Kardeş Türküler'in memleket masası

Dosya Haberleri —

Çayan Demirel ve Ayşe Çetinbaş

Çayan Demirel ve Ayşe Çetinbaş

Yönetmen Çayan Demirel'in yarım bırakmak zorunda kaldığı Kardeş Türküler'in belgeselini eşi Ayşe Çetinbaş tamamlıyor.

  • Kardeş Türküler, son 30 yıla damga vurmuş bir müzik grubu. Ancak bu damga vurma sadece müzikle sınırlı olmadı. Sesleri, ritimleri, yasaklı kelimeleri, binlerce yıllık kardeş ezgileri merkezine alan bu yolculuk, müziğin büyülü gücünü kullanarak türkülerin gerçekten kardeş olduğunu nitelikli ritimlerle gösterdi. İşte bu Kardeş Türküler'in hikayesi belgesel oluyor.
  • Belgeselin çekilme hikayesinin kendisi de belgesel konusu olmaya aday. Yönetmen Çayan Demirel'le başlayıp rahatsızlığı nedeniyle hayat arkadaşı Ayşe Çetinbaş'ın devraldığı bir çalışma oluyor. Çetinbaş, "Çayan rahatsızlığında elimizde kocaman bir arşivle kalakalmıştık. İş başa düştü" derken, belgeselin bitmesi için dayanışmaya çağırıyor.
  • Kardeş Türküler'in solistlerinden Feryal Öney ise kısa bir görüntüsü yayınlanan belgeselde Yetvart Tomasyan, Hrant Dink ve birçok ismin yer aldığı masayı anlatıyor. Feryal Öney, "Çok şey öğrendik biz o masalarda. Muhabbet etmeyi öğrendik. Kültür-sanat sohbetleri... Mesela Hrant abi Kürtçe'yle giriyor Ermenice'yle devam ediyor. Çok acayip bir masaydı" diyor.

GÜLCAN DERELİ

Kardeş Türküler, son 30 yıla damga vurmuş bir müzik grubu. Ancak bu damga vurma sadece müzikle sınırlı olmadı. Sesleri, ritimleri, yasaklı kelimeleri, binlerce yıllık kardeş ezgileri merkezine alan bu yolculuk, müziğin büyülü gücünü kullanarak türkülerin gerçekten kardeş olduğunu nitelikli ritimlerle gösterdi. Bu açıdan Kardeş Türküler, sadece bir müzik grubu olmanın ötesine geçerek bu ülkede kalbi kırılan halkların da sesi oldu. Bunu da nitelikten, kadim seslerin renkliliğinden taviz vermeden yaptı. İşte bu Kardeş Türküler'in hikayesi belgesel olacak. Ancak ilginç bir şey daha var. Bu belgeselin çekilme hikayesinin kendisi de aslında belgesel konusu olmaya aday. Belgeselin bir diğer önemli yönü ise Kardeş Türküler'in hikayesini izlerken aslında ülkenin son 30 yılının tarihini de izleyecek olmamız. Ülke tarihi de Kardeş Türküler'in hikayesine eşlik etmiş olacak. Orada büyük yangınlar, isyanlar, Kardeş Türküler'in ritimlerine dahil olacak.

En büyük motivasyon Çayan...

Yönetmen Çayan Demirel'in 12 yıl önce başladığı Kardeş Türküler belgesel çalışması, Mart 2015 yılında yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı yarım kaldı. Çayan Demirel'in felç kalmasıyla sonuçlanan bu sürecin nedeni ise "Bakur" belgeseli nedeniyle devletin gadrine uğraması. Demirel, aslında yıllardır Kardeş Türküler'i yakından takip etmekte ve geniş bir arşiv oluşturmaktadır. Çayan Demirel hastalığı nedeniyle bu belgesel çalışmasını yürütemeyecek duruma gelince eşi ve yapımcı olan Ayşe Çetinbaş, yani hayat arkadaşı devreye girer. Bu yarım kalan hikayeyi tamamlamak ona düşer. Çayan Demirel sağlığı yerindeyken belgesel için gerekli röportajların hepsini bizzat kendi tamamlamıştır. Çayan görüşmelerinde herkesten kendi anadilinde röportajlar alır. Kürtçe, Ermenice, Çerkesce, Rumca, Türkçe... Bu da çok dilli bir çalışmanın ortaya çıkmasını sağlar. Yıllar süren ve büyük emekler verilen belgesel için Ayşe Çetinbaş, "En büyük motivasyonum Çayan'ın yarım kalan işini tamamlayacak olmak" diyor. Ancak bazı engeller ile karşı karşıya kalıyor. Bir yandan Çayan bir yandan çekimleri devam ettirmek, arşivleri toparlamak, filmin kurgusu derken sponsor/fon arayacak hali kalmamış ve tümüyle Ayşe Çetinbaş kendi imkanlarını kullanarak buraya getirmiş. Ancak bundan sonrası için maddi desteğe ihtiyacı var.

