Güncel

Rojin ve Gülistan isyanımızdır

Arzu DEMİR yazdı —

  • Ölümler üzerindeki şüpheyi ortadan kaldıracak, failleri cezalandıracak tek şey, kadın yoldaşlığı ve mücadeledir. İki ailenin isyanını büyütelim. Tam da erkek egemen devletin istediği gibi, çaresizlik için kaybolup gitmelerine izin vermeyelim. Yaşamak isteyen genç kadınların, "intihar" denilerek hayattan koparılmasına alışmayalım.

Rojin'in babası Nizamettin Kabaiş'in, nasıl derin ve tarifsiz bir acı yaşadığına tanığız.

Geçtiğimiz günlerde Amed'de Narin'i katleden aile fertlerinin yargılandığı davanın görüldüğü sırada, adliye önündeydi. Elinde Rojin'in fotoğrafı, acısını biraz olsun hafifletecek tek şey olan adaleti arıyordu.

İsyanı arşa kadardı. Ancak acısı karşısında devletin, kurumların, hatta toplumun kayıtsızlığı, bir babanın çaresizliğini de resmediyordu.

Rojin'in kaybolduğu 27 Eylül'den bu yana, bir evladı kaybetmenin üzerine eklenmiş olan adaletsizliğin, bir babayı nasıl değiştirdiğini, yaşlandırdığını gördük.

O gün, bir umuda sarılır gibi elinde tuttuğu kızının fotoğrafını, kameralara gösterirken, "Tek başıma adalet arıyorum" diyordu. Tek başına değildi elbette. Ancak, gerçeği açığa çıkarmaya yetmiyordu "Rojin'e ne oldu?" diye soranların gücü. Çünkü, kadınları ve çocukları hedef alan şiddetin baş faili erkek egemen devletti. Baba Nizamettin Kabaiş, daha fazlasını yapmak gerektiğini anlatmak istiyordu. Gerçekten de acıyı katmerleştiren bu adaletsizliğe katlanmak mümkün değil!

Ortada sayısız şüphe varken, yurttan neşeli bir şekilde çıkan genç bir kadının intihar ettiğine bizi inandırmak istiyorlar.

Adli Tıp Kurumu, ölümün "suda boğulma"dan kaynaklandığını öne sürüyor. Ancak "nasıl, nerede, ne zaman?" sorularını yanıtsız bırakıyor. Rojin'in kaybolduğu yerden, cansız bedeninin kilometrelerce uzaklıkta bulunduğu Molla Kasım Mahallesi'nde göl kenarına suyun içinde nasıl taşındığına dair bir uzman görüşü oluşturmaya bile savcılık yanaşmıyor. Savcılığın yaptığı, dosyaya kısıtlılık kararı getirerek, ailenin ve avukatlarının belgelere ulaşmasını engellemek, ancak diğer yandan da Rojin'in intihar ettiği algısının yaratılması ve gerçeklerin manipüle edilmesi için yandaş saray medyasını beslemek.

Rojin'in ailesi, kadın örgütleri, vicdanı olan herkes hakikati ve adaleti istiyor.

Siyasetçisi, yargısı, polisi ve medyasıyla devletin tüm kurumlarının "intihar" diyerek üzerini kapattığı kadın ve çocuk ölümleri, birer cinayettir. Bunu Şule Çet davasından çok iyi biliyoruz. 23 yaşındaki Şule'nin 29 Mayıs 2018 tarihinde Ankara'da lüks bir plazanın 20. katından atlayarak intihar ettiği öne sürülmüştü. Ancak görüldü ki, Şule tecavüz edildikten sonra binadan atılmıştı. Eğer Özgür Genç Kadın'ın öncülük ettiği genç kadınların ısrarlı mücadelesi, kararlılığı olmasaydı, bu cinayetin üzeri de "intihar" denilerek kapatılacaktı. Erkek yargı bunu bu kez başaramadı. Yargılama sonunda katil erkekler Çağatay Aksu ve Berk Akand'a verilen hapis cezaları onaylandı.

Elbette, mahkemelerden çıkan hiçbir karar, katledilen bu genç kadınları geri getirmeyecek. Ancak "adalet"in onarıcı gücü, asla kapanmayan yaraya az da olsa merhem olacaktır.

Şule'nin ölümünün aydınlatılmasını sağlayan genç kadınlar, şimdi de Rojin için bir araya geldi. Ailenin "Adalet için Rojin'in sesi olun" çağrısına, Rojin Kabaiş İçin Adalet Komisyonları'nı kurarak yanıt verdiler.

Kendilerini, Gülistan Doku için İstanbul'da yaptıkları eylem sırasında deklare ettiler.

Hakikatin arandığı, adaletin beklendiği bir diğer olay da Gülistan'ın kaybedilmesi.

5 Ocak'ta Gülistansız 5 yıl doldu.

Gülistan, Dersim'deki Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümü öğrencisiydi. 5 Ocak 2020'de kaldığı yurda geri dönmedi, o tarihten beri kendisinden tek bir haber alınamadı. Devletin kameralarla teknik kontrolünün de çok olduğu kent merkezinde Gülistan'a ne olduğu açığa çıkarılmadı. Tıpkı bugün Rojin'in öldürülmesinde olduğu gibi Gülistan'ın da intihar ettiği öne sürüldü. Son görüştüğü kişi ve baş şüpheli olan Zaynal Abakarov ve ailesi alenen korundu. Bu işin başını da polis olan annesinin evli olduğu Engin Yücel çekti.

Gülistan'ın ailesi, Adalet Bakanlığı önündeki nöbetten adliye önünde oturma eylemine kadar sayısız eylem yaptı. Abla Aygül hakkında sayısız dava, soruşturma açıldı. Kadın örgütleri, Gülistan Doku İçin Adalet Komisyonları defalarca "Gülistan'a ne oldu?" diye sordu. Ancak 5 yıldır, Gülistan'ın akıbetinin aydınlatılmasına ilişkin herhangi bir ilerleme olmadı.

Rojin ve Gülistan'ın ailelerini, devlet ve tüm kurumları, intihar ettiklerine inandırmak istiyor. Onların "adalet ve hakikat" talebi karşısında devletin reva gördüğü, katillerin cezasızlıkla ödüllendirilmesi.

Kadın özgürlük mücadelesinin deneyimlerinin binlerce kez gösterdiği gibi, ölümler üzerindeki şüpheyi ortadan kaldıracak, failleri cezalandıracak tek şey, kadın yoldaşlığı ve mücadeledir. İki ailenin isyanını büyütelim. Tam da erkek egemen devletin istediği gibi, çaresizlik için kaybolup gitmelerine izin vermeyelim. Yaşamak isteyen genç kadınların, "intihar" denilerek hayattan koparılmasına alışmayalım.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.