Kürtler ve özel savaşın gündemi

Forum Haberleri —

Kayyım protestosu / Mêrdîn

Kayyım protestosu / Mêrdîn

  • Her gün daha da ağırlaştırılarak yürütülen tecrit, işkence, soykırım saldırıları, kayyımlar ile halkın iradesinin gasp edilmesi, günlük olarak Kürdistan coğrafyasına onlarca kez yapılan saldırılar sürerken özel savaş kapsamında AKP-MHP faşizminin bazı hususları tartışmaya açıyormuş gibi yapmaları beyhude bir çabadan ibarettir.

MUNZUR GOŞKAR

Bakur Kürdistan ve Türkiye’de Devlet Bahçeli ve ortağı olan Faşist Şef Erdoğan'ın önceden tartışarak, anlaşarak, kimin ne söyleyeceği belirlenerek gündeme getirdikleri konuların özel ve psikolojik savaş söylemleri olduğu biliniyordu. Nihayetinde bunu açıktan itiraf eden pratikleri de çok geçmeden açığa çıktı. Rojava halkının yaşam merkezlerine, Şengal’e ve Kürtlerin yaşadıkları birçok yere yaptıkları saldırılar, son olarak Kürt Halk Önderliği’ne verilen hücre cezası ve aile görüşü yasağı, Kürt halkının iradesi olarak seçtikleri belediyelere kayyım atamaları, devletin faşist yanını gösterdi. Böylelikle asıl amacını da açığa vurdu. Türk özel savaş devletinin, İslam sentezci zihniyetinin söylemlerinde de ifade biçimlerinde de önümüzdeki dönemde Kürt soykırım politikalarından vazgeçeceğine yönelik bir işaret yoktu. Tersine soykırım politikalarını sonuca götürme hesap ve planları vardı.

Bir kez daha somut olarak açığa çıktı ki, özel savaşın Türkiye’de ulaştığı düzeyin bir benzeri dünyada yoktur. Bakurê Kürdistan’da AKP-MHP eliyle yürütülen özel savaş düzeyi tarih boyunca ulaşılan en derin, en kapsamlı özel savaş düzeyidir. Silahlı çatışma var ama bu süreçte gördüğümüz özel ve psikolojik savaş silahlı çatışmadan daha etkili yürütülmeye çalışıldığıdır. Silahlı çatışma ve savaşın ötesinde psikolojik, ekonomik, kültürel, diplomatik savaş boyutu özel ve kirli savaş olarak örgütlendiriliyor. Özel savaşı ‘barış yapıyoruz’ ya da ‘çözüm süreci’ dedikleri bu dönemde de çok daha derin ve yaygın uygulama uğraşı içindeler. Şu an AKP-MHP eliyle Kürdistan’da topyekûn özel savaş yürütülmektedir. Buna rağmen halk direnmekte, karşı koymakta ve mücadele etmektedir. Toplum yediden yetmişe, kadın erkek, genç yaşlı herkes birlikte direnmektedir. Gerçek bir halk direnişi yaşanmaktadır. Halk kendisinin varlık alanlarına saldırı karşısında direniyor. Kendisini var eden gerçekliğe sahip çıkıyor. Bu temelde köleliğe karşıtlığını ilan ediyor. Kendi örgütlülüğüyle direniyor. Büyük gelişme bu biçimde yaşanıyor. Bugün kahramanca direnen halk gerçekliği böyle ortaya çıkıyor. Zaferin yolu da buradan geçiyor.

Kürt Halk Önderliği 26 yıl İmralı ada cezaevinde en karı tecrite maruz bırakıldı. İmralı ada cezaevi yapı olarak zaten tecrit ve işkence için tasarlanmış bir yerdir. İmralı’da Kürt Özgürlük Hareketi’nin ve Kürt halkının sınırlarını zorlayan insanlık dışı uygulamaları çok bilinçli, planlı, hesaplı olarak uyguladılar. Keyfi hücre cezalarından zorla saç kesmeye kadar İmralı tam bir işkence merkezi rolündeydi. En basit bir ihtiyaç olan kalem-defter vermemeye kadar akla gelebilecek her türlü şeyi özel ve psikolojik savaş aracına dönüştürerek kullandılar. Keyfi olarak heyetlerin, avukatların, aile üyelerinin görüşme haklarını ve taleplerini gerekçesiz olarak her fırsatta engellediler. Aile ve avukat görüşmeleri en doğal, insani olması gereken bir haktır, fakat Türk özel savaş devleti 26 yıl boyunca bu hakkı ihlal ederek insanlık suçu işledi. 44 ayı aşan bir süredir Kürt Halk Önderliği’yle hiçbir biçimde iletişim sağlanmasını, en doğal insani hak olan aile ve avukat görüşlerini engellediler, yasak koydular. Her ne olduysa 23 Ekim tarihinde Önderliğin yeğeni Ömer Öcalan ile Kürt Halk Önderi’nin görüşmesine izin verdiler ve bu görüşme sonrasında yoğun bir tartışma süreci içerisine girdi kimi çevreler. ‘Şartsız, koşulsuz, silah bırakma çağrısı yapsın’ dediler, fakat bu tartışmaların altında yatan asıl gerçek, Özgürlük Hareketi’ne teslim ol çağrısı yatıyordu.

