Artık “top” dışarıda!..
Dosya Haberleri —
Kobanî Davası'nda 22 buçuk yıl ceza verilen Alp Altınörs, cezaların siyasi hedeflerini gazetemize anlattı:
- Ben bir tweetten 22 buçuk yıl hapis aldım. Tweetimiz adeta “cinayet silahı” sayıldı. Bir tweete 302’den ceza verilmesine şaşırdım. Nasıl şaşırmayayım, başka örneği yok! Ama mücadelemiz sürecek; “bu daha başlangıç…”
- HDP’nin çok renkli, çok bileşenli yapısı, özel olarak hedef alındı. HDP’yi dağıtmaya çalıştılar. Sosyalistler ve Kürt siyasiler bu dayatmaya karşı bütünlüklü bir duruş sergileyerek set oldular. Belki HDP kapatılabilir; ama “HDP fikri,” bu davadan pekişerek çıkmıştır. Zamanı gelmiş bir fikri, hiçbir zor aygıtı engelleyemez.
- Kapsamlı bir kampanya ile bu kararın en geniş toplum kesimlerine, özellikle de Türk halkına teşhir edilmesini diliyorum. Çağrımızın IŞİD’e karşı yapıldığını bile Türk halkından gizliyorlar. Biz bu dava sürecinde elimizden geleni yaptık. Artık “top” dışarıda!..
GÜLCAN DERELİ
Kobanî Davası'nda HDP'li yöneticilere verilen cezalar, çeşitli boyutlarıyla tartışılıyor. Kamuoyunda siyasi bir ajanda çerçevesinde cezaların verildiğine dair kanaatler öne çıkarken, tam da "normalleşme" tartışmaları yapılırken ceza verilmesi de dikkat çekti. Siyasetin mahkeme salonlarında şekillenmesi ve buradan topluma mesaj verilmesi geleneği de bu dava vesilesiyle devam etmiş oldu. Şimdi ne olacak? Yerel seçimden yenilgi alarak çıkan iktidar ile CHP arasındaki "normalleşme" görüşmelerinin gölgesinde verilen cezalar ne anlama geliyor? Kürt özgürlük hareketi ile sosyalist güçlerin ortaklığından neden korkuluyor? İçeridekiler kararları nasıl okudu? İlk duyduklarında ne hissetti? Dışarıdan beklentileri ne? Tüm bu soruları muhataplarına sorduk. İlk konuğumuz 22 buçuk yıl ceza verilen tutuklu siyasetçi Alp Altınörs. "Artık 'top' dışarıda" diyen Altınörs, ülkeye ve davaya 'içeriden' bir bakış attı.
Kobanî davasında siz ve dava arkadaşlarınıza cezalar verildi. Hukuki davadan çok "hamlemizi yapar işi bitiririz" tavrı sonucu belirledi sanki. Siz çıkan kararın siyasi okumasını nasıl yaptınız? Ne hedefleniyor?
Kobanî Kumpas Davası’ndan verilen kararın özü; ifade özgürlüğü kapsamında bir tweete TCK’nin en ağır maddesi olan 302’den 20 ila 24 yıl hapis cezası verilmesidir. Ben de bir tweetten 22 buçuk yıl hapis cezası aldım. 6 Ekim 2014’te partinin kurumsal hesabından HDP MYK adına yapılan çağrı, IŞİD terörünü engellemeyi ve Kobanî’de yapacağı soykırımı hedefliyor, bu amaçla demokratik protesto çağrısı yapıyordu. Şimdi bu kararına, eşbaşkanlar ve “toplantıya katılan” MYK üyeleri cezalandırıldı. AİHM’in “siyasi ifade sınırları içinde kalıyor, şiddete çağrı yapmıyor, suç işlemeyi tahrik etmiyor” kararı verdiği bir tweet için 20 yılı aşan cezalar yağdırıldı. Tümüyle siyasi bir karardır. Ayrıca ilk kez tweetten (ifade, beyan, açıklamadan da diyebiliriz) 302’den ceza verildi. Tweetimiz adeta bir “cinayet silahı” sayıldı. Kobanî’de IŞİD’i durdurmaya çalışmak, bunun için çağrı yapmak kriminalize edildi. “Sokağa çağrı” yapmak şeytanlaştırıldı. Ayrıca tabi ki, HDP kapatma davası için bahane yaratıldı. Baştan beri amaç siyasiydi.
Erdoğan şimdi çıkmış “6-8 Ekim Kobani olayları protesto değil, terör kalkışmasıydı” diyor. Oysa, 30 Ekim 2014’te kendisinin başkanlık ettiği Milli Güvenlik, bir “isyan” ya da “kalkışma” yapmamıştı. Ekim MGK’sinin sonuç bildirisine göre, yaşananlar, “Çözüm Süreci’nin oluşturduğu olumlu atmosferi ve huzur ortamını bozmaya yönelik provokatör olaylar”dı ve MGK, “Kamu düzenini bozan paralel yapılanmalara” karşı mücadelede kararlı olacaktı! MGK gibi güvenlik meselelerinde aşırı alerjik olan bir kurulun bile o tarihte değerlendirmesi buydu. Aradan zaman geçtikten sonra, değişen şartlara göre, siyasi amaçlarla, 6-8 Ekim’in tanımı da keyfi biçimde değiştirildi. MGK’nin bu basın bildirisi ise, internet sitesinde hala duruyor.
