Yanan 33 canımızdı

Nubar OZANYAN yazdı —

  • 2 Temmuz, gözleri söz olanların hikayesidir. 2 Temmuz’da sadece küle dönen ozan ve aydınlarımız değildi. Umutların yakılmak, düşlerin dumanla boğulmak istenmesiydi. Sivas, Roboski, Amed ve Merdin yangın yeri olan öfkeli yüreklerimizdir. 

Yanmayan yanımız, asılmayan boynumuz, kurban olmayan canımız mı kaldı? Tarihin hangi sayfasını çevirip, okursak mutlaka kül olan evlerimize, kömür olan cesetlerimize, dar ağaçlarında kırılan boynumuzun resimlerine rastlarız. 29 Haziran 1925’te Amed, Kerbela olur Şex Said’e, Elaziz Buğday Meydanı Kerbela olur Seyit Rıza’ya.  Kerbala olur, 33 aydına Sivas. Aydınlığın yakıldığı yer olur Madımak.

2 Temmuz’da çoğunluğu Alevi olan yazar, ozan ve düşünürün katledilmesi özgürlüğü hazmedemeyen TC faşizminin gerçekleştirdiği sayısız katliamlardan biridir. Binlerce başıbozuğun bilinçli ve planlı bir “Özel Harp Operasyonu”yla, Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliği için Sivas’ta Madımak Oteli’nde bulunanlara yönelik, faşist dinci sloganlar eşliğinde binayı taşlayarak camları kırması, otelin önündeki araçları ateşe verip otelin yakılması ne tesadüfi ne de galeyana gelen bir avuç halkın kendini bilmez eylemidir. Dönemin devlet yöneticilerinin utanmadan ve insan aklıyla oynayan; “Olay münferittir... çok şükür otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmıştır” açıklaması, Özel Harp Dairesi’nin gerçekleştirdiği katliamın üzerinin örtülmesi amacını taşımaktadır.

Temmuz sadece sıcağın insanları yakıp kavurduğu ay değildir. Küllerinden doğan Anka kuşlarının silinmez 33 ismi olarak yazıldı hafızamıza. Herkesin gözü önünde diri diri yanan yazar ve ozanlarımızın ismi oldu 2 Temmuz. “Düştüğün yerde derman sendedir” diyen halk ozanımızın sesi oldu 2 Temmuz.   

Fermanı ateşten yazılan Sivas’ın önce gözleri düştü. Sonra parça parça etleri döküldü. 2 Temmuz, gözleri söz olanların hikayesidir. 2 Temmuz’da sadece küle dönen ozan ve aydınlarımız değildi. Umutların yakılmak, düşlerin dumanla boğulmak istenmesiydi. Sivas, Roboski, Amed ve Merdin yangın yeri olan öfkeli yüreklerimizdir. Bu ülkede “devlet diliyle konuşmayan” canlar yakılır. Ozanların anıtları yıkılır. Ekmek ve özgürlük kokması gereken topraklar ateş ve duman kokar.  

Farklı dillere, kimliklere, kültür ve seslere tahammül edemeyen ceberrut devlet çözümü zindan, yakma, yıkmada buluyor. Her yakma ve yıkmada bilgi, sanat birikimi budanarak, aydınlık karanlığa dönüşüyor. Emek ve özgürlükten yana olan hiçbir canlının yaşamasını istemeyen soluk alıp konuşmasına göz açtırmayan kötülüklerin sahipleri karanlık iş başında diye ışık uyuyacak mı sanıyorlar?

Dün devrimcileri, ilericileri, Alevileri yakanlar bugün her yerde Kürtleri yakıp yok etmeye çalışıyor. Bu topraklarda acılı olanlar tek başlarına acılarına ağlayarak acılarını sağaltamaz. Adalet kolay gelmez. “Unutmadık-Unutturmadık” gerçek olmaz. Acılar ancak ortak mücadele nehrine akıp öfkeler birleştiği zaman Murat Karayılan’ın sözü gerçek olacaktır: “Ya Türk devletini yeneceğiz ya da yenilmeyeceğimizi kabul edecek.”

İşte o zaman ateş ve duman kokan topraklar özgürlüğün yüzü olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.