Maraş'ta halk ve devrimciler birlikte direndi

Dosya Haberleri —

Maraş Katliamı

Maraş Katliamı

"Maraş Kıyımı", "Beni Sen Öldür" ve "Soykırım ve Maraş Kıyımı" kitaplarının yazarı Aziz Tunç ile 19-26 Aralık 1978'i konuştuk...

  • Bu katliamı devlet yaptı. Devlet planladı ve organize etti. MİT'ten Şahap Omriş, Nazif Abanozoğlu ve Enver Altaylı. Ordudan Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun, Yüzbaşı Mehmet Ali Çeviker, Yüzbaşı Cem Ersever. Parlamentoda da Alparslan Türkeş ve MHP'nin işin içinde olduğunu biliyoruz. Yani devletin üç organı istihbarat, ordu ve parlamento bu sürecin içinde.
  • Katliamcılar 200-300-500 kişilik gruplar halinde sokaklara dağıldılar. Önceden belirledikleri evlere ve işyerlerine saldırdılar. 19-26 Aralık günleri arasında Kürt Alevilerinin yaklaşık 600 evini yaktılar ve yağmaladılar. Yine Kürt Alevilere ait işyerlerini yaktılar veya yağmaladılar. Yapabildikleri kadar insanlarımızı katlettiler. Bu katliamcılara polis ve asker müdahale etmedi.
  • Maraş'ta devrimci örgütler ve halk birlikte direndi. Mesela Yörükselim Mahallesi'nde bir kaynana ile enişte direndikleri için cezaevinde yattılar. Hasan Solma Kara Maraş'ta direndiği için cezaevinde yattı. Musa Funda silahını aldı ve Musa Sunaların evini savunmaya gitti. Orada şehit düştü. Minehöyük köyü önemli bir rol oynadı. Bu direniş kayıpların sayısını azalttı.

FİRAZ BARAN

Yakın tarihin en büyük katliamlarından biri olan Maraş Katliamı'nın üzerinden 45 yıl geçti. Katliamın tanıklarından biri olan yazar Aziz Tunç, tanıklığını  "Maraş Kıyımı", "Beni Sen Öldür" ve "Soykırım ve Maraş Kıyımı" kitaplarında topladı. Maraş'ta katledilen yurttaşların isimleri, fotoğrafları ve portreleri ilk kez "Beni Sen Öldür" kitabında yer aldı. Maraş Soykırımı'nda kurtulan tanıkların çoğunluğu şehri terk etmek zorunda kaldı. Ancak Aziz Tunç, 1.5 yıl boyunca İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin ve Maraş'ta aileleri ziyaret ederek bilgiler ve belgeler topladı. Bu kitaplarla tarihe not düşen Aziz Tunç 19-26 Aralık 1978'de Maraş şehir merkezindeydi ve katliamcılara karşı direnen bir devrimciydi. Aziz Tunç ile Maraş’taki soykırımı ve ona karşı gelişen direnişi konuştuk.

Aziz Tunç kimdir?

Aziz Tunç: 1956'da Elbistan'ın Körücek köyünde doğdu. Lise 2'de devrimci oldu. Malatya, Maraş ve Adana hapishanelerinde kaldı. 12 Eylül'de iki davadan idamla yargılandı. Ülkeyi terk etmedi ve 13 yıl kaçak yaşadı. 1991'de davaları düştü. HEP'ten başlayarak legal siyasi partilerin ve kurumların çalışmalarında yer aldı. 2011 yılında KCK davasından tutuklandı ve yaklaşık üç yıl hapis yattı. Aziz Tunç, 2016 yılında Almanya'ya geldi ve halen bu ülkede yaşıyor.

Maraş’ta katliam emrini kim verdi, katliamın başrolünde kimler vardı?

Bu katliamı devlet yaptı. Devlet planladı ve organize etti. Devlet dediğimizde kimi kast ediyoruz? Kurum ve isimleri sıralayalım:

1- MİT'ten Şahap Omriş, Nazif Abanozoğlu ve Enver Altaylı.

2- Ordudan Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun, Yüzbaşı Mehmet Ali Çeviker, Yüzbaşı Cem Ersever.

3- Parlamentoda da Alparslan Türkeş ve MHP'nin işin içinde olduğunu biliyoruz. O dönem MHP'nin yönetiminde Baki Tuğ ve Tahsin Ünal gibi emekli subaylar var. Yani devletin üç organı istihbarat, ordu ve parlamento bu sürecin içinde.

4- Katliamı fiilen icra eden ve katliamcı güruhu yönetecek bir ekibe ihtiyaç var. Tanıkların anlatımlarında bunlar şöyle tarif ediliyor: "Katliamcı güruhu yönetenler yüzleri maskeli, ellerinde uzun namlulu silahları olan ve telsizlerle koordineli hareket eden kişilerdi."