Kobanî Davası'nda hakkınızda verilen kararları duyunca tepkiniz ne oldu?
“Donanma davasında Nazım Hikmet gibiyiz” dedim içimden. Bir tweetten 302’den ceza verilmesine şaşırdım. Nasıl şaşırmayayım, bunun başka bir örneği yok! 302 mutlaka cebir, şiddet filli ister, üstelikte “vahim nitelikte” bir cebir fiili. Ama mücadelemiz sürecek; “bu daha başlangıç…”
Kobanî davasında Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve Türkiyeli sosyalistlerin ortaklaşmasının etkisi nedir? Bu ortak bağdan mı korkuluyor?
Halkların Demokratik Partisi’nin çoğul, çok renkli, çok bileşenli yapısı, Kobanî-Kumpas Davasında özel olarak hedef alındı. HDP’yi “302’den ceza verme” tehdidi altında dağıtmaya çalıştılar. Mahkeme, elindeki zor araçlarıyla, tüm hukuki güvencelerin kaldırıldığı bir ortamda, HDP MYK üyelerine fiilen; “çağrınızı inkardan gelin, sözünüzden dönün, bırakalım” dayatmasında bulundu. Sosyalistler ve Kürt siyasiler bu dayatmaya karşı ortak bütünlüklü bir duruş sergileyerek HDP’yi dağıtma, parçalama planlarına set oldular. Belki HDP kapatılabilir de; ama “HDP fikri,” bu davadan sağlamlaşarak, pekişerek çıkmıştır. Birleşik mücadele ruhu zayıflamamış, tersine güçlenmiştir. Bu ortak bağ, Türkiye demokratik ulusunun da tohumunu oluşturmaktadır; çünkü emekçi sınıflarla ezilen halkları, başta da Kürt halkını yürekten bağlamaktadır. Bu tohum yok edilememiş, ama ezilip toprağa bastırılmıştır; yeniden filizlenecektir.
Kobanî neden bu kadar iktidar için bir takıntı, intikam davasına dönüştü?
Bu davada yargılanan HDP MYK’si, 7 Haziran seçimlerinde yüzde 10 barajını aşarak yüzde 13 oyla HDP’yi Meclis’e sokan ve AKP’yi iktidardan düşüren MYK’dir. İntikamı alınmak istenen de budur. Ancak HDP’nin 7 Haziran’da ortaya koyduğu “yeni yaşam” programı hala güncel ve geçerlidir. Zamanı gelmiş bir fikri, hiçbir zor aygıtı engelleyemez.
Sizce bu davada çıkan kararların ülkenin demokrasisine yansıması nasıl olur?
Bu karar, açıkça, parti kapatma amaçlıdır; sokağı şeytanlaştırmak amaçlıdır; siyasi faaliyetleri engellemek amaçlıdır; düşünce ve ifade özgürlüğünü bastırmaktadır; AİHM kararlarını çiğnemektedir; IŞİD’i meşrulaştırmakta, IŞİD’e destek vermektedir; aslında tüm bu yönleriyle Türkiye’deki anti-demokratik siyasal rejimin en net tablosunu sunmaktadır. Eğer bir tweete 302’den ceza verilebiliyorsa, o ülkede düşünce özgürlüğü ayaklar altındadır.
Bu tür davaların nihai sonucunu dışarıdaki mücadele belirliyor çoğunlukla. Siz içerde buna karşı mücadele eden biri olarak 'dışarı'dan beklentiniz ne? Ne yapılmalı ki bu kararlar boşa çıksın?
En az iki ay sürecek, soluklu, kapsamlı, yaygın bir kampanya ile bu kararın en geniş toplum kesimlerine, özellikle de Türk halkına teşhir edilmesini diliyorum. Zira Türk halkı da en az Kürt halkı kadar IŞİD’e karşıdır. Ama çağrımızın IŞİD’e karşı yapıldığını bile Türk halkından gizliyorlar. Yaptığımız çağrının bir soykırımı engellemek amaçlı olduğunu gizliyorlar. Tüm “şiddet” iddialarından beraat ettiğimizi, sadece bir tweetten “ceza” aldığımızı gizliyorlar. Bunların en geniş toplum kesimlerine bıkmadan, yorulmadan anlatılmasını dilerim. Bu kararlar ancak bu şekilde boşa çıkarılabilir. Biz bu dava sürecinde elimizden geleni yaptık. Artık “top” dışarıda!..
