Mizgîna leheng, Mizgîna çeleng
Kültür/Sanat Haberleri —
- Hozan Mizgîn’in şehadetinin üzerinden 31 yıl geçti. Batman’dan Köln’e kadar birçok kentte unutulmaz konserler verdi, ayakta alkışlandı. Sesinin ulaştığı herkeste derin bir iz bıraktı. Uğradığı her evde bir anı, bir iz bıraktı. Genç kadınlar onun ismini alarak dağların yolunu tuttu.
- “Çemê Hezîl”, “Gundîno Hawar”, “Lo hevalno”… Söylediği şarkıların tadı, onda başka bir anlam taşıyor olmalı ki, sesinin biçimlendiği topraklarda buldu tüm mutluluğu. Şu anda özgürlük yürüyüşünde olan bir halkın mutluluğu gibiydi şarkıları.
İSMET KAYHAN
Kemal Spêrti, rişî tütünden sardığı sigarasını ağızlığa yerleştirmekle uğraşıyordu. Bir köylünün hediye ettiği manyetolu çakmakla sigarasını yaktı. Derin bir nefes çekti.
Yanına ilişen Dilgeş, “Gitmeden önce bir şey söylemek istiyorum Kemal arkadaş” dedi.
Kemal, “ne söyleyeceksin” dedi.
“Son iki kardeşin katılımı vardı. Toplantıda Sait adındakine yoğun eleştiri var. Kuşkulu davranışları var” dedi.
“Nasıl davranışlar” diye sordu Kemal.
Dilgeş, “İki noktada çok ısrar ediyor: Tutturmuş ilahi lojistikçi olacağım. Bir de sizin yanınızda güvenlikçi olmak istediğini söyledi”
“Sence ne amacı olabilir?”
“Ajan olduğunu düşünüyorum” diyerek, aklından geçeni söylemişti Dilgeş.
“Gerçi katılımları ilginçti. Dikkatimi çekmişti o zaman. Niye Tatvan güçlerimize değil de buraya gelmişler?”
Kemal, “sence niye lojistikçi olmak istiyor?” diye sordu.
Dilgeş, “Köylere gittiğimizde, yardım edenleri, dostları, ilişkileri saptar.” Daha ileri giderek, “belki bağlı olduğu merkezle iletişim yollarını bulmaya çalışır” dedi.
Sonra kafasındaki kuşkuları tek tek tartan Dilgeş, “Tüm yaptıkları bir ajanınkine benziyor” dedi.
“Biraz daha gözlemlemeye gerek var. Kuşku ve iddialarla kimseyi tutuklayıp soruşturamayız” diye konuştu Kemal.
“Eğitimli birine benziyor. Size yakın durmasına müsaade etmem” dedi Dilgeş.
“Şimdilik takipte tutun” diyen Kemal, “sen de bir şey tuttun mu hemen sonuçlandırmak istiyorsun. Bu işler birden olmaz. Mizgîn arkadaşın şehadetini araştırırken yurtseverlerin kanısı, kendi milislerinin bu işte parmağı olduğu yönünde. Hatta onların katılımıyla kaldığı eve baskın olduğunu söylüyorlar. Mizgîn’in kaldığı ev sahipleri ise bir taksiyle getirildiği ve o taksiden şüphelendiklerini ısrarla belirtiyorlar.”
“Peki” dedi Dilgeş, “ne oldu o taksiye, tanıyan yok mu hiç?”
“İşte onu Bitlis’ten alan taksi olsa gerek.”
“Tamam işte, bu da taksi şoförüdür” dedi Dilgeş.
“Bilmiyoruz şoförün kim olduğunu ama her kimse Mizgîn’in yakın milisidir. Elbette bu olayın peşini bırakamayız” dedi Kemal.
Dilgeş sustu, düşünceli düşünceli yere dikti gözlerini. Bir süre öyle daldı.
Tatvan’a yerleştirilen iki kardeş
İki kardeşin yaşam ve ilişkileri giderek dikkat çekiyordu. Uzun bir araştırmadan sonra Mizgîn’i getiren taksi şoförü bulunmuştu. Tatvan’dan gelen raporlardan sonra kardeşler soruşturmaya alındılar.
Soruşturmada iki kardeş ‘ajan’ olduklarını hemen itiraf ettiler.
Kardeşler, Batmanlı olduklarını polisin isteği üzerine Tatvan’a yerleştiklerini söylediler.
“Sizi ajanlığa iten neydi? Neden Tatvan’a yerleştiniz?” sorusuna Sait, “Belediye başkanı Edip Solmaz yeni vurulmuştu. Ağabeyim devlet yanlısıydı. Apocular vurmuştu. O zaman devleti bizi küçük yaşta alarak eğitti. Sonra çevrede tanınmayalım diye Tatvan’a yerleştirdi.”
“Kaç kez eğitim gördünüz?”
“Ard arda üç sefer, kırk beşer günlük eğitim aldık.”
“Neler yapıyordunuz?”
