Güncel

Her 5 çocuktan 1'i Kürtçe konuşabiliyor

Toplum/Yaşam Haberleri —

Kürt dili

Kürt dili

  • SAMER tarafından 22 kentte yapılan ankette çocukların ana dillerini konuşma oranının endişe verici derecede düştüğü ortaya çıktı. Anket sonuçlarına göre, 11 yaş altı her 5 çocuktan yalnızca 1'inin ana dilini konuştuğu tespit edildi.

Dünya, her yıl 21 Şubat Dünya Anadili Günü'nde dillerin yalnızca bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda kimlik, kültür ve direnişin güçlü bir parçası olduğunu hatırlatıyor. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 1999’da ilan edilen bu özel gün, yok olma tehlikesi altındaki dillerin korunmasını ve halkların dil haklarının savunulmasını amaçlıyor. Küreselleşme ve tek tipleştirme politikaları karşısında, anadilini yaşatmak, bir halkın kendi kimliğini, kültürel mirasını ve toplumsal varlığını koruyabilmesinin temel unsuru olarak öne çıkıyor.

Bu bağlamda, Kürtçe, yalnızca bir dil değil, baskılara karşı yürütülen kültürel direnişin ve kimliğini koruma mücadelesinin sembolü olarak varlığını sürdürüyor. Ancak bu kültürel miras, yasal statü, eğitim ve toplumsal destekten yoksun bırakıldığında, yeni kuşaklara aktarılması giderek zorlaşıyor. Nitekim Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi (SAMER) tarafından Türkiye genelinde gerçekleştirilen anket çalışması da bu tehlikeyi somut verilerle ortaya koyuyor. 22 kentte, 11 yaş altı çocukların anadillerini konuşma oranlarının endişe verici derecede düştüğünü gözler önüne seriyor.

Yaş küçüldükçe azalıyor

Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi (SAMER), 28 Ocak - 11 Şubat 2025 tarihleri arasında "Türkçe Dışında Konuşulan Anadillerin Kullanım Düzeyi ile Anadillere İlişkin Talep ve Eğilimler" başlıklı bir anket çalışması gerçekleştirdi. 22 kentte yaşayan yurttaşların katılımıyla online olarak düzenlenen ankete bin 285 kişi katıldı. Amed, İstanbul, Ankara, İzmir, Erzirom, Semsûr, Wan, Mêrdîn, Riha, Çewlîg, Agirî, Antalya, Mersin, Şirnex, Bursa, Dîlok, Êlih, Colemêrg, Dêrsim, Meletî, Adana ve Sêrt kentlerinden yurttaşlar, anketteki sorulara yanıt verdi.

Ankette katılımcılara üç soru formu yöneltildi: İlk bölümde yaş, cinsiyet ve eğitim durumu gibi demografik değişkenlere ilişkin sorular sorulurken, ikinci bölümde anadil kullanımı, anadile ilgi, konuşma ve yaygınlaştırma düzeyi ile anadil kaynaklı ayrımcılık algısı değerlendirildi. Son bölümde ise katılımcıların talep ve önerilerine yönelik sorular yer aldı.

Anket sonuçlarına göre, 11 yaş altı her 5 çocuktan yalnızca 1'inin anadilini sıklıkla konuştuğu tespit edildi. Yaş küçüldükçe, anadilini konuşanların oranının azaldığı, buna karşılık anadilini bilmeyenlerin oranının arttığı ortaya çıktı. Çalışma, Türkçe dışındaki anadillerin, yeterli önlem alınmadığı takdirde yalnızca ileri yaş gruplarında konuşulan diller haline gelme riski taşıdığını gösterdi. Ana dillerin yaşayabilmesi ve genç kuşaklara aktarılabilmesi için ciddi yasal, bürokratik, sosyal ve ailesel tedbirlerin hayata geçirilmesi gerektiği vurgulandı.

Her 5 çocuktan biri 

SAMER Koordinatörü Yüksel Genç, yaptıkları çalışmada öne çıkan en önemli bulgulardan birinin, 11 yaş altı çocukların ana dillerini oldukça az konuşuyor olması olduğunu söyledi. Jinnews’ten Pelşin Çetinkaya’ya konuşan Genç, şunları dile getirdi: “Gündelik hayat içerisinde sıklıkla ana dillerini konuştuklarını söyleyenlerin oranı, her 5 çocuktan bir tanesine bile denk düşmüyor. Ara sıra konuşanları kattığımızda ne yazık ki, her 5 çocuktan, 2’sini bir miktar geçiyor görünüyor. Dolayısıyla aslında 11 yaş altı çocuklarımızın çok önemli bir kısmının ana dilini gündelik hayatta, aile içerisinde ve sokakta kullanım problemi olduğunu görüyoruz. Gözlemlerimize, göre bu çocukların çok önemli bir kısmı sadece gündelik hayatta anadillerini konuşmuyor değiller, aynı zamanda bilmiyorlar da.  Dolayısıyla bilmemek katsayısının da yaşlara göre çok fazla arttığını, yaşlar küçüldükçe ana dili bilme, anlama, konuşma, ana dilde okuyup-yazabilme oranlarının dramatik biçimde düştüğünü gözlemliyoruz. Çalışmamız ana dil ve kültürün aslında giderek sönümlenmeye, folklorik bir değer kertesine düşmeye dönük bir süreç yaşadığını bize söyler.”

