Jiyan büyüdü babası için harekete geçti
- Türk cezaevlerinde 31 yıldır rehin tutulan hasta tutsak Nevzat Öztürk’ün ‘pişmanlık dayatmasını kabul etmedi, yeterince kitap okumadı, fazla elektrik kullandı’ gibi absürt gerekçelerle infazı yakılarak, tahliyesi engelleniyor.
- Babası ve infazı yakılan diğer tutsaklar için kampanya yürüten Jîyan Öztürk, “Babam gibi kişilerin sadece sayıları biliniyor ama hikayelerini kimse anlatmıyor. Türkiye cezaevleri işkencehanelere dönüşmüş. Özellikle yurt dışında yaşayan hasta tutuklu yakınları seslerini yükseltmeli” dedi.
ARAT ARARAT/KÖLN
Türk devletinin siyasi tutuklular üzerindeki baskıları her geçen gün artıyor. Hasta tutsaklar tahliye edilmiyor ve yasal hakları engelleniyor. İnfazları, pişmanlık göstermediği, imam ile görüşmediği, iyi halli olmadığı, cezaevi kurallarına uymadığı, suyu tasarruflu kullanmadığı, cezaevinin aktivitelerine katılmadığı, fazla kitap okuduğu ya da okumadığı, arama sırasında personele yardım etmediği, görüşme esnasında güldüğü, Kürtçe şarkı söylediği, ailesinden birisinin tutuklu olması gibi sudan ve hukukla ilişkisi olmayan bahaneler ile yakılıyor. Bu tutuklulardan biri de Bolu F Tipi Cezaevi’nde kalan kalp hastası 57 yaşındaki Nevzat Öztürk.
31 yıldır tutuklu olan Nevzat Öztürk’ün, 23 Haziran’da tahliyesi beklenirken, yeteri kadar kitap okumadığı ve fazla elektrik kullandığı gibi absürt gerekçelerle tutukluluğu sürdürülüyor. Son verilere göre Nevzat Öztürk gibi 217 tahliye edilmeyen tutsak var.
31 yılda 5 cezaevi
Almanya‘nın Köln kentinde Kürtçe öğretmenlik yapan Nusaybinli Jîyan Öztürk, siyasi tutsakların sesi olmak ve Almanya‘da kamuoyu yaratmak için çalışıyor. Gazetemize konuşan Jîyan Öztürk, babasının bugüne kadar 5 cezaevi dolaştığını belirtti. Kısa bir süre önce başlattığı imza kampanyasıyla tutsakların sesi olmaya çalıştığını belirten Öztürk, kamuoyu yaratmayı hedeflediğini söyledi. Jîyan Öztürk yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Ailem ekonomik nedenler ve devletin baskılarında dolayı evimizi İstanbul’a götürmüş. Babam 92 Mart’ın da 26 yaşlarındayken İstanbul’da gözaltına alınıyor. Taksicilik yapıyormuş. O zamanlar ben 2-3 yaşındaymışım. Babamın davası 3-4 yıl devam ediyor. Sonunda müebbet hapis cezası veriliyor. Önce Bayrampaşa ardından sırasıyla Bursa, Bartın, İzmit ve en son Bolu Cezaevi’nde kalıyor. Babamın tutuklanmasından sonra annem evimizi Nusaybin’e geri götürüyor. Ben eğitimime devam ettim ama kardeşim Demhat okulu bırakıp çalışmaya başladı. Çok eziyet çektik.”
Çıkmaya hazır değilsin!
Babasının tutuklanmasından sonra çok zorlandıklarını söyleyen Jîyan Öztürk, “Biz iki kardeşiz. Annem bizi büyüttü. Kardeşim Demhat bağırsak hastası ve bugüne kadar dört ameliyat geçirdi. Babam cezaevinde olduğu süreçte çok fazla görüşemiyorduk. Telefon görüşmelerinde Kürtçe konuştuğumuz için kesiliyordu. Babamın mide rahatsızlığı ve bacağında lif yırtılması var. Son dönemlerde de kalp hastalığı gittikçe kötüye gidiyor. İki ay önce kalp krizi geçirdiğinde hastanede kelepçeli tedavi edilmek isteniyor. Babam bunu kabul etmediği için tedavi olmadan geri dönüyor” diyor.
