Ölümden değil, onursuz bir yaşamdan korkuyorum
Kadın Haberleri —
- Kürt aktivist ve gazeteci Pexşan Ezîzî: Tüm faaliyetlerim ve çabam, toplumsal değişimler için tarihi borcumu ödemek ve hizmet etmek içindi. Hakikat ve özgürlük yolunda adım atan kişi, ölüm ve yaşama başka bir anlam katmıştır. Biz ölümden değil, onursuz ve köle bir yaşamdan korkarız.
- Şerife Muhammedi, ben ve idam sırasında bekleyen diğer kadınlar, sadece özgür ve onurlu bir yaşam arayışı nedeniyle mahkûm edilen ilk ve son kadınlar değiliz, olmayacağız. Ancak can verilmeden özgürlük de gerçekleşmez. Özgürlüğün bedeli ağırdır. Suçumuz ‘Jin, Jiyan, Azadî’yi birleştirmektir.
İran’da 4 Ağustos 2023’te gözaltına alınan, 11 Aralık’ta tutuklandıktan sonra 23 Temmuz’da İran rejimi tarafından idam cezası verilen gazeteci ve aktivist Pexşan Ezîzî, tutsak bulunduğu Evin Cezaevi’nde bir mektup kaleme aldı.
Pexşan Ezîzî’nin mektubundan bazı kesitler şöyle: “…Orta Doğu’da kriz trajik boyutu aşmıştır. Tüm toplumsal hayatı sarsmış ve bölge, oryantalist bakışla kapitalist modernitenin stratejisi ve küresel strateji doğrultusunda yürütülen eksik ve çelişkili politikalarla kan ve toprağa bulanmıştır.
Zorla sandalyeye oturdu, tehditler ve aşağılamalar yeniden başlıyor. Elleri savaştan derin yara izleriyle dolu. Neden on yıl Suriye’de kaldın, neden Avrupa’ya gitmedin?
Sorunun dibinde, Avrupa ve Batı’nın çekiciliği tüm varlığıyla hissediliyor. Sanki hayallerinden bahsediyorlardı ya da karşı oldukları şeye yönlendiriyorlardı! Olduğumuz yerde değiliz ve gittiğimizde olmamız gerekiyor!
88 dosyasındaki hayal kırıklığınız ve yenilginizden sonra zafer iddia ediyorsunuz, ama ben yapay sınırların dışında insanlığa hizmet ettim ve siz hâlâ 88’in aynı sorgu memurusunuz, hatta baş sorgu memuru bile olamadınız!
Kurdistan bizimdir
Sağlıklı bir siyasi-sosyal ortamın yokluğu nedeniyle ülkemden fersah fersah uzaklaştım. Hayatın anlamı anlamsızlaşmıştı. Yine bana ait olan bir yere gitmek için uzaklaştım (dediğiniz gibi, Suriye Kurdistanı bizimdir, Irak Kurdistanı ve Türkiye Kurdistanı bizimdir!) Yani “kendi malımdan” daha uzak bir yere gitmedim. Tabii eğer sizin malınızsa, bizim değil! Orta Doğu’nun devrimin gerçekleşmekte olduğu başka bir yeri. Hayaller öldürülemez.
Sınırları aşmak ahlaki bir hizmetti
Yüzyılın direnişi yani Kobanê (ki mesele sadece tek taraflı bir mücadele değil, ideolojikti) ile doruk noktasına ulaşan ve tüm bölge ve dünya için bir dönüm noktası olan alternatif ve demokratik bir sistem. Demokratikleşmenin yeni bir bölümünün başlangıcı. Tüm acılarına ve zorluklarına rağmen, savaş mağdurları kamplarında çalışmak, yıllarca inkâr ve imhaya maruz kalmış bir toplum için en büyük ahlaki-vicdani hizmet olabilirdi. Sınırları aşarak devrimci hale gelen sosyal hizmet görevini yerine getirmek
Milyonlarca insan PKK’li mi?
Yani milyonlarca insan PKK’li mi? O zaman örgüt nedir? Öcalan liderinin felsefesine inanmak, ki o bir sosyolog olarak Orta Doğu ve Kurdistan’ın derinlemesine analizlerini sunmuş ve 1999 uluslararası komplosundan bu yana 25 yıldır İmralı’da tek kişilik hücrede tutuluyor, ulus-devlet sisteminin dışında sosyal hizmet yöntemlerini benimsemeyi seçtim ve bu bir onurdur. Sizin sorun tanımınız yanlış. Önce zihinsel sonra yapısal bir devrime inanmak, modern devrimlerin temellerinden biridir.
