Yönetmeliğin hedefi Kürtler
- DEM Parti, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan'ın tek adam rejiminin tahkimi kapsamında 'Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü'nü 34 yıl sonra iptal edip yeni 'Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği'yle seferberlik ve savaş yetkisinin de tek sahibi olmasına tepki gösterdi.
- "15 Temmuz sonrasında bile böyle bir değişikliğe ihtiyaç duymayan iktidar, neden şimdi ve böylesine ihtiyaç duydu" diye soran DEM Parti Grup Başkanvekili, "Wan direnişinden sonra gelmesi tesadüf değildir. Yine ve yeniden Kürtler hedef haline getirilmek isteniyor" dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği'nin, rejimin yeni dönemde savaş politikasından vazgeçmediğini ve bu düzenlemeyle yeni bir yol alacağını göstermesi açısından önemli olduğunu söyledi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün "Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü"nü yürürlükten kaldırdı, yerine "Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği"ni getirerek, seferberlik ilan etme yetkisiyle tek adam rejimini sağlamlaştırmak için ciddi bir adım atmış oldu. Yeni yönetmelik ile rejimin, yurttaşlara karşı kendini korumaya aldığı, muhtemel bir ayaklanma ve kalkışma durumunu öngördüğü görülüyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, dün konuyla ilgili Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek, tepki gösterdi.
Neden şimdi ve böylesi?
Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği'ne göre; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 'savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi; ayaklanma olması veya vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten ve/veya dıştan tehlikeye düşüren davranışların ortaya çıkması durumunda genel veya kısmi seferberlik ilanına karar vereceğini' hatırlatan Koçyiğit, şöyle devam etti: "Söylenenin aksine, önceki tüzük yerine konulan yönetmelik arasında sadece basit bir isim değişikliği değil, mevzuatın ruhunu temelden değiştirecek bir durum olduğunu görüyoruz. Hükümet, gerekçe olarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi ve o günden bugüne mevzuatın peyderpey düzeltilmesini öne sürüyor. Oysa ki çoğu düzenleme, 2017'de sonra bir-iki yıl içerisinde gerçekleştirilirdi fakat buna dair bir düzenleme yoktu. Örneğin 15 Temmuz sonrasında bile iktidar böyle bir değişiklik yapma ihtiyacı duymadı. O zaman soruyoruz neden şimdi ve neden böyle bir değişiklik yapma ihtiyacı duydular?”
Erdoğan’ın tehdit olarak gördüğü
Yönetmeliğin fazlasıyla muğlak ifadeler içerdiğine işaret eden Koçyiğit, şunları söyledi: “En kritik değişikliklerden biri, savaş hali durumuna ek olarak ayaklanma, kalkışma gibi fazlasıyla muğlak ve içini istedikleri gibi doldurabilecekleri bir tanımlamanın yeni yönetmeliğe yedirilmiş olmasıdır. Örneğin ‘milletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşüren içten veya dışardan davranışların ortaya çıkması durumunda’ diyor. Şimdi seferberlik gibi oldukça önemli bir meseleyi oldukça muğlak, kişiden kişiye değişebilecek bir şeye indirgemek gerçekten bir akıl tutulması. Onun dışında bir buhran dönemi tanımlaması yapılıyor ve görüyoruz ki bu yönüyle de yönetmeliğin ülkeyi olası bir tehlikeden korumaya yönelik değil, bizzat Erdoğan’ın kendisine tehdit olarak gördüğü meseleleri engellemeye dönük olduğunu anlayabiliyoruz.”
Wan direnişinin ardından geldi
Bir parti genel başkanı seferberlik ilan edebilecek olmasının, adına cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen yönetim şeklinin ne kadar ucube bir yönetim şekli olduğunu, bir kez daha gösterdiğini vurgulayan Koçyiğit, şöyle konuştu: "Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP-MHP’ye karşı veya Cumhurbaşkanlığına karşı seferberlik ilan etmeyecek. Aksine sıradan bir mitingi, toplumsal hak arama mücadelesini, bir provokasyon veya polisle itiş kakış gibi gerekçelerle aslında bastırmayı seferberlik üzerinden yapabilecek. Bu yetkinin tek adamda toplanması, anayasal bir hak olan protestoları tarihe gömme amaçlı olarak da ifade edilebilir. Zaten tam bir anayasasızlık hali var ama bu yeni yönetmelikle bir adım daha atıldığını ifade etmek gerekiyor. Bu yönetmelik, rejimin yeni dönemde savaş politikasından, güvenlikçi politikasından vazgeçmediğini ve bu düzenlemeyle yeni bir yol alacağını göstermesi açısından önemlidir. Bu değişikliğin Wan direnişinden sonra gelmesi tabi ki tesadüf değildir. Yine ve yeniden Kürtler, demokratlar, devrimciler hedef haline getirilmek isteniyor. Onların haklı meşru direnişleri bu yönetmeliklerle boğulmaya ve bastırılmaya çalışılıyor.”
Son çiviyi çakmak istiyor
Gündemdeki tartışmaların odağında olan 9. Yargı Paketi’ne de dikkatk çeken Koçyiğit, şunları söyledi: “Dezenformasyon Yasası ile iktidar daha önce bir yere varmak istedi. Toplumsal muhalefeti ve bu ülkede gerçekten haber almamızı sağlayan, buna emek veren basın örgütlerinin sesini soluğunu kesmek istediler. Anladığımız kadarıyla tam amaçlarına ulaşamadılar ve yeni bir hamle yapıyorlar. AKP-MHP ittifakı, anayasa tartışmalarının gölgesinde ‘etki ajanlığı’ gibi bir düzenlemeyle basın özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerine son çiviyi de çakmak istiyor.
Rejimin karşısında susmayanlar
Şimdi soralım ülkenin gerçekten başka bir derdi yok mu? Her köşede adalet arayan bir yurttaş yok mu? Adalet sisteminde bir çürümeye yok mu? Rüşvet alan bir yargı yok mu? Bütün bunlar var ama bir taraftan bütün bu baskı rejimine karşısında susmayan, susturulamayan, diz çökmeyen, teslim olmayan bir demokratik muhalefet var. Bu yeni dönemde tüm hedef bu muhalefeti susturmak." ANKARA