Soykırımı tamamlamak istiyor
- Türk devletinin açıkça bu yüzyılda yarım kalan Kürt soykırımını gerçekleştirmek istediğini belirten gazeteci Engin Yurtsever, Kürtlerin çıkarlarının getirdiği her adımı atmak zorunda olduğunu vurguladı.
- Yurtsever, "Dogmatik bir anlayışa sahip ‘o emperyalist, bu ekonomist’ diye değerlendirmeden, her devletle çıkarları oranında yol yürümelidir. Zaten şimdi uygulanan da budur. 3. Yol, geleceği şimdiden selamlayan bir tutumdur" dedi.
Yeni Suriye'ye Kürt düşmanlığıyla müdahil olan Türk devletinin, hükümete etki ederek, gölge kabine kurmak isteyeceğinin söyleyen gazeteci Engin Yurtsever, ancak bu çabalarının yıkılmaya mahkum olduğunu vurguladı. Yurtsever, "Çürümüş bir devlet yapısı, yoksullukla kıvranan toplumsal kitlelere ve en önemlisi birlikteliğini yitirmiş bir toplumsal yapının buna dayanması zordur."
Suriye'de 2011'de dış müdahaleyle patlak veren iç savaş, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) adıyla 26 Kasım'da başlatılan saldırı, rejimin devrilmesiyle sonuçlandı. 13 yıl süren savaşta, Kürtler, 3. Yol stratejisini izledi. Kürtler, Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşayan halklarla birlikte özerklik ilan etti. Kadın özgürlükçü, ekolojik ve demokratik paradigma ezilenlere umut oldu. Kuzey ve Doğu Suriye, başından beri Türkiye ve desteklediği grupların hedefi oldu. Türkiye'nin desteklediği DAİŞ, Özerk Yönetim karşısında başarısız olunca, Türkiye doğrudan devreye girerek, Cerablus, Bab, Ezaz, Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî kentlerini işgal etti. HTŞ'nin rejimi devirme yönünde 26 Kasım'da Helep'e dönük saldırısıyla eş zamanlı olarak Türkiye ve desteklediği SMO, Özerk Yönetim bölgelerine saldırttı. Türkiye ve desteklediği SMO, DAİŞ için sonun başlangıcı olan Kobanî ve DAİŞ hilafetinin başkenti olan Reqa'a saldırı tehdidinde bulunuyor.
Bölgedeki karmaşık dengede Kürtlerin karşılaştığı fırsatlar ve tehditler, sadece Suriye’yi değil tüm Ortadoğu’nun geleceğini şekillendirecek nitelikte. MA'dan Fırat Can Arslan'ın sorularını yanıtlayan gazeteci Engin Yurtsever, bölgede azımsanmayacak askeri ve siyasi bir güce sahip Kürtlerin, bölgedeki askeri ve siyasi güç olarak belirleyici olan devletlerle çıkarları ölçüsünde iş birliği yapması, bunu yaparken de kendi özgürlüğünün köklerinden ayrılmamak ve bölgede bulunan diğer milliyet ve inançlara birlikte yaşayabilmenin güvencesini verebilmesi gerektiğini söyledi. Yurtsever, Rojava’daki tehditlerin, devletler, milliyetler ve inanç eksenli olmak üzere üçe ayrıldığını kaydederek, şöyle izah etti:
* Kürtler, yeniden düzenlenmeye çalışılan bölge haritasında kendilerini bir varlık olarak gösterdikleri için hem bir güç hem de bir temel hedef durumuna geldi. Çizilmek istenen haritaların odak noktasını oluşturuyorlar. Bu da herkesin niyet ve çıkarına dokunmak demektir. Suriye’deki yeni oluşacak yönetim, şimdilik tehdit içermeye güçten yoksun, ancak bir yıl içindeki gelişmelere bakarak nereye doğru evrileceğini görebiliriz. Eldeki veriler, HTS ve SMO’nun Kürtlerle ilişki kurma niyetinin olmadığını, olsa bile kısa süre sonra bozulacak bir ilişki düzeyinde kalacağını, bunun da ileride Kürtlere karşı bir savaş ilanı demek olacağını söyleyebiliriz.
* Belirgin bir tehlike ise doğal olarak Kürdistan’ı sömürgeleştiren devletler bağlamında gelişmektedir.
* Kesinlikle durdurulması ve ortadan kaldırılması gereken tehdit, Türkiye tarafından gelen tehditlerdir. Türkiye, kendi varlığını Kürtlerin yok edilmesi veya seslerinin çıkmayacak hale getirilmesi üzerine kurduğu için bir çelişkiden öte uzlaşmaz bir çelişki taşımaktadır.
* Tabii ki, bölgede askeri ve siyasi ağırlığı olan devletleri de kısaca belirtmemiz gerekir; ABD, İngiltere, AB ülkeleri ve Rusya.
Tarihsel fırsatın da bu denklemde Kürtlerin karşısına çıktığını savunan Yurtsever, "Bu devletlerin hepsinin birbiriyle ayrı ayrı çelişkileri olduğu ve bu çelişkileri ortadan kaldıramadıkları için bir noktada Kürtlerle resmi düzeyde bir ilişki kurmak zorundalar. Böyle bir durum, tehditlerin ağırlığını göğüslemeyi sadece Kürtlere bırakmayacak, diğer devletleri de içine katacaktır" dedi.
