Urfa köle kampları

Nubar OZANYAN yazdı —

  • Özak işçileri; patron, sarı sendika ve jandarma saldırısına karşı “direnişe devam etme” kararlılığından vazgeçmiyor. Özak işçilerinin direnişi, işçilere, ezilenlere umut oluyor.

Kürdistan, Türk faşizminin işgal ve savaş bölgesi olduğu kadar aynı zamanda köle kamplarında ucuz emek köleliğinin yaşatıldığı bir coğrafya haline getirilmek isteniyor. Kürdistan, Türk ordusunun askeri kışlasının yanında köle kamplarına çevriliyor. Bu kadim coğrafya, AKP-MHP iktidarının işbirlikçi eliyle batılı kapitalist tekstil firmalarının “ucuz emeğin de ucuzu” durumuna getirildi. Kürtlerin dili, kimliği, varlıkları gasp edilip zincire vurulduğu yetmezmiş gibi emekleri de en ağır şekilde zincirlenip sömürülmektedir. İnsanca yaşanabilir bir ücrete bile muhtaç, yoksulluğun en derin yaşandığı Urfa, Antep, Maraş, Van, Elazığ, Batman illeri, Kürdistan coğrafyasıdır. Kürt işçi ve emekçileri çifte zulüm altındadır.

En temel çalışma ve yaşam haklarından mahrum bir şekilde günde 16 saat çalışmaya zorlanan işçilere bir yandan kölece yaşam dayatılırken diğer yandan kadın işçiler olmadık hakaretlere, aşağılamalara ve sistematik mobinge maruz kalmaktadır. İşçiler bu katlanılamaz duruma; bir ay çalışıp iki pantolon bile alamadıkları, sürdürülebilir yoksulluğu dayatan “yeni dünya düzenine” itirazlarını yükselterek, kölelik zincirini kırıp direniş ve mücadele haklarını kullanmaya başladılar. Şimdi özgürlük hikayelerini kendi elleriyle yazıyorlar. Peygamberler şehri Urfa’da jandarma copundan ve saldırısından dolayı sığındıkları “Allah’ın evi”nden de kovulma pahasına, işçiler her yeri direniş alanına çevirmekte kararlıdır.

Onurlu bir çalışma, insanca yaşam koşulları, kendi haklarını savunan sendikalarını belirleme ve seçme hakları için direnen Özak işçileri; patron, sarı sendika ve jandarma saldırısına karşı “direnişe devam etme” kararlılığından vazgeçmiyor. Üretimden, emek ve birlikteliğinden aldıkları güçle bedel ödeme pahasına “vazgeçmezlik” ilkesini yaşatıyorlar. Özak işçilerinin direnişi ücretli kölelik sistemini, ucuz emek sömürüsünü topyekûn ortadan kaldırmasa da özgürleşmenin ve kazanmanın yolunu açarak dört bir yanda direnen işçilere, ezilenlere umut oluyor.  

Saldırının şiddeti arttıkça direnişin kararlılığı ve boyutu büyüyor. Fabrika önünden, organize sanayi bölgesinden en son da “Erdoğan’ın camisi”nden kovulan işçiler, mekan ve yerin önemli olmadığını esas olanın direnmek ve vazgeçmemek olduğunu göstererek direniyorlar. Direnişin süren her bir saati ve günü ülkenin dört bir yanına yayılarak, emekçilere ve ezilenlere birlik ruhuyla direnmekten başka bir yolun çözüm olmadığını öğretiyor.

Yokluk, yoksulluk ve açlıktan dolayı kuruyan bozkırı işçiler, mücadele ve direniş ateşiyle tutuşturdu. İlk kıvılcımı “peygamberler şehri”nde Urfa’da çakan işçilere ilk destek yine Antep’te, Antalya’da, İstanbul’da işçilerden geldi.  

Direniş, en iyi en eğitici okuldur. Günümüzde fabrikalar, kapitalizmin şafağındaki barbar dönemi aratmayacak köle kamplarına dönüşmüştür. Urfa’nın “baldırı çıplak” köleleri direniş boyunca karşılarında sadece patronlar, satılmış sendika ağalarının olmadığını gördü. Patronun yanında ve arkasında vali, müftü, AKP-MHP iktidarının tüm şiddet aygıtı olduğunu gördü.     

Yaşayarak, anladılar ki; başörtülü kadınlara saygı duyan, onları koruyan AKP-MHP iktidarı değildir. Başörtülerinden tutulup yerlerde sürüklenen kadın işçiler, AKP-MHP iktidarının Müslümanları korumadığını ve savunmadığını gördüler.

Direniş öncesine kadar AKP-MHP iktidarına oy veren işçilerin görüşleri farklılaşmaya başladı. Direnişin eğitici okulunda AKP’nin patronların partisi olduğunu görmeye başladılar.   

Kapitalizm, üretim araçları üzerine kurulu özel mülkiyetin, ücretli kölelik sisteminin, kitlesel işsizliğin, derin yoksulluğun yaşatıldığı sistemin adıdır. Bu barbar sistem yer yüzünün her tarafında egemen hale getirdi. Azami kâr, talan ve yağma üzerine kurulu sistem, milyonlarca mülksüzleştirilmiş yoksul yığınlar yarattığı gibi onların siyasette temsil edilme ve örgütlenme haklarını da ellerinden alarak ağır kölelik sistemine mahkum etti. İşçi sınıfının geniş emekçi yığınların yeterince örgütlü ve birlik ruhuyla hareket edememe halinden faydalanarak çaresizliği ve sefaleti sürdürülebilir duruma getirdi.

Başta Özak işçileri olmak üzere emeğini satarak yaşayan işçiler, insanca yaşam koşulları altında ücretlerini yükseltme mücadelesini, ücret sisteminin olmadığı sömürüsüz bir yaşam ve dünya yaratmaya çevirirlerse, ellerini özgürlükleri için savaşan Kürt gerillasına uzatırlarsa özgürlük dünyası yaratılmış olur. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.