Türkiye denklemin dışına atıldı

KCK - MUSTAFA KARASU

KCK - MUSTAFA KARASU

  • KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, sadece Kürt soykırımına kilitlenmiş bir Türkiye’nin Ortadoğu siyasetinde etkili olmasının mümkün olmadığını vurguladı.
  • Jeopolitik konumunu Kürt soykırımını gerçekleştirme temelinde koruma çabalarının, Türkiye’yi daha fazla çıkmaza soktuğunu kaydeden Mustafa Karasu, şunların altını çizdi:
  • Tüm imkanlarını kullanıp tüketen Türkiye, G-20’nin enerji yolunu engelleyemez. Kafa tutacak gücü yok, şantajları da sökmeyecektir. Ortadoğu’da denklemlerin dışına atılmıştır.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Türk hükümetinin İsrail karşıtlığı yapmasının esas nedenin, İsrail ve ABD’nin bölgede kendisini dikkate almasını istemesi olduğunu söyledi.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, ANF'de üç gün yayınlanan söyleşisinin dünkü son bölümünde Ortadoğu'daki gelişmeleri anlatarak, Türkiye'nin durumuna dikkat çekti. HAMAS’a 7 Ekim saldırısını, Erdoğan’ın ekibinin yaptırdığını belirten Karasu, böylece hem İsrail’den geçecek enerji yolunu hem de İsrail ile Araplar arasındaki İbrahim Anlaşması’nı sabote etmeyi amaçladığını söyledi. Erdoğan'ın, kendine göre Türkiye’nin jeopolitik konumunu koruma adına HAMAS’ı İsrail’e saldırttığını kaydeden Karasu, "Ancak politikalarıyla, müttefiklerine yönelik yaptığı şantajlarla, bizzat kendisi Türkiye’nin jeopolitik durumunu ortadan kaldıran bir rol oynamıştır. Böylece, Türkiye’nin en temel politik güç kaynağı olan jeopolitik konumunu kaybetme korkusu, Türkiye’yi telaşa düşürmüştür. Tutarlı olmayan, sadece tehdit ve şantajlarla konumunu koruma politikası yürütmesi, Türk devletinin çıkmazını daha da artırmıştır. Bir dönem kısa süreli çıkar elde ettiği politikalar, şimdi Türkiye’yi politikasız hale getirmiştir" dedi.

Jeopolitik imkanlarını kaybetti

AKP-MHP iktidarının bu tür politikalarla Türkiye’yi çıkmaza sokan esas etkeninin, Kürt soykırım politikası olduğu söyleyen Karasu, şöyle devam etti: "Öyle ki, kendisi Kürtlere nasıl yaklaşıyorsa herkesin de öyle yaklaşmasını istemekte ve bunun sonucunda müttefikleriyle bile sorunlu hale gelmektedir. Sadece Kürt soykırımına kilitlenmiş bir Türkiye’nin Ortadoğu siyasetinde etkili olması mümkün değildir. Türkiye’nin sadece ekonomik değil, siyasi ve diplomatik imkanlarını da Kürtlere karşı savaşta kullanıp tüketmektedir. Jeopolitik konumunu Kürt soykırımını gerçekleştirme temelinde koruma çabaları, Türkiye’yi daha fazla çıkmaza sokmaktadır. Jeopolitik imkanlarını kaybettiği gibi, müttefikleriyle yaşadığı sorunlar, Türkiye’yi Ortadoğu’da siyaset olarak tüm denklemlerin dışına atmıştır."

İran içine kapatılacak

ABD'nin tam desteğini alan İsrail’in, HAMAS’ı ve Hizbullah’ı etkisizleştirerek bölgedeki siyasi ve askeri etkinliğini artıracağını; İran'ın ise bölgedeki ittifak güçlerini kaybederek içe kapanıp bölge politikalarını değiştireceğini ve böylece sınırlandırılacağını belirten Karasu, "Bunun orta vadede İran iç siyasetine de etkileri olacaktır." dedi.

Türkiye'nin şantajları sökmeyecek

Türkiye'nin İsrail’i istikrarsız ve güvensiz gösterip G-20’nin kararlaştırdığı enerji yolunu engelleyemeyeceğini vurgulayan Karasu, şunları altını çizdi: "Öyle hegemon güçlere kafa tutacak bir gücü de yoktur. Artık şantajları da sökmeyecektir. Türkiye’nin kendini güvende hissetmesinin tek yolu, Kürt sorununu çözüp demokratikleşmekten geçmektedir. Türkiye demokratikleştiğinde, Ortadoğu halkları üzerinde siyasi, ekonomik ve kültürel etkisi olabilecektir."

Türkiye'nin tutmayan hesabı

Türkiye, savaş yaygınlaşırsa hem kendisine ihtiyaç duyulur hem de İbrahimi Anlaşma çöker ve enerjinin önemli bir bölümünün de kendi coğrafyasından geçeceği bir ortam oluşur yaklaşımıyla hareket ettiğini belirten Karasu, şöyle konuştu: "İsrail ve İran, tam savaşa girerse bölgedeki önemli rakibi İran zayıflar, İsrail de kendisine ihtiyaç duyar, hesabı içindedir. İsrail karşıtlığı yapmasının esas nedeni, Filistin dostluğu ve İsrail düşmanlığı değildir; İsrail ve ABD’nin bölgede kendisini dikkate almasını istemektir. Hem ABD ile müttefik olacak hem de İsrail karşıtlığı yapacak! Böyle bir denklem olmaz. Çok dışlandığını düşünüyor ve kendisinin dikkate alınmasını istiyor. Türkiye’nin İsrail karşıtlığı arkasındaki politikayı böyle anlamak gerekir.

Neden 'İsrail saldırıcak' diyor?

İsrail’in Türkiye’ye saldırmayacağını biliyorlar. Böyle bir gündemle iki amacını gerçekleştirmek istiyor;

* İsrail gibi bir ülkeyi böyle gündemleştirerek, hem ABD’ye hem de ABD ve Avrupa üzerinde etkisi olan İsrail’e, bölgede kendisini de dikkate almaları dayatmasında bulunuyor. Zaten jeopolitik konumunu kaybetmeyi bir beka sorunu olarak görmektedir. Çünkü jeopolitik konumunu kaybederse ABD ve İsrail’in de Türkiye’ye olumsuz yaklaşmasından ürkmektedir. Bu nedenle İsrail karşıtlığı yaparak ve sürekli ABD’ye de bazı şeyler söyleyerek bu güçleri kendisine yönelik olumsuz tutumlarından vazgeçirmek, hatta siyasi olarak dikkate alınmak istemektedir. Şimdiye kadar hep bu politikayı yürütmüş. Şimdi de böyle yaparsam sonuç alırım, diyor. Tabii konjonktür çok değişti, bu politika ne kadar sonuç alır, tartışmalıdır.

* Bölgede savaş sürerken bir dış düşman yaratıp tüm muhalefeti ve toplumu arkasında hizaya sokmaya çalışıyor. Belki muhalefet bunu anlamış, ancak toplum üzerinde etkisi olacağı görülüyor. İsrail’in saldırmayacağını aslında tüm siyasetçiler ve devletin kurumları da biliyor. Kapalı oturumda bilgi veren Dışişleri ve Savunma Bakanları da biliyor. Herhalde kapalı oturumda, Tevrat’ta geçen bir cümlelik vaat edilmiş toprakları iddialarına gerekçe yapmışlardır. Türkiye İsrail’in hedefinde, diyerek yoruma tabi tutuyorlar. Böylece toplumun dini duygularını da kullanmaya çalışıyorlar. İsrail tehdidi yok.

İsrail derken de hedef Kürtlerdir

'İsrail’in gözü bizim toprağımızda' ifadesinin arkasında, Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye’nin İsrail denetiminde olduğu ve buradan Türkiye üzerine hesaplar yapıldığı ileri sürülüyor. Tüm politikaları, ilişkileri ve söylemleri, Kürt düşmanlığına dayanıyor. Kim, Kürt düşmanlığında istediği düzeyde destek vermezse onu Türkiye’yi bölmekle ve parçalamakla suçluyorlar. İsrail’in toprağımızda gözü var, derken bile Kürtler hedef gösteriliyor. Rojava’ya yönelik saldırısının toplumsal desteğini böyle artırmaya çalışıyor. Böylece Rojava’yı ezerse İsrail’in toprağımızda gözü kalmaz! Sonuç olarak, İsrail’in gözü vatanımızda, bunu engellemek için Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye’de işgal yapıp Kürt soykırımını gerçekleştirmemiz gerekir, diyorlar. Bu konunun esas olarak da bunun için gündemleştirildiği anlaşılıyor."

 

* * *

Netanyahu, Erdoğan gibi değil

BM’de insan haklarından ve vicdandan söz eden Erdoğan'ın riyakarlığına ve 22 yıldır yaptığı zulme işaret eden Karasu, şunları dile getirdi: "Kadın da olsa çocuk da olsa gereğini yaparım, diyen başka biri var mıdır? Netanyahu bile açıktan kadın da olsa çocuk da olsa gereğini yaparız, dememiştir! Netanyahu’nun camileri vurduğundan söz ediyor; ancak Erdoğan faşist iktidarı da zamanında, içinde PKK’liler var denilerek 10’an fazla camiyi bombalatıp yerle bir ettirmiştir. Erdoğan, Roboskî’de, içinde bir PKK’linin olduğu iddiasıyla çoğu çocuk olan bir grubun tümden katledilmesi emrini vermiştir. Halbuki bu grubun içinde tek bir PKK militanı yoktur. Türkiye’de asker ve polislerin öldürdüğü çocuk, kadın ya da sivillerin hiçbirinin katili yargılanmamıştır. Asker ve polisler için cezasızlık vardır. Erdoğan, öz yönetim direnişleri sürecinde asker ve polislere ‘mevzuata takılmayın’ yani kendinizi kanunlara göre sınırlamayın diyerek, bizzat katliam emirleri vermiştir. Canlı canlı yakma emirleri vermiştir."

 

* * *

İsrail'den daha fazla bombalıyor

Türk devletinin Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî işgallerinde kadın ve çocuk binlerce sivili katlettiğini hatırlatan Karasu, şunları söyledi: " Medya Savunma Alanları’na yapılan bombalamalarda onlarcası çocuk, yüzlerce sivil katledilmiştir. Bunların hepsi Erdoğan yönetiminde olmaktadır. Gerillanın üzerine İsrail’in Gazze’ye yağdırdığından daha fazla bomba yağdırılmaktadır. Türk devletinin SİHA’ları her yerde insan öldürme avına çıkmıştır. Bunlar, gerilla ve sivil ayrımı yapmadan insanları katletmektedir. Örgütlediği çeteler, Efrîn’de insanları kaçırmaktadır. Türk devletinin işgal saldırıları sonrası Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de yüz binlerce insan topraklarını bırakmak zorunda kalmıştır. Bu insanlar çadır kentlerde zor koşullarda yaşamlarını idame ettirmeye çalışmaktadır. AKP iktidarı, sadece Kürdistan ve Türkiye’de değil, Ortadoğu’da da gericiliğin, demokrasi karşıtlığının, kadın düşmanlığının öncüsüdür. AKP iktidarı döneminde işlenen suçların haddi hesabı yoktur. Devlet zoru, baskısı ve katliamlarıyla Kürtler, kültürel soykırıma uğratılıp Türkleştirilmek isteniyor. Bu adaletsiz, vicdansız, ahlaksız ve Kürtlere karşı soykırım politikası izleyen adam, Filistin halkını savunuyor! Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye’yi tümden işgal edip Kürtleri topraklarından sürerek demografi değişimi ile soykırım yapmak istiyor ama BM’de insanlığa ders vermeye çalışıyor!"

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.