Süreç tıkandı, ilerlemiyor

Besê Hozat
- KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Kürt Halk Önderi'nin çağrısının üzerinden üç haftadan fazla zaman geçmesine rağmen hiçbir değişiklik olmadığını söyledi.
- Hozat, ilk haftada 'Umut Hakkı'nın devreye girmesi, Meclis'te komisyon kurulması, yasal değişikliklerle hukuki güvencelerin sağlanması, düzenli iletişimin öngörüldüğünü hatırlattı.
- Bunları yapmak yerine, ateşkese uyulmadığına, 'iç cephe'de sürece destek veren CHP dahil tüm muhalefete saldırıldığına işaret eden Hozat, faşizmin Türkiye'ye de yayıldığını söyledi.
- 'Kent Uzlaşısı'nın bile hedef alındığına dikkat çeken Hozat, "Barış ve demokratik çözüm sürecini geliştirmenin mümkün olmadığı ortadadır. Şu anda süreç tıkanmış, ilerlemiyor" dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Erdoğan'ın tüm muhalefeti ezerek, tasfiye ederek, iradesini kırarak iktidarını sağlama almaya ve sürdürmeye çalıştığını belirterek, şunların altını çizdi: "Çok pervasız bir biçimde muhalif tüm kesimlere yöneliyor. Ortada ne hukuk, ne ahlak ne de vicdan var. Hiçbir değer ve ilke tanımıyor. Aslında şu anda Türkiye'de gerçekten tam bir siyasi darbe durumu yaşanıyor. Böyle bir ortamda süreç mi yürütülür Allah aşkına? Kürtlerle barış sürecini, bütün muhalefeti tasfiye ederek mi yapacaksın, geliştireceksin? Kimyasal, fosfor, her türlü saldırıyı geliştirerek mi? Kobanê'de bir aileyi tamamen yok ederek mi barış sürecini geliştireceksin? Kimi kandırıyorsun?"
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Medya Haber TV'nin sorularını yanıtladı. Söyleşinin bazı bölümleri özetle şöyle:
Bu yıl Newroz'un apayrı bir anlamı vardı, siyasi mesajları çok güçlüydü. Bir taraftan Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, bir diğer taraftan da demokratik ulusal birlik çağrısı damgasını vurdu. Kürtler arasındaki demokratik ulus birliğini, bilincini, duygusunu, ruhunu çok güçlendirdi ve büyüttü.
24 gün geçti, değişiklik yok
Önder Apo, en son Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’yla Türkiye'nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun demokratik siyaset ve hukuk yoluyla çözümü konusunda çok güçlü bir irade ortaya koydu ve çağrıda bulundu. Fakat devlet, özellikle iktidar çok gayri ciddidir, bu sürece çok gayrı ciddi ve samimiyetsiz yaklaştı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, ciddiyetsiz açıklamalar yapıyor, pratiği de odur. İktidar/devlet hiçbir adım atmış değildir.
Bu sürecin iç içe, paralel işlemesi gerekiyordu fakat yapılmadı. Çağrı haftasında 'Umut Hakkı'nın hemen devreye girmesi için yasa değişiklikleri yapılmalıydı. Meclis'te komisyon, hukuki yasal düzenlemeler, yasal değişiklikler olmalıydı fakat bu yapılmadı. Önder Apo'nun koşullarında hiçbir değişiklik olmadı. Tecrit devam ediyor İmralı'da. Normalde 'Umut Hakkı'nın işlemesiyle Önder Apo'nun fiziki özgürlüğüne kavuşması; PKK ile doğrudan ve sürekli bir iletişim halinde olması; PKK kongresini yönetmesi gerekiyordu. Bu, sağlanmadı. Çağrıdan sonra Önder Apo ile hiçbir iletişim yok. Aile ve avukat başvuruları reddediliyor, kabul edilmiyor. Normalde PKK ile sürekli ve düzenli iletişimin yanı sıra istediği herkesle görüşmesi gerekiyordu.