Uluslararası arenada destek
Gazeteci Yurtsever, Kürtlerin uluslararası arenada daha fazla destek alabilmesi için iki temel maddi gerçekliğe işaret etti:
* Diaspora Kürtlerinin çalışmaları. Kürtler, aradan geçen 50 yıllık zaman diliminde Avrupa yaşamına siyasi ve ekonomik olarak etki edecek şekilde söz sahibi değil. Daha çok tutunmayı hedeflediler. Bu bir eksikliktir, öz eleştiri vermek zorundayız. Son birkaç yılda vekillik düzeyinde temsiliyet sağlandı, ancak yeterli değildir. Bir halkın sorunlarını (bu sorunlar gittikleri yeri ilgilendiriyorsa) taşıyacak olan, o halkın bireyleridir. Eğitimden sanata, spordan bilime kadar. Bu eksiklik karşımıza şu gerçeği çıkarıyor; Türkiye’nin yoğun kara propagandasının etkisinde kalan devletler zinciri. Diğer yandan son birkaç yılda yoğun bir Kürt mülteci akını oldu. Bunu göğüsleyecek altyapı oluşturulmalı; bu insanların oturum, dil, eğitim, iş ve bir hayat kurma yolunda desteğe ihtiyaçları var. Akılcı bir şekilde yönelirsek 10-15 yıl sonra etkin bir diasporamız olacaktır.
* Uluslararası devletlerin çıkarları. Uluslararası toplum her ne kadar ekonomik amaçlı örgütlenmişse yine de halkların baskısıyla harekete geçmek gibi bir noktaları da henüz kaybolmadı. Çalışmalarımız sürekli ve yaygın olduğu ölçüde bu noktayı harekete geçirebiliriz. Engel olan Türkiye’nin çalışmaları ise bir süre sonra hem barbar çeteleri örgütleyip işgalde kullanma hem de güven vermeyen politikaları yüzünden bir süre sonra engel olmaktan çıkacaktır.
Türkiye'nin gölge kabinesi
Yeni Suriye için geçici hükümettin Kürtler ile masaya oturma olasılığında henüz bir netlik olmadığını kaydeden Yurtsever, şunları savundu: "Bu, Türkiye'nin geriletilmesi, geçici hükümetin Kürtler olmadan Suriye genelinde kalıcı ve gerçekçi bir adım atamayacağını anlaması ve uluslararası devletlerin de dayatmasıyla gerçekleşecek bir şeydir. Gerçekleşmesi durumunda, Suriye için olumlu yönde bir dönüm noktası olacaktır. Şimdilik zayıf görüyorum. Türkiye sürekli dillendirdiği ve Neo-Osmanlıcılık hayalini içeren 30-40 kilometrelik alanı elde tutmak ve hükümete etki ederek, gölge kabine kurmak isteyecektir. ABD görünüşe göre uzlaşmacı bir tutumla hareket ediyor, ancak diyalektik bize gösteriyor ki; Türkiye’nin bu çabaları yıkılmaya mahkumdur. Çürümüş bir devlet yapısı, yoksullukla kıvranan toplumsal kitlelere ve en önemlisi birlikteliğini yitirmiş bir toplumsal yapının buna dayanması zordur."
Yeni bir cehennemin kapısı
İktidarı elinde bulunduran ve şimdilik uluslararası destek aldığı görülen HTŞ'nin ideolojisine temel oluşturan siyasal İslam ve cihadist anlayıştan kaynaklı Suriye’de yeni bir cehennemin kapısını açtığı ve ateşe benzin döktüğünü belirten Yurtsever, şunları söyledi: "SMO, hükümet kurma çalışmalarından dışlanmıştır. Bir çete örgütlenmesinden başka bir değeri yoktur, çünkü kendisini örgütleyen kurucu akıl bu niteliktedir. Buradaki ‘kurucu akıl’ elbette Türk devletidir. Kurulacak iktidarın diğer halklara karşı şimdilik yuvarlak cümleler dışında netlik kazanmış, kendisini bağlayacak bir politikaya dair bir belirlilik yok. Bu bir tehlikeyi bandırıyor."
Soykırımı tamamlamak istiyor
Türk devletinin açıkça bu yüzyılda yarım kalan Kürt soykırımını gerçekleştirmek istediğini; böylece Misak-ı Milli’nin güncellenmiş haliyle yoluna devam etmek niyetinde olduğunu söyleyen Yurtsever, şöyle devam etti: "Ancak gelişen Kürdistan Özgürlük Mücadelesi bu niyeti tarihin çöp sepetine attı. Güvenilir, seküler ve ciddi bir yapılanması olan Kürtleri değil Türkiye, başka hiçbir devlet silemez. Kürtler çıkarlarının getirdiği her adımı atmak zorundadır. Dogmatik bir anlayışa sahip ‘o emperyalist, bu ekonomist’ diye değerlendirmeden, her devletle çıkarları oranında yol yürümelidir. Zaten şimdi uygulanan da budur. 3. Yol adı verilen politik anlayış, geleceği şimdiden selamlayan bir tutumdur. Türkiye, uzun erimli bir strateji geliştirmek aklından yoksundur; ‘Kürt anasını görmesin’ diye adım atmanın sonu hüsran olacaktır."