Dağların kalbinden
Forum Haberleri —
- HPG’nin, Kürdistan gerillasının onurlu direnişi, dağların zirvelerinden aşağılara doğru akan sular kadar berrak ve zirvelerden her yeri aydınlatan güneş kadar parlaktır. Temizdir. Masumdur. Kirlenmeme, kendisini ve toplumunu temiz tutma savaşımıdır.
SAVAŞ FIRAT
Türkiye’de çok ilginç hususların yeniden tartışıldığı günlerden geçiyoruz. İlginçliği elbette konuların çok yeni ve bilinmeyen konular olmasından kaynaklı değildir. Türkiye devlet tarihi zaten kirlidir. Kürdistan’da yürütülen tüm savaşların baş aktörleri de bu kirli tarihin en kirli kişileri olmuştur. Çeteler eli ile yapmadığı katliam kalmamıştır. Teşkilatı Mahsusa’dan ittihat terakki’ye, Topal Osman’dan Mehmet Ağar’a ve en son çömezi Süleyman Soylu’ya kadar bu böyledir. Tabi bunları dile getirirken diğerlerinin temiz olduğu sadece kirli olanların bunlar olduğunu ifade etmiyoruz. Tersini anlamak belki de en doğrusudur. Tüm devletler zaten mafya sisteminin, çeteciliğin, azgın sömürünün en örgütlü halidir. Bunu bilmeyen yok. Hukuk tanımı bile doğru değerlendirildiğinde bunların biraz daha kurallara bağlanmış hali olduğu anlaşılır.
Bu anlamda Sedat Peker denilen azgın Kürt düşmanı faşistin dile getirdiği hususlar ilginçtir. Elbette söylenenler çok da bilinmeyen hususlar değildir. Belki ayrıntılar bu kadar deşifre edilmemiş olsa da bunlar bilinen hususlardır. Ama şu gerçeği deşifre etmesi anlamında ilginçtir. Bu kadar açıktan, bu kadar pervasızca ve hesap verme kaygısı taşımadan bütün kirli işlerin yapılabilmesi ve hiçbir şey yapmamış gibi toplumun karşısına çıkıp pişkince cevaplar verilmesi oldukça düşündürtüyor.
İşin iç yüzüne tümüyle vakıf olamayabiliriz. Ama bunlar düne kadar birlikte Kürt kanı içmeye yemin etmiş azgın katillerdi. Ve birlikte aynı masalarda sarhoş olana kadar içenlerdi. Ne oldu da şimdi Sedat Peker gibi birisi onların yanında değil de karşılarında tek başına duruyor ve ayık haliyle yapmaya cesaret edemeyeceği açıklamaları basın karşısında içerek sarhoş bir halde yapmaya başladı. Çelişkilerin oldukça derinleştiği ve çıkarlarının farklılaştığı anlaşılmaktadır. Elbette ki uluslararası bağlantılar ve NATO’nun gizli ellerini hesaba katmadan bu hususları değerlendirmek ne kadar mümkün olur, kestirmek zor. Ancak şunu biliyoruz. Türkiye yönetimi çok temiz, yurtsever ve vatan savunması yapan insanlardan oluşmuyor. Öyle olduğu için dış güçler kendilerine müdahale etmiyor. Dış güçlerin bir müdahalesi varsa eğer ‘ki bu ne kadar doğru tam bilemiyoruz’ bu müdahale kirlilikleri temizleme müdahalesi değildir. Varsa müdahale eden güçler onlarda en az diğerleri kadar kirlidir. Bunun için şöyle bir yanılgıya kapılmak doğru değildir. Temiz eller operasyonu gibi bir operasyon mu çekiliyor. Bunu ne uluslararası güçler açısından dile getirebiliriz ne de Türkiye’nin mevcut iç dinamikleri açısından.
