Basın özgürlüğüne darbe
Dünya Haberleri —
- Berlin İdare Mahkemesi, Die Junge Welt gazetesinin Anayasayı Koruma Dairesi'nin raporlarında adının geçmesine karşı açtığı davayı reddetti. Junge Welt redaktörü Nick Brauns, “Hükümet istihbarat servisini muhalif kesimlere karşı siyasi bir araç olarak kullanıyor. Karar basın özgürlüğüne darbedir. Asıl görevimiz olan gazeteciliğe devam edeceğiz” dedi.
GÖZDE GÜLER
Berlin İdare Mahkemesi, Die Junge Welt gazetesinin Anayasayı Koruma Dairesi'nin raporlarında adının geçmesine karşı açtığı davayı reddetti. Mahkeme, söz konusu gazetenin tek parti diktatörlüğünün olduğu sosyalist-komünist bir toplum için çaba gösterdiğine karar verdi. Mahkeme başkanı Wilfried Peters, Anayasayı Koruma Dairesi'nin bunu “doğru kategorize ettigini” söyledi. Verilen kararın ülkedeki basın özgürlüğü bir yenilgi olarak değerlendiren Junge Welt redaktörü Nick Brauns, “Hükümet istihbarat servisini muhalif kesimlere karşı siyasi bir araç olarak kullanıyor” dedi.
‘AİHM’e kadar gideceğiz’
Mahkeme sürecini ve verilen kararı Junge Welt redaktörü Nick Brauns’la konuştuk. Brauns “Bu davayla basın özgürlüğünün, egemen kapitalist sınıfın politika ve eylemlerinin eleştirildiği durumlarda sınırları olduğu açıkça ortaya çıktı” diyerek kararın kendileri açısından şaşırtıcı olmadığını kaydetti. “İlk etapta başka bir şey de beklemiyorduk” diyen Brauns şöyle devam etti: “Ne de olsa, aynı mahkeme iki yıl önceki başvurumuzu, basın özgürlüğümüz kısıtlansa da istihbaratın bizi izlemek için iyi nedenleri olduğu ve bu sebepten dolayı meşru olduğu gerekçesiyle reddetmişti. Elbette şimdi temyiz başvurusunda bulunacağız ve gerekirse haklarımız için mücadele etmek üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gideceğiz. Ancak asıl görevimiz olan gazeteciliğe devam edeceğiz.”
Demokrasi ihlal ediliyor
Aralarında okur, medya temsilcisi ve sendika temsilcilerinin de olduğu 60 kişinin duruşmaya katıldığını belirten Nick Brauns, “Avukatımız mahkemedeki en büyük duruşma salonunu kullanmayı talep etmişti ki isabet olmuştu. Avukatımız Anayasayı Koruma Dairesi'nin hukukun üstünlüğünü savunması gerektiğini, ancak eylemlerinin demokrasiyi ihlal ettiğini söylediğinde, katılanların tezahüratı gecikmedi” dedi.
'Bu bizim mücadelemiz’
Temyiz başvurusunda bulunacaklarını ve gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gideceklerini yineleyen Nick Brauns, “Bu süreçte gazetemiz günlük haber yayınlamaya devam edecek. Bu bizim mücadelemiz. Alman hükümetin bizi gözetleyerek mücadelemizden vazgeçirmeyi amaçlıyor. Dolayısıyla bu karardan sonra gazetemizi geniş kitlelere duyurmakta ve yeni okuyucular çekmekte zorlanacağız” şeklinde konuştu.
Destek ve dayanışma mesajları
Bu süreçte Junge Welt gazetesine Almanya’dan ve farklı ülkelerden destek ve dayanışma mesajları geldiğini de hatırlatan Nick Brauns bu konuda şunları belirtti: ''Yurtiçi ve yurtdışındaki sosyalist görüşlü gazeteler haber yaparak dayanışmada bulundular. Aynı dayanışma bize siyasi olarak uzak olan gazetecilerden de geldi. Süddeutsche yazarı Ronnen Steinke yazı işleri ofisimizi ziyaret etti. Duvarda Fidel Castro ve Lenin'in resimlerini bulundurmamızdan rahatsız oldu ve dehşete düştü. Anti-emperyalist çizgimizden hiç hoşlanmadı. Ancak yazısında, bir gazeteye siyasi bir çizgi dayatmanın gizli servisin işi olmaması gerektiğini açıkça belirtti. Deniz Yücel ki kendisi ile pek yakın olduğumuz söylenmez, WELT gazetesinde basın özgürlüğünün 'ılımlı', 'rahatsız edici' ve 'radikal' görüşler için de geçerli olması gerektiğini ve hatta kapitalizm eleştirisinin anayasa tarafından korunduğunu açıkça ifade etti. Berliner Zeitung yazarı Mandy Tröger duruşmadan önce bize başarı dilemenin elzem olduğunu zira meşru eleştiriyi anayasa düşmanı olarak ilan etmenin basın özgürlüğünü susturmak için atılan ilk adım olduğunu belirtti. Doğa Dostları Başkanı ve 2005 ile 2009 yılları arasında SPD’den Devlet Bakanı olan Michael Müller, duruşmadan önce bize gönderdiği mektupta, meselenin gazetedeki tüm makaleleri değerlendirmek olmadığını, eleştirel söylemin işleyen bir demokrasinin parçası olduğunu vurguladı. Ülkede giderek artan konformizme, özellikle de savaş konformizmine destek vermeyeceklerini belirti. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü duruşma öncesinde bize başarılar diledi. Alman Gazeteciler Birliği de davamızı yakından takip edeceğini duyurdu. BSW grubundan Sevim Dağdelen, Sol Parti’den Niklas Schrader ve FDP’den Wolfgang Kubicki hem Junge Welt’in izlenmesini hem de mahkemenin kararını eleştirdiler.”
Almanya’nın Doğu Perinçek’i
İçişleri Bakanlığının duruşmadan üç gün önce faşist Compact dergisini yasaklamasının kesinlikle tesadüf olmadığına da işaret eden Nick Brauns, bununla hükümetin kendisini aşırı sağcı ve aşırı solculara karşı mücadele eden demokratik bir sistem gibi göstermeyi amaçladığını söyledi. Nick Brauns son olarak şunları aktardı: “Compact'ın yasaklanması, mahkemeye bizi sol görüşlü bir gazete olarak yargılaması için bir işaretti. Elbette ırkçı bir gazete olan Compact için gözyaşı dökmeyeceğiz. Compact Genel Yayın yönetmeni eski solcu Jürgen Elsässer’i, biyografisi ve çizgisine baktığımızda Almanya’nın Doğu Perinçek’i olarak kabul edebiliriz. Ancak Compact yasağı, gerekçelendirildiği gibi, basın özgürlüğüne de bir darbe oldu. Bu davada bir dergi Dernekler Kanunu kapsamında dernek olarak yasaklandı ve bu ilk değildi. Mezopotamya Yayınevi de Dernekler Yasası'nın yardımıyla yasaklanmıştı ve o dönem sağcılar bunu onaylamışlardı fakat bugün kendileri de yasaklandılar. Hükümet istihbarat servisini muhalif kesimlere karşı siyasi bir araç olarak kullanıyor. Her ne kadar liberaller ve eski Yeşiller, hükümetin Compact yasağını alkışlıyor olsalar da, bu tür yasaklar demokratik temel haklarına bir darbedir.”