“Newrozlarda, serhildanlara katılıp en önde yürüyorduk. Serhildanlara öncülük yapanları tanımaya çalışırdık. Sonra polisle o kişileri tutuklayıp ajanlaşmayı dayatıyorduk. Özelikle serhildana katılan genç kızlar hedefimizdi. Sonra kaldıkları eve baskın yapıp tutukluyorduk. Karakollarda işkence ve tecavüzden sonra ajanlaştırmaya çalışıyorduk.”
“Kaç genç kıza bu şeyleri yaptınız?”
“Tatvan’da altı kız. Sonra İstanbul’da görevlendirildim. İstanbul’da kaldığım altı ayda aynı şeyleri yaptım. Kızların hepsi PKK sempatizanıydı. Birçoğunu uyuşturucuya alıştırdık, kullandık.”
“Gerillaya niye katıldınız?”
“Yaşamı bozmak ve önde gelen komutanlardan bazılarını vurup, kaçmak.”
“Hangi komutanları seçmiştiniz?”
“Kemal başta geliyordu. Dilgeş, Cûdî’yi de gözümüze kestirmiştik.”
“Fırsat mı bulamadınız?”
“Daha fazla kalmamız gerekirdi. Tatvan emniyet müdürü kalmamızın daha iyi olacağını söylemişti. Ayrıca elimize uygun fırsat geçmedi.”
“Düşmanla nasıl haberleşiyordunuz?”
“Hatırlıyorsanız, ailemden bana bir radyo gelmişti. İşte onun içinde emniyet müdürünün bir notu vardı. Bu notta kalmamız isteniyordu. Daha sonra radyo iyi değil, değiştirilsin diye geri gönderdim. İçinde son durumları rapor ettim. Hedef konumunda gördüğüm komutanlar Kemal, Cûdî, Dilgeş ile kadın gerillalardan Nergiz’di. Mêrkar, Sambu, Kolanê’ye, Varan, Avzût, Oxin köylerinde kaldığımız yurtseverlerin isimlerini de yazmıştım.”
Hozan Mizgîn nasıl katledildi?
“Peki, Mizgîn’i nasıl katlettiniz?”
“Ozan Mizgîn’le yakın ilişkide olan yurtseverlerle ben de ilişkideydim. O yurtseverlerin aracılığıyla Mizgîn’i tanıdım.”
“Ne konuştunuz, heval Mizgîn’le?”
“Her şeye hazır olduğumu söyledim. Yurtseverlik görevimi yerine getirmek istediğimi söyledim.”
“Sana inandı mı?”
“Aslen Batmanlı olduğumuzu, Edip Solmaz’ın yakın arkadaşı olan ağabeyimin düşman tarafından vurulduğunu, düşman baskısından kaçıp Tatvan’a yerleştiğimizi ve intikam almak istediğimizi söyledim.”
“Mizgîn’i nasıl Tatvan’a getirdiniz.”
“Kendisi Bitlis’ten almam için telefon etti. Gidip aldım. Karar vardı, görüldüğü yerde vurulacaktı. Mizgîn’i Alîkan aşiretinden bir koçerin evine götürdüm. Aynı gece müdüre haber verdim ‘geldi’ diye. Kaldığı eve sabaha doğru baskın yaptık. ‘Teslim ol’ çağrısı yaptık. Ben ön kapıdan yanaştım. İçeriye girecektik ama kendisinde 7,65 bir tabanca olduğunu biliyordum. Sonra bir el silah sesi geldi ve içeriye daldık. Mizgîn, şakağına bir el mermi sıkmıştı. Anında ölmüştü. Ağabeyimin intikamını aldım ve görevimi yaptım.”
Dilgeş’in göğsü sıkıştı, boğulacak gibi oldu. Kesik kesik nefes alıyor içindeki öfke ve nefretin yol açtığı boşluğu doldurmak istiyordu. Ormanın derinlerinden gelen hışırtı, vadide akan suyun sesi, rüzgarın söylediği şarkıyı, içine aldı. Ve uzaklaştı.
Kısa bir süreliğine dağdan ayrılan Hozan Mizgîn kitle çalışmaları için Tatvan’a gitmişti. 11 Mayıs 1992’de kaldığı evde kuşatılınca üzerinde ne kadar örgütsel materyal varsa imha edip son kurşunu kendisine bırakmıştı.
*****
Dağlar Konuşsun
Garzan’da o yıllar gerilla olan Serbest Kiçî (Salih Gezer), “Dağlar Konuşsun” isimli kitabında Hozan Mizgîn’in nasıl katledildiğini ayrıntılarıyla anlatmıştı. Kitap, Avrupa’da Serxwebûn Yayınları’ndan, Türkiye’de ise Aram Yayınevi’nden okuyucuyla buluşmuştu. Gabar’da doğup büyüyen Serbest Kiçî, 22 Temmuz 2006’da Cizre’ye bağlı Çiyayê Dera’da yaşanan çatışmada hayatını kaybetti. Dağlar Konuşsun kitabı, ise Serbest Kiçî’nin ölümünden 7 yıl sonra yayınlandı.