 

 

İş başa düştü

Kardeş Türküler, 1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü bünyesinde ilk kez 4 dilli bir konser projesiyle bu yolculuğa başlar. Çayan Demirel ve Koray Kesik, Kardeş Türküler'in bütün o süreçlerine tanıklık eder, birçok röportajlar yapar ve çok güçlü bir arşiv çalışmasını böylece tamamlar. Yaşananları bizimle paylaşan Ayşe Çetinbaş, "Çayan rahatsızlandığında elimizde kocaman bir arşivle ve malzemeyle kalakalmıştık. Aslında ben bu projenin de yapımcısıydım. Ama iş başa düştü. Bir şekilde yönetmenliği devraldım. Devam ettirelim diye arkadaşlarımızın yoğun emeğiyle bir süre daha çekimler yaptık. Ara ara Kardeş Türküler’i takip ettik, yeni konserlerini çektik. 25. yıllarına yetiştirelim dedik. Ancak olmadı. Geçen sene kurgu ekibine Tatlıhan Tuncel dahil oldu. O’nun dahil olmasıyla beraber biz kolları sıvadık ve geçen seneden beri filmin bugüne gelmesi için yoğun bir şekilde aralıksız çalıştık ve şu anda bitmek üzere. Post-prodüksiyon sürecine geldik. Kurgu bitmek üzere. Bundan sonraki aşama için özellikle, ses ve renk düzeltmeleri için ve sonrasındaki süreci tamamlayabilmemiz için Startnext üzerinden bir kitle fonlaması kampanyası başlattık" diyor.

Sahiplenme çok kıymetli

Kampanya hakkında bilgi veren Çetinbaş, şöyle devam ediyor: "Sosyal medyadan kitle fonlaması yapmak özellikle yurt dışında çok yaygın, Türkiye'de de kullanılan bir yöntem. Ben bunu şu açıdan önemsiyorum, bütün bu destekçiler aslında bir yandan da filmi sahiplenmiş oluyorlar. Bu bizim için çok kıymetli. Gelen mesajlar, yorumlar oluyor. Şimdiden hem filmin hikayesini paylaşıyoruz ve hem de tebrik mesajları alıyoruz. Bunlar bizi de mutlu ediyor. O anlamda şimdiden bunun sahiplenilmesi ve paydaş olmaları bizim için çok kıymetli."

 

 

30 yıllık tarihe tanıklık

30 yıllık tarihe tanıklık Belgesel çalışmasının 3 dakikalık Teaser'ını izlediğimizde heyecan yaratan bir çalışma olduğunu görebiliyoruz. Ülke tarihine yakından tanıklık edeceğimiz hissine kapılıyoruz. Ülke tarihinin son 30 yıllık sürecini kültür-sanat ile birlikte izleyeceğimiz bir çalışma bizi bekliyor diyebiliriz. Kısaca içerikten bahseden Çetinbaş, "Madımak'tan, 2000'li yıllar, Hrant Dink'in Kardeş Türküler'le olan ilişkisi, Hrant'ın katledilmesi... Kısacası 30 yıllarını bir şekilde filmde vermeye çalıştık. Tabii bütün süreci anlatmamız mümkün değil, sadece Türkiye’deki kimi tarihi olaylara değinerek Kardeş Türküler’in bu süreçte nasıl yol aldığını anlatmaya çalıştık.

Aslında biraz da hafıza tazeleme gibi bir şey. Hafızayı da belgeliyorsun o süreç içinde ve o hafızayı yeni kuşaklara ve gençlere aktarıyorsun" diyerek belleğin gücüne vurgu yapıyor.

O masayı tekrar kuracaktık!

