Çok mu kalabalığız yoksa çok mu tüketiyoruz?
Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —
- Birçok çevreci dünyanın artan nüfusunun çevreye olan kötü etkisinden bahsediyor. Ancak ekologların dikkat çektiği konu 8 milyarlık nüfus değil, tüketim toplumu…
Dünyanın nüfusunun 8 milyarı aştığı geçtiğimiz Kasım ayından bu yana 33 milyon kişi daha çoğaldık. Eğer mevcut trendler sürerse 1 senede dünyanın nüfusu 80 milyon kadar artmış olacak. Bu da her sene dünyaya yeni bir Almanya’nın eklenmesi demek.
1800 yılında dünyanın nüfusu yaklaşık 1 milyardı. Temel olarak tıp alanında yaşanan gelişmeler, özellikle salgın hastalıklar ve enfeksiyonlar konusundaki buluşlar, kanalizasyon ve temiz su gibi imkanlar sayesinde bugün dünyada 8 milyar insan yaşıyor.
Fakat her gelişme gibi bunun da yan etkileri var. Hem de insanlığın ve hatta gezegenimizin geleceğini tehdit eder nitelikte: iklim değişikliği, biyoçeşitliliğin yok olması, yeni salgın hastalıklara karşı savunmasızlık, gıda tedarik ve üretim sorunları, temiz su kaynaklarının korunması vs vs.
Peki gerçekten çok kalabalık mıyız? Nüfusun azalması sorunlarımızı çözecek mi?
Dünyamız için çok kalabalık olup olmadığımız tartışılabilir. Ya da Dünyanın ne kadar nüfusu kaldıracağı konusunda tahminler yürütebiliriz. Dünyamızda kaynakları doğru kullanmamız, şehirlerimizi doğru teknolojilerle donatmamız durumunda bugünkü sorunlarımızla karşı karşıya olmayabilirdik.
Ama şu bir gerçek daha az nüfusa sahip olsaydık daha az sorunlarımız olacaktı.
Nüfus artışı ve nedenleri
1800lü yılların ortalarında dünyada ortalama yaşam süresi 40 civarındaydı. Her iki çocuktan biri 5 yaşını görmeden bulaşıcı hastalıklardan yaşamını yitiriyordu.
Bugün ise Batılı ülkelerde ortalama yaşam süresi 80’in üzerinde. Afrika kıtasında da 50 yıl önce 44 olan ortalama yaşam süresi bugün 60’ın üzerine çıkmış durumda.
Bugün doğan 100 çocuktan sadece 4’ü 5 yaşını göremeden hayata veda ediyor. Batılı ülkelerde ise bu oran yüzde 1’in altında.
2020 yılında doğan bebeklerin sayısı ölen insanların sayısının iki katıydı.
Ölüm oranlarındaki azalma sonucunda dünya nüfusu tarihte hiç görülmemiş bir oranda artmaya başladı. Bazı projeksiyonlar bugün 8 milyarı aşan dünya nüfusunun yüzyılın sonunda 17 milyarı bulabileceğini gösteriyor. Genel görüş ise 22’inci yüzyıla 11 milyarlık bir nüfusla gireceğimiz yönünde.
Tehdit 1960larda fark edildi
1960lı yıllarda dünya ülkeleri artan nüfusun gıda tedariği başta olmak üzere birçok hayati hizmet sektörünün çökmesine neden olabileceğini öngörerek tedbirler almaya başladı. 1972’de Roma Kulübü nüfus artışının devam etmesi durumunda 21’inci yüzyılın başında küresel sistemin kilitleneceğini öngören bir rapor yayınladı. Alınan tedbirlere rağmen dünya nüfusu çok daha hızlı bir şekilde artmaya devam etti ve herhangi bir çöküş yaşanmadı ve yakın gelecekte de böyle bir çöküş öngörülmüyor.
Nüfus artış hızındaki yavaşlama
Günümüzde dünyadaki nüfus artışı ciddi bir oranda yavaşlamış durumda. Bugün nüfusumuz her yıl yüzde 1’in biraz üzerinde artış gösteriyor. Avrupa ve Güney Amerika ülkelerinde nüfus artışı nüfus oranının korunduğu düzeylerde seyrediyor. Batı Avrupa, Japonya, Rusya ve Güney Kore gibi bazı ülkelerde ise nüfusun giderek azaldığını görüyoruz.
Uzun yaşam, düşük doğum oranları
Çevresel faktörlerden baktığımızda düşük doğum ve nüfus artış oranları iyi bir gelişme olarak görülüyor. Ama ekonomik açıdan hiç de öyle değil. Çünkü insanlar çok daha uzun yaşıyor ve kimseyi bundan vazgeçiremeyeceğimize göre üretim aşamasında faal olan dinamik bir genç nüfusa ihtiyaç artmış durumda.
