Yaşlanmanın kilidi kırılıyor

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • İnsanlar açısından yaşlılık doğal sürecin bir sonucu ancak tıp alanındaki araştırmalar yaşlılığın bir biyolojik kural olmadığını ve insan vücudunun yaşlanmayı geciktirecek, hatta yaşlanma etkilerini geri çekecek şekilde manipüle edilebileceğini gösteriyor.

İnsan, bilgi ve teknoloji anlamında en primitif olduğu çağlarda dahi ölümlü olduğu gerçeğiyle barışmamıştır. Tarih ölümsüzlüğün, gençlik iksirinin peşinde koşan sayısız destansı figürle doludur.

Günümüzde de özellikle son dönemde genetik alanında yaşanan ilerlemelerin ardından tıbbın en çok dikkat çeken alanını, yaşlanma etkilerini durduracak hatta geri çevirebilecek metot üzerine yapılan çalışmalar oluşturuyor.

Dünyada her gün 150 binden fazla kişi hayata veda ediyor. Bu ölümlerin üçte ikisi yaşlanmaya bağlı olarak gerçekleşiyor. Doğal bir süreç olan yaşlanma bugün artan insan ortalama ömrü nedeniyle aslında olması gerekenden çok daha ağır ve acılı bir dönem haline gelmiş durumda.

Günümüzde hiç de azımsanmayacak sayıda bilim insanı yaşlılıktaki hastalıklara bir tedavi bulmak yerine yaşlılığın kendisinin tedavi edilebileceğini düşünüyor. Bu konuda yapılan araştırmaların ortaya çıkardığı ilginç sonuçlar var. İşte onlardan bazıları:

1- Az beslenme

1930lu yıllarda ABDli bilim insanı Clive McCay, fareler üzerinde yaptığı bir deneyde çok şaşırtıcı sonuçlar elde etti. McCay’in laboratuvarında herhangi bir sınır olmadan beslenme imkanına sahip olan fareler ile çok az miktarda gıda ile yaşamaya mahkum edilen fareler arasında büyük bir fark vardı. Az gıdayla beslenen fareler diğer farelere göre çok daha uzun yaşıyorlardı.

Defalarca tekrarlanan deney üzerindeki ayrıntılı çalışmalar fareler arasındaki farkın sadece uzun ömür farkı olmadığını da gösterdi. Az gıdayla beslenmek farelerin yaşlılık sürelerini uzatmıyor, onları uzun süre genç tutuyordu.

İnsanları böle bir beslenme tarzına ikna etmek zor, üstüne üstük insan gibi çok daha büyük bir organizmadan aç kalmanın etkilerinin farelerdekine benzer sonuçlar vereceği de garanti değil. Benzer sonuçlar ortaya çıksa dahi muhtemelen pek az insan bir ömür boyunca çekecekleri açlığın ek olarak yaşayacakları sağlıklı yıllara değmeyeceğini düşünecektir.

Tabii araştırmalar insanları aç kalmaya nasıl ikna ederiz sorusu üzerinde yoğunlaşmıyor. Dünyada bir çok laboratuvar besin kısıtlaması etkilerini taklit eden rapamisin ve metformin gibi ilaçlar üzerinde çalışıyor. Bu ilaçlarla insan vücudunun bir nevi manipüle edilmesi hedefleniyor.

2- Yaşlanmak zorunda olmayabiliriz

Yaşlanmak insanlar açısından doğal bir süreçtir. Ancak bazı hayvanlar için bu durum her koşulda geçerli değil. Yani ortada yaşlanmayı kaçınılmaz kılan biyolojik bir kanun yok.

İnsanların ölüm riski her sekiz yılda bir iki katına çıkar. Bazı kaplumbağa türleri, semenderler, balıklar için ise bu risk hesaplaması geçerli değildir. Yani onlar yaşlanmazlar ve dış etkilerle ölürler.

