Bir halkın kalbinde derinleşen yaralar
Forum Haberleri —
- 9 Ekim, sadece bir acının yıldönümü değil, aynı zamanda halkın özgürlüğe olan bağlılığının da sınandığı bir gündür. Bu sınavda başarılı olmak, komploya karşı boyun eğmemekle mümkündür.
YUNUS ASLAN
Bir tarihin, bir halkın kaderinde derin bir iz bıraktığı günlerden biridir 9 Ekim. Sadece bir gün değil, bir yaşanmışlık, bir acı, bir hayal kırıklığıdır. Karanlık bulutların gökyüzüne çöreklendiği o gün, Kürt halkının ruhuna işlenmiş bir yaradır. Bu yara, sanki her sene yeniden kanar, her Ekim ayında aynı acıyla, aynı karanlıkla.
Bir insan, bir umut, bir dava... Yıllarca süren bir mücadele, bir halkın özgürlük özlemiyle yoğrulmuş bir hayat. Fakat 9 Ekim'de, bu hayaller gölgelenmiş, umutlar karanlık bir girdaba çekilmiştir. Suriye'nin dağlarından, Ortadoğu'nun kasvetli sokaklarına, Avrupa'nın kapılarına ve sonunda Afrika'nın uzak bir köşesine savrulan bir Önder. Her durakta biraz daha yalnızlaşan, her kapıda biraz daha terk edilen bir umut taşıyıcısı.
Bu süreç, sadece bir Önderin sürgün edilmesi değildi. Bu, bir halkın hayallerinin de sürgün edilmesiydi. Her durak, her sınır, sadece fiziki değil, aynı zamanda duygusal bir sınırdı. Önder Apo’nun ardında bıraktığı her adım, bir halkın yüreğine düşen bir ateşti. Her terk ediliş, her kapının yüzüne kapanması, Kürt halkının da kapısına kapanan özgürlüğün bir yansımasıydı.
“Uluslararası Komplo”nun yüzleşmesi
9 Ekim, uluslararası siyasetin kirli oyunlarının en çarpıcı göstergelerinden biridir. Devletlerin birbirine fısıldadığı karanlık planlar, diplomatik masalarda kaybedilen bir halkın hikâyesi... Önder Apo’nun bu süreçle ilgili söylediği şu cümleler, Kürt halkının yaşadığı ihaneti ve yalnızlığı en güçlü biçimde özetliyor:
"Bu komplo sadece bana değil, bir halka ve onun özgürlük mücadelesine karşı yapıldı…
Beni hedef almalarının nedeni, Kürt halkının özgürlük arayışıdır. Uluslararası komplo, bu arayışı boğma çabasıdır…
Ancak bilinmelidir ki, bu komplo ne kadar derin olursa olsun, halkın direnişi karşısında yenilmeye mahkûmdur."
Önder Apo’nun sözleri, 9 Ekim'in sadece bir önderin sürgün edilmesi değil, bir halkın özgürlük mücadelesine karşı düzenlenen bir saldırı olduğunu gösterir. Bu komplo, sadece Önder Apo’yu zindana kapatmayı değil, Kürt halkının umutlarını da boğmayı hedeflemiştir. Ancak her karanlık plan gibi, bu da halkın direniş gücü karşısında sonuçsuz kalacaktır.
Komploya karşı direniş: Bir halkın görevi
Uluslararası komploya karşı mücadele etmek, sadece geçmişin yaralarını sarmak değil, geleceğe dair bir sorumluluktur. Kürt halkı, bu komplonun yarattığı karanlığa boyun eğmek yerine, özgürlüğe olan inancını büyütmüş, direnişini sürdürmüştür. Bu mücadele, sadece silahlı ya da politik alanda değil, her alanda bir halkın var olma savaşıdır. Uluslararası komploya karşı en büyük cevap, halkın birliğini, mücadelesini ve özgürlük sevdasını her platformda göstermektir.
9 Ekim, sadece bir acının yıldönümü değil, aynı zamanda halkın özgürlüğe olan bağlılığının da sınandığı bir gündür. Bu sınavda başarılı olmak, komploya karşı boyun eğmemekle mümkündür. Komplo, sadece geçmişte kalmış bir saldırı değil, bugün de devam eden bir mücadelenin göstergesidir. Önder Apo’nun da dediği gibi, “Kürt halkının özgürlüğü, ancak örgütlülüğü ve direnişiyle mümkündür.”
13 Ekim: Özgürlüğe ses verme zamanı
Bu yıl, 13 Ekim’de Amed’de düzenlenecek olan "Özgürlük Mitingi", tam da bu komplonun karşısında halkın sesi olma niteliğini taşıyor. Bu miting, sadece bir toplanma değil, bir halkın varlığını ve iradesini gösterme yeridir. Amed’in kalbinde toplanacak olan binlerce insan, Önder Apo’ya yönelik bu komployu bir kez daha lanetleyecek, özgürlük mücadelesine olan inançlarını haykıracaktır.
Bu miting, komploya karşı bir yanıt, Kürt halkının iradesinin teslim alınamayacağının bir kanıtıdır. Amed'deki bu buluşmada uluslararası güçlere verilecek mesaj nettir: Bir halkın özgürlük tutkusu, hiçbir komployla boğulamaz.
Halkın bu mitinge katılması, sadece bir toplanma değil, "ben buradayım" deme cesaretidir. 13 Ekim'de özgürlük için toplanmak, geçmişin acılarına sahip çıkmak ve geleceğe umutla bakmak demektir. Unutmayalım ki; özgürlük, ancak onu talep edenlerin sesleriyle gerçek olur.