‘Mücadele farklı alanlara taşınacak’
Yurt Dışı Haberleri —
- OPCW önünde 5 Ağustos 2022’den bu yana haftanın 5 günü eylemde olan Xoşnav Ata, “Burada bir kamuoyu oluşturduk. Bundan sonra da eylemlerimiz devam edecek” diyerek mücadeleyi farklı alanlara taşıyacağını söyledi.
- “Uluslararası bir kamuoyu oluşturarak, Avrupa Parlementosu, Avrupa Konseyi gibi insan haklarını savunduğunu söyleyen kurum ve devletlerin, kimyasal silahlara karşı harekete geçerek bu katliamın önüne geçmesini istedik.”
REWŞAN DENİZ/FRANKFURT
Yeğenleri Gülperin Ata (Binevş Agal) ve Mihriban Ata’yı (Jînda Gabar) Türk devletinin kimyasal saldırısında şehit veren Xoşnav Ata’nın Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) önündeki nöbet eylemi sona erdi. Ata, Hollanda’nın Den Haag kentindeki OPCW binası önünde 5 Ağustos’tan bu yana kesintisiz nöbet eylemi tuttu. Eylemde “Türk Devleti Yeğenimi Kimyasallarla Öldürdü. OPCW Neden Araştırmıyorsun?” yazılı pankartını açan Ata, destek için gelenlere de eyleminin detaylarını aktardı. Eylemini artık farklı şekilde sürdüreceğini dile getiren Ata ile bir yıl süren nöbetini konuştuk.
Lozan’dan bu yana…
Lozan Antlaşması’ından sonra dört parçaya bölünen Kurdistan’da savaş ve katliamların yolunun açıldığını vurgulayan Ata, “Dersim Katliamı’nda, İran’da Gazi Muhammed İsyanı'nda ve Halepçe’de Saddam insanlarımıza karşı kimyasal silahlar kullandı. Türk devleti Gare’de 2021’den beri aralıksız kimyasal silah kullanıyor. Yeğenlerim Gülperin Ata 23-25 Mayıs tarihleri arasında Zap’ta, Mihriban Ata ise 5 Aralık 2021’de Dersim’de kimyasal silah ile şehit düştü. Bu yüzden OPCW önünde eylem başlatmaya karar verdim” diyor.
Avrupa kimyasalı Türkiye'ye satıyor
Kimyasal silahların Avrupa’da üretildiğine ve Türkiye’ye satıldığını, Avrupa ülkelerinin suç işlediğine dikkat çeken Ata, şu ifadeleri kullanıyor: "Halepçe’de katliamda kullanılan silah Hollanda’da üretilmişti. Ortaya çıktı ki hegomonik devletler bu silahları yapıyor ve satıyor. En ileri teknolojiyle silahları yapıyorlar ve sbunları Türk devletine veriyorlar ve onlar da Kürtleri öldürmek için kullanıyor. Bu sebeplerde ötürü Kurdistan gerillası bütün dünyaya karşı savaşıyor. Fiziki olarak değilse bile silah yönüyle Kurdistan gerillası tüm dünyaya karşı savaşıyor. Bu savaş aynı zamanda onur savaşıdır."
Kamuoyu oluşturmak için
Şimdiye kadar açıklanan resmi rakamlara göre 113 gerillanın kimyasaldan şehit düştüğünü söyleyen Ata, “OPCW tüm kimyasal silahların yasaklanması üzerine kurulan tüm hegomonik devletlerinde içerisinde yer aldığı bir kurum. Burada bizim amacımız kimyasal silah karşıtı olan bir kurumun vicdanına seslenmekti. Onlar da ayağa kalksınlar, bir araştırma yürütsünler en azından sesimizi duysunlar istedik. Kapitalist devletler tarafından kurulan OPCW’nin bağımsız olmadığını ve bağımsız karar vermediğini biliyoruz. Kapitalist devletlerin amacı zaten silah bomba yapıp satarak daha zengin olarak, daha fazla insanı sömürmek. Ayrıca burada kamuoyu oluşturarak ülke dışında yaşayan herkese sesimizi duyurmayı hedefledik. Uluslararası bir kamuoyu oluşturarak, Avrupa Parlementosu, Avrupa Konseyi gibi insan haklarını savunduğunu söyleyen kurum ve devletlerin baskı kimyasal silahlara karşı harekete geçerek bu katliamın önüne geçmesini istedik” diye vurguluyor.