Bugün 27 Şubat'tan bu yana 24 gün geçmiş. Halen hiçbir değişiklik yoktur. Hiçbir iletişim yok, bilgi yok, bilgimiz yok. Nasıl olacak? Önder Apo doğrudan devreye girmeden PKK kongresi toplanamaz, karar alamaz, kendini feshedemez, gerilla Türkiye'ye karşı silah bırakamaz. Bunun tartışılır hiçbir tarafı yoktur. Bu, nettir.
İktidarı test ettik
Adalet Bakanı, 'Umut Hakkı mevzuatta yoktur' diyor. Eğer ciddi ve samimiysen o mevzuatın değişmesi iki-üç günlük bir iştir. İsteseler birkaç günde o mevzuat, yasa değişiklikleri yapılır, 'Umut Hakkı' hemen uygulanır. Mevzuatı değiştirebilir, Önder Apo görüntülü mesaj da verebilir. Biz niye görüntülü mesajda ısrar ederek iktidarı ve devleti test ettik. Ne kadar ciddidir diye. Bu kadar tarihi bir süreç geliştirilecek, 100 yılın sorunu çözülecek, görüntülü mesajdan sakınılacak! Aslında görüntülü mesaja engel koymakla maskeleri düştü. Sonrasında da işte devamı gelmedi.
Hiçbiri yapılmadı
Bu sürecin, yasal ve hukuki garantisi, güvencesi olmadan gitmez. Bu haliyle yarın öbür gün İmralı'ya giden o 7 kişilik heyetin hepsini tutuklayabilirler. Hiçbir güvencesi yoktur. Gayri hukuki, adeta illegal yapılıyor. Dolayısıyla bu sürecin kesinlikle bir yasal ve hukuksal güvencesinin olması gerekiyor. Meclis'ten yasanın çıkması gerekiyor. Önderliğimiz, sürecin ta başında 'Meclis'te yer alan partilerin, tüm muhalefetin ve iktidar partilerinin katılımıyla ortak bir komisyon kurulsun. Bu komisyon yasal düzenlemelere gitsin. Bu sürecin yasal ve hukuki güvencesi oluşsun, onun zemini oluşsun' dedi. Bunların hiçbiri yapılmadı, aksine bu zeminin oluşmaması için her türlü saldırı yapılıyor.
Nasıl silah bırakılsın?
Kürt sorununu silahlı mücadeleyle değil, demokratik siyaset ve hukuk zemininde çözeceksek bunun zemini oluşmalı. Bu olmadan nasıl PKK silah bırakacak? PKK'nin silah bırakmasının temel gerekliliği, demokratik siyaset ve hukuk boyutunun oluşmasıdır. Bu oluşmadan PKK silah bırakamaz, kendisini feshedemez. Bu çok nettir.
Çağrı bir mutabakattır
Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, devlet heyeti ile yapılan ortak bir mutabakattır. Devlet de bu çağrının içeriğini kabul etmiş. Bu çağrı, bir demokratik cumhuriyet, demokratik uzlaşma; Kürt sorununun demokratik siyaset ve hukuk boyutuyla çözülmesi çağrısıdır. Devlet kabul etmeseydi bu çağrı yapılabilir miydi, mümkün müydü, izin verir miydi? Madem ki Kürt sorununun demokratik siyaset ve hukuk boyutuyla çözülmesini kabul ediyorsun o zaman bunun yasal, hukuki zeminini oluşturacaksın. Meclis harıl harıl çalışacak. Önder Apo çağrıdan hemen sonra derhal fiziki özgürlüğüne kavuşacak. Ciddi ve samimi olacaksın, bu saldırıları durduracaksın. O çağrı zaten ortak bir mutabakattır, gereklerini yerine getireceksin.
Bir hafıza var, hafıza!
