2019 günü tahliye edildi.

Kobanê olayları

Kobanê'de IŞİD'in saldırılarını protesto etmek için birçok il ve ilçede olduğu gibi Amed'de de halk 6 Ekim 2014'te ayağa kalktı. Bu kalkış Kürdistan'ın tamamına yayıldı ve 3 gün devam etti. Yaşanan bu olaylarda çoğu polis, korucu ve Hizbullahçılar tarafından olmak üzere 52 kişi katledildi. Amed'de 6-8 Ekim'de yaşanan olaylarda ise ölü sayısı 12 oldu. Hizbullahçı oldukları iddiasıyla öldürülen 4 kişiden biri 16 yaşındaki Yasin Börü idi. Hem Hüda-Par, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan, sık sık Börü cinayetini gündeme getirdi. Erdoğan, 11 Ekim 2014 tarihinde "Sakallı kardeşlerimize, başörtülü kadınlarımıza saldırıyorlar… Kutsal İslami değerlerimize saldırıyorlar. İslami değerleri hedef alıyorlar…” diyordu.

Kurban eti değil, pala…

Kobanê olayları sonrasında onlarca kişi,  4 Hizbullahçının ölümü ardından 'gizli tanık' ifadeleriyle tutuklandı. Sonra yapılan araştırmada tutuklananların bazılarının olayların yaşandığı tarihte cezaevinde ya da askerde olduğu ortaya çıktı. Dava devam ederken, Hizbullahçıların öldürüldüğü evin sahibi L.O., ilk kez 3 Nisan 2015'te Doğan Haber Ajansı'na açıklamalarda bulundu.  (https://www.haberler.com/diyarbakir24-kisinin-olduruldugu-evin-sahibi-ilk-7152144-haberi)

Ev sahibi L.O., olayın yaşandığı 7 Ekim günü 4-5 kişinin kapısına gelerek yardım istediklerini ve onları içeri aldığını belirterek, şöyle konuştu: "Ben hemen ilk başta polisi aradım. Dedim ki 'çabuk gelin binanın kapısını kıracaklar. Çabuk gelin yetişin bunları kurtarın'. Polis memuru bana, 'tamam geliyoruz' dedi. Öyle demesiyle biraz ferahladım. Dedim ki gelip kurtaracaklar sonuçta. Onların ellerinde kurban eti falan da yoktu. Bir tanesinin elinde bıçak vardı. Bir tanesinin elinde pala vardı. Hatta bir tanesi de yaralıydı. Sol kolunda kan vardı. Riyad'ın elinde de sopası vardı..."

'Hüda-Par'a gittim yüzleştirmediler'

Hizbullah’ın yayın organlarında suçlanması ardından Hüda-Par'a gittiğini ve saldırıda yaralı kurtulan Yusuf Er ile yüzleştirilmek istediğini ifade eden L.O., şu açıklamalarda bulundu: "Hüda-Par'a da gittim, orada da dile getirdim. Hatta Yusuf'la beni yüzleştirmelerini istedim. Çünkü Yusuf'un bazı yalan beyanları var. Ama o benimle yüzleşmek istemiyor. Yüzleşmemesinin tek sebebi yalanları. O yalanların açığa çıkmasını istemiyor. Ben savcılıkta Yusuf için suç duyurusunda bulundum. Dedim ki iftira ediyor..."

Aytaç Baran cinayeti

7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimlerde HDP'nin zaferle çıkmasından iki gün sonra Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen Yeni İhya-Der Başkanı Aytaç Baran, Yenişehir ilçesinde evinin önünde silahlı saldırıda öldürüldü. Olay yerine giden DHA ve İHA muhabirleri, polislerin gözleri önünde eli silahlı ve sopalı bir grubun saldırısına uğradı. Yere yatırılıp kamera ve fotoğraf makineleri alınan gazeteciler feci şekilde darp edildi. Aynı dakikalarda, Şehitlik semtinde bulunan ve genelde yurtsever kesimin gittiği işyerleri tarandı. Saldırıda HDP'li Bayram Özelçi ve Emin Ensen oturdukları kıraathanenin taranması sırasında, HDP'li Bayram Dağhan ise aynı semtte bulunan evine gelen silahlı bir kişi tarafından öldürüldü. Sonraki gün ise yine HDP'li Fesih Çınar, Sur ilçesinde sokakta yürürken ensesine sıkılan tek kurşunla öldürüldü.

Polis kameraları bozuktu

Aytaç Baran'ın öldürülmesinden hemen sonra olay yerine çok sayıda polis ekibi ve zırhlı araçlar sevk edildi. O akşam polis tarafından tutulan tutanaklarda, TOMA araçları dâhil olay yerinde bulunan 5 zırhlı polis aracının kameralarının bozuk olduğu kayıtlara geçirildi.