Çıkarlarından vazgeçmediler
OPCW’nin bu eyleme cevap vermek zorunda kaldığını söyleyen Ata, “OPCW, kendilerine üye bir devletin başvurması durumunda kimyasal silahların kullanıldığı alanlarda araştırma yapabileceğini söyledi. Maalesef Kürtlerin bir devleti yok ve gerçek anlamda dostu olan bir ülke de yok. Kendi çıkarlarını düşünen hegonomik devletler böyle bir başvuru yapmayarak Kürtlerin kimyasallar ile katledilmesine sessiz kaldı” diye belirtiyor.
OPCW görevini yerine getirmeli
Bu süreç içerisinde OPCW’nin görüşme taleblerini yanıt vermediğini belirten Ata, İsviçre’de Uluslararası Af Örgütü, BM ve Strasbourg’da AP’de görüşmeler gerçekleştirdiğini söyledi. Ata, görüşmelerinin içeriğini şöyle aktardı: “Uluslararası Af Örgütü bu konuyu merkezlerine taşıyarak, ne yapabileceklerini tartışacaklarını söyledi. BM Türkiye ve Irak Masası bu iddiaların kendilerine ulaştığını ve çok rahatsız olduklarını belirterek, sesimizi ulaştırmak için rapor oluşturacaklarını söyledi. Ayrıca bu raporu BM toplantısında da sunacaklarını ifade ettiler. AP’de yaptığımız görüşmelerden sonra ortak bir basın açıklaması ile OPCW’nin bu tavrı kınandı. 57 Milletvekili ortak bir çağrı metni imzalayarak OPCW’ye göndererek, OPCW’nin Türkiye’nin kimyasal iddalarını araştırarak görev ve misyonunu yerine getirmesini ve görüşme talebinde bulundu.”
İnancımız büyük
Hafta içi her gün saat 10:00 ile 13:00 arasında nöbet tuttuğunu söyleyen Ata, “Yazın sıcak, kışın ise soğuk yüzünden zorlandım. Yazın güneşin altında iken, kışın her tarafımın buz kesildiği zamanlar oldu. OPCW’deki çalışanlar sıcak bir içecek teklifinde bulunuyordu ancak kabul etmedim. Burada Kürt halkının iradesini temsil ediyorum. Aynı zamanda ziyaret etmek için gelenlere eylem için bir kişiye izin verilmesi gerekçe gösterilerek zorluk çıkarıldı. İstihbarat ve kraliyet yetkilileri bile gelip fotoğraflarımızı çektiler. Ben bir gerilla babası ve dayısıyım inancım ile tüm bu zorlukların üstesinden geldim. Sonuna kadar her koşulda eylemimize devam ettik ve eylemimizi burada sonlandırıyoruz” dedi.
Mücadele halinde olmalıyız
Son alarak duyarlılık çağrısında bulunan Ata, “Türk devleti her türlü yasaklı silahlarla saldırarak insanlık suçu işliyor. Biz şehit aileleri bu konuda daha duyarlı olup kamuoyu oluşturmalıyız. Hep bir arayış ve mücadele halinde olmamız gerekiyor. Kendi şahsıma bu eylemi sonlandırıyorum ama bundan sonraki bu konuda üzerime ne düşerse yapmaya hazırım. Evime gidip oturmayacağım, Uluslararası kurumlara mektup yazacağım hep bir arayış içerisinde olacağım” diye vurguluyor.