Ermenice, Süryanice, Pontusça…

Genç, tedbir alınmazsa ülkenin çorak bir hale geleceğini ifade ederken, “Yaş küçüldükçe konuşma oranının düştüğünü görüyoruz. Ama bu sadece Kürtçenin lehçeleri Kırmancî ve Kirmanckî lehçesi açısından da değil, aslında Ermenice, Süryanice, Pontusça, Çerkezce gibi dillerin de bu anlamda oldukça şanssız bir yerde olduğunu, bu dillerin Türkiye nezdinde birer birer folklorik özellik olarak ancak taşındığının, sürekli kullanım kapasitelerinin oldukça sınırlı olduğunu çalışmamız tespit etmiş durumda. Dolayısıyla Türkiye, tedbirler alınmazsa o çok kültürlü, çok dilli zenginliğinin yerine çorak bir ülke hâlini alacak” sözleriyle devam etti.   

Okuldan hastaneye kadar ayrımcılık

Çalışmada ortaya çıkan bir diğer göze çarpan sonucun insanların ana dilleri nedeniyle ayrımcılığa uğradıklarını düşünmeleri olduğunu aktaran Yüksel Genç, “Çok önemli bir kısım ayrımcılığa uğradığını düşünüyorlar. Yüzde 70-80'ler bandındaki ayrımcılık alanını resmi daireler ve kamu kurumları oluşturuyor. Bunların başında da okul ve sağlık merkezleri geliyor” ifadelerini kullandı.

Türkleştirme ve asimilasyon

Yüksel Genç, anket çalışmasında kişilerin ana dili bilebilme oranlarına ilişkin kategorik farkların da büyük oranda göze çarptığını söyledi ve ekledi: “Örneğin anadilini anlayabildiğini söyleyenlerin oranı oldukça yüksek. Örneğin her 3 kişiden 2’si ana dilini aslında çok iyi ve iyi yeterli kategorilerde anlayabiliyor. Ama konuşabilenlerin oranı anlayabilenlerin oranından nispeten çok daha düşük görünüyor. Fakat yazabilen ve okuyabilenlerin oranı dramatik biçimde anlayabilenlerden çok daha düşük. Yasak algısının güçlü olması ve Türkleştirme ve asimilasyon politikalarının derin etkisi olduğunu, çalışma sonuçları açığa çıkarmış oluyor” dedi.

Genç, çalışmada en çarpıcı bulgunun, çalışma hayatının ana dile uygun düzenlenmemesinin bireylerde gereksizlik duygusu oluşturduğu yönünde olduğunu ifade etti. Genç, “Eğer anadilin birer folklorik unsura dönmemesi isteniyor ise anadilde eğitim ve anadilin eğitimine dair iki ayrı konunun da ciddi anlamda üzerinde durmaya ve politikalar üretme gereği olduğu açığa çıkıyor” dedi.

Anadilin korunması ve geliştirilmesi

Uzun süredir bu çalışmaları yaptıklarını ve hepsinde çıkan sonucun ortak olduğunu kaydeden Yüksel Genç, Türkçe dışında ana dile sahip olan  yurttaşların, çocuklarının anadilde eğitim görmesini istediklerini paylaştı. Genç, anadilin korunması ve geliştirilmesi hakkında ise şöyle konuştu: “Bir toplum eğer anadilini unutuyorsa giderek kendi kimliksel bağlamlarından da kopuyor demektir. Kimlik bağlamından kopan toplumların kendisi de ciddi anlamda aradalık, mutsuzluk yaşayan toplumlar olur. Türkiye'de Kürtçe üzerinden çokça ayrımcılık ölçümü yapmış olsak bile anadillere ilişkin tehlikenin çok büyük olduğunu söylemek gerekiyor. 

Türkiye'de oluşan atmosfer tek başına sadece devlet kademesinde ortaya çıkmış olan resmiyetin dışlayıcılığı ve yasal statüsüzlük ya da yasal tanımama ve korunma meselesi değil. Aynı zamanda buradan beslenen bir toplumsal ayrımcılık olgusunda çok derin olduğunu bize söylüyor.” AMED

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.