Ama bir anlamda deşifre edilen şudur. AKP’nin öyle ifade ettikleri gibi AK bir parti olmadığıdır. Kavramlarla oynanarak bir partinin ak olamayacağıdır. Çok hatta çok daha fazla kirli olduğudur. Kara olduğudur. Hatta toplumun ruhunu kararttığıdır. Özellikle savaşı derinleştirme kararı aldığı günden bugüne çok daha fazla kirlendiğidir. Kirli olanların, çetelerin, mafyaların, azgın katillerin koalisyonu olduğudur.
Böyle bir koalisyonun Kürt halkına karşı başlatılan savaşın yürütülmesi için oluşturulduğunu bilmeyen yok. Son 6 yıllık savaşı yürüten bu kirli koalisyondu. Her bir kesimin sözcüleri bakanlıklarda, devletin yönetim organlarında yer almış bu şekilde savaş yürütülmüştü. Tabi savaşın silahlı yönü, kanlı ve katliamcı yönü kürt halkına dönüktü. Ancak diğer tüm yönleri Türkiye halklarına dönük yürütüldü. Toplum müthiş bir şekilde manipüle edildi. Kandırıldı. Millilik, yerlilik sloganları dilden düşürülmedi. Ancak bu kavramlarla milli ve yerli olan bütün değerlere çöktüler. Çöreklendiler.
Tüm bunları yaparken Türkiye’nin bekası, devleti ebed-mübbet kavramlarını dilden düşürmediler. Bu kavramların arkasına sığınarak, Kürtlere karşı, PKK’ye karşı başlattıkları savaşın arkasına sığınarak tüm kirli işlerini kamufle ederek yürüttüler. Bu kadar deşifre olmuş hususa rağmen en temel savunma mekanizmaları PKK ve Kürt halkına karşı yürüttükleri savaşta elde ettikleri başarılar olmaktadır. Tabi bahsettikleri başarı nasıl bir başarıysa. Ve kim kazanmışsa.
Şimdi 1 aylık savaş bilançosu açıklandı. Türkiye halkı tarafından ne kadar biliniyor savaşın iç yüzü. Yansıtılanla gerçekler arasındaki farkı kim nasıl fark edecek. Bu konuda muhalefetin çabaları yeterli midir? Her birisi ayrı bir değerlendirme konusudur. Ama Türk ordusu ve devleti tam bir bataklığa saplanmış durumdadır. Debelendikçe daha da batan ve battıkça da daha çok kirlenen bir durumdadır. HPG’nin, Kürdistan gerillasının onurlu direnişi, dağların zirvelerinden aşağılara doğru akan sular kadar berrak ve zirvelerden her yeri aydınlatan güneş kadar parlaktır. Temizdir. Masumdur. Kirlenmeme, kendisini ve toplumunu temiz tutma savaşımıdır.
Bu halka ve evlatlarına karşı yürütülen tüm savaşlarda olduğu gibi bu savaşı yürütenler de daha çok kirlenmiştir. Ve kirleneceklerdir. Bu savaş onların yüzünü aklamayacak, pratiklerini temize çıkarmayacaktır. Israr ettikçe ne kadar kirlendikleri açığa çıkacak ve deşifre olacaklardır. Her ne kadar kendi yaptıklarını kamufle etmek için bu savaşı asma yaprağı olarak kullansalar da bu gerçek değişmeyecektir. İlginç bir tabir kullandı Devlet Bahçeli. Kimse içişleri bakanımızın boynuna tasma geçiremez. Bir gerçeklik farkında olunmadan ya da olunarak ancak bu kadar çarpıcı bir şekilde dile getirilebilir. Tasma hangi hayvanın boynuna takılırın itirafıdır. Savaşın en kirli adamının boynuna bir tasma takılı olan köpeğe hem de kendisinin sahipleri tarafından benzetilmesi ne kadar ilginçtir. Ne kadar gerçekçidir. Belki de halklarımızın bilmesi gereken de budur.