Çayan'ın belgesel ile ilgili hayalinden bir anekdot da paylaşan hayat arkadaşı Ayşe Çetinbaş, yakın zamanda yaşamını yitiren Yetvart Tomasyan'ı anarak sözlerine başlıyor: "Tomo abi Kardeş Türküler için çok çok önemli. Yani en başından itibaren zaten Kardeş Türküler'le birlikte yol yürüyen bir insandı. Tomo abinin, Hrant Dink'in ve Kardeş Türküler'le olan ilişkisini arşiv görüntüleri üzerinden görüyor olacaksınız. Miran'ın çektiği bir arşiv görüntüsünde bir akşam Kardeş Türküler, Tomo abilerin evinde ve Hrant Dink de var. Hep beraber şarkı söylüyorlar ve çok keyifli bir akşamı kayda almışlar. Çayan'ın hayali o masayı tekrar kurmaktı. Kardeş Türküler de gelsin, Tomo abilerin evinde tekrar o masayı kuralım ve o şekilde orada çekim yapalım. Biraz belgeselin çatısını oradan oluşturmak istiyordu. Kısmet olmadı. Hatta biz 2015 Mart'ta Çayan'la Tomo abilerin evine gitmiştik. O masayı da gördük, orada her şeyi hazırladık. Tamam, önümüzdeki hafta geliyoruz ve burada o masayı çekiyor olacağız dedik ve o hafta maalesef Çayan rahatsızlandı. Ondan sonra olamadı. Bu belgeselin başına çok şey geldi ama artık sonuna geldik diyelim. O masayı çekemedik ama filmde en azından eski arşiv görüntüleri var ve Rakel orada Kürtçe bir şey söylüyor, Selda Arapça bir şey söylüyor, 'Harbiye'de şunu söyleyin, bunu söyleyin' diye... Güzel bir belgesel bizi bekliyor, onu söyleyebilirim."

* * *

Sahne ve yaşanmışlıklar

Kardeş Türküler'in solistlerinden Feryal Öney de çalışmaya dair şu ifadeleri kullanıyor: "Türkiye ve dünya tarihi içerisinde tam anlamıyla yuvarlanırken, yuvarlanıp giderken sanat yapmaya çalışan bir proje olarak çok da geniş bir kadrodur. Özellikle belgeseli baştan sona seyrettiğinizde, tamamlandığında göreceksiniz. Sahneye konuk ettiklerimizle birlikte çalıştığımız amatör, profesyonel, müzisyen dansçılarla beraber çok daha büyük bir şeyden bahsediyoruz ama sürekli çalışma yapan da epey geniş bir kadrodan söz edebiliriz. Türkiye ve dünya tarihi içerisinde, konjonktür içerisinde koşturmaya çalışırken ve anlamaya, o kültürel politik iklimi idrak etmeye çalışırken de sanat yapmaya gayret ederken kendinizi dışarıdan bakarak göremiyorsunuz. Bu belgesel biraz aslında Türkiye ve dünya tarihi açısından da yaşadığımız son 30-32 yıla bir dışarıdan şöyle bir bakma amacı da güdüyor. Dolayısıyla biraz Türkiye tarihini de izleme, kültürel özerklik, kültürel politik iklimi izleme, oraya dışarıdan bakma şansı da veriyor."

Soruları bir cevap!

30 yıllık süreçte birçok şeye tanıklık ettiklerine işaret eden Feryal Öney, şöyle devam ediyor: "Madımak, Hrant abi olayı ve daha bir sürü şey var. O kadar çok şey yaşadık ki ve bunun içerisinde devinirken geçiverdi. Çok hızlı geçti aslında bu 30-32 yıl. Hepimiz için en enteresan olan bu bence. Hepimiz için dışarıdan ne oldu bu 30 yılda? Ona kültür-sanatın diliyle orada yer alan insanların ne yaptığıyla bir cevap bulmaya çalışacağız. Aslında ne yaptık, ne yapamadık? Cevap bulabildik mi sorularımıza? Yeterince sorabildik mi? Yeterince dayanışabildik mi? Bir araya gelebildik mi? Sanatın diliyle mücadelemiz nasıl? Bu sorulara belki cevap değil ama önümüze bir çizilmiş bir resim koyacaktır. Hepimiz o yüzden merakla sonucu bekliyoruz. En sonda hep beraber göreceğiz belgeselde."

