Karanlık maddenin gizemi çözülüyor mu?

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Karanlık maddeyi neyin oluşturduğu sorusunun yanıtlanması için bilim insanları yeni bir gözlem tekniği üzerinde çalışıyor. Araştırmacılara göre eğer karanlık madde atom büyüklüğündeki karadeliklerden oluşuyorsa, bu karadeliklerin yerçekimi etkileri gözlemlenerek karanlık maddenin yapısı açıklanabilir.

Evrende ışıkla ya da  elektromanyetik ışıma ile tepkimeye girmeyen karanlık maddenin evrendeki tüm maddenin yüzde 85’ini oluşturduğu düşünülüyor. Ve karanlık maddeyi neyin oluşturduğu, nasıl ölçülebileceği konusunda bugüne kadar yürütülen çalışmalar elle tutulur hiçbir sonuç vermiş değil.

Ancak bu durum yakın bir gelecekte değişebilir.

ABDli bilim insanları karanlık maddeyi, evrenin ilk oluşumu sırasında ortaya çıkan bir atom büyüklüğündeki ilksel karadeliklerin oluşturduğu yönündeki teoriyi test edebileceklerini düşünüyor.

Gezegenlere yaptıkları etki tespit edilebilir

ABD’nin UCLA ve MIT üniversitelerinden bir grup bilim insanı, hacim olarak bir atom büyüklüğünde ancak kütle olarak bir göktaşı ağırlığında karadeliklerin 10 yılda bir Güneş Sistemi içinden geçiyor olabileceğini düşünüyor. Bu temelde geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir araştırma bu tür bir ilksel karadeliğin Mars ya da Ay’a yakın bir noktadan geçmesi halinde tespit edilebileceğini öne sürüyor.

İlkel karadelikler fikri ilk olarak 1960lı yılların sonlarında ortaya atıldı. Bugün artık deneylere konu olan ilkel karadeliklerin Büyük Patlama sonrasında evrenin erken genişleme döneminde atom altı seviyede oluşarak evrene dağıldığı ve “karanlık madde” olarak nitelendirdiğimiz maddeyi oluşturduğu düşüncesi daha da popülerlik kazanıyor.

Eğer karanlık maddeyi, ilksel karadelikler oluşturuyorsa bir atom büyüklüğündeki bu kozmik objenin 100 katrilyon ton ağırlığında olduğu tahmin ediliyor. Bu da büyük bir göktaşının kütlesine eşit.

Kaliforniya Üniversitesinden Sarah Geller’a göre eğer ilksel bir karadelik bir gezegenin yakından geçerse bu durum gezegenin bir nevi “yalpalamasına” neden oluyor olmalı. Bu yalpalamanın geçiş süresince izlenebileceğini düşünen Geller, geçişin tamamlanmasının ardından yalpalama etkisinin de sıfıra ineceğini düşünüyor. Bu da teorik olarak ilkel karadelikleri gözlemlenebilir kılıyor.

En iyi gözlem Mars’la yapılabilir

Bir bilgisayar simülasyonuyla bu fikri test eden bilim insanları, ilksel bir karadeliğin geçişinin etkilerinin Mars’ın gözlemlenmesi sonucu elde edilebileceğini tespit etti. Mars’a çok sayıda uzay aracı gönderilmesi nedeniyle Kızıl Gezegenle, Dünya arasındaki mesafe sürekli olarak çok hassas bir şekilde ölçülüyor. Bu nedenle Mars ile Dünya arasındaki mesafede ortaya çıkan değişikliklerin sürekli izlenmesi ilksel karadeliklerin varlığı konusunda bir kanıt sağlayabilir.

Ancak bu tür bir gözlemin kesin sonuçlara ulaşması konusunda da şüpheler var. Zira benzeri etkileri büyük bir göktaşı da yapabilir. Ve Mars’ın çevresindeki uzayı çok büyük bir hassasiyetle tarayıp bu etkinin bir göktaşı tarafından gerçekleştirilmediğini tespit edecek bir teknolojiden çok uzağız. Bu nedenle bu tür bir değişimin kesin olarak ilksel bir karadelik tarafından gerçekleştirildiğini savunmak oldukça zor olacak.

Bilim insanları ilksel karadeliklerin izleyeceği rotanın, bir göktaşının rotasından çok daha farklı olacağını, bu nedenle etkinin düzlemini takip edecek bazı sonuçlara ulaşılabileceğini de düşünüyor.

Tabii ki bunlar henüz kağıt üzerinde düşünceler.

Göktaşları da ipucu verebilir

Güneş Sistemindeki ilksel karadelikleri aramanın bir diğer yolu da bilinen büyük göktaşlarını takip  verilerinin analiz edilmesi. Halihazırda Bennu adı verilen göktaşı üzerinde yıllardır yapılan ölçümler bilim insanları tarafından analiz ediliyor. Bu analizler sonucunda ilksel karadelikler konusunda ipuçlarına ulaşılabileceği umut ediliyor.

Zayıf etkileşimli büyük parçacık

Bilim dünyasında karanlık madde için on yıllardır öne çıkan ve test edilmeye çalışılan teori, karanlık maddenin zayıf etkileşimli büyük parçacıklardan (WIMP) oluştuğu yönündeki teoridir. Parçacık hızlandırıcılarla senelerdir yapılan deneylere rağmen bugüne kadar bu tür parçacıklardan herhangi bir iz görülemedi. Bu nedenle ilksel karadelikler teorisi gün geçtikçe daha fazla araştırma konusu olmaya başladı.

