Eşit bir yaşam istiyoruz
Kadın Haberleri —

Bedia Gökguz ve Hanım Tosun
- Barış Annesi Bedia Gökguz: 18 yaşımda mücadeleye başladım şu an 60 yaşındayım. Erkek egemen bir zihniyetin tahakkümü altında ne barış ne de özgürlük istiyoruz. Bize onurlu bir barış gerek. Kadınlar köle sıfatını üzerinden atmalı ve 8 Mart’ta alanlara çıkarak sesini yükseltmeli.
- Cumartesi Annesi Hanım Tosun: Yüz yıl önce kadınlar, eşit, özgür ve haklarına sahip olabilmek için bedenlerini ateşlere siper ettiler. Bu mirasa sahip çıkmalıyız. Mücadeleyi sürdürürken erkekleri görmezden gelmiyoruz; sadece aynı haklara sahip, eşit bir yaşam istiyoruz.
İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi’nden Bedia Gökguz ve Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun, ömürlerini mücadeleye adayan iki Kürt kadını. Barış ve adalet taleplerinde ısrar eden kadınlardan Bedia Gökguz, 18 yaşından bu yana alanlarda haykırırken, Hanım Tosun ise 30 yıl önce devletin gözaltında kaybettiği Fehmi Tosun’un akıbeti öğrenmek için direniyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne yaklaşırken, Gökguz ve Tosun aynı taleple bu yıl da kadınlara mücadeleye öncülük etmesi çağrısı yapıyor.
Kadınların 8 Mart’ta alanlarda buluşarak kendilerine yönelik politikalara karşı ses çıkartması gerektiğini aktaran Gökguz, Jinnews’e şunları söyledi: “Kadınlar evde ve iş yerinde köle durumundadır. Onun için 8 Mart’ta tüm kadınların alanda mücadele sesini yükseltmesi gerekiyor. Kadınlar el ele verirse barış getirir. Kadınlar hem evde hem de dışarda erkek zihniyetine karşı mücadele veriyor. Erkekler, kadınların özgürleşmesini istemiyorlar. Erkek egemenliğinin altında bir yaşam sürdürmelerini istiyorlar. Yaşamın her alanında kadınlar birçok zorlukla karşı karşıya kalıyor. Ekonomik krizden de en çok etkilenen kadınlar oluyor. Katledilen kadınlar oluyor, tutuklanan kadınlar oluyor, tecavüze ve şiddete maruz kalan kadınlar oluyor.”
‘Bize onurlu bir barış gerek’
“Söz konusu kadın olunca, her anlamda mücadele ettim. 18 yaşımda mücadele etmeye başladım, şu an 60 yaşındayım” diyen Gökguz, şöyle devam etti: “O günden bugüne aralıksız bir şekilde mücadele ediyorum ama hâlâ bir barış zeminini göremedim. Direnen kadınlar her zaman alanlarda oldu. Ama erkek egemen zihniyetin yönettiği bir sistemde yaşıyoruz. Sürekli devletin zulmüyle karşı karşıya kaldık. Nasıl erkekler özgürse, kadınların da özgür olması gerekiyor. Erkek egemen bir zihniyetin tahakkümü altında ne barış ne de özgürlük istiyoruz. Bize onurlu bir barış gerek. Onurlu bir barış gelene kadar da mücadelemiz devam edecek. Her kadın hem ‘özgürüm’ diyor hem de ‘köleyim’ diyor. Kadınlar köle sıfatını üzerinden atsın ve 8 Mart’ta alanlara çıkarak sesimizi yükseltelim."
1990’lı yıllar gibi
Kadınların “onurlu bir barış” talebi olduğunu vurgulayan Hanım Tosun ise, "Her gün gözümüzü yeni bir olayla açıyoruz. Her gün ya bir arkadaşımızın ya bir dostumuzun ya da bir siyasetçimizin evine baskın düzenleniyor. Maalesef böyle bir ortamda barıştan söz edemeyiz. Bu ülkede karanlık günler yaşanıyor. Türkiye şu anda 90’lı yılları aratır durumda. Kaç gündür Van’a bakıyorum, barış bu topraklara çok uzak görünüyor. Özgürlükten ve barıştan bahsedenler, bunun için herhangi bir adım atmıyor.
Biz, yıllardır söylediğimiz gibi bugün de sadece barış istiyoruz. Barış, ırkçı hislerle hayata geçirilmez. Türkiye’de demokrasi sadece kâğıt üzerinde var. Adalet ve demokrasiden bahsediyorlar ama buna dair somut hiçbir şey yok. Adaletten bahsediyorlar, evet, çok büyük adalet sarayları var ama içinde adalet yok. Böyle bir barışı istemiyoruz. Bu yüzden kimse bize adaletten bahsetmesin. Ne olursa olsun, işkence de etseler anneler çocuklarının yanında olmaya devam edecek. Bu halk, kendi vekiline de belediyelerine de sahip çıkacak. Biz topraklarımızda kayyımları istemiyoruz. Kürtler ve Türkler birlikte bu ülkeyi kazandıysa, irademize de sonuna kadar saygı duyulmalı. Biz zorla gidip belediyeleri onlardan almadık ki! Halk, kendi iradesiyle kazandı. Onlar da 'Kürtler var' desinler, bize saygı duysunlar, bizi tanısınlar. Eğer bizi tanımazlarsa, biz de onları tanımayız. Bugüne kadar başımızı eğmedik, bundan sonra da eğmeyiz."
‘Evimde oturmayacağım’
8 Mart’ı anımsatan Hanım Tosun, “Çok acılar çektim, çocuklarım babasız kaldı. Kimisi annesiz, kimisi babasız büyüdü. Kimi anneler evlatsız kaldı. Bu yüzden, artık hiçbir annenin ağlamasını istemiyorum. Kimse tutuklanmasın, kimse ölmesin. Artık çocukların gözleri cezaevlerinde olmasın. Hiç kimsenin çocuğu cezaevi kapılarında büyümesin. Kimse benim gibi Galatasaray Meydanı’nda çocuklarını büyütmek zorunda kalmasın. Eğer barış bu topraklara gelmiş olsaydı, biz de bugün evimizde oturuyor olacaktık” dedi.
“Var olduğum sürece, bu topraklara barış gelmeden evimde oturmayacağım. Barış için elimden ne gelirse yaparım” diyen Tosun, sözlerini şöyle tamamladı: “Yüz yıl önce kadınlar, eşit, özgür ve haklarına sahip olabilmek, kadınların birbirine sahip çıkmasını sağlamak için bedenlerini ateşlere siper ettiler. Büyük bedeller ödediler. Kadınların özgürlüğü için büyük fedakârlıklar yapıldı. Bizler de bu mirasa sahip çıkmalıyız. 8 Mart’ın bizim için ne anlama geldiğini çok iyi anlamamız gerekiyor. Kadınlar, her gün en yakınlarındaki erkekler tarafından katlediliyor. Ya eşleri, ya babaları ya da abileri tarafından katlediliyor. Bu sevgi değil. Bütün kadınlar el ele vererek kadın kimliğimize sahip çıkmalıyız. Biz eşitlik istiyoruz. Bu mücadeleyi sürdürürken erkekleri görmezden gelmiyoruz; sadece aynı haklara sahip, eşit bir yaşam istiyoruz.” İSTANBUL