Dil hem imkan hem engeldir

Hicri İZGÖREN yazdı —

  • Kürt meselesinde Türkiye'nin çıkmazı sadece imha ve tasfiye üzerinde odaklanmasındadır… Bu gidişi anlamak ve geleceğe ilişkin özgürleşim umutlarını canlı tutmak için bizlere kalan tek yol; insani olanı kavramak, oyuna gelmemek, sistemin çarkına vida olmamaktır.

20. yüzyılın önemli filozoflarından Henri Bergson dili sadece bir ifade aracı olmak bakımından değil, düşünceyi meydana getirmesi bakımından da bir imkân olarak değerlendirmektedir: Aynı Bergson için dil, bir imkân olduğu kadar bir engeldir de. İmkan ya da engel oluşu nasıl kullanıldığında gösterir kendini.

Gündemi izlediğimizde görüyoruz. Birileri her ne kadar barıştan söz ediyor gibi görünse de hâlâ saldırgan ve çatışmacı bir dille konuşmayı sürdürüyor.

Sosyal sorunlara yaklaşım tarzımız ve onları çözümlemek için kullandığımız dil de sorunun bir parçasıdır. O yüzden bunlarla mücadele yöntemini ve dilini doğru belirlemek çok önemli. Anlaşmaya istekli olan için dil büyük bir imkan ve kolaylıktır. Bir yol yürünecekse, bir süreç başlatılacaksa onun imkan dilini de oluşturmak gerekecektir. Aksi durumda kullanılacak dil engele dönüşecektir.

Bildik medya da çatışmaları meşrulaştıran, olağanlaştıran söylemini ve tarzını sürdürüyor. Barıştan söz edilecekse herkes başta dilini sorumluluk üstlenmelidir. Medya etiği sorunun tüm kesimlerine ilişkin doğru, nesnel bilgi ve haber üretmeyi rehber edinmelidir.

Savaşın dili kolaydır, barışın dili özveri ister. Beyin ister, yürek ister, ciddiyet, birikim, kararlılık ve iyi niyet ister. Bu sorumluluk herkes için geçerlidir.

***

Hayatın ağırlaştığı hantallaştığı anlar kişilerde olduğu gibi toplum ve devletlere de gözükür. Devlet ve toplumların 'hayatın durduğu anlarda' gösterdikleri ya da gösteremedikleri tavır o devletin ya da toplumun tarih sayfasına bir daha silinmemek üzere kazınır. Kişi, toplum ve devletlerin tarihi; 'hayatın durduğu anlarda' atılan ya da atılmayan adımlarda saklıdır.

Önyargılarımızı sorgulamaktan kaçınmak, kendimizden kaçmak anlamına gelir. Kendinden kaçış ise kabullenilmesi zor bir fatura koyar kişinin önüne; belki on, belki elli yıl sonra. Bütün bir hayatını yanlış üstüne bina eden insanların arasından 'önyargılıymışız, anlamak istememişiz' diyebilen insan bu yüzden çok az çıkar. Uzun süren ve pahalıya mal olan bir önyargıyı yıllar sonra reddetmek herkesin harcı değildir. Ama asıl anlaşılmaz olanı, yargımızı çürüten ve bizi onu değiştirmeye zorlayan daha sonraki tecrübelere rağmen o yargıda ısrarlı olmamız, gerçeği görmek ve kabul etmek istemeyişimizdir. Bu kabul ve isteği gerçekleştiremediğimiz sürece bireysel ya da toplumsal dünyamızda hayatı güzelleştiremeyeceğiz.

***

Ciddi 'değer' kayıplarının yaşandığı 'etik' kavramının anlamını yitirdiği bu sistemde yalan-dolan, oyalama, karalama yöntemleri kendine geniş bir yaşam alanı buluyor ne yazık ki. Günümüzdeki hakim anlayış, kendi kokuşmuşluğunu sürdürmek için ya değerleri tümden yok ediyor ya da 'değer'lerin taşıdığı anlamın içini boşaltıyor.

Zihnimizin yaralarla ve zehirle dolu olduğunun farkında olmazsak, bunları temizlemeye de başlayamaz ve acı çekmeye devam ederiz. Acı çekmekten aldığınız özel bir zevk yoksa, buna 'Yeter artık!' diyebiliriz. Duygu ve düşüncelerimizi iyileştirmek ve farklı bir rüyaya dönüştürmek için bir yol açıp bir yolculuk başlatabiliriz.

 Kürt meselesinde Türkiye'nin çıkmazı sadece imha ve tasfiye üzerinde odaklanmasındadır. Bunun da temel nedeni, gerek siyasi gerekse devlet elitlerinin bu meseleyi, yanlış olduğu artık iyice kesinleşmiş olan bir paradigma çerçevesinde düşünmeye devam etmeleridir. Bu gidişi anlamak ve geleceğe ilişkin özgürleşim umutlarını canlı tutmak için bizlere kalan tek yol; insani olanı kavramak, oyuna gelmemek, sistemin çarkına vida olmamaktır.

Bakın ta MÖ 9. yüzyılda Xsentos hayatla barışmak için ne diyordu; 'Bağışla ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız anlat. Kısa, açık ve net konuş. Başkalarına da kulak ver, çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsan eğer yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir.'

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.