Türkiye'de sözde ‘çözüm’ gibi konular tartışılırken Önder Apo’ya aile görüş yasağı ve yeni bir hücre cezası getirildi. Belediyelere kayyımlar atandı. Soykırım saldırıları Rojava, Şengal, Mexmur, Başûr, Medya Savunma Alanları’nda şiddetinden bir şey kaybetmeden devam etti-ediyor. Bugün de Kürt halkının iradesini temsil eden belediyelere kayyım atadılar. Bu durum gerçekten Türkiye'nin trajikomik yanını açığa çıkarıyor.

Kişisel olarak özel ve kirli savaş yürütülerek Kürtlerin kafasını karıştırmak amaçlı yapılan değerlendirmelerin çok fazla sonuç alacağını zaten düşünmüyorum. Kürtler; silahların susması, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmeye gidileceği tartışmalarının aldatmacadan öte bir anlam ifade etmediğini zaten biliyorlar. Kürt toplumu bunu nasıl biliyor? Tabii ki Önderliğin “tecrit hala devam ediyor” cümlesi Kürt toplumu açısından yeterli oluyor. Çünkü Kürtler Türk devletinin özel savaş elemanlarının tartıştıkları gibi ve düzeyde bir sürecin gelişmesi için hiçbir koşulun olmadığını biliyor ve değerlendiriyorlar. Çünkü Kürtler o eski bildikleri Kürtler değil. “Kafasına vur elinden ekmeğini al” gibi bir Kürt toplumu kalmamıştır. Artık Türk devletinin karşısında tarihini bilen, değerlerine sahip çıkan, her şeyi doğuracağı sonuçlarıyla birlikte hesaplayan bilinçli bir Kürt gerçekliği var. 50 yıllı aşan bir mücadele gerçekliği var. Bu mücadelenin açığa çıkardığı sonuçlar var. Paha biçilmez yarattığı değerler var. Bu değerler Kürt halkının kendi bağrından çıkmış, büyük emek ve çabalarla yaratılmış değerler oluyor. Önder Apo’nun 50 yılı aşan mücadelesi Kürtlerde dirilişi gerçekleştirdi. Kendini bilmeyi yarattı. Bu anlamıyla Kürtler, Türk soykırımcı devletin bu söylemlerinin Kürtleri yoğun bir savaşın içine çekeceğini bilecek bir tarihsel geçmişe, birikime sahip bir halktır. Örgütlü Kürt toplumunda bu politik bilinç ve güç oluşmuştur. AKP-MHP faşizminin saldırılarına karşı kendini bilinçlendirmiş, örgütlemiş, her türlü fedakârlığı göstererek bedeli göze alan, ülke için, özgür geleceği için ölümüne direnen bir halk olmuştur. Kürt Halk Önderliği böyle bir halk, böyle bir toplumsallık yarattı.

Her gün daha da ağırlaştırılarak yürütülen tecrit, işkence, soykırım saldırıları, kayyımlar ile halkın iradesinin gasp edilmesi, günlük olarak Kürdistan coğrafyasına onlarca kez yapılan saldırılar sürerken özel savaş kapsamında AKP-MHP faşizminin bazı hususları tartışmaya açıyormuş gibi yapmaları beyhude bir çabadan ibarettir. Çünkü Kürt halkı ve dostları bu söylemlerin altında kirli amaçların, çıkarların yattığını biliyor.  Bizim de bu süreçten anladığımız Kürtlerin her alanda ve yaşadıkları her yerde yine Türkiye halklarının önümüzdeki süreç için kendilerini yaşamın her alanında öz savunma temelinde daha güçlü örgütlemeleri gerektiğidir. Çünkü Türk devleti soykırım saldırılarını dozajını yükselterek sürdüreceğinin güçlü sinyallerini veriyor. Bütün Kürt toplumu, demokrasi ve özgürlük yanlısı kesimler, farklı inanç ve halk kesimleri, kadınlar, gençler, işçi ve emekçiler, işsizler kısaca bütün toplumsal kesimler bu süreci böyle anlamalıyız. Kendimizi sürecin gerekliliklerine göre hazırlamalıyız. Çünkü dil, özel ve psikolojik savaş dilidir. Aynı zamanda amel de pratik de soykırımı derinleştirme, daha fazla yaygınlaştırma amelidir, pratiğidir. Bundan sonraki süreçte de Kürtler örgütlü duruşlarını daha fazla büyüterek, geliştirerek kendilerini koruyacaklardır. Kürtlerin varlıklarının dayandığı tek şeydir örgütlülükleri. Yine ezilen halklar, kadınlar, Aleviler, Êzîdîler, Demokratik İslam çevreleri, farklı inanç, kültür çevreleri yaşadıkları her yerde mücadelelerini daha fazla yükselterek geniş çevrelere yayarak geliştireceklerdir. Soykırım saldırıları karşısında, özel ve kirli savaş karşısında bizim çaremiz örgütlenmek, örgütlülüğümüzü büyütmek ve demokrasi ve özgürlük mücadelesini hesapsız, kaygısız, korkusuz yürütmektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.