Ülkelerin çoğu bu sorunu göçmen nüfus alarak çözmeye çalışıyor. Japonya ise bu konuda üretim alanında robotları daha fazla kullanarak genç göçmen işçilere olan ihtiyacı ortadan kaldırma amacında.
Yaşlı nüfusun artışıyla ortaya çıkan bu ekonomik sorunların siyasi yansımaları da var tabii. İtalya, Macaristan ve İran gibi ülkelerde sağcı popülist akımlar nüfus artışı destekleyen göçmen karşıtı propagandalarla popülarite kazanıyor.
Tayyip Erdoğan etkisi
Nüfus artışını sağlama ve genç nüfusu arttırma için izlenen politikaların en radikallerinden birini Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan hükümeti izliyor. Erdoğan idaresi bunu sağlamak için kadın haklarını dahi hedefe koymuş durumda. Ülkede 10’uncu haftaya kadar hamileliklerin sona erdirmesi hakkı varken, birçok durumda de fakto olarak bu hak sınırlanmış durumda.
Tüketim ve nüfus artışı
Dünya Bankası rakamlarına göre 2014 yılında kişi başına karbondiyoksit emisyonları 5 ton civarında gerçekleşti. Bu rakam ABD’de 16,5 ton, Avustralya 15,4 olarak gerçekleşirken, çok büyük bir nüfusa sahip olan Nijerya’da kişi başına yarım ton, Pakistan’da 0,9 ton ve Mısır’da ise 2,2 ton karbondiyoksit atmosfere salındı. Bu oranlar nüfustan çok tüketim toplumunun gelişmesinin çevreye zarar verdiğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Ekonomik büyüme çılgınlığı
Birçok bilim insanı dünyada ekonomik büyümeyi artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılama konusunda bir tedavi değil hastalığın ta kendisi olarak nitelendiriyor. Örneğin sadece et tüketiminin düşük olduğu bir toplumsal düzenin çevreye olumlu etkisi son derece olumludur. Ya da arabaların az kullanıldığı bir ülkede insanlar hem çevreyi daha az kirletir, hem daha sağlıklı bir yaşam sürdürürler. Ancak tüketim toplumlarında bu bilinç çok zayıftır. Gelişmekte olan ülkelerde de ilerleme olumsuz yönde seyretmektedir.
Sorun nüfus değil, kapitalizm
Ekonomik büyüme genellikle artan üretim ve tüketimle ilişkilidir. Bir toplum tüketime sevk edildikçe doğal kaynaklar (örneğin, madenler, petrol, doğal gaz, ormanlar) hızlı bir şekilde tüketilme riskiyle karşı karşıya kalır. Bu durum, kaynakların sürdürülebilirliğini tehlikeye atarken ve yerel ekosistemleri bozulmasına neden olabilir. Yine çevre kirliliği, iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı kaynağını tüketim toplumundan almaktadır.
Dünyanın ideal nüfusu ne?
Ekologlar insanların günümüzdeki yaşam tercihlerinden vazgeçmeden hayatlarını sürdürebilecekleri bir Dünyanın 1-2 milyar arasında bir nüfusa sahip olması gerektiğini savunuyor. Ancak gelişen teknolojiyle birlikte 6 milyar insanın da Dünyadaki eko sisteme hiçbir zarar vermeden idare edilebileceğini gösteren modellemeler de var.
*****
Dünya nüfusunun tarihsel gelişimi
Tarih boyunca Dünyamızda 117 milyar insanın yaşadığı tahmin ediliyor.
Dünya nüfusunun M.Ö. 8 bin yılından önce ne kadar olduğu konusundaki modellemeler çok sağlıklı değil. Bu zaman diliminde Dünyanın nüfusunun yaklaşık 5 milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu tarihin ardından dünyada binlerce yıl boyunca nüfus artışı binde 5 olarak gerçekti.
MS 1 yılında ise Dünya nüfusu 300 milyon civarındaydı. Bu rakamın 450 milyonu bulması 1200 sene aldı.
Dünya 1 milyarı 18’inci yüzyılda gördü. 20’inci yüzyılın başında 1,6 milyar olan nüfus yüzyılın sonunda 6 milyara çıkmıştı.
21’inci yüzyılın ilk 20 yılında ise Dünya nüfusu 8 milyarı buldu.
Dünya üzerinde şu anda tarih boyunca yaşayan insanların yüzde 8,1’i hayatta.