Madenler Dersim’i tehdit ediyor
Toplum/Yaşam Haberleri —
- Baraj ve maden sahalarıyla yok edilmek istenen Dersim coğrafyasında hayata geçirilmek istenen 150 maden projesi var. Özellikle Ovacık ve Hozat hattında ruhsat alan maden şirketleri faaliyete geçmek için mahkeme kararlarını bekliyor. Ekoloji Birliği Üyesi Munzur Çevre Derneği Dersim Temsilcisi Özkan Arslan, maden projelerine karşı örgütlenerek sermayedarlara fırsat vermeyeceklerini vurguladı.
MEDİNE MAMEDOĞLU/DERSİM
Baraj ve maden sahalarıyla yok edilmek istenen Dersim coğrafyasında hayata geçirilmek istenen 150 maden projesi var. Özellikle Ovacık ve Hozat hattında ruhsat alan maden şirketleri faaliyete geçmek için mahkeme kararlarını bekliyor.
Gazetemize konuşan Ekoloji Birliği Üyesi Munzur Çevre Derneği Dersim Temsilcisi Özkan Arslan, maden projelerine karşı örgütlenerek sermayedarlara fırsat vermeyeceklerini vurguladı.
İliç felaketi ardından Dersim’de halkın madenlere karşı büyük bir tepki ortaya koyduğunu kaydeden Arslan, deprem riskinin de bulunduğu kentte madenlerin büyük bir tehdit olduğunun altını çizdi. Dersim doğasına yapılan saldırıların ekolojik kıyımın politik sebepler de taşıdığına dikkat çekerek, bölgenin insansızlaştırılıp kontrol altına alınmasının yeni bir durum olmadığını söyledi. Arslan bu durumu şöyle ifade etti: “38 katliamına dayanan bir planlama söz konusu.”
Kent halkına ve canlılara can suyu olan Munzur’un tehdit altında olduğunu aktaran Arslan, İliç maden faciasını örneğini vererek şöyle devam etti: “Yeni İliçlerin yaşanmaması için örgütlenmemiz gerekmektedir. Mevcut sistemin sürekliliği durumunda doğanın kurtuluşu mümkün değil. Doğamızı ancak örgütlenerek koruyabiliriz. Bölgedeki kaynak suları ve endemik bitki türlerini korumanın tek yolu budur. Dersim topraklarına maden şirketlerinin girmesine asla izin vermeyeceğiz.”
Devlet ve şirketler
Kürt kentlerinde ekolojik saldırıların da politik olduğuna dikkat çeken Arslan, “Kapitalizmin sınırsız kar hırsı, egemen güçlerin tüm renklere olan düşmanlığı, tekleştirme düşüncesi yeni bir şey değildir. Başta Kurdistan olmak üzere tüm ezilen halklar ve inançların yaşadığı alanlardaki saldırılar politiktir. Devlet ve şirketlerin birbirinden beslendiği ortada. Yapılan yollar dahi buna hizmet ediyor. HES şirketleriyle birlikte geçiş alanlarının sulara gömülmesi, kalekol ve askeri kulelerle ablukaya alınan bu coğrafya tıpkı insanı gibi tutsak edilmek isteniyor” diyerek, halka dönük politikanın aynısının doğaya da yapılmak istendiğini vurguladı.
Munzur özgür aksın
Duyarlılık ve dayanışma çağrısında bulunan Arslan, “Burası yaşadığımız topraklar. Hep birlikte sahip çıkacağız, maden şirketlerine teslim etmeyeceğiz. Köylere geri dönüş yaşanırsa, hayvancılık, arıcılık ve tarım gelişirse, yaylalar dolarsa maden şirketleri bu bölgelere giremez. Yüzümüzü yeniden kimsesiz bıraktığımız bu topraklara dönelim. Munzur hep özgür aksın, çocuklar kıyısında taş sektirsin” diye konuştu.