Cezaevinde kadınlık yasak

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi

  • Cezaevine girdiklerinde çıplak arama dayatılan kadın tutsakların ped, iç çamaşırı, kişisel hijyen için gerekli krem, pamuk, losyon vb. ihtiyaçlarını karşılamaları da işkenceye dönüşüyor.
  • Tutsak başına çamaşır kotası; bu sütyenin rengi, kopçası uygun değil, telsiz olsun dayatması; askılı tişörtün ‘uygunsuz’ bulunması; tek tip ya da hiç ped olmaması gibi daha birçok uygulamalarla karşı karşıyalar.

MIHEME PORGEBOL / AMED

İnsan hakları kurumlarının düzenli olarak yayımladığı raporlara göre Türk cezaevlerindeki hak ihlalleri, 12 Eylül ve 90’lı yıllardakini aşmış durumda. İşkence, tehdit, keyfi uygulamalar, cinsel saldırılar ve sosyal kısıtlama yaygın ihlaller arasında öne çıkıyor. Tutsak kadınlar, tutsak erkeklere göre daha yoğun ve ağır ihlaller yaşıyor. En büyük saldırı alanı ise kadın olmaktan kaynaklanan ihtiyaçlar. Kendisi de 2018'de tutsaklık yaşayan DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Gonca Yangöz, çocukluğundan beri cezaevi kapılarında ve dört duvar ardında tanık olduklarını, gazetemize anlattı.

Bugüne dek 12 farklı tutsağın görüşçüsü olan Yangöz, aynı zamanda kadın tutsakların kişisel ihtiyaçlarını karşılamak için de çabalıyor. “Bir gün bir kafeteryada otururken yan masadaki öğrenciler, bir arkadaşın görüşüne gidebilecek birini arıyorlardı. Tanımadığım bu öğrencilere kulak misafiri olmuş ve görüşlere gidebileceğimi söyleyerek atılmıştım. Başta bir güven sorunu yaşadılar ama nihayetinde görüşlere ben gittim. Görüşçü olmaya 16 yıl önce ilk öyle başladım” diyerek anlatmaya başlıyor bu süreci.

Çıplak arama dayatılıyor

Yangöz, ihlallerin ilk olarak gözaltında başladığını belirterek, şöyle devam etti: “Gözaltında 4-5 gün kalıyorsunuz. Hatta OHAL sürecinde biz 15 gün kalmıştık. Tutuklama kararından sonra cezaevine gönderildiğimizde gözaltı süreci boyunca aldığımız hiçbir malzeme bize verilmedi. Mağduriyetler burada başlıyor. Cezaevinde koğuşlara gitmeden önce bekleme odalarında bekletiliyorsunuz. Ertesi gün, yani cezaevine girer girmez çıplak arama dayatılıyor. Bunun çıplak arama olmadığı konusunda bir ikna süreç ve çabası içerisine giriyorlar. O arama sürecinde en ağır ihlallere maruz kalıyorsunuz. Regl olduğunuzu söylediğinizde orada yedek pedleri olduğunu, bir önlük verip önlüğün arkasından iç çamaşırımızı değiştirebileceğimizi, gerekirse temiz iç çamaşırı da verebileceklerini söylüyorlar. Zaten ağır bir gözaltı sürecinden geçtikten sonra kendi arkadaşlarının arasına gidip durumu hafifletebilecekken karşılaştığın en büyük şey çıplak arama. Bütün o yardımcı oluyormuş gibi görünen onur kırıcı teklifler de aslında bir işkence yöntemi olan çıplak aramayı kabul ettirmek için yapılıyor."

 

Gonca Yangöz

 

İlk ihtiyaçlar koğuştan

Yangöz’ün aktardığına göre; koğuşa gittiğinizde eğer o gün kantin günü değilse tutsak sadece koğuş arkadaşlarının dayanışması ve komünü sayesinde zaruri ihtiyaçlarını giderebiliyor. İdare ilk günde iç çamaşırı, havlu, ped, tırnak makası gibi hijyeni de içinde barındıran ihtiyaçlarını karşılamak zorunda ama bunların hiçbirini sağlamıyor. Hatta o gün aileler görüşe gelemedikleri ve para yatıramadıkları için tutsak içeriye hiçbir olanağı olmadan giriyor. Siyasi koğuşlar bu anlamda diğer koğuşlardan daha rahat. Mutlaka yedekte kullanılmamış çamaşır, ped, tarak, tırnak makası, havlu gibi eşyalar bulunduruyorlar. Koğuşa yeni gelen tutsağın ilk ihtiyaçları bu şekilde karşılanmış oluyor. Adli ve göçmen koğuşlarındaki kadınların yaşadığı sorunlar daha vahim, çünkü dayanışmadan da faydalanamıyorlar.

