Büyük bir günün küçük hikayesi

Kültür/Sanat Haberleri —

Una Giornata Particolare

Una Giornata Particolare

  • Bir kadın ve bir erkek arasında, tek gün ve neredeyse tek mekanda geçen Una Giornata Particolare, faşizmin İtalyan toplumuna yansımalarını irdeliyor. Sophia Loren ve Marcello Mastroianni’nin filmde hayat verdikleri karakterler kendilerini de hapseden kalıplara meydan okuyorlar.

VİLDAN BOZKURT

1930'ların İtalya'sında, tarih bir kez daha büyük olaylara tanıklık etmeye hazırlanır. İlk sahneden itibaren hakim olan tek şey var olan gürültüdür. Führer'i taşıyan tren İtalya'ya doğru yola çıkmak üzere. Mussolini ve Hitler'in buluşması için Roma’da her şey titizlikle planlanmış, insanlar büyük bir törenin telaşı içinde koşuşturmaktadır. Ancak yönetmen Ettore Scola, bu görkemli atmosferin içinde bizleri bambaşka bir hikayeye, sıradan gibi görünen iki hayatın kesişme anlarına götürür. Filmin açılışı, siyah-beyaz bir dünya üzerinden karakterlerin yaşadığı çevreyi izleyiciye sunar. Renklerin eksikliği, tarihin ağırlığını ve insanların iç dünyalarındaki çatışmaları daha da belirginleştirmeyi sağlayarak soyut bir düzleme taşımak için tercih edilir. 

O özel gün için güneş doğmaya başlar. Herkesi bir telaş kaplar. Kamera açısı, Roma'nın görkeminden uzaklaşıp sıradan bir apartman kompleksine yönelir ve burada yaşayan Antonietta (Sophia Loren) ile Gabriella’nın (Marcello Mastroianni) hayatlarına odaklanır. 6 çocuklu Antonietta, ailesi törene katılmak için evden ayrıldıktan sonra günlük işlerine koyulmuş bir ev hanımıdır. Dalgınlıkla kaçan papağanı Rosmunda sayesinde karşı komşusu Gabriella ile tanışır. İlk başta kısa ve sıradan bir etkileşim gibi görünen bu karşılaşma, zamanla derin bir dostluğun ve yüzleşmelerin başlangıcı olur. Gabriella, geçmişte radyoda çalışan, ancak toplumsal baskılar yüzünden hayatı rayından çıkmış bir adamdır. Antonietta’nın bir anda hayatına dokunuşu, onun umudunu yeniden yeşertir. Böyle anlarda hayatın ne kadar da pamuk ipliğine bağlı olup en ufak bir etkinin nasıl tüm gidişatı değiştirdiğine şaşırır ve gülümser Gabriella. 

Yalnız kaldıklarında gizlice pencerelerinden birbirlerine bakmaya çalışırlar. Ve Gabrielle kendini Antonietta'nın kapısında bulur. Yönetmen, bu iki karakterin ev içinde geçen etkileşimlerini, dönemin siyasi ve toplumsal arka planını yansıtmak için ustalıkla işler. Tören marşı ve dışarıdaki kutlama sesleri, karakterlerin kişisel çatışmalarını çevreleyen toplumsal bağlamı hatırlatır. Kadın bir yandan ortalığı toplarken diğer yandan kendine çeki düzen verir. Adam evi incelerken çektirdiği kahve çekirdeklerini döker ve toplamaya çalışır heyecanla. 

Yalnızlık, önyargılar ve faşizm 

Tören marşının hoparlörden kesintisiz yankılandığı bir ortamda, iki karakter arasında beklenmedik bir durum gelişir bu sahnelerde. Şakalaşmalar ve gülüşmelerle başlayan bu etkileşim, derin bir yüzleşmeye dönüşür. Tüm bu duygusal hesaplaşma, marşların ve koroların bir yandan devam eden arka planıyla, bireysel çatışmaların içinde yer aldığı büyük tarihsel bağlamı da gözler önüne serer. Kısa bir sessizlikten sonra Antonietta özür için tekrar kapısına gelir. Sessizce yemek yerler, alkışlar ve marş sesleriyle.

Gabriella, eşcinselliği nedeniyle yaşadığı dışlanmayı, faşizmin etkilerini ve toplumun dayattığı normlar karşısında verdiği mücadeleyi Antonietta’ya açar. Bu açıklama, Antonietta’nın kendi hayatını, evliliğini ve kocasının faşist iktidara bağlılığını sorgulamasına neden olur. İkisi de geçmişlerinin ağırlığını paylaşırken, birbirlerine karşı samimi ve kırılgan bir bağ geliştirir. Antonietta ve Gabriella, yalnızlık, önyargılar ve bastırılmış gerçekler üzerine konuşurken, izleyici onların insanlık hallerine derin bir empatiyle yaklaşır. 

Törendekilerin akın akın gelmesiyle Antonietta için artık gitme vakti gelmiştir. terastan evine geçer ve tüm aile sofrada günü konuşurlar. Gabriella ise onu götürmeye gelen adamlar eşliğinde eşyalarını  toplamaya başlar, cebinden çıkan bir iki kahve çekirdeğini fark edip ağzına atar ve gülümser. Antonietta ise pencereden kendi özel gününü düşünür. Gece çöktüğünde pencereden karşı daireyi izleyip kitabını okumaya koyulur. Ve o sırada Gabriella ile 2 adamın daireden ayrıldığını görür. Sadece ayak sesleri duyulur artık. Arkadan hala marş sesleri yükselir. Ve gün biter, Antonietta kitabını yerleştirip tüm ışıkları kapatır. 

Film, büyük bir tarihi olayın gölgesinde geçen bu sıradan günü, insan ruhunun derinliklerini keşfeden bir hikayeye dönüştürür. Yönetmenin detaylara verdiği önem, bu küçük hayatların aslında ne kadar büyük olduğunu hatırlatır. Filmin sonunda, Antonietta ve Gabriella kendi yollarına devam etmek zorunda kalsalar da, birbirlerinin hayatlarında bıraktıkları izleri ve bu özel günü asla unutmazlar.

 

* * *

Scola’nın başyapıtı

Una Giornata Particolare galası 17 Mayıs 1977'de Altın Palmiye için yarıştığı Cannes Uluslararası Film Festivali'nde yapıldı. 1978 Oscar'larında Yabancı Dilde En İyi Film ve En İyi Erkek Başrol olmak üzere iki adaylık aldı. Aynı yıl en iyi film dalında üç İtalyan film ödülü ve en iyi erkek oyuncu olarak Marcello Mastroianni ve Sophia Loren aldı. Fransa'da en iyi yabancı film dalında César ödülüne layık görüldü.

Ettore Scola’nın bu başyapıtında Mussolini torunu ve aynı zamanda Sophia Loren'in yeğeni Alessandra Mussolini de rol alıyor.

Künye

Film: Una Giornata Particolare 

Yönetmen: Ettore Scola

Oyuncular: Sophia Loren, Marcello Mastroianni

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.