Bazı bilim insanları, genetik düzeyde yapılacak müdahalelerle insanların da bozulan hücreleri ve molekülleri onarak mekanizmalarla donatılabileceğini düşünüyor. Hatta kimi bilim insanları evrimin de bu şekilde manipüle edilip, sadece bir kuşakta yapılacak genetik değişimlerin daha sonraki soylara aktarılabilecek şekilde bir düzenlemeye gidilebileceğini de düşünüyor.

3 - Telomeraz enzimi

Hücrelerimizin içindeki DNA’mız kromozom olarak adlandırılan 46 şeride bölünmüştür. Bu kromozomların her birinin iki ucunda telomer olarak adlandırılan koruyucu bir bölge bulunur. Telomerler insan yaşamı boyunca kısalır ve daha kısa telomerlere sahip olmak erken ölüm riskini ve erken yaşlanmayı beraberinde getirir.

1990lı yılların sonunda keşfedilen ve telomerlerin uzatılmasını sağlayan telomeraz adlı enzim ilk dönemlerde büyük bir heyecan yaratmıştı. Ancak bu heyecan bilim insanlarının telomerazın kanser riskini arttırdığını keşfetmesinin ardından yerini hayal kırıklığına bıraktı.

Son yıllarda yapılan araştırmalar ise telomerazın belirli metotlarla kullanımının kanser riskini ortadan kaldırdığı ve telomerlerin herhangi bir yan etki olmadan doldurulabileceğini ortaya koydu. Fareler üzerinde yapılan araştırmalarda telomerazın dönem dönem kullanılmasının daha uzun ve sağlıklı bir yaşamı getirdiği görüldü.

4 - Timüs bezinin yeniden üretimi

Göğüs kemiğimizin hemen altındaki timüs bezi bağışıklık sisteminin en önemli parçalarından biridir. Ancak bu bez yaşlanmayla birlikte küçülür ve yaşlı insanlar bu nedenle hastalıklara karşı daha savunmasız hale gelir.

Son yıllarda yapılan araştırmalarda gen terapileri ve kök hücrelerin kullanımı ile timüs bezinin korunabileceği, hatta bazı koşullarda yeniden büyütülebileceği görüldü. Uygulanan bazı hormon terapileriyle de timüs bezinin büyüdüğü ve deneklerin biyolojik olarak daha genç bir hale geldiği görüldü.

5 - Kök hücre tedavisi

Programlanmış kök hücre tedavileri günümüzde bazı göz rahatsızlıkları tedavisinde kullanılmaya başlandı. Bilim insanları bu yöntemin yaşlılığın etkilerini geri çevirmek amacıyla kullanılabileceğini düşünüyor.

Kök hücreler üzerinde yapılan çalışmalar, yaşlılık tedavileri alanında büyük bir potansiyele sahip. Halihazırda bilim insanları vücuttaki hücreleri alıp dört farklı genden oluşan bir kokteyl kullanarak kök hücreler elde edebiliyor ve bunları vücuttaki her türlü hücreye dönüştürebiliyor. Yapılan araştırmalar bu yöntemi ağırlıkla dejeneratif sinir sistemi hastalıkları, kireçlenmeler ve timüs bezinin küçülmesi gibi konularda yoğunlaşmaya başlamış durumda. Hatta bazı çalışmalar kök hücrelerden doğal diş elde ederek, çürüyen dişlerin yerine kullanılmasını sağlamayı hedefliyor.

6 - Omish geni

1980lerin sonunda ABD’de yaşayan genç bir Omish kadınında görülen bir kan pıhtılaşma sorununun inceleyen doktorlar buna SERPINE1 adlı bir gende yaşanan mutasyon olduğunu tespit etti. Kadının yaşadığı topluluğu inceleyen doktorlar, SERPINE1 geninde mutasyon görülen bireylerin, mutasyon görülmeyen bireylere göre daha sağlıklı olduklarını ve en az 10 yıl fazla yaşadıklarını gördü. Bu tarihten sonra birçok laboratuvar SERPINE1 geni üzerinde çalışmalar yürüttü. Her ne kadar biyologlar tek bir genin yaşlanma etkisini durdurmak için yeterli olmayacağını savunsa da yapılan araştırmalar genler bazında yapılacak müdahalelerin uzun ve daha sağlıklı bir yaşamın anahtarı olabileceğini gösteriyor.

7 – Epigenetik saat

Aslında insanların yaşlarının yıllarla değil, vücutlarındaki epigenetik saatlerle ölçülmesi gerekiyor. Epigenetik saatin varlığı aynı süre yaşamış olan insanların birbirlerinden daha yaşlı ya da genç gözükmelerinin, daha az ya da daha fazla sağlıklı olmalarının temel nedeni.

Epigenetik, DNA'mıza yapışmış bir dizi kimyasal tanımlayıcının ortak adı. Bilim insanları bu tanımlayıcıları inceleyerek bir bireyin yaşını hata payıyla tahmin edebilme kapasitesine sahip. Yanılma noktasını da aynı süre yaşamış insanların farklı epigenetik tanımlayıcılara sahip olmaları oluşturuyor.

Yapılan araştırmalarda epigenetik saati normal yaşının üstünde olan insanların erken yaşlandığı ve erken ölüm riskiyle karşı karşıya oldukları görüldü. Bu tanımlayıcıların en önemli yönü ise yaşlılığa karşı geliştirilen tedavi metotlarının yarayıp yaramadığını kısa sürede göstermeleri. Yani yaşlılığa karşı bir ilaç geliştirdiğimiz zaman denekleri ölene kadar takip edip, ne kadar daha uzun yaşadıklarını görmek zorunda değiliz. Basit bir şekilde epigenetik saatlerini inceleyip gerçekten gençleşip gençleşmediklerini ya da yaşlanmanın durup durmadığını tespit edebiliriz.

8- Hücrelerimizin saatlerini geri alabiliriz

Kök hücre araştırmalarında kullanılan hücrelerin epigenetik saatleri de geri çevriliyor. Bir başka hücre yaratmak için kullanılan bu metodun, kök hücre elde etmeden sadece mevcut hücrelerin epigenetik saatlerinin geri alınması şeklinde düzenlenmesi konusunda da çalışmalar yürütülüyor.

Bu şekilde hücrelerin belirli aralıklarla yeniden programlanması ve kademe kademe vücudun gençleştirilmesi hedefleniyor.

Fareler üzerinde yapılan bu tür deneyler, deneklerin daha uzun yaşayabildiklerini ve ve normalde sadece anne karnında mümkün olan hasarlı optik sinir hücrelerinin yenilenmesine izin verdiklerini gösteriyor. Bu teori güvenli bir şekilde insanlar için bir terapiye dönüştürülebilirse insanların gençleştirilmesi gerçek olabilir.

9 – Yeni nesil ilaçlar

Yaşlanmanın temel nedenlerinden biri yaşlı hücreler. Her insan yaşadıkça, yaşlık hücreleri vücudunda biriktirir. Bunlar çok fazla bölünmüş, DNA'larında kabul edilemez düzeyde hasar oluşmuş ya da çok yüksek düzeyde stres altında olan hücrelerdir. Vücudumuz doğal sistemini korumak için bu hücrelerin bölünmesini durdurmaya çalışır.

Ancak bu hücreler orada öylece oturup iyi huylu bir şekilde bölünmezler - temelde yaşlanma sürecini hızlandırmak için komplo kuran moleküller salgılarlar.  Ve biz yaşlandıkça, bu hücreler dejenerasyonun kısır döngüsü içinde sayıca artar.

Bilim insanları farelerde bu hatalı hücrelerden kurtulan bir dizi ilaç ve diğer tedavileri tanımladı. Bu ilaçlar sağlıklı yaşam süresini uzatıyor, kanser ve kalp sorunlarını erteliyor.

Yaşlılığa karşı geliştirilen tedavilerden en heyecan verici olanı senolitik ilaçlar olarak adlandırılan bu ilaçların insanlar üzerinde denenmeye başlanmış olması. Her şey planlandığı gibi giderse, ilk senolitik tedavilerin artritten kansere kadar birçok hastalık için onaylanması sadece birkaç yıl alabilir.

(BBC Focus dergisinde konuyla ilgili yayınlanan yazılardan derlenmiştir)

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.