Görüşçüler yardıma koşuyor

Kadın tutsaklar kişisel ihtiyaçlarını çoğunlukla görüşçü listesine yazdırdıkları arkadaş ve yoldaşları aracılığıyla karşılıyor. Tutsaklar kişisel ihtiyaçlarını çeşitli nedenlerle aileleriyle paylaşamadıkları için bu sorumluluğu dışarıdaki arkadaşları üstleniyor. Bu da hapishane rejimi için kadınlar üzerindeki baskıyı arttırma fırsatına dönüşüyor, ancak görüşçülere cezevi idaresi tarafından sık sık görüş yasağı getiriliyor.

Tek ürün, alternatif yok

Gonca Yangöz, bir de ne kadar aldırtsalar da alamadıkları sürece birtakım eksiklikler olduğunu kaydederek, şunları söyledi: "Mesela pede alerjisi olan arkadaşlarımız var ama kantinde tek ürün dışında alternatif bulunmuyor. Daha spesifik hijyen ihtiyaçları için -gazlı bez, pamuk vb.- hemşireye gitmen gerektiğini söylüyorlar. Hemşireye gittiğimizde bu pedleri hazırlayamayacaklarını söylüyorlar. Bu çok büyük bir sağlık problemi. Pede alerjisi olan kadınların tümü her ay bu durumu ağır bir şekilde yaşıyorlar. Sonrasında bir sürü ilaç ve krem kullanmak zorunda kalıyorlar. Zaten zindanda yeterince düşük olan yaşam kaliteni daha da düşürüyor. Süresiz, dönüşümsüz, rutin olarak karşılaştığın bir durum. Sağlığa erişimi engellemiş oluyorlar.”

Mahkum başına çamaşır

Dışarıdaki dayanışma grupları, cezaevine iç çamaşırı yollayacakları zaman bir koğuşta kaç kadın varsa her biri için ikişer, üçer tane gelecek şekilde toplu halde alıyor. Böylece biraz daha ekonomik oluyor ama aldıklarını tek bir kargoyla gönderemiyorlar, çünkü mahkum başına belli bir çamaşır kotası var. Bu yüzden de zaman zaman aldıkları bu çamaşırları, aileler üzerinden ulaştırmak zorunda kalıyorlar.

Rengi, kopçası uygun değil

Alınan çamaşır ve eşyaların hapishaneye alınmasının önünde de birçok engel var. Her iç çamaşırı içeriye sokulamıyor, çünkü yasa ve yönetmelikler her şey gibi iç çamaşırını da renk, yapıldığı malzeme, kopça gibi zorunlu aksesuarlar vb. birçok kriterle sınırlamış durumda. Bir başka örnek, zaman engeli. Cezaevlerinde kargoların kabul edilmesi ve tutsaklara verilmesi için ayrı ayrı günler belirlenmiş durumda. Bu da birçok aksamaya neden oluyor. Tutsak, ihtiyacının ne olduğunu anlatmak için açık görüşü beklemek zorunda kalıyor. En önemlisi de kota koydukları için sorun büyüyor. Gonca Yangöz, “Siz iç çamaşırına bir kota koyuyorsunuz ama içeride çamaşır yıkama koşulları, soğuk havada onları kurutma koşulları, aynı çamaşırı tekrar tekrar kullanma durumu, insan sağlığı açısından tehlikeli bir hal alıyor” dedi.