DAİŞ'e farklı bakış

DAİŞ'in Rojava'da Kürtlere karşı yaptığı katliamlar karşısında Hizbullah lideri Edip Gümüş ile Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriye Yapıcıoğlu farklı farklı açıklamalar yaptılar. 2014 ve 2015 yılında Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ve yöneticileri, DAİŞ’in Rojava’ya yönelik saldırılarını kabil etmediklerini dile getirdiler.  Ancak, şimdiki Hizbullah lideri Edip Gümüş, 214 yılı Ramazan ayı mesajında isim vermeden DAİŞ saldırıları hakkında şunları söylüyordu: "Müslüman olarak bilinen ve Müslüman olduklarını dile getiren hiçbir oluşum bizim düşmanımız olamaz. Ancak hiçbir oluşumun; İslam’a, Müslümanlara ve insanlığa karşı yaptıkları yanlışlıklarını tasvip etmeyiz. Bununla beraber varsa, yanlışlıklarını, İslam dairesi içinde kendimize has bir üslupla söyleriz."

 

Seçim desteği karşılığında tahliyeler

165 kişinin öldürülmesi davasından yargılanan Hizbullah yöneticileri, AKP’nin çıkardığı uzun tutukluluğu düzenleyen CMK’nin 102. Maddesi yürürlüğe girince, 10 yıl tutuklu kalan şimdiki Hizbullah lideri Edip Gümüş, askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar’ın da aralarında bulunduğu Hizbullahçılar 2011 tarihinde tahliye edildi. Hüda-Par’ın aday göstermeyerek AKP’yi desteklediği 31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesinde ise yine Hizbullahçılar AİHM ve AİHS kriterleri ile yargılamanın yenilenmesi gerekçesiyle serbest bırakıldı.

AKP’den destek

AKP’ye verilen destekten sonra Hüda-Par’a tüm kapılar açıldı.  TRT ve Anadolu Ajansı Bölge Müdürlükleri Hüda-Par'lılara teslim edildi. TRT Bölge Müdürlüğü'ne Hamit Yaz, Anadolu Ajansı Bölge Müdürlüğüne ise Erdem Gültekin getirildi. Hamit Yaz daha sonra TRT Radyo Başkanlığına atanırken, Erdem Gültekin Temmuz 2022'de TRT Bölge Müdürlüğüne getirildi. 13 yıl önce, "Hizbullah’ın amacı doğrultusunda faaliyet yürüttüğü, yönetiminde Hizbullah hükümlülerinin bulunduğu” gerekçesiyle kapatılan ve kapatma kararı Yargıtay'ca onaylanan Mustazaf-Der ise 11 Eylül 2022 tarihinde karara yapılan itiraz sonucu tekrar açıldı.

Kayyum belediyelerinden kadro

Kürdistan'da AKP, devletin resmi yayın organlarını Hüda-Par'a teslim ederken, bunlara devletin değişik birimlerinde kadro vermeyi de ihmal etmedi. Özellikle Amed'de İŞKUR üzerinden yapılan geçici işçi alımlarında Hüda-Par'ın verdiği referanslar, işe alımlarda geçerli oluyor. Amed’de kayyum atanan Büyükşehir, Kayapınar, Sur ve Yenişehir belediyelerine de yine Hüda-Par üzerinden yeni kadrolar yerleştirildi. Bunlar arasında belediye başkan yardımcıları da var.

Hüda-Par'ın seçim pazarlığı

Hüda-Par’ın pazarlıkla AKP’ye 2019 yerel seçimlerinde verdiği destek gibi, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimi öncesinde de de pazarlıklar yapıldı. AKP’ye yakın kaynaklardan alınan bilgilere göre, Hüda-Par 20 ayrı yerden AKP listelerinden aday gösterecek. Bunlardan 10’u listelerin seçilebilecek üst sıralarından olacak. Milletvekili pazarlığının halen AKP ile Hüda-Par arasında ‘kaçıncı sıradan gösterilecekleri’ şeklinde sürdüğü öğrenildi. Pazarlıklar arasında ayrıca merkezi Amed’de olan ve 11 medreseyi bünyesinde barındıran İttihad ul Ulema’ya maddi kaynak yaratılarak yasal statüye kavuşturulması, Hizbullah’a bağlı bazı derneklerin, 'Kamu yararına faaliyet yürüten dernekler" kapsamına alınarak, yardım toplamaları önündeki engellerin kaldırılarak vergiden muaf tutulmaları şeklinde taleplerin de olduğu bildirildi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.