O masada çok şey öğrendik

Çayan'nın hayali olan buluşma masasında tam olarak neler yaşadıklarını kısaca dile getiren Öney, "O masa aslında yemek yemek için sadece buluşulan bir masa değildi. Biz, İstanbul'a farklı şehirlerden üniversite okumaya gelmişiz. Daha küçüktük o zaman. Küçük dediğim, 20'li yaşlardan bahsediyorum. Masada buluşmalar başlıyor o zaman. Aslında Türkiye nasıl bir yer? Onu öğrendiğimiz şarkılar, türküler söyledik ve Miran o ufacık yaşında, gerçekten çok küçüktü o zaman, elinde kamerayla dolaşırdı, bütün bizim o yemek muhabbetlerinde o kamera hiç durmazdı. Öyle ciddi bir arşivcilik anlayışları vardı ki, Toma abiyle oturursun masaya, arka odadan bir gazete gelir. 'bak işte burada bilmem ne, sizin bilmem ne konserinizin bir şeyi size ilerleyen yıllarda. Bizim haberimiz bile yok, böyle bir haber çıkmış da falan, her konuda ciddi arşivleri vardı. Ve o yemek anlarını da çok arşivlediler onlar. Çünkü o yemekler kolektif bir şekilde yapılıyordu. Herkes evinden bir şey götürürdü. Çok güzel oluyordu da. Muhabbet çok farklı, çok farklı dillerde şarkılar söyleniyor. Memleket mesleğine dair konuşuluyor ama daha ziyade kültür, sanat üzerinden ilerliyor muhabbet. Herkes bir yerden bir şey anlatıyor. Memleket hikayeleri, Malatya'yı anlatıyor, Toma abi çocukluğunu anlatıyor, Meyhaneci dedesini anlatıyor, takıyor oradan başka bir şey, bir yemek tarifi ekliyor falan. Bizim için acayip öğretici bir masaydı o. Çok şey öğrendik biz o masalarda. Muhabbet etmeyi öğrendik. Yani muhabbet böyle yapılır. En son işte ufacık bir bölüm gördünüz Hrant abiyle söylüyoruz. Mesela Hrant abinin çok dilli şarkıları şöyle; yani Kürtçe'yle giriyor Ermenice'yle devam ediyor. Hep orada böyle derleme yapıyorduk ciddi ciddi. Çok acayip bir masaydı. O yüzden aslında çok metaforik bir şey olabilir o masa gerçekten."

 

* * *

Karıştırdıkça hatırladık, hatırladıkça karıştırdık

Kardeş Türküler'den Ayhan Akkaya da belgeselin bu coğrafyanın bir gerçekliği olduğuna vurgu yapıyor ve ekliyor: "Hani derler ya yaşasın halkların kardeşliği, hani onun aslında müzikler, danslar üzerinden böyle güzel bir anlatım şekli. Biz bu projeyi ve içeriğini, dramaturjisini, her fırsatta çeşitli kanallar üzerinden anlatmaya, paylaşmaya çalışıyoruz yaptığımız işler üzerinden. Bunlar ne olabilir? İşte 30 yıldan beri çeşitli konserler veriyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü ile başlamıştı. Oradaki çalışmalar halen devam ediyor. İşte atölyeler yapıyoruz, dans, müzik gösterilerimiz oluyor. Sonra singlelar, albümler olabiliyor. Harbiye Açık Hava'da büyük kalabalıklar mutlaka görmüşsünüzdür. Bu projeyi en iyi anlatabileceğimiz şekilde konuklarla beraber büyük gösteriler hazırlamaya çalışıyoruz. 15. yılımızda bir kitap çıkardık, belgesel-kitap formatındaydı. Hakikaten hep beraber anlatalım istedik bu projeyi. Yani her fırsatta bu projeyi yaymaya, anlatmaya, paylaşmaya çalışıyoruz. Ve bu tür çalışmanın da artmasını hedefliyoruz ki yerine otursun. Bu ülke böyle bir ülke, bu coğrafya böyle bir coğrafya. Çok kültürlü, çoğulcu bir iklim üzerinden ilerlemesi gereken bir yer. Tabii bu o kadar kolay olmuyor, bir sürü yasaklar falan var. Ama biz kültür-sanat alanında bir takım örneklerini sunmaya çalışıyoruz. Biraz uzun sürdü, birtakım aksilikler yaşandı. Biz aslında birlikte öncelikle arşive giriştik, arşivi açtık. Arşivi karıştırmaya başladık. Hani derler ya karıştırdıkça hatırladık, hatırladıkça karıştırdık. Sağ olsunlar onlar da gayet güzel bir şekilde toparladılar."

24 Ocak'ta bitiyor

Surela Film ekibinden belgeselin kampanya sorumlusu Evrim Şerifoğlu, çalışmayı bitirmek için başlattıkları kampanyaya dair şu ifadeleri kullanıyor: "Startnex.com diye bir platform bu. Almanya merkezli. Startnex'i tercih etmemizin sebebi de Almanya ve diğer ülkelerde bağımsız sinemacıların ağırlıklı olarak kullandığı ve yöneldiği bir platform olması. Bağışlar Euro olarak yapılıyor. 5 Euro'dan başlıyor. Herkes rahatlıkla hesaplarından katkısını gönderebiliyor. 21 Kasım tarihinde başlattık ve 24 Ocak'ta bitireceğiz. İsteyenler detaylara Surela Film'den ulaşabilir."

 

* * *

Belgesel ekibi

Yönetmenler: Çayan Demirel, Ayşe Çetinbaş

Görüntü Yönetmeni: Koray Kesik

Kurgucular: Özcan Vardar, Tatlıhan Tuncel

Yapımcılar: Ayşe Çetinbaş, Gökçe İnce

Proje Koordinatörü: Melike Ölker

Danışmanlar: Berke Baş, Can Candan, Uğur Yeşiltepe, Somnur Vardar

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.