Mutlak hakikatin Önderi

Forum Haberleri —

Abdullah Öcalan / foto:AFP

Abdullah Öcalan / foto:AFP

  • Önder Apo felsefesinde özgür yaşam arayışı, en temel hakikat arayışıdır. Üstelik özgür yaşam arayışı ve hakikati açığa çıkartma sadece kendisiyle ya da sadece Kürt toplumuyla ilgili değil, diğer toplumlarla, onların toplumsal sorunlarıyla, toplumsal cinsiyetçilikle mücadelede bütünsellik içindedir, evrenselleşmiştir.

BARAN HEBUN

İnsanlık tüm zamanlarda hep özgür yaşam arayışında olmuştur. Özgürlük içinde her zaman bir hakikat arayışını ve bu hakikate ulaşma mücadelesini sürdürmüştür. Neolitik toplumdan günümüze insanlık bir hakikat peşinde ve bu hakikati özgürlükle bir kılmıştır. Çok iyi biliyoruz ki neolitik toplum, komünal, ekolojik ve esasta kadın merkezli, yine ahlaki-politik toplum özelliklerine sahiptir. Aynı şekilde devletsiz ve iktidarsız bir toplumsal gerçekliği ifade etmektedir. Mitolojik düşünce tarzından sonraki dinsel düşünüş tarzı ilk başlarda özgürlük ve hakikat karakterli olsa da zamanla bundan uzaklaşır, Ana kadın ve Tanrıça kültürünün kalan nüvelerini de ortadan kaldırır, yeni toplumsal sorunlara neden olur.

Dolayısıyla Önder Öcalan’ın da belirttiği gibi hakikat arayışı en çok toplumsal sorunlar baş gösterdiğinde gündeme girmiştir. Bu dönemlerde söylem ve eylem mutlaka kendini hakikat olarak sunmaya çalışır. Toplumsal emeğin, değerin gaspı haksızlık olarak tanımlanırken bunun araştırılmasına ve gereğinin yapılmasına da hakikat çalışması denilmiştir ve hep yüceltilmiştir.

Hakikat uğruna yaşam, hakikat aşkı

Ortadoğu kültüründe hakikat arayışı, hakikat uğruna yaşam, hakikat aşkı, bu aşk uğruna ölüm önemli kavramlardır. Hakikatin, aşkın ve özgür yaşamın peşine düşmeden ne gerekli bilgiye erişilebilir ne de hayal ettiği toplumsal dünya inşa edilebilir. Önder Öcalan’ın da belirttiği gibi anlamla yaşam arasında güçlü bir bağın olması gerekir. “Toplumsal anlamlılıklar (mitoloji, din, felsefe, bilim, sanat vb.) hakikat haline gelmedikçe yaşamsallık kazanamazlar.”

Ortadoğu’da Mezopotamya ve Anadolu kültüründe, inanç sisteminde, mitolojisinde hakikat arayışının güçlü olduğunu öncelikle ifade etmek lazım. Örneğin Phoenix, Zümrüd-ü Anka ve Simurg farklı hikayeleri olsa da, esasta bir simgenin üç değişkesidir. Simurg mitosu döngüsel teosofik bir öyküyü içerir. Simurg bir tevriyedir. (Yani birden çok anlatımı olan bir sözün yakın anlamının değil de uzak anlamının kullanılması sanatı.) Adaletin, aşkın, özgürlüğün, hakikatin hiçe sayıldığı bir dünyada “ADANMIŞ”ların ruh halini dışa vuran alegorik bir tanımlamadır. Hakikati ve hakikat arayışçılarını sembolize eder. Kuşlar hakikate ulaşmak için mistik uzun bir yolculuğa çıkarlar, tüm zorluklarla (tufanlar, ölümler, afetler, vurulma vb.) mücadele edip tanrıları olan SİMURG’la buluşmak isterler. Onca zorluktan sonra arta kalan kuşlar kaç kişi kaldıklarına bakınca (Si:otuz, murg-kuş) sayısını görürler. Tanrının aynaya benzeyen yüzlerinde de yansımalarını görürler. Temrin (tekrarlanan) bellidir. Hallac-ı Mansur’daki Enel Hak’tır. Şeyh Galip’in Mesnevi eseri olan Hüsn-ü Aşk’taki, Aşk’ın Tanrı ile kendi arasındaki perdeyi kaldırdığında kendisini, yani Aşk’ı görmesi gibi. Öyleyse Hallac-ı Mansur ve Aşk birer Simurg’tur ya da hakikatin kendisidirler. Tanrının yansımaları yani.

Ne salt kendisi ne salt evren olan hakikat

Tanrının insan bedeninde tecellisi tasavvufta sık rastlanan bir durumdur. Vahdet-i Vücut düşüncesi en çok Batınilikte öne çıkıyor. Batınilik zaten görünenden ziyade derinde yatanı, “gerçeği-hakikati” aramak için yorumlama ve arayıştır. Önemli olan zahiri (görünen) değil, Batıni’dir. Yani görünenin ötesini, içteki zenginliğe-gerçeğe ulaşmaktır. Zaten Batıni’liğin önemli bir özelliği, tanrının insan bedeninde görünmesine inanmak gibi öğelerle bezeli bir düşünce ve inançtır. Hasan Sabah’çı gelenek, Karmatiler, Melamatlık, Kalenderlik gibi hareket ve mezhepler bu özelliklere sahiptirler. Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta da Batıni yorumlar bulunuyor. Özellikