Çözümün anahtarı var

  • DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, Kürtlerin statüsünü güvence altına alan bir Türkiyeliliğin, çözümün anahtarı olduğunu söyledi.
  • Bakırhan, "Kürtler kendi dilleriyle, kimlikleriyle, statüleriyle yaşamak istiyor. Türkiye’nin iç ve dış güvenliğinin yolu, büyük Türk-Kürt barışını sağlamaktan geçer" dedi. 

Eğer gerçek bir normalleşme istiyorlarsa yolun belli olduğunu belirten DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan, şöyle seslendi: "Gerçekten yeni anayasa konusunda samimiyseniz, adaletsizlikleri bitirmenin önemli adımlarından biri de İmralı’da Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecride son verilmesidir. Eğer normalleşme istiyorsanız, bir ada kadar yakınsınız."

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Grup Toplantısı'nda konuştu. Konuşmasına 15 Mayıs Kürtçe Dil Bayramı dolayısıyla Kürtçe başlayan Bakırhan, Celadet Alî Bedîrxan ve arkadaşlarının 92 yıl önce Hawar'ı çıkardığını ve bu derginin Kürt dili için tarihi öneme sahip olduğunu hatırlatarak “Celadet Alî Bedirxan şahsında Osman Sebrî, Qedrî Can, Cegerxwîn, Mihemed Şêxo, Aram Tîgran, Apê Mûsa ve Ferzad Kemanger ve Kürt dili için emek vermiş herkesi anıyorum. Kürtçe her yerdedir. Kürtçe yazalım, Kürtçe konuşalım, Kürtçe düşünelim” dedi.

Bakırhan'ın konuşmasının bazı bölümleri şöyle:

 

 

 

Kürt Dil Bayramı

Halen Kürt dili ve kültürü önünde ciddi engeller var. 21.yüzyılda Kürtçe tiyatrolar yasaklanıyor, Kürtçe konserlere izin verilmiyor. Bu utanç yüz yıldır devam ediyor. Bu ülkede inkâr ve asimilasyon var diyenler, demokrasi talep edenler ya yargılandı, ya sürgüne gönderildi ya da katledildi. Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olan Kürt meselesi de yıllarca yok sayıldı. Milyonlarca Kürt'ün varlığı dahi inkar edildi. Kürt'ün Kürt olmadığını ispatlamak için saçma sapan teoriler üretildi. Yüz yıllık geçmişe bakınca sadece çözümün konuşulduğu zamanlarda insanlar daha mutlu, ekonomi daha iyiydi. Ne zaman şiddet tırmandırıldıysa hukuksuzluk hakim oldu. Toplu intikam davaları devreye konuldu.

Kobanî Kumpas Davası

Bakın, 16 Mayıs'ta Kobanî Kumpas Davası görülecek.

Herkes biliyor ki; bu siyasi intikam davasıdır. Demokratik siyaset hakkına saldırı davasıdır. 21. yüzyılda Kürt'ü inkâr etmenin geldiği noktadır. Yargının bir kumpas kurumu olarak çalıştığı bir davayla karşı karşıyayız. Bu davada kritik işlemlere imza atmış hâkim ve savcıların, çete ve mafya suç örgütleriyle ilişkileri bir bir açığa çıkmıştır. Her grup toplantısında halka parmak sallayan, tehdit eden, yargıya talimat verenler, bu davanın polisi, savcısı, hakimidir. Darbe sadece ordu karargahlarında değil, adliye koridorlarında da hazırlanıp devreye konmuştur. Adnan Menderes’in idam edilmesi siyasete darbe değil miydi? 367 kararı siyasete darbe değil miydi? Bu darbeleri yargıç cüppesi giyenler yapmadı mı? O günün mazlumları sizlerdiniz, Kürtlerdi, devrimcilerdi, aydınlardı. Bugün siz mazlumluktan zalimliğe geçip Kürtlere, devrimcilere, aydınlara yargı yoluyla eziyet etmeye devam ediyorsunuz. Osman Kavala’ya haksızlık yapıyorsunuz. Can Atalay’ı da HDP’li seçilmişler gibi rehin tutarak halkın iradesini hiçe sayıyorsunuz. JİTEM davalarını bir bir aklıyorsunuz.

Şimdi önünüzde şans var

AKP’ye kapatma davası açıldığında savunmanızda 'Demokrasilerde esas olan halkın seçtiği iradenin yönetmesidir' dediniz. Siz değil miydiniz kapatma davası dilekçenizde adaleti ve hukukun üstünlüğünü savunan? Şimdi önünüzde bir şans var. Kobanî Kumpas Davası başta olmak üzere demokratik siyaset hakkını ihlal eden siyasi davalara son verin. Bugün 'Yeni Anayasa yapalım, darbecilerin izini silelim' diyenlerin ilk yapması gereken şey, Kobanî Kumpas Davası'na son vermektir. Bugün 'yumuşama ve normalleşme' diyenler, dün hukuksuzluk ve adaletsizlik olduğunu aynı zamanda itiraf ediyor. Eğer gerçek bir normalleşme istiyorlarsa yol belli. Gerçekten yeni anayasa konusunda samimiyseniz, bu ülkedeki adaletsizlikleri bitirmenin önemli adımlarından biri de İmralı’da Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecride son verilmesidir. Eğer normalleşme istiyorsanız, bir ada kadar yakınsınız.

Kirti ittifakların aktifleşmesi

Ne zaman hukuksuzluk ve adaletsizlik olduysa çeteler kol gezer, 90’ların karanlık ekipleri sahaya iner, kirli ittifaklar aktif hale gelir, paralel devlet yapılanmaları devreye girer. Seçim döneminde defalarca JİTEM ittifakıyla mücadele ettiğimizi söyledik. 31 Mart’ta halk JİTEM İttifakını sandıklara gömdü. İradesine sahip çıktı. Şimdi halkın mesajını almayan kirli ve karanlık odaklar yine yerinde durmuyor. Susurluk’a rahmet okutan çeteler her yerde dolaşıyor. İktidara sesleniyoruz; bu maşaları bizden uzak tutun. Kendi elinizle devlet içinde yeni paralel yapılar ürettiniz. Şimdi bu yapılar elinize ayağınıza dolandı. Yüzünüzü bu karanlık yapılara değil, hukuka ve adalete dönün.

 

 

Çözümün anahtarı

Kürt meselesi, Türkiye’nin en büyük meselesidir. Kürtlerin statüsünü ve tanınmasını güvence altına alan bir Türkiyelilik, çözümün anahtarıdır. Etnik tekçilik, kültüre dayalı milliyetçilik, sorunların esas kaynaklarından biridir. Herkesi kapsayan bir ortak kimlik tanımı, birçok sorunun dermanı olacaktır. Kürtler kendi dilleriyle, kimlikleriyle, statüleriyle yaşamak istiyor. Şimdi artık yüz yıllık cumhuriyetin muhasebe zamanıdır. Türkiye’nin iç ve dış güvenliğinin yolu, büyük Türk-Kürt barışını sağlamaktan geçer. Türkiye’nin toplumsal barışının sağlanması, güvenliğinin ve refahının sağlanması demektir. Bakın! Dün kamuda tasarruf tedbirlerini açıkladılar. Bu ülkeyi kurtaracak en önemli tasarruf önlemi, savaş politikalarına son vermektir. İşçinin, yoksulun, emekçinin sofrasından tasarruf edeceğinize, tanktan, toptan, mermiden tasarruf edin. Bölgedeki çatışmaların çözümünde güç olmanın ve ekonomideki çöküşe son vermenin yolu, savaşa karşı toplumsal barışı inşa etmekten geçer. DEM Parti olarak Kürt meselesinin demokratik çözümüne dayanan toplumsal barışı sağlayacağız. Ortadoğu’da çatışmaların son bulmasında ve Türkiye ekonomisinin düzelmesinde aktif rol oynayacağız.

Paylaşılan 5 temel nokta

Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş ile görüşmeler yaptık, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e misafir olduk ve Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu'nu ziyaret ettik. Siyasi partilerle görüşmelerimizi sürdüreceğiz. Meclis'te temsil edilmeyen siyasi partiler; tüm toplumsal kesimler ve inanç örgütleri ile kapsamlı buluşmalar yapacağız. Ortak zeminler arayacağız. Halkımız artık siyasi partilerin polemik odakları olmasını değil, çözüm merkezleri olmasını istiyor. Muhataplarımıza ilettiğimiz bazı önemli noktaları kamuoyuyla paylaşmak istiyorum:

* Kürt meselesinin demokratik çözümü, bütün Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun yararınadır. Müzakereye dayanan bir çözümü hep birlikte gerçekleştirelim. Kürt sorununun çözümünde yol almadan ne Türkiye yüzyılı ne de yeni anayasa olur.

* Demokratik siyaset hakkını güvenceye alalım. Türkiye'yi siyasete dönük askeri ve bürokratik darbelerden koruyalım. Türkiye'de darbeler tarihine son verelim.

* Ekonomik krize karşı ortak akılla hareket ederek toplumu krize karşı koruyalım.

* Kadınların mücadeleyle kazandığı haklarına dönük saldırılara son vererek eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplumsal yaşamı inşa edelim.

* Toplumsal barışın sağlanması için herkesin hakkını, hukukunu koruyan; yerel demokrasiye ve güçler ayrımına dayanan yeni bir anayasa yapalım.

Gelin, 31 Mart'ta halkın verdiği mesajı alalım. Bu ülkede barışa, adalete, refaha hep birlikte katkı sağlayalım."

 

* * *

Bütçe ağıçı, paketin 22 katı

DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan, hükümetin önceki açıkladığı tasarruf tedbirlerinin, göz boyamadan ibaret olduğunu söyledi.

Eşbaşkan Bakırhan, şunları ifade etti:

* Tasarruf paketinin tamamını yapsalar bile 100 milyar TL tasarruf sağlayacaklar.

* 2024’te beklenen bütçe açığı, 2 trilyon 600 milyar. Tasarruf paketi ne kadardır? 100 milyar. Yani bütçe açığının 26’da 1’i.

* 2024’te sermayeye 2 trilyon 200 milyar vergi kıyağı geçmişler. Tasarruf paketinin 22 katı.

* 2024 bütçesinde şirketlere 162 milyar garanti ödemesi yapacaklar. Tasarruf paketinin neredeyse iki katı.

* Örtülü ödeneğe sadece üç ayda 2 milyar 500 milyon lira ayırmışlar.

İşçinin yoksulun, emekçinin sofrasından tasarruf edeceğinize tanktan, toptan, mermiden tasarruf edin. 'İtibardan tasarruf olmaz' diyenler şatafattan vazgeçmedikçe, savaştan tasarruf etmedikçe ne ekonomi düzelir ne de ülke düzlüğe çıkar. Türkiye emekçileri, halkları bunu böyle bilsin.

Gerçekten bir tasarruf yok. Emekliye 10 bin lira maaş veriyorlar. Ekmeğin tanesi olmuş 20 lira. 5 ekmek alan bir emekli maaşının yüzde 30’unu ekmeğe vermek zorunda kalacak. Garantili geçiş ücretleri sermayeye tanınan vergi muafiyetleri ve savaştan tasarruf etselerdi o zaman gerçekten ekonomiyi düzlüğe çıkaracaklarına inanırdık. Bu da bir aldatmaca, kandırmaca gibi ortada duruyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.