Öcalan itaat etmeyen Kürtlüktür
Yurt Dışı Haberleri —
- Rojava devrimini savunmak için onlarca enternasyonalist devrimcinin çatısı altında şehit düştüğü, Enternasyonalist Özgürlük Taburundan (IFB) etkilenen Vasilis Manolas, Rêber Apo’nun Özgürlük Sosyolojisi kitabını Yunancaya çevirdi.
- Efrîn’de Türk işgaline karşı savaşan, Enternasyonalist Dayanışma İçin Devrimci Birlik (RUIS) saflarında şehit düşen Haukur Hilmarsson'dan derinden etkilenen Manolos, Özgürlük Sosyolojisi için: “Beni 'herkes herkese karşı' kaosundan kurtardı ve kim olduğumuzu anlamama yardımcı oldu.”
- “Tüm bu çılgınlığın ortasında Öcalan gibi bir insanın konuştuğunu, müzakere masasında olduğunu, insanlığın çıkmazlardan kurtulması için modern rehberlerden biri olduğunu düşünün. Belli ki sistem böyle bir insanın dışarıda konuşmasını istemiyor.”
- Vasilis Manolos: “Öcalan'ı tek bir kişilik olarak görme hatasına asla düşmeyelim. Öcalan savaşan ve itaat etmeyen Kürt hareketidir ve günümüzde savaşan ve itaat etmeyen, Kürt hareketi savaşan ve itaat etmeyen bir insanlık demektir.”
BARAN HEBÛN/KIBRIS
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Özgürlük Sosyolojisi kitabının Yunanca çevirisini yapan Vasilis Manolos, Öcalan’ın başarısının devrimci gelenekleri modern bir bağlamda sentezleyerek, hataların ve zayıflıkların üstesinden gelmesi olduğunu belirtti. Manolos, "Öcalan dünya tarihinin en büyük diyalektiğini yaratmayı başardı. İki uygarlık arasındaki diyalektik. Tekellerin uygarlığı ve demokratik uygarlık" dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Özgürlük Sosyolojisi kitabını Yunanca çevirisini yapan Vasilis Manolos gazetemize konuştu. Yunanistan’da sosyoloji bölümünü bitiren Vasilis Manolos burada Kürt Özgürlük hareketini yakından tanımaya başladı. Anarşist bir düşünceye sahip olan Manolos, Yunanistan’da anarşist bir gazete olan Apatris tarafından yayınlanan “Rojava’da Devrim” kitabını okuması ve Şubat 2018 yılında İzlandalı enternasyonal yoldaşı Haukur Hilmarsson’un (Şahîn Huseynî) Efrîn’de şehit düşmesi ile birlikte Kürt Özgürlük Hareketini daha çok araştırmaya başlar.
Tüm bunların onun yakından etkilediğini ve devrimin başarıya ulaşabileceğine dair inancının Rojava ile taçlandığını aktaran Vasilis Manolos, "Öcalan’ın ilk sözlerini ilk kez Atina savunmasında duydum. İlk kez Rêber Apo’yu Atina Savunması’nda okudum. Bugün bile Kürt mücadelesi ile daha derinden ilgilenmem de belirleyici olan cümle şuydu: ‘Kapitalizm, devlet, ataerkillik ve ego aynı köke sahiptir" dedi.
'Bu Öcalan’ın başarısıdır'
Atina savunması ile birlikte Kürt Halk Önderi’nin kitaplarını daha çok okumaya başlar. Son olarak Özgürlük Sosyolojisi kitabı okuması kendi deyimiyle “Hayatının dönüm noktası’’ olur. Manolos, kitabın üzerinde mutlak etkisi olduğunu belirterek Özgürlük Sosyolojisi eserine dair düşüncesini şu sözlerle ifade etti: “Öcalan’ın felsefesi, özellikle Özgürlük Sosyolojisi’nde ifade edildiği şekliyle, dogmatizmi geride bırakan ve insanlığı popüler tarihinin bütünlüğü içinde kucaklayan tam bir modern anarşizmdir. Bir komünist bunun modern bir komünizm ya da daha doğru bir ifadeyle modern bir demokratik sosyalizm olduğunu söyleyebilir. Dolayısıyla Öcalan’ın başarısı budur. Devrimci geleneklerin modern bir bağlamda sentezlenmesi, hatalarının ve zayıflıklarının üstesinden gelmesidir. Elbette bu bir İncil ya da Kuran değildir. Önemli olan insanlığın ve halkların bilgisine açık olmaktır. Sokrates, İsa, Muhammed, Zerdüşt, Mani, Fourier, Bakunin, Nietzsche, Marx- Engels, Rosa Luxemburg, Maria Mies, Murray Bookchin, Foucault ve Braudel-Gunder Frank-Wallerstein üçlüsü, bunlar ve daha niceleri, etkiledikleri popüler hareketler, devrimci dünya görüşünün bu yeni biçimini oluşturmaktadır.’’