Fizikçiler artık karanlık maddenin normal madde ile yerçekimi dışında herhangi bir kuvvet aracılığıyla etkileşime girmeyebileceğini düşünüyor. Bu nedenle gezegenler veya diğer kozmik objelerin yörüngeleri üzerinde yapılacak gözlemlerle bir sonuca ulaşılabileceği düşüncesi giderek daha popüler hale geliyor.

 

* * *

İlksel karadeliklerin nasıl oluştuğu düşünülüyor?

İlksel karadelikler, büyük bir yıldızın kütlesinin çöküşünden sonra oluşan karadeliklerden ziyade, evrenin Büyük Patlamanın hemen ardından yaşadığı genişlemesi sırasında ortaya çıkan yaklaşık bir atom büyüklüğünde karadeliklerdir. Madde yoğunluğundaki dalgalanmalar nedeniyle küçük ceplerde oluşan bu tür karadeliklerin evrene dağılarak karanlık maddeye kaynaklık ettiği düşünülmektedir.

Karanlık madde kavramı ilk olarak 1930lu yılların başında Han Hendrik Oort ve fritz Zwicky tarafından ortaya atılmış ancak bu kuram 1970lere kadar ciddiye alınmamıştır. Karanlık maddenin varlığı konusunda bilim dünyasının tartışma götürmeyen kanıtlara ulaşması 2000li yıllarda detaylı kozmik gözlemler sonucunda gerçekleşmiştir. Galaksilerdeki madde dağılımı ve yerçekimi etkileri üzerinde çalışan uzmanlar, tek başına bilinen maddenin oluşturduğu yerçekimi etkisinin galaksileri oluşturamayacağını ve yerçekimiyle etkileşime giren maddenin yüzde 85’inin gözlemlenemediğini tespit etmiştir.

 

* * *

Samanyolu Galaksisinin en ayrıntılı kızılötesi haritası çıkarıldı

Avrupa Güney Gözlemevi, Samanyolu Galaksinin bugüne kadarki en ayrıntılı kızılötesi haritasını açığa çıkardı. Yeni harita milyonlarca yeni kozmik objeyi içeriyor.

13 yıl boyunca yapılan gözlemlerle oluşturulan yeni harita, galaksimizin merkezi süper kütleli kara deliğiyle yakın karşılaşmalarından sonra uzaya savrulan çok sayıda yıldızı, “başarısız” kahverengi cüceleri, serbest yüzen gezegenleri ve hiper hızlı güneşleri gösteriyor.

Harita, Avrupa Güney Gözlemevi'nin (ESO) Şili'deki Görünür ve Kızılötesi Astronomi Araştırma Teleskobu (VISTA) teleskobu tarafından çekilen 200 bin görüntüden bir araya getirildi.

Teleskop, 2010-2023 yılları arasında 400’den fazla gecede aralıksız olarak çalışarak milyonlarca yeni kozmik objelerin kızılötesi ışıltılarını yakalayabildi. Gökyüzünün her bölgesinde tekrarlanan gözlemler, ekibin nesnelerin nasıl hareket ettiğini ve parlaklıklarının zaman içinde nasıl değiştiğini takip etmesini de sağladı.

Bilim insanları Samanyolu gökyüzü konusundaki bilgilerin artık tamamen değiştiğini ifade ederek yayınlanan veri seti üzerindeki çalışmaların yıllar alabileceğini belirtiyor.

Aynı ekip 2012’de de benzer bir harita yayınlamıştı. Yeni harita 2012’dekine göre 10 kat daha fazla objeyi içeriyor.

 

* * *

Dünyanın geleceği(!) gözlemlendi

Gökbilimciler, gezegenimizin 8 milyar yıl sonra nasıl görünebileceğine dair ipuçları veren uzak bir gezegen keşfettiler.

KMT-2020-BLG-0414 adı verilen ve Dünya'dan 4 bin ışık yılı uzaklıkta bulunan gezegen, beyaz cüce bir yıldızın yörüngesinde dönüyor.

Bilim insanlarının hesaplamalarına göre Güneş de 5 milyar yıl içinde bir beyaz cüceye dönüşecek.

Ancak bu dönüşüm Güneş Sistemindeki ilk üç gezegen için ölümcül bir süreç olabilir. Güneş, beyaz cüceye dönüşmeden evvel genişleyerek kızıl dev bir yıldıza dönüşecek ve Merkür, Venüs ve Dünya’yı, hatta Mars’ı da yutacak.

KMT-2020-BLG-0414 adı verilen gezegeni inceleyen bilim insanlarına göre Dünyamız eğer kızıl dev döneminden kurtulursa, bu gezegenin kaderine benzer bir kaderi yaşayacak.

Söz konusu yıldız da orijinal yörüngesinden çok daha uzakta, beyaz cüce bir yıldızın etrafında dönüyor. Gezegenin, yıldızının genişleme süresinde savrulduğu düşünülüyor.

Bilim insanları bu gözlemlerden elde edilen verileri inceleyerek bundan 5 milyar yıl sonra neler olabileceğine dair tahminlerini daha da güçlendirmek istiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.