Gazeteci Caputo: İmralı’daki tecrit masa oyunu değil
Dünya Haberleri —
- İtalyan gazeteci ve yazar Giovanni Caputo Türk devletinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı savaş ilan ettiğini söyleyerek, Avrupa’nın sessizliğine dikkat çekti. Caputo, CPT’nin İmralı raporunu açıklaması gerektiğini vurguladı.
MUHAMMED KAYA / ROMA
Yazar Antonella De Biasi ve gazeteci Kamal Chomani ile birlikte hazırlanan “Curdi” (Kürtler) kitabının yazarlarından olan tercüman, gazeteci ve yazar Giovanni Caputo, komplo sürecine ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük uygulanan tecrite dair gazetemize konuştu.
İtalya da sorumlu
Öcalan’ın 1998’de Roma’ya geldiğini hatırlatan yazar Caputo, İtalya’nın komplo sürecine dair rolüne dikkat çekerek, “Öcalan’ı İtalya’ya geldiğinden bu yana takip ediyorum ve kendisiyle dayanışma içinde olan ilk isimlerden biriyim. İtalya’dan çıkarılmasının ardından 1999’da tutuklanarak Türkiye’ye götürüldü. Bu bizim için korkunç bir şeydi. Şok olmuştuk. Biz, İtalya’da Öcalan’ı önemli biri olarak görüyorduk ancak hükümetimiz tüm bu sürece katkıda bulunmuştu. Bu büyük bir tezattı. Öcalan’ın İtalya’dan çıkmasına izin vermeseydik sığınmacı olarak kalabilirdi. Nitekim Roma'da bir İtalyan Mahkemesi’nde bu hakkı elde etti. Ama artık çok geçti. Halk, her ne kadar Öcalan’la dayanışma içinde olsa da tüm bu süreçte devlet olarak sorumluyuz. Tutuklandıktan sonra karşılaştığı koşullar daha da korkunçtu. Başta ölümle mahkum edilse de Avrupa Birliği'nin (AB) baskısıyla cezaevi süreci başladı” dedi.
Mandela örneği gibi
Öcalan’a yönelik yürütülen tecrit politikasını değerlendiren Caputo, bu uygulamanın ağır bir hak ihlali olduğunun altını çizdi. Caputo, “Cezaevindeki herkes gibi Öcalan’a da saygı duymak zorundasınız. İmralı sistemi; tek bir mahkumu izole etmek, tecrit altına almak için özel olarak oluşturulmuş bir proje. Bu gerçeği doğru politikalarla ne kadar büyütürsek insanların ilgisini de o boyutta çekebiliriz. Mandela örneğinde olduğu gibi” şeklinde konuştu.
Bire karşı 2 bin!
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) Türk devletinin ağırlaştırılmış tecrit pratiğine dönük yaklaşımını eleştiren Caputo, CPT’nin İmralı raporunu yayınlaması gerektiğini söyledi. Caputo, tecridin ulaştığı boyutları vurgulayarak, şöyle devam etti: “CPT, zaman zaman İmralı’ya giderek yazılı bir rapor hazırlıyor. Ancak raporu Türkiye’nin izni olmadığı için yayınlayamıyor. Yani elimizde bir belge var ve bu belgeyi belki 50 yıl sonra okuyabileceğiz. O zaman da birçok şey için geç kalınmış olacak. Bizim bu rapora tam da şu an ihtiyacımız var. İmralı'da tam olarak neler olduğunu bilmemiz için bu raporlar yayınlanmalı. Tüm bu gizliliğin yanında elde ettiğimiz bazı bilgiler de mevcut. Örneğin, birkaç yıl öncesine kadar İmralı’da yalnızca bir mahkum bulunuyordu ve bir mahkuma en az 2 bin asker düşüyordu. Bu şu demek; savaş ilan ettik ama bir devlete değil, tek bir kişiye. Bir kişiye karşı 2 bin kişi! Hiçbir masa oyununu böyle oynayamazsınız. Bire karşı 2 bin!”
Halkını terk etmedi
Tecrite vurgu yapmak kadar Öcalan’ın fikirlerinin yayılması için de çaba gösterilmesi gerektiğini belirten Caputo, “Dünyadaki hiçbir insan için kabul edilir bir durum değil. Bu, en ağır insan hakkı ihlallerinden biri. Ancak gelinen aşamada tecrite dikkat çekmek yetmez; aynı zamanda Öcalan’ın fikirlerini de elimizde geldiğince yaymalıyız. Senelerdir tecrit altında olmasına rağmen Öcalan, düşünmeye, yazmaya, halkı için yeni fikirler üretmeye devam etti. Yaşadığı korkunç koşullar altında dahi halkını terk etmiyor. Bu çok kıymetli” ifadelerini kullandı.
‘BM’ye baskı yapılmalı’
Birleşmiş Milletler (BM), AB ve üye devletlerin ekonomik çıkarları doğrultusunda davrandığını söyleyen Caputo, Türk devletinin ise mülteci, enerji ve gaz transferini koz olarak kullandığını belirtti. Caputo, “AB siyasi bir birlik dolayısıyla bu meseleye de siyasi yaklaşıyor. AB bünyesindeki 27 devletin ortak bir açıklama yaparak uygulanan ağırlaşmış tecrite karşı tavır alması gerekirken bunu yapmıyorlar. Çünkü Türkiye'nin gaz, su ve mülteciler için önemli olduğu gerçeğiyle daha çok ilgileniyorlar. Bu son derece trajik bir durum. Bu noktada BM’ye baskı yapmak gerekiyor. İnsan hakları yaklaşımını esas aldığını iddia eden BM’ye Öcalan'ın maruz kaldığı ağırlaştırılmış tecritin kişisel bir insan hakları sorunu olduğunu söylemek önemli” dedi.