'Çağrı oldu, hemen kongre tarihi belirlesin, kongresini toplasın, feshetsin kendisini, silah bıraksın' yaklışımı var. Yok ya! Bu devletin Kürtlerin başına ördüğü çoraplar, yaptığı komplolar, oyunlar, hileler az mıdır? Kürtler bunu bilmiyor mu? Bir hafıza var, hafıza! Derin bir bilinç, yaşanmışlıklar ve tecrübeler var. Bu oyunlara kim gelir?
Ateşkesi anlamsızlaştırıyor
Ateşkes ilanından sonra da gerillaya saldırılar durmadı. Ağır silahlarla çok yoğun bir saldırı var. Kimyasal silah, fosfor bombaları, her türlü yasaklı silah kullanılıyor. Savaş suçu işlemeye devam ediyor. Bu haliyle PKK'nin ilan ettiği ateşkesin de aslında fazla bir anlamı kalmıyor. Zaten Yaşar Güler (Türk Savunma Bakanı) de ateşkesi kabul etmediklerini söyledi. Bunu da savaşı inkar edip 'terörle mücadele' mantığıyla izah ediyor. Mantıklarının işleyişi ve bakış açıları böyle.
Savaş değil de nedir?
Şimdi 41 yıldır kıyasıya bir savaş var; on binlerce insan yaşamını yitirmiş, Türkiye'nin ekonomik kaynaklarından 4 trilyon dolar para gitmiş; ekonomi çökmüş, devlet çökmüş, toplum çökmüş. Çöken bir Türkiye var bu savaşta ama bunun savaş olmadığını söylüyor. Her gün havada 10 tane, 20 tane savaş uçağı bombalama yapıyor. İHA’sı, SİHA’sı sürekli havada geziyor. Tankı, topu sürekli bomba atıyor. Kimyasal silah, fosfor, taktik nükleer, her türlü silahı kullanıyor, adına savaş demiyor. Ya bu nedir?
Kompleksli soykırımcı
Kompeksliler ve soykırımcı zihniyete sahipler. Öyle bir soykırımcı ve Kürt düşmanı zihniyet ki; dünyanın gözü önünde olan böyle bedeli ağır ve yıkım yaratan bir savaşın, savaş olduğunu kabul etmiyor. Bu da zihniyetini ve düzeyini gösteriyor.
Faşizm yayılmış durumda
İktidar, bir bakıma can derdine düşmüş. İktidarını ayakta tutup sürdürmek için çok pervasız bir biçimde muhalif tüm kesimlere yöneliyor. Ortada ne hukuk, ne ahlak ne de vicdan var. Hiçbir değer ve ilke tanımıyor. Zaten Kürdistan'da on yıllardır yürüyen bir soykırım savaşı ve faşizm var. Biz hep söyledik; Kürdistan'da faşizm ve soykırım savaşı olursa Türkiye'de demokrasi, hukuk, adalet olmaz. Haklı çıktık. Şu anda Kürdistan'daki faşizm, tüm Türkiye'ye yayılmış durumdadır. Tersi de öyledir; Türkiye'deki faşizm varken Kürdistan'da demokrasi ve barış olmaz, barış ve demokratik toplum süreci gelişmez. İşin doğası, yasasıdır bu. Gerçekten Erdoğan iktidarını kaybetmekten korkuyor. O açıdan karşısında güç, rakip, alternatif gördüğü herkese saldırıyor; ezmeye, tasfiyeye, yok etmeye çalışıyor.
Siyasi darbe yaşanıyor
Aslında şu anda Türkiye'de gerçekten tam bir siyasi darbe durumu yaşanıyor. Şimdi, bu kadar saldırıların olduğu bir yerde, muhalefetin bu kadar büyük bir saldırıya uğradığı, tasfiye edilmeye, ezilmeye çalışıldığı bir yerde, barış ve demokratik toplum süreci nasıl gelişecek, mümkün müdür?
