Adı gibi Nimet’tir

Kadın Haberleri —

Nimet Tanrıkulu

Nimet Tanrıkulu

  • Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun, mücadele arkadaşı Nimet Tanrıkulu’nu anlattı: Eşim Fehmi Tosun, 1995 yılında gözaltında kaybedilince adalet arayışı için gittiğim İHD İstanbul Şubesi’nde Nimet’le tanıştım. O günden sonra kardeş gibi olduk. Nimet’siz bir parçam yarım kalmış gibi hissediyorum.
  •  Nimet’in 40 senedir İHD’de verdiği mücadelenin haddi hesabı yok. Hep incinen, darda olanlar, haksızlığa uğrayanlar için çaba verdi. Adı gibi nimettir Nimet. Bir taraftan barıştan bahsediyorlar, diğer taraftan barış için adım atanları hapsediyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil.

İnsan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu, siyasi soykırım operasyonunda hukuksuzca hapsedilip rehin alındı. Bu zamana kadar onlarca insanın adalet arayışında yanında duran Tanrıkulu, 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun’un da en büyük destekçisiydi.

Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun, 19 Ekim 1995’te eşi Fehmi Tosun gözaltında kaybedildikten sonra İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde ilk Nimet Tanrıkulu ile tanıştı. 

Yani yolları faili meçhul cinayetlerin ve gözaltında kayıpların en yoğun yaşandığı 1990’lı yılların karanlık döneminde kesişti. Kendisi gibi eşi Fehmi Tosun’un da Licê’deki köyleri askerler tarafından yakılarak göç etmeye zorlanan Hanım Tosun, eşi tahliye edildikten sonra tehdit edilmesiyle İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. Ancak İstanbul’da da kendilerine rahat vermeyen devlet, eşi Fehmi Tosun’u gözlerinin önünde kaçırarak gözaltında kaybetti.

29 yıldır mezarı yok

Hanım Tosun, hafızasına kazınan o akşamı ANF’ye şöyle anlattı: “O gün sofrayı kurdum, eşimin ve arkadaşının gelmesini bekliyordum. Saat 18.00 civarıydı. Onların yolunu gözlerken birden üst üste zil çaldı. Yeğenimle gelen kızım Besna’ydı. İlk defa gördüğü bir beyaz arabadan babasını çıkardıklarını ve kollarına giren adamlar tarafından binanın yan tarafındaki bahçeye götürüldüğünü haber verdi. Önce anlamadım, arkadaşları olabileceğini düşündüm ve hemen balkona yöneldim. Aşağıda beyaz bir araba vardı ve kaportayı kaldırmış uzun saçlı bir adam gördüm. Bizim oturduğumuz binanın arka tarafında lise vardı ve tam da liselilerin okuldan dağıldığı saatti. Adamı ve arabayı gördükten sonra hemen bahçeye bakan arka balkona koştum. Sokak ışığının vurduğu bahçede gölgesini gördüm ve tekrar ön balkona koştum. Kolları iki kişi tarafından tutulan eşim balkona doğru bakarak, ‘Yetişin beni kaçırıyorlar, öldürecekler’ diye bağırdı.

Biz de hemen çocuklarla aşağı doğru koşmaya başladık. O zaman 14 yaşındaki büyük oğlum benden daha hızlı bir şekilde aşağı inerek babasına yetişti. Babasının koluna elini atmasıyla eşimi tutan telsizli şahıslardan birinin ona silahın dipçiğiyle vurması bir oldu. Oğlum yere düşünce araba hareket etti ve hızla uzaklaşmaya başladı. Arabanın arkasından koşarak, ‘Arabanın plakasını alın, arabanın plakasını alın’ diye bağırıyordum. O esnada liseli bir genç plakayı almış.”

Beyaz Renault ‘34 UD 597’ plaka bilgisiyle Avcılar Karakolu’na giden Tosun, muhatap alınmadığı gibi bir de polisler tarafından, “Sen plakadan ne anlarsın” denilerek aşağılandı.

 

Bir parçam yarım kaldı

Savcılığa dilekçe verdikten sonra başvuru yapmak için İlk kez gittiği İHD İstanbul Şubesi’nde Nimet Tanrıkulu ile tanışan Tosun, “Nimet o zaman Kayıplar Komisyonu’ndaydı. Başvuruyu o aldı. O günden sonra Nimet ile artık kardeş gibi olduk. Çok yakın arkadaşım oldu. Bu uzun mücadele yıllarında bana en büyük desteği veren insanlardan biriydi. Bütün acılarımızı paylaştık. Cenevre’de Birleşmiş Milletler’e (BM) birlikte gittik. Hiç unutmam, Cenevre’de gözaltında kayıplar için toplantılar yapılıyordu ve benim bir gün başım çok ağrıyordu. Otele yalnız başıma dönmek istedim. Nimet de bana, ‘Buralarda kaybolursun, dil bilmiyorsun, yalnız gitme’ demişti. Çıkıp otel yolunu bulmuştum. Çok şaşırmıştı. Öyle çok anımız, kader ortaklığımız var. Nimet’siz bir parçam yarım kalmış gibi hissediyorum” dedi.

Tanrıkulu’nun gözaltına alındığı gece de beraber olduklarını birlikte 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde akşama kadar İHD’de nöbet tuttuklarını belirten Tosun, daha sonra Tanrıkulu’nun kadınların toplandığı Karaköy’e gittiğini, sabah da evde gözaltına alındığını dile getirdi. 

Haklı olan biziz

“Hem öfkeliyiz, hem üzüntülüyüz” diyen Tosun, şunları kaydetti: “İnsan hakları mücadelesini verirken bütün bedelleri göze alıyoruz. Nerede hak ihlali varsa karşısında duruyoruz ve bunun bedeli ne olursa olsun duracağız. Çünkü haklı olan biziz. Nimet’in 40 senedir İHD’de verdiği mücadelenin haddi hesabı yoktur. Bugüne kadar bir karıncayı bile incitmemiş, kimseye hakaret etmemiş, hep incinen, darda olanlar, haksızlığa uğrayanlar için çaba vermiş bir insan. Adı gibi nimettir Nimet. Tam olarak içeriğini bilmemekle beraber, zannedersem 2013'te barış sürecinde açılmış bir dosya var hakkında. Devlet kendisi yol açmasına rağmen bugün o süreçte barış için çabalayanları kriminalize etmeye çalışıyor. Şu anda da bir taraftan süreçten, barıştan bahsediyorlar, diğer taraftan önceki süreçte barış için adım atanları hapsediyorlar. Bu işten hiçbir şey anlamadım. Meclisin içinde bas bas bağıran bir Devlet Bahçeli var, diğer yandan yerine kayyum atanan belediye başkanları, hukuksuz bir biçimde tutuklanan insan hakları savunucuları, gazeteciler, sendikacılar ve siyasetçiler var. Bunu kabul etmek mümkün değil.”

Anıların izi

Tanrıkulu’nun ayrıca yaşlı annesine, babasına ve engelli kız kardeşine baktığına dikkat çeken Tosun, onun hukuksuz bir biçimde tutuklanmasıyla bakıma muhtaç annesi, babası ve kız kardeşinin de mağdur edildiğini vurguladı. Hanım Tosun ayrıca Tanrıkulu’nun eşi 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can’ın Antep’teki cezaevinde Fehmi Tosun’la aynı koğuşta kaldığını ifade etti. İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.