İki oğlu şehit, bir kızı cezaevinde

Kadın Haberleri —

Alye Işık

Alye Işık

  • Alye Işık, 79 yaşında. Oğulları Seyfettin Işık (Rubar) ve Erdal Işık, Kürt özgürlük mücadelesinde şehit düştü, kızı Filiz ise 5 yıldır tutsak. Tek başına yaşadığı evde kızının yolunu gözleyen Işık, çocukları için, “Mücadeleleriyle gurur duyuyorum” dedi. 

Her kapı bir hikâyeyi aralıyor Kürdistan sokaklarında. Her evde beliren bir acı, kurumuş gözyaşları. Acının ve direnişin sembolü Kürdistan’da her kadın, romanlara konu bir hikâyenin öznesi. Mêrdîn de acı ve direnişle harmanlanan sayısız hikâyenin olduğu kentlerden biri. 

Kuzey ve Doğu Suriye’de Türkiye’ye ait SİHA ile katledilen gazeteci Cihan Bilgin’in Midyad’daki (Midyat) taziyesinde bulunduğum sırada 80 yaşlarında tek başına yaşayan bir kadının evine konuk olup, geceyi orada geçiriyorum. Küçük ve epey eski olan evinde uzun yıllardır bir başına yaşayan kadının yaşına rağmen oldukça atik davranışları dikkatimi çekiyor. Hikâyesini duyduktan sonra da pür dikkat dinlemeye başlıyor ve yazılması gerektiğine karar veriyorum.

Anlatacağım hikâye; iki oğlunu özgürlük mücadelesinde kaybetmiş, eşini işkencenin etkileri nedeniyle yitirmiş ve 5 yıldır da onunla yaşayan tek çocuğu olan kızının cezaevinden çıkmasını bekleyen Alye Işık’ın hikâyesi. Evinde bulunan ekmeği misafiriyle paylaşmak isteyen cömertliğe, genç bir kadının evine konuk olmasına sevinecek yüreğe sahip.

Gözlerinde yaş, elinde sigara

Yaşını sorduğumda bilmediğini söyleyen Alye Işık’ın kimliğine bakınca 2 Şubat 1945 tarihinde doğduğunu (tabi gerçeği bu ise) öğreniyorum. Kimliğe göre 79 yaşında olan, gözünde biriken yaşları ve elinden eksiltmediği sigarasıyla Işık’ın hikâyesini, çekindiği için röportaja zor ikna ettiğim kendisinden dinleyelim.

Işık, 2 Şubat 1945’te Mêrdîn’in Mîdyat ilçesine bağlı Kevseng (Dolunay) Mahallesi’nde dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gözlerini açar. 20 yılını geçirdiği köyde, çocukluğuna dair güzel anıları var. 

Tarım ve hayvancılıkla uğraştıklarını kaydeden Alye Işık, “Köy yaşamı emek isteyen bir yaşamdır ama şimdiki yaşamdan çok daha güzeldi. Babamın bostanları vardı. Onlarla çok ilgileniyorduk. O zamanlar güzeldi, korku yoktu. Biz de işimizi yapıyorduk. Çok iş yaptık çocukken. İneklerimiz vardı onlara bakıyorduk. Onlardan süt, yoğurt yapıyorduk” diyor.

16 yaşında evlendirilir

Henüz 16 yaşındayken ailesinin isteğiyle komşusuyla evlendirilir. Işık, etkisini taşıdığı toplumsal normları şöyle özetliyor: “Babamızın bir dediğini iki etmezdik. Oraya git dese gider, şunu yap dese yapardık. Babam komşum ile evlenmemi istedi ‘Seyit çocuğudur, iyidir’ dedi. Ben de ‘tamam’ dedim.”

Evlendikten bir süre sonra Mîdyat’a taşınan Işık’ın 5 kız 5 erkek olmak üzere 10 çocuğu olur, eşi ticaretle uğraşır. Ardından açtıkları bir dükkândan elde ettikleri gelirle geçindiklerini kaydeden Işık, gördükleri baskılardan sonra dükkânı kapatmak zorunda kaldıklarını ifade ediyor.

 

 

Kimse bizim gibi zulüm görmedi

Işık, “Türkiye’de kimse bizim gibi zulüm görmedi” diyor ve aile bireylerinin gözaltına alınarak devletin işkencesiyle karşılaştığını ekliyor: “Evimizi bastılar; beni, eşimi, çocuklarımı, gelinimi tüm ailemizi gözaltına aldılar. Bizi işkencehaneye götürdüler. Hepimize işkence ettiler. Eşimin tırnaklarını çekiyorlardı, kan su gibi akıyordu. Eşim işkenceden dolayı kansere yakalandı ve vefat etti. Diğerleri de dayanamadı gitti.”  

3 çocuğun hasreti

Gördükleri baskı ve işkencenin ardından oğulları Seyfettin Işık (Rubar) ve Erdal Işık, PKK’ye katılarak çatışmalarda şehit düşer. Yanında kalan tek çocuğu, HDP’den eski ilçe eşbaşkanı olan kızı Filiz Işık ise Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevinde tutulur. 5 yıldır kızının yolunu gözleyen Işık, derin düşüncelere dalarak sigara yakıyor geçmişe.  

Dilinde tek sözcük; barış

“Şehit verdik, hapis gördük” diyen Işık, yaşı ve yaşadıklarına rağmen  “barış” demekten vazgeçmeyerek savaşın son bulmasını istiyor.

“Ne biz ölelim ne de Türkler ölsün. Artık barış olsun. Hepimiz bir gün öleceğiz. Neden bu zulüm? (Cihan Bilgin’in taziyesini anımsatarak) Bir taziyeye bile tahammül edemiyorlar. Defalarca gözaltına alındık, işkence gördük, cezaevi gördük. Mücadeleleriyle gurur duyuyorum. Hiçbir şey için pişman değiliz.” ÖZNUR DEĞER/JİNNEWS-MÊRDÎN

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.