CHP'nin cesur tutumu
DEM Parti İmralı Heyeti, bütün partilere gitti, Önder Apo'nun mesajlarını götürdü. Bu partiler, açıklama yaptı, CHP'nin de açıklamaları oldu. Bu süreci sahiplendiklerini söylediler. Tarihinde ilk defa CHP bu kadar cesur bir tutum ortaya koydu. Önder Apo, iktidar ve devletin ortak geliştirdiği bu inisiyatifin yanında yer aldığını, desteklediğini söyleyen CHP, bir demokratikleşme paketini gündemine aldı. Kürt sorununun ancak Meclis'te çözülebileceğini vurgulayıp Meclis'te komisyon kuracağını ifade etti. Kayyum politikasına karşı çok ciddi bir tutum ortaya koyarak DEM Parti ile bir dayanışma içerisine girdi. Bunun üzerine saldırılar da yoğunluk kazandı. Şimdi sen böyle bir yapıya bu kadar ağır bir yönelim içerisine girer, bütün muhalefeti tasfiye etmeye çalışırsan bu süreci nasıl geliştireceksin? Geliştiremezsin.
Şu anda süreç ilerlemiyor
Bu saldırıların temel bir gerekçesi olarak da 'Kent Uzlaşısı' hedef alınıyor. Oysa 'Kent Uzlaşısı', bu süreci en fazla destekleyecek, besleyecek bir çabadır. 'Kent Uzlaşısı', barış ve kardeşliği; Kürt ve Türk ittifakını; halkların kardeşliğini ifade ediyor. Şimdi sen 'Kent Uzlaşısı'na karşı bu kadar düşmanlık yapıp saldırırsan, cezalandırırsan, darbe yaparsan, tasfiye edersen Kürt ve Türk kardeşliğini, Kürt ve Türk birliğini, barış ve demokratik çözüm sürecini geliştirmen mümkün müdür? Mümkün değil. Olmadığı da ortadadır. O yüzden şu anda süreç tıkanmış durumdadır. Süreç ilerlemiyor.
'İç cepheyi' böyle mi güçlendireceksin?
İlk günden kendileri, 'İç cepheyi güçlendirelim' dedi. Bu süreci, ancak birlikte, herkesin katılımıyla yürütebiliriz, yapabiliriz, dediler. Şimdi sen bu süreci geliştirecek, destekleyecek, güç verecek bütün muhalefeti tasfiye etmeye çalışıyorsun. O zaman sen bu zeminin tümünü kurutuyorsun. Nasıl olacak bu? Hiçbir ikileme girmemek, ikirciklik yaşamamak, tereddütte asla mahal vermemek lazım. Kesinlikle bu süreçte faşizme karşı demokratik muhalefet başta ve içinde olmak üzere tüm muhalefetin ortak bir tutum geliştirmesi ve ortak bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Bu faşist saldırılar, ancak böyle püskürtülebilir.
Faşizm kol geziyor
Erdoğan, tüm muhalefeti ezerek, tasfiye ederek, iradesini kırarak iktidarını sağlama almaya ve sürdürmeye çalışıyor. Bütün dert ve hedef budur. Maskesi tamamen düşmüştür. Kral çıplaktır. Böyle bir ortamda süreç mi yürütülür Allah aşkına? Faşizm kol geziyor. Nasıl Kürt sorunu çözülecek? Sen tamamen demokratik siyaset ve hukuk zeminini ortadan kaldırıyorsun. Kürtlerle barış sürecini, bütün muhalefeti tasfiye ederek mi yapacaksın, geliştireceksin? Kimyasal, fosfor, her türlü saldırıyı geliştirerek mi? Kobanê'de bir aileyi tamamen yok ederek mi barış sürecini geliştireceksin? Kimi kandırıyorsun? Buna kanan var mıdır? Mümkün müdür? HABER MERKEZİ