Teşhirci gardiyanlar

Bir ihlal de görüşçülerin tutsağa ulaştırmak için gönderdiği ihtiyaç malzemelerinin teşhiriyle gerçekleşiyor. Yangöz, şöyle ifade etti: “Görüşçüler yakınlarına aldıkları eşyaları götürüyor, elden alan kişi bütün görüşçülerin önünde bütün malzemeleri tek tek sayıyor. Bunu kadın gardiyanlar da yapıyor. Oranın cinsiyeti hiç fark etmiyor. İç çamaşırları tek tek, herkesin görebileceği şekilde kaldırıp gösteriyor ve sayıyor. Gardiyanlar zaman zaman beğenmedikleri iç çamaşırları için herkesin ortasında ‘Bunu mu aldınız?’, ‘Cezaevinde bunu ne yapacak’ gibi şeyler söyleyebiliyor. Orada utandırmaktan öte bir şey var. Tutsak yakını olarak o duygunun ağırlığı anlatılmaz. Mesela gardiyan bunu yaparken ailelerin hiçbiri, birbirinin yüzüne bakmıyor. Biri ‘Niye teşhir ediyorsun?’ diye karşı çıkınca ‘İçine bir şey koydunuz mu diye incelemek zorundayım’ diyorlar. Bazı eşyaları deforme ederek veriyorlar. Çamaşırların lastiklerini çekiştiriyorlar, ağ kısmına bakacağım diye yırtıyorlar. Bunların hepsi çok ciddi tacizler ve utandırma yöntemleri. Bunlara karşı direnç gerekiyor.”

 

* * *

Ciddi bir sömürü var

Yangöz, adli ve göçmen koğuşlarındaki kadınların hangi koşullarda kaldığını şahit olduğuna da bir örnekle anlattı: “Ben Bakırköy Cezaevi’ne gittiğimde çok sayıda siyahinin çalıştığını görüp şaşırmıştım. Nasıl çalıştırıyorlar, demek çalışma izinleri var, diye düşünmüştüm. Sevindirici gelmişti ama sonra öğrendim ki tümü mahkummuş ve onlara en ağır işleri yaptırıyorlar. Temizlik, çamaşır, yemek dağıtımı, bulaşık toplama gibi işleri bu arkadaşlara yaptırıyorlar. Bütün bunları aileleriyle iletişim kurabilecekleri bir telefon kartına sahip olabilmek için yapıyorlar. Burada ciddi bir sömürü var. Bu durum ayrıca incelenmesi gereken bir problem. Bu insanlar hijyeni hiçe sayarak başkalarının artık kullanmadığı ürünleri hizmet karşılığında temin ediyorlar. Onların karşı karşıya kaldığı hak ihlalinin boyutu çok daha büyük.”

 

* * *

Makası veremem ben de kesemem

Bezi duvara sürün teli çıkarın

Cihan Özdaş, 6 yıl 2 ay içeride kaldıktan sonra iki ay önce Kayseri'deki cezaevinden tahliye edildi. Dışarıya adapte olmaya çalışıyor. İçerideyken ihtiyaçlarını nasıl karşıladığını şöyle anlattı: “İçeride olmak her insan için zorlayıcı bir şey ama kadın olarak içeride bulunmanın ayrıca zorlukları var. Evet, Türkiye’de zaten kadın olmak çok zorlu bir şey ama benim içeride dikkatimi çeken önemli şeylerden biri kadını kadına kırdırma niyetleriydi. Bu sistemsel bir şey. Kadınların birbirinden nefret etmesi için ne kadar çabaladıklarını çok net görebiliyorsunuz. Buna örnek olsun diye özgün bir durumdan bahsedeyim: Kadınların ihtiyaçları doğal olarak iç çamaşırı, ped ve benzeri şeylerdir. Bu ihtiyaçları ailelerimizden veya arkadaşlarımızdan istiyoruz. İhtiyaçlar kargoyla geldiğinde bizi çağırıyorlar ve kargoyu açıp kontrol ediyorlar. Kargoyu açan kadın oluyor ama yanımızda bir asker mutlaka bulunur. Sana ne geldiğini askere de gösteriyorlar. Bu aşağılayıcı bir durum. Örneğin, sutyenlerde tel vardır ya, sen ailelere metal teli olan sutyen göndermemelerini söylersin ama aile bunu düşünemeyebilir veya öyle bir sutyen bulamayabilir. İçinde tel olan sutyen gönderiyorlar. Gözümle şahit olduğum bu olayda arkadaşıma böyle bir sutyen gelmişti. Kadın gardiyanın elinde o teli rahatlıkla sökebileceği makas bile varken ‘Makası size veremem, ben de makasla kesemem. Duvara sürtün, bezi aşındırıp teli çıkarın’ dedi.