5- Katliamcı güruh: Toplamda 30 bin kişi katliama katıldı. 30 bin kişi bir hafta boyunca Maraş sokaklarında katledecek insan arıyorlardı. Bunu dosyalardaki bilgilerde görebiliyoruz. Yani ordu, MİT, MHP planlıyor, Maraş yerlileri de onların denetiminde katliam yapıyor.

Neler yaşandı, nelere tanıklık ettiniz?

Katliamcılar 200-300-500 kişilik gruplar halinde sokaklara dağıldılar. Önceden belirledikleri evlere ve işyerlerine saldırdılar. 19-26 Aralık günleri arasında Kürt Alevilerinin yaklaşık 600 evini yaktılar ve yağmaladılar. Yine Kürt Alevilere ait işyerlerini yaktılar veya yağmaladılar. Yapabildikleri kadar insanlarımızı katlettiler. Bu katliamcılara polis ve asker müdahale etmedi.

Biz Maraş'ta yaşananları "Katliam" olarak tanımlıyorduk. Kurdistan Özgürlük Hareketi açıklamalarında, siz de kitap, yazı ve konferanslarınızda yaşananları "Soykırım" olarak tanımladınız. Bir olayın "soykırım" olarak tanımlanması için ne gerekiyor ve Maraş'ta yaşananlar buna uyuyor mu?

Bir olayın soykırım olarak kabul edilmesi için BM'nin kabul ettiği şartlar şöyle:

Etnik ve dini grubun üyelerinin toplu bir şekilde öldürülmesi: Maraş'ta Kürtler ve Aleviler toplu şekilde öldürüldü.

Grup üyelerine ciddi bedensel ve zihinsel hasar verilmesi: Yaralandık.

Grubun fiziki yaşam koşullarının kasti olarak bozulması: Evler yakıldı. Barınma olanağı ortadan kaldırıldı.

Doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması: Annelerin karnı deşildi.

Çocukların bir gruptan alınıp diğer gruba verilmesi: Bu da oldu.

Birleşmiş Milletler şöyle diyor: "Toplu insan öldürmeleri özel olarak etnik ve dinsel arındırmayı amaçlıyorsa bunun adı soykırımdır." Maraş'ta bu yaşanmıştır. Kürtler ve Aleviler toplu olarak öldürülmüştür, evleri ve işyerleri yakılmıştır ve şehirden kovulmuştur. Böylece bir şehirden etnik ve dini bir topluluk arındırılmıştır. Bunun adı soykırımdır. Yani rakam önemli değil. 1 milyon veya 500 bin kişinin olması gerekmiyor. BM alan, süre ve rakam vermiyor. Bunu şart koşmuyor. Amacı tarif ediyor. Şu bilgiyi de verelim: 1978'de Maraş merkezinin nüfusu 150 bindi. Kürtler yüzde 15 civarındaydı. Katliamdan sonra nüfusun ezici çoğunluğu şehri terk etti.

Maraş'ta daha önce de aynı olay Ermenilere de yaşatıldı…

Evet. Ermeniler de Maraş'ta soykırıma uğradı. Şehir merkezinin yarısı Ermeni'ydi. Zeytun kasabası tümüyle Ermeni'ydi. Ayrıca şehir genelinde Ermeni köyleri vardı. Maraş'taki Ermeni Soykırımı 1915'te başlıyor ve 1922'de tamamlanıyor. Günümüzde Maraş'ta Ermeni kalmadı. Ermenilerin tüm mal varlıklarına el konuldu. Ayrıca ev, işyeri ve dini mekanları da yağmalandı. Yani sadece canlarından olmadılar, çok büyük bir ekonomik kayıp da yaşadılar.

İngiltere ve Almanya parlamentoları Êzîdîlerin 3 Ağustos 2014'te yaşadıklarını "Soykırım" olarak kabul etti. Maraş Katliamı da bu parlamentolara taşınamaz mı?

Taşıyabiliriz. Bu bir süreç. İşletilen bir mekanizma var. Maraş için de aynı mekanizma işletilebilir. Maraş'ı sadece Maraş'ın demokratik kurumlarına bırakmak doğru değil. Politik bir iradeyi ortaya koymalıyız. Kürt ve Alevi kurumları bu sürece etkili bir şekilde dahil olmalı. Dersim Soykırımı için bu süreç başlatıldı. Maraş için de bu yapılmalıdır.

Söylediğiniz "30 bin" rakamı yaptıkları hazırlığın ve yapmak istedikleri vahşetin boyutunu da açıklıyor. Sayın Tunç, bireysel çabanızı yazmadınız. Ama biliyoruz, siz orada soykırımcılara karşı direndiniz. Yani sadece yazan, araştıran değil; aynı zamanda olayların canlı bir tanığısınız. Soykırımcılara karşı nasıl bir direniş sergilendiğini anlatabilir misiniz?

Maraş'ta direnmek bir diyet borcu değildi. Devrimci olduğun için direnmek zorundasın. Halkı korumak için elinden geleni yapmalısın. Direniş olmasaydı katledilenlerin sayısı 5 bine kadar da çıkabilirdi. Direniş oldu ve çok tarihi bir değeri oldu. Saldırıları geriletti ve püskürttü. Katliamın ölçüsünü, çapını zayıflattı. Direnişin nasıl geliştiğine gelirsek...

22 Aralık'ta öğretmenler için cenaze yürüyüşü yapıldı. On bine yakın insan yürüyüşe katılmıştı. Maraş'ın yüz yıllık tarihinde ondan kitlesel bir yürüyüş yoktur. Katiller güruhu korteje saldırdı. Saldırılara karşı kısmi bir direniş oldu ama sonuç almadı. Çünkü herkesin üstü aranarak korteje katılımı sağlanmıştı. Kimsede silah yoktu. İnsanlar geri çekilmek zorunda kaldı. Çekilebildikleri tek yer Yörükselim Mahallesi'ydi. İnsanlar oraya taşındı. Diğer mahallelere gitmek isteyen çok sınırlı arkadaş gitti. Çoğunluk Yörükselim'de kaldı. Saldırıların devam edeceği belliydi. Aynı gün Yörükselim'de bir toplantı yapıldı ve şu karar alındı: "Herkes kendi gücü ve olanakları neyse direnmelidir." PKK, Halkın Birliği, Halkın Kurtuluşu ve Dev Savaşçılar vardı. Devrimci örgütler ortak yürüyüş yapmışlardı, direniş de ortaklaşa oldu. Herkes direndi. Bundan dolayı kayıp sınırlandırıldı.

Kürtler Maraş içinde Yörükselim, Kara Maraş, Bahçelievler ve Serintepe mahallelerinde toplu bir şekilde yaşıyordu. En önemli kitlesel güç ve direniş gücü Yörükselim'deydi. Bu nedenle saldırganlar 23 Aralık üç cepheden buraya saldırdı. Ahırdağı, Serintepe ve Mağaralı Mahallesi'nden. Devrimciler ellerindeki sınırlı imkanlarla üç cepheye yetişmeye çalışarak saldırıları püskürtmeye çalıştılar. O çok etkili oldu. Çünkü karşı taraf güruh halinde geliyordu. Karşısına çıkan silah gücüne saldıramıyorlar ve geri çekiliyorlardı. Faşist katiller bu sınırlı direnişle püskürtüldü. Katiller güruhu Yörükselim Mahallesi'ne giremeyince diğer mahallelere yöneldiler. Diğer mahallelerde önemli bir tahribat yarattılar. Bu üç kitapta öğrendiğim şu oldu: Devrimciler her alanda direnişi örgütleyebilselerdi katliam bu boyuta ulaşamazdı. Bir de şunu gördüm: Devrimcilere mesafeli davranan ve "Ben bunlarla uğraşmayayım. Bunlar dergi veriyor, para istiyor, eyleme çağırıyor. Ben başka mahallelere taşınayım" diyenler korunma ve direnme imkanı olmadığı için faşistler tarafından daha kolay yok edildi. Yani devrimcilerden, mücadele güçlerinden uzaklaşmak güvenlik sağlamıyor. O nedenle Kürtlerin ve Alevilerin devrimci güçlerle sürekli ilgili olması gerekiyor.

Direnişten bazı örnekler anlatabilir misiniz?

Maraş'ta devrimci örgütler ve halk birlikte direndi. Mesela Yörükselim Mahallesi'nde bir kaynana ile enişte (Döndü Akar ve Sadık Ali Kurt) direndikleri için cezaevinde yattılar. Hasan Solma Kara Maraş'ta direndiği için cezaevinde yattı, sürgüne gitti ve sonra intihar etti. Musa Funda silahını aldı ve Musa Sunaların evini savunmaya gitti. Orada şehit düştü. Minehöyük köyü önemli bir rol oynadı. Beni Sen Öldür kitabında yazdım. Bu köyden sayısız insan silahlarıyla gelerek direnişe katıldı. Örneğin Veysel Kalkandelen onlardan biridir. Arkadaş geldi, silah ve güç getirmek için tekrar Minehöyük'e gitti. Giderken yolda faşistler onu yakaladı ve katletti. Mehmet Kocamaz da yanındaydı. Kocamaz yaralı kurtuldu. O haliyle köye ulaştı ve bize yardım gelmesini sağladı. Mesela Mehmet Kocamaz ve Mehmet Kınık darbeden sonra sırf Maraş'ta katliamcılara karşı direndikleri için alındılar ve işkence ile öldürüldüler. "Siz direnişe katıldınız" diyerek. Yine Mehmet Mengücek de Pazarcık'ın Xidiran köyünden geldi, halkın savunmasına geçti ve şehit düştü. Çokyaşar'da HK'li bir arkadaş geldi, yolda yakalandı ve öldürüldü. PKK'li Hüseyin Acar bombayı atarken eli koptu. Yani Maraş'ta halk ve devrimciler birlikte direndiler. Bu direniş kayıpların sayısını azalttı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.