Yasa durumu kötüleştirdi
Yurt Dışı Haberleri —
Alman toplumu göçmenlere dönük ırkçı planlara tepki gösterip miting yaparken Bundestag, yeni yasayı yürürülüğe koydu.
- Almanya’da 18 Ocak’ta mecliste kabul edilen geri gönderme yasası 27 Şubat’ta yürürlüğe girdi. Mülteci yardım kuruluşu PRO ASYL, mültecilere yönelik uygulamalarda sağa kayışa dikkat çekerek, yeni yasanın durumu daha da kötüleştireceği uyarısında bulundu.
- Irak ile Almanya arasında varılan geri dönüş anlaşmasının özellikle Êzîdîlerin geri gönderilmesi sonucunu doğurduğunu söyleyen PRO ASYL, “Yasal olarak kabul edilmiş bir soykırımın mağdurları tekrar aynı yere gönderilemez” diyerek bir başka hukuksuzluğa dikkat çekti.
GÖZDE GÜLER
Almanya’da özellikle ırkçıların Potsdam’daki gizli toplantıda göçmenleri ve göçmen kökenli Almanları toplu bir şekilde sınır dışı etmeyi konuştukları ortaya çıktıktan sonra her kesimden halk sokağa çıkarak buna karşı tepkisini gösterdi. Hükümet partileri bir yandan gösterileri desteklerken öte yandan aynı günlerde mültecilere yönelik politikaları sertleştiren yasalara ve uygulamalara imza attı. Özellikle iltica başvuruları reddedilen Êzîdîlerin Irak’a gönderilmek istenmesi, kiliseye sığınmış iki Afgan kardeşin polis zoruyla kiliseden çıkartılması ve 18 Ocak’ta iyileştirilmiş geri gönderme yasası (Rückführungsverbesserunggesetz) adı verilen yasanın mecliste kabulü, buna gösterilebilecek somut birkaç örnek. Tepkiyle karşılanan söz konusu yasa 27 Şubat yürürlüğe girdi.
Almanya’da söz konusu mülteciler olduğu zaman, akla gelen ilk yardım kuruluşlarından biri olan PRO ASYL ile Almanya’nın çelişkili mülteci siyasetini konuştuk.
Almanya Federal Meclisi’nde (Deutscher Bundestag) kabul edilerek yasalaşan göç kanununun göçmenler lehine ve aleyhine ne gibi sonuçları olacak?
Pro ASYL olarak son zamanlardaki siyasi tartışmaların sağa yöneldiğini endişe içerisinde gözlemliyoruz. Bu endişeye sebep olan konulardan biri 27 Şubat’ta yürürlüğe girmiş olan geri gönderme yasası (Rückführungsverbesserunggesetz). Devlet, belediyelere söz konusu korunmaya muhtaç insanlar konusunda somut destek vereceği yerde daha sert hukuki sınırlamalar koyuyor, sınır dışı edilme işlemlerin süresi esnasında insanların 28 gün tutuklu tutulması veya aynı süre için gözaltına alınmanın 6 aya kadar yükseltilmesi gibi sert tedbirleri mültecilere karşı şart kılıyor. Bununla beraber gelecek zamanda sınır dışı etme vazifesini üstlenmiş olan görevli, mülteci kampında her odaya gece gündüz fark etmeksizin izinsiz girebilecek. Bunların travmatik sonuçları olacak, geceleyin yapılacak baskınlar çoğalacak. Ayrıca mültecilerin cep telefonları hukuki ayrıntılı işlem olmadan da okunabilinecek. En vahim olan da mültecilerin veya sınırlı oturum izini olanların sığınmacı oldukları için en asgari sosyal yardımı alacak olmaları. Eskiden bir buçuk yıl süren bu asgari yardım süresi artık üç yıla kadar çıkacak ve bu zaman esnasında asgari sağlık hizmetinden de yararlanamayacaklar.
Almanya bir yandan Êzîdî soykırımını kabul ediyor öte yandan ise Irak’ın Êzîdîler için artık güvenli bir ülke olduğunu belirterek onları sınır dışı etmeye çalışıyor? Bu çelişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Almanya’nın Irak’ta gerçekleşen Êzîdî soykırımını kabul etmesinden birkaç ay sonra Êzîdîlerin tekrar oraya sınır dışı edilme ihtimalini sunması komik bir paradoks. PRO ASYL olarak ülke genelinde Êzîdîlerin sınır dışı işlemlerinin durdurulmasını ve Êzîdîlere sınırsız oturum hakkı verilmesini talep ediyoruz. Bu talebimiz insani temel haklara dayalı bir taleptir. Yasal olarak kabul edilmiş bir soykırımın mağdurları tekrar aynı yere gönderilemez. Êzîdîlere gelecek için güvenli bir perspektif sunulması zarurettir.
Almanya’nın Türkiye’den gelen Kürtlere yönelik iltica politikası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özelikle Türkiye’den gelen Kürtler, Almanya’ya korunma talebinde bulunuyorlar. Terör ile mücadele bahanesi altında birçoğunun aleyhine Türkiye’de sonu hapis cezası ile sonuçlanan hukuki süreç yürütülmektir. Raporlar durumu bariz gösteriyor, bu kişiler adaletten yoksun bir karar ile yargılanacaklar. Buna rağmen Almanya hükümeti, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu iddia ederek çoğunun iltica başvurusunu reddediyor. Reddedilmemesi için de Türkiye’de süren takibat belgesi ya da başka belgeler isteniliyor. Almanya’nın bu tavrının değişmesi gerekir.
Irkçıların Potsdam’daki göçmen karşıtı gizli toplantıya Alman toplununu gösterdiği refleksi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Toplumun aşırı sağcıların ve neo-nazilerin yaptığı insan haklarına aykırı planlarına gösterdiği tepki çok önemli. Yüzbinlerce insan sokağa çıkıp bu planlara hayır diyerek demokrasiyi ve insanlığı savundu.
Geçen yıl mülteci kamplarında çok sayıda mülteci intihar etti. Bu konuda bir şey söylemek ister misiniz?
Bu konuyla ilgili maalesef elimizde bir veri veya sayı mevcut değil.
Schwerin’de kilisiye sığınmış iki Afgan kardeş polis tarafınan zorla çıkartılıp sınır dışı edilmek istendi, bu Almanya için de alışılmadık bir müdahale biçimi. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?
Polisin bu tavrına bir açıklama bulmak mümkün değil. PRO ASYL, polisin kilisenin sunduğu sığınma hakkına müdahale etmesini bir skandal olarak görüyor. Kiliseler bu insanlara sığınma hakkını vermişler ise bunun geçerli sebebi vardır. Buna müdahale edilemez.
Özellikle Avrupa’da birçok sağ hareketin seçimlerde kullandığı ana temalardan biri göçmen karşıtlığı. Öte yandan Avrupa’ya doğru göç akışı devam ediyor. Sizce göçü engelleyebilmenin makul yolları var mıdır?
İnsanlar savaştan, yoksulluktan ve insanlık dışı muamele gördükleri için kaçıyorlar. Bunun çözümü uluslararası alanda iç ve dış siyasetin ve ekonominin insan haklarına dayalı ilkeler üzerine yürütülmesidir. Maalesef göç, acı bir gerçek olarak daima olacaktır ve bir sürü insan memleketini terk etmek zorunda kalacaktır. Eğer siyaset buna izin verirse bu insanlara yer sunma durumu olabilir. Bunun mümkün olduğunu Avrupa’ya gelen Ukraynalı insanlarda gördük.