Devrimin içinde doğal olarak bir kişilik oluşur ve şekillenir, sosyal-siyasi sorumlulukları yerine getirme bağlamında ihanet ve kahramanlık daha belirgin hale gelir. Çünkü toplumsal meselelerin derinliklerine girersiniz ve mevcut durumu ve halkı örgütleme ve düzenleme ihtiyacını yakından tanırsınız. Savaşın ortasında sistematik yöntemler benimsemek ve ahlaki-siyasi bir toplumu yeniden inşa etmek. İran’ın bile DAİŞ’le savaştığı yer. Daha somut ve daha yüksek işlevsel değere sahip çözümler öğrenirsiniz.
Devrim sistemi kendi yolunda ilerliyor
Modern demokratik Orta Doğu tarihinde, ulus-devlet güçleri ve demokratik yönetim gücü birlikte hareket eder; bu diyalektik bir yöntemdir. Bütünü anlamak için yerel farklılıkları kabul etmek gerekir. Bu, bölücülük ve yıkıcılık anlamına gelmez! Suriye’de demokratik ve devrimci halk güçlerinin yıkıcı güce sahip olmasına rağmen, bunun yerine kendi sistemlerini kurmayı tercih ettikleri ve Esad’ın merkezi otoritesini küçülttükleri gibi.
Devrim sistemi kendi yolunda ilerliyor. Cinsiyetçilikten geçiş için ailenin demokratikleştirilmesi, din karşıtlığı değil dincilikten geçiş için dinin demokratikleştirilmesi, merkezi otoriterlikten kaçınmak için sistemin tüm kurumlarının demokratikleştirilmesi, diktatörlük tuzağına düşmeden ve bölge halklarının kimliklerini oluşturan geleneklerini temizlemeden ortak bir otorite inşa etmektir.
Faaliyetlerim tarihsel bir zorunluluktu
Kadını ve ötekileştirilmiş kimlikleri gören ve hesaba katan bir sistem, doğuştan mahkûm edildiği ‘bölünme’ye karşı yeni bir paradigma ile karşı çıkar. Çünkü yalan, halkı aldatma ve kadının cinsel yenilgisinden oluşan, otoritenin yeniden üretimi olan devlete ve onun özüne inanmaz.
Tüm faaliyetlerim ve çabam, toplumsal değişimler için tarihi borcumu ödemek ve hizmet etmekti. Elbette demokratik bir topluma ulaşmanın doğru yolu, insanların kendilerinin toplumsal meseleleri tartışmaya açtığı, bunları dert edindiği ve çözüm bulduğu ahlaki-siyasi bir toplum inşa etmek için demokratik yöntemler benimsemektir, bu demokrasinin ta kendisidir!
Demokratik ulus paradigması (sınır içindeki tüm uluslar) ile Orta Doğu’nun derin krizinden çıkış için halkın örgütlenmesini, özgürlük sosyolojisi ve jineoloji ile politikalarında barındıran demokratik öz yönetim. Kadın ve erkek yan yana, özgür ortak yaşam ve ortak başkanlıkla, krizde boğulmuş bir toplumu yeniden inşa ediyor ve hayata yeni bir anlam katıyorlar. Anlamından soyutladıkları o aynı hayat.
Suçumuz Jin, Jiyan, Azadî’yi birleştirmek
Özgürlük yolunda ilerlediklerine dair sarsılmaz bir inanç ve zihinsel devrimin tüm acılarına ve ıstıraplarına rağmen, özgürlüğü an be an yaşıyorlar. Suriye, İran, Irak, Türkiye, Afganistan ve bölgenin diğer ülkeleri ile binlerce insanın (doğudan batıya) soykırımı ve kanı üzerine şantaj yapılan Gazze arasında fark gözetmeyen bir hayal ve bu özgürlüğün ta kendisidir.
Hakikat ve özgürlük yolunda adım atan kişi, ölüm ve yaşama başka bir anlam katmıştır. Biz ölümden değil, onursuz ve köle bir yaşamdan korkarız. Özgür yaşam, kadınların (o en eski sömürgeler) onurları ve haysiyetleri için kararlı ve sağlam bir şekilde, özgür yaşam için ölümü kucakladıkları yerde başlar.
Şerife Muhammedi, ben ve idam sırasında bekleyen diğer kadınlar, sadece özgür ve onurlu bir yaşam arayışı nedeniyle mahkûm edilen ilk ve son kadınlar değiliz ve olmayacağız. Ancak can verilmeden özgürlük de gerçekleşmez. Özgürlüğün bedeli ağırdır. Suçumuz Jin, Jiyan, Azadî’yi birleştirmektir.” TAHRAN