Yeteri kadar kitap okumamış!
Babasının 23 Haziran’daki tahliyesinin sudan bahaneler ile engellendiğini söyleyen Jîyan Öztürk, “İdare Gözlem Kurulu kendisine ‘Pişman mısın? Çıkmaya hazır mısın?’ gibi sorular soruyor. Sonra hazırladıkları raporda ‘Çıkmaya hazır değil’ diyerek cezasını 3 ay 20 gün erteliyorlar. Gerekçe olarak ‘Yeterince kitap okumamış, fazla elektrik harcamış’ deniliyor. Bazı tutsakların tahliyeleri 5 kez engellenmiş” diyerek bu karara çok tepkili olduklarını belirtiyor.
İnsanlığın bittiği noktadayız
Kararın trajikomik olduğunu belirten Jîyan Öztürk, “Bir insanı 31 yıl esir tutacaksın cezası bitecek ve ‘daha hazır değilsin’ diye çıkarmayacaksın. İnsanlığın bittiği noktadayız. Bu karar bizi çok etkiledi. Babam daha önce aldığı bir disiplin cezasına karşı itiraz etti ve mahkemeyi kazandı. Bu karara rağmen komisyon hayır diyor. Avukatımızda itiraz etti yine hayır dediler. Hastalığı ilerliyor. Artık bir gün bile içerde kalmasına tahammülümüz kalmadı” diyerek tepki gösteriyor.
Seçimden sonra baskılar arttı
Seçimlerden sonra özellikle Kürt siyasi tutsaklara yönelik baskının arttığına dikkat çeken Öztürk, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu politika Türk devletinin kuruluş politikası olan faşizm, tekçilik ve Kürt inkarı üzerinden yapılıyor. Kürt halkı Türk devletinin himayesi altında olduğu ve statüsüz olduğu sürece bu zulümleri devam edecek. Bize diyorlar ki; ‘Himayemiz altındasınız, ne istersek yaparız.’ Dünyanın neresinde görülmüş ki birisi 31 yıl tutuklu kalacak ve sonunda ‘Sen az kitap okumuşsun. Seni bırakmıyorum’ diyecek.”
İmza kampanyası başlattı
Babasının görüşlerine giderken yaşadıklarının kendisinde travma yarattığını söyleyen Öztürk, “Cezaevi personellerinin bize yaşattıklarını unutamıyorum. Siyasi tutsakların sesi olabilmek için Gesellschaft für Bedrohte Völker ile imza kampanyası başlattık. Dayanışmanın Sesi Derneği her ayın ilk Çarşamba günü siyasi tutsaklar için eylem yapıyor. Son eylemde Almanya Federal Hükümeti İnsan Hakları Politikası ve İnsan Hakları Komiseri Luise Amtsberg’e bir mektup yazdık. Mektupta Türkiye’deki siyasi hasta tutsaklar için Türkiye ile iletişime geçmelerini talep ettik” diyerek duyarlılık çağrısında bulunuyor.
Sesimizi yükseltelim
Öztürk, babasının şahsında tüm siyasi tutsakların sesi olmak istediğini söyleyerek sözlerini şöyle tamamlıyor: “Babam gibi kişilerin sadece sayıları biliniyor ama hikayelerini kimse anlatmıyor. Türkiye cezaevleri işkencehanelere dönüşmüş. Bu zulüm ne zamana kadar devam edecek? Biz onların yanında olmalıyız. Özellikle yurt dışında yaşayan hasta tutuklu yakınları seslerini yükseltmeli ve bu tür kampanyaları çoğaltmalı. Bu çalışmalarımız cezaevindekilere moral-motivasyon veriyor.”
İmza kampanyası linki: https://www.gfbv.de/de/aktiv-werden/kampagnen-petitionen/nevzat-oeztuerk-freilassen/