Size cezaların verildiği gün 28 Şubat davasında tutuklu generaller bırakıldı. Bunu nasıl okudunuz?
O da başka bir intikam davasıydı. Kendisi sürekli Anayasa’yı çiğneyen ve darbeler yapan bir iktidarın “darbelerle hesaplaşma” iddiası tutarsızdır. 80 yaşını aşmış emekli generallerin içeriye atılmasının tek amacı, Kemalist kesime gözdağı vermekti. Tahliyeleri olumlu karşılıyorum. Ama bununla aynı zamanda CHP’ye “normalleşme bizde ancak bu kadar, işinize gelirse” mesajı verildi. Gezi ve Kobanî davalarındaki hukuksuzlukların üstü, 28 Şubat tahliyeleriyle örtülmek istendi. Bu aflarla Erdoğan, sağ Kemalistleri yanına çekmeye (ve yanında tutmaya), sol Kemalistleri zayıflatmaya çalıştı. Gerçi 2023 seçimlerini sağ Kemalistlerin desteğiyle kazanmışken, 28 Şubat generallerinin içeride tutulması bir garabetti. Aslında bir yıl önce yapacağı bir hamleydi, ama Çetin Doğan’ın (af) talepli dilekçe vermemesi nedeniyle bugüne kaldı.
CHP ile normalleşme adı altında yapılan görüşmeler tartışılırken bu kararlar verildi. Bu Kürtler hariç normalleşme yorumlarını beraberinde getirdi. Sizin düşünceniz ne?
Aslında bu karar, bu iktidarın neyi “normalleştirmek” istediğini çok iyi gösteriyor. Bir tweete 22 buçuk yıl! Demokratik protesto çağrısına 302’den ceza! Tıpkı Gezi’de olduğu gibi mutlaka cebir-şiddet fiili isteyen maddelerden, düşünce açıklamaları sebebiyle (TCK 39’den) cezalandırma! Konuşana, sokağa çıkana hapis! İşte AKP iktidarı bunu normalleştirmek istiyor. 1 Mayıs’a yüz tutuklamada da aynı tutumu görüyoruz; AYM kararını ve Anayasa'yı çiğneyen polisti; tutuklanan ise sosyalistler; emekçiler oldu. Aynı şekilde, sözde “normalleşme” sürecinde, İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesinden bahseden de yok. AKP ve MHP için normalleşme, hukuksuzluğun muhalefete kanıksatılması ve ezilenlerin susturulması anlamındadır. CHP bunu kabul eder mi? Pek sanmıyorum. CHP’nin 16 Mayıs’ta 7 milletvekiliyle salona gelmesi ve Özgür Özel’in Kobanî-Kumpas Davası kararına karşı tutumu, olumluydu.
Bazı değerlendirmelere göre; Erdoğan 2028 seçimlerine kadar sizi ve arkadaşlarınızı cezaevinde tutmak istiyor. Bu tespite katılır mısınız? Adalet Bakanı ise daha Yargıtay, istinaf süreci var dedi. Verilmek istenen mesaj ne?
4 Kasım 2016 HDP’ye yargı darbesinden bu yana, bir referandum, iki yerel seçim, iki genel seçim yaşadık. Erdoğan bu seçimlerin tamamında Kobanî olaylarını, son iki seçimde de Kobanî-Kumpas Davası’nı seçimlere siyasi müdahale için kullandı. AİHM’de Demirtaş ve Yüksekdağ kararlarında HDP davlarının “gizli bir siyasi amaçla” yürütüldüğüne karar verdi. Bu davaların son kullanma tarihi ne zaman dolar? Kobanî-Kumpas Davası etrafında gerçekten ısrarlı, toplumsal ve güçlü bir kampanya ile tüm topluma bu kumpasın iç yüzü anlatılırsa o zaman bu davalarla seçimleri etkileme planları boşa düşer. İşin doğrusu, 4 yıllık tutsaklık sürecimizde bu dayanışmayı pek yaşayamadık. Özellikle 2020 Aralık’ın da, AİHM Demirtaş kararı çıktığında çok büyük bir siyasi imkan heba edildi. Kobanî Davası etrafında geniş bir dayanışma, ancak son aylarda gelişmeye başlamıştı. Belirleyici olan, bu dayanışma hareketinin kökleşip kökleşmeyeceğidir. Ayrıca mesele, bizim özgürlük hakkımıza kavuşmamızla sınırlı değildir. Esas mesele Türkiye’nin daha ne kadar AİHM kararlarının uygulanmadığı, AYM kararlarının takılmadığı, Anayasa’nın askıda olduğu bu fiili OHAL rejimi altında kalacağıdır.
Son olarak halka mesajınız nedir?
Dün Kobanî'de IŞİD soykırımını engelleyen halkımızın, bugün de Kobanî-Kumpas davasında hukuk katliamına “dur” diyeceğine inanıyorum. İyi, sağlıklı, moralli olduğumuzu bilsinler- bir de onları çok özlediğimizi…