Acilen devrimci olmalıyız!
Medya DOZ yazdı —
Hançerini sırtında taşıyan bu çağın insanı olmak, hepimizde psikolojik bozukluklar yaratıyor. Çoğumuz kendini yalnız hissediyor, kavgada terk edilmiş sanıyor, herkesin korktuğunu, ihanete bulaştığını, zalimlerle işbirliği yaptığının şüphesini yaşıyor. Üstelik bunları düşündüğümüz için haksız değiliz, fakat hepimiz kendi çapımızda psikolojik yanılsamalar yaşıyoruz. Ortada onca haksızlık varken devrimci bir duruş ile “şu dünyada tek kalsam bile baş eğmeyeceğim” diyenlerimiz yok denecek kadar az, ama sorsan herkes devrimci. Yaşadığımız coğrafyada insan kalabilmek bile zor hale gelmişken kimse kendine devrimci olma misyonu biçmiyor, bizi bu kıvama getirmek için çok uğraştı zalim zümre. Belki de tam bu zamanda içimizdeki devrimci uyanmalı.
“Yaşam yaşanırken anlaşılmaz” diyordu anlamın sırrına eren evrensel bir şair. Öyle ya mutlak anlama da ulaşamıyor insan. Belki de bu yüzden sürüp gidiyor, durmaksızın ilerliyor hayatın nabzı olan zaman. Kimbilir belki hep aktığı için anlamı da kendisiyle sürüklediği için yakalayamıyoruz anlamı. Bu sebeple mi anı anına koşmak ile geçiyor bütün yaşam. Belki de bir şeyi anlamak için o şeyin kendisi olmalı insan… Ona benzemek değil, o şeyin biricikliğine dönüşmek. Dinlemek, görmek ya da düşünmek anlamaya yetmiyor çoğu kez. Sempatiyle yaklaşarak empati yaptığını düşünmek de gafilce. Zira günümüz empatileri de yapay. Yani anlam gücünden yoksun. Öyle ki mana zihin soyutlamalarını aşar. Belki de eşyanın somutuna damlamak gerek. Anlam arayışının ıstırabında soluklanıyoruz, kınadığımız şey olmamak için yeni bir pencereden bakıp kendimizi yeniden tanımlamamız gerekecek. Görüşüm, devrimci olunmadan bu çağın üstesinden gelemeyeceğimiz, temiz kalamayacağımız yönündedir. Çünkü sindirmeye çalışıyorlar ama devrimci sinmez. Çünkü eskitmeye çalışıyorlar ama devrimci eskimez. Çünkü boyun eğdirmek istiyorlar ama devrimci boyun eğmez… Kısacası acilen ulus olarak devrimci olmalıyız.
Devrimcilik denildi mi birçok insanın kafasında katı bir algı şekillenir. Sert bir imaj çizilir algıda. Oysa devrimci görünenin ötesinde hissedebilen insandır. Kimsenin algılamak istemediğini algılayıp namertliğe savaş açan insandır. Bilgece fikirlerin inançla, duyguyla hissedişlerle mayalandığı bir yaşam tarzıdır devrimcilik. Gerçekten devrimciysen yüreğin ateş küresi gibi olur. Basit olandan arındığımızda göreceğiz ki bizim sıradan hayatlarımız daha zormuş, daha anlaşılmaz ve karmaşıkmış. Oysa devrimcilerin hafızası çok sade olur. Bencilliğimizden sıyrıldığımızda herkesin acısına daha aşina olacağız. Haksızlığa isyanlarımızın bir mantığı olacak. Kendimizi kimseyle kıyaslamayacağız. Başkalarının düşkünlüğünü kendimize gerekçe yapmayacağız. Her şeyden önemlisi herhangi bir maske takma gereği duymayacağız.
Kürt halkı olarak bizim bir boy aynası bulup karşısına geçmemiz lazım; devrimci nedir diye değil, devrimci ne değildir diye sorgulamamız gerek. Kendini doğruluğa adayan ve ahlakına hayran kaldıklarımız var ama onlar gibi olamıyoruz, bu devrimcilik değildir. İkirciksiz idealleri, kökünden kopmayan o masumiyeti benimsiyoruz ama çıkarlarımız var. Bunlar devrimciliği bizden fersah fersah uzaklaştıran şeyler.
Gamsızlığa batan bu çağa isyan etmiyorsak, gözlerimizde bir kıvılcım yanmıyorsa devrimci değiliz. Anlayalım ki devrimcilerin gözü başka bakıyor dünyaya. Onların umudu hep mavi bir gökyüzü anımsatıyor insana. Yeryüzünü vahşi bir mezbahaya çeviren karanlık yüzlere inat, yeşile çalıyor hayaller devrimcileri anımsayınca. Bu dünyayı ancak onlar güzelleştirebilir diye fısıldıyorsun. Ve bu fısıltını bir çığlığa dönüştürmek istiyorsun. Ve şunu düşünmeden edemiyorsun; halk olarak devrimci ahlak ile kendimizi donatıp bu sinmiş halleri aşmazsak bizi bitirmeye yemin etmişlerin avı olmaktan kurtulamayacağız. Oysa artık faktör değil, aktörüz ve bu devrimci olmamıza bir çağrıdır.