'En büyük diyalektiği yaratmayı başardı’
Özgürlük Sosyolojisi eserinin kendisi açısından oldukça öğretici olduğunun altını çizen Manolos öğretici yanlarını şu biçimde sıraladı:
Birincisi, bir şeyin ne olduğunu sorduğumda, onun tarihinin ne olduğunu sorduğum anlamına geldiğini öğrendim. Bu, toplumun ne olduğu sorusuna cevap veriyordu. Neolitik dönemdeki büyük kadın devrimine odaklanan, belirli uzun vadeli ve çağdaş tarihsel içeriklere sahip politik-ahlaki bir varlık. Böylece beni, toplumu, yapıları, mekanizmaları ve sembolleri olan bir bireyler kümesi olarak gören pozitivist sosyolojik anlayışlardan kurtardı.
İkincisi ise, diyalektik bir gerçeklik ve tarih anlayışına nasıl sahip olunacağını yeniden öğrendim. İnsan-doğa, kadın-erkek, işçi-patron, devlet-vatandaş, uygar-barbar, marjinal-normal, merkez-çevre, yönetenler-yönetilenler diyalektiği arasında Öcalan dünya tarihinin en büyük diyalektiğini yaratmayı başardı. İki uygarlık arasındaki diyalektik. Tekellerin uygarlığı ve demokratik uygarlık (ya da anti-uygarlık). Günümüzde bu, kapitalist modernite ve demokratik modernite olarak ifade ediliyor. Bu siyasi anlayışım için kurtarıcı oldu. Beni 'herkes herkese karşı' kaosundan kurtardı ve kim olduğumuzu ve neyle karşı karşıya olduğumuzu daha derinden anlamama yardımcı oldu.
Üçüncüsü de, bir devrimin her zaman toplumsal olarak kabul edilebilir bir uygulama yolu izlemesi gerektiğini öğrendim. Bir anarşist olarak devrimin topluma dayatılamayacağını kabul etmeme rağmen, Öcalan'la birlikte bunu daha iyi anladım. Özgürlükçü devrimler ve devrimci değişimler bu içeriklere sahiptir ve toplumun ihtiyaç duyduğu ve kabul ettiği şekilde yapılır, her zaman ahlaki ve politik gelişimine yol açar. Ve bir toplumun hangi devrimci değişikliklere ihtiyacı olduğunu sorduğumuzda, aynı insanlarla ilişki kurmaktan başka yapacak çok az şeyimiz var ve birlikte uluslararası ve yerel toplumun demokratik kültürüne dönüp bakabiliriz, düzinelerce diğerinin arasında bunları en önemlileri olarak görüyorum."
'Kimsenin kendisiyle konuşamadığı bir insan’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan şahsında bir halka karşı tecrit ve soykırım politikası olduğuna vurgu yapan Vasilis Manolos, İmralı tecridine dair düşüncelerini şöyle ifade etti: “Özgürlük Sosyolojisi'ni çevirdiğimden beri hep şunu düşündüm. Hayatta olan ama kimsenin kendisiyle konuşamadığı bir insanın kitabını çeviriyorum. Kitapla ilgili her sorumu çevirmenlere, yoldaşlara sorabiliyordum ama ona soramıyordum. Sanki Marx ve Bakunin'i çeviriyordum, tarih için bu kadar önemli, milyonlarca insan tarafından okunan, Anadolu'da, Ortadoğu'da ve son zamanlarda tüm dünyada hareketleri, siyasi programları ve gerçek mücadeleleri etkileyen biri hayatta ve mevcut ama kimse onunla konuşamıyor! Lenin, Che Guevara, Durruti, Mahno, Louise Michel, Rosa Luxemburg, Martin Luther King, Gandhi'nin hayatta olduğunu ve en az üç yıl üst üste kimsenin onları göremediğini ve onlarla konuşamadığını düşünün. Hayatta olup olmadıklarını bile bilemeseydik. Bu insanlık ve özellikle de mücadele eden insanlar için ne kadar büyük bir darbe olurdu? Zamanımızın sorunlarına pratik ve felsefi çözümler sunabilecek, milyonları bu çözümler için harekete geçirebilecek bir insanın ortadan kaybolması sizi de çıldırtmıyor mu? Derin bir kriz döneminde insanlar cevaplar arıyor ve bu cevapları çoğunlukla kişiliklerde arıyorlar. Andrew Tate ya da Jordan Peterson gibi tahammül edilemez kişilikler ya da Putin, Kim, Humeyni, Macron, Orban ve Trump gibi politikacılar, ABD'nin yarattığı çökmekte olan Kaos İmparatorluğu'na çözüm arayan kayıp bir insanlığın modelleridir. Tüm bu çılgınlığın ortasında Öcalan gibi bir insanın konuştuğunu, müzakere masasında olduğunu, insanlığın çıkmazlardan kurtulması için modern rehberlerden biri olduğunu düşünün. Belli ki sistem böyle bir insanın dışarıda konuşmasını istemiyor. Ve özellikle de NATO-Türkiye ve anti-sosyalist savaş denilen sistemin ayağı.’’
İnsanlığın kurtuluş nehrine akan bir ırmak
Öcalan'ın hapiste ve tecritte olmasının, bütün bir halkın hapiste ve tecritte tutulması anlamında geldiğini bu yüzden de özgürlüğü için mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen Manolos konuşmasını şu sözlerle bitirdi: "Öcalan'ı tek bir kişilik olarak görme hatasına asla düşmeyelim. Öcalan savaşan ve itaat etmeyen Kürt hareketidir ve günümüzde savaşan ve itaat etmeyen bir Kürt hareketi savaşan ve itaat etmeyen bir insanlık demektir. İşte Öcalan'ın kim olduğu ve özgürlüğünün neden insanlığın kurtuluş nehrine akan bir ırmak olduğu burdan bakıldığında anlaşılır."
* * *
Vasilis Manolos kimdir?
1993 yılında Kıbrıs’ın, Limasol kentinde doğan Vassilis Manolas’un bulunduğu bölge 1974 savaşından kaçan özellikle de Mağusa şehrinden gelen mültecilerle doludur. Annesi de bunlardan biridir ve savaştan sonra ailesiyle birlikte Mağusa şehrinden ayrılmıştır. Yunanistanlı ve Naxos adasında büyüyen babası ise bir solcu olarak 1967-74 yılları arasında askeri cunta dönemini yaşamış. 19 yaşındayken sosyoloji okumak için Atina'ya giden Vassilis Manolas orda anarşist harekete katılır. Atina’da geçirdiği 9 yıl onun için oldukça öğretici olur. “Gruplar ve topluluklar yaratarak, çok yoğun mücadeleler ve zulümlerle çok yoğun 9 yıl geçirdim” dediği Atina yıllarından sonra Kıbrıs'ta diğer yoldaşlarıyla birlikte toplumsal direnişi güçlendirmek için anarşizmi, feminizmi ve sokak kültürünü örgütlemeye çalışırlar.
Anja Flach'ın “Rojava'da Devrim” kitabını okuduktan sonra Rojava Devrimi ilgisini çeker. Aynı zamanda, birkaç yoldaşı mücadeleyi desteklemek için Rojava'ya gider ve bazıları o dönemde IFB'ye (Enternasyonalist Özgürlük Taburu) katılan RUIS (Enternasyonalist Dayanışma İçin Devrimci Birlik) örgütünü kurar. 24 Şubat 2018’de Yunan topraklarını terk eden ve Rojava’ya giden İzlandalı Haukur Hilmarsson (savaştaki adı: Şahîn Huseynî) RUIS’in ilk şehidi olur.