Dayanışmaya soruşturma

İhtiyaçları çoğunlukla ailemiz ve arkadaşlarımızdan istiyoruz. Ped gibi ihtiyaçları da biz kantinden alıyoruz. Bazı arkadaşlarımızın aileleri burada değil. Rojavalı arkadaşlarımız var, ailesi yurt dışında olan arkadaşlarımız var, farklı görüşte olduğu için aileleri tarafından sahip çıkılmayan arkadaşlarımız var… Böylesi özgün durumlarda arkadaşlarımız görüşçü bile bulamıyor. Örneğin ben yeni çıktım, cezaevinden çıktığım için görüşçü olamıyorum. Arkadaşlarıma kargo ve mektup dahi gönderemiyorum. Arkadaşıma destek olamıyorum. Bunu yaptığınız zaman hem siz hem de içerideki arkadaşınız ekstra bir soruşturmaya tabi tutulabiliyor. Gözaltına alınabiliyorsun, arkadaşınla olan bağın sorgulanıyor. Ailesi burada olmayan tutsak arkadaşına para göndermek istiyorsun ama gönderir göndermez gözaltı ve sorgulama yaşıyorsun. Bu yüzden arkadaşlar hiçbir ihtiyacını karşılayamıyor.”

 

* * *

Limon, sirke suç sayıldı

Dilan Oynaş, önce Muş E-Tipi, ardından Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildi. 7 yıl, 10 ay ve 15 gün boyunca hapsedildi. 13 Nisan 2024’te tahliye edilen Dilan da yaşadıklarını paylaştı: “Zindanda bulunduğum süre boyunca bir kadın olarak kişisel ihtiyaçlarımızı karşılamada belli başlı sorunlar yaşadık. Yaşadığımız temel sorunlardan biri zaruri ihtiyaçlarımızın karşılanmamasıydı. Hijyen konusunda daha dikkatli olmak zorundaydık. Daha hijyenik ve doğal yollarla temizliğe önem veriyorduk. Bunun için limon suyu ve kabuklarını kullanıyorduk. Kendi yaptığımız sirkeyi kullanıyorduk. Fakat cezaevi idaresi bunları suç sayıp keyfi disiplin soruşturmaları açıyordu; hücre cezası ve sohbet hakkı, spor ve sanat atölyeleri vb. sosyal etkinlik haklarımızı; mektup, açık ve kapalı görüşler, telefon görüşü vb. iletişim haklarımızı engelleyip ceza konusu yapabiliyordu.

Askılı üst ‘uygunsuz’

Bir başka durum ise her ne kadar sağlık sorunlarımızı kendi imkanlarımızla çözmeye çalışsak da istediğimiz ürünleri kantinde bulamıyor, sağlıklı ürünlere ulaşamıyorduk. Temin edilmesi gereken ürünler ya kısıtlı olarak getiriliyordu ya da hiç getirilmiyordu. Kıyafetlerimiz de devlet zindanlarında müdahale konusu olabiliyordu. Örneğin bir arkadaşımızın mevsimsel olarak tercih ettiği askılı üstü için 'uygunsuz kıyafet' denildi ve sosyal etkinliğimiz olan sohbet faaliyetine katılımı 'giydiğin kıyafet iç çamaşırını anımsatıyor. Bu şekilde seni götürmeyiz. Daha uygun bir şey giy ya da üstüne hırka al' denilerek engellendi. Problemler anlatmakla bitmiyor.

Kişisel alanlar görüntüleniyor

Kameralarla koğuş araması yapılıyor ve tüm kişisel özel yaşam alanımız görüntüleniyor. Bazen de erkek müdürler arama yapılan koğuşlara giriyorlar... Bir başka problem de ulusal ve kültürel kıyafetlerin yasaklanması. Kaldığımız Sincan zindanında sarı, kırmızı ve yeşil renklerin bir arada olması yasak ve bu renklerdeki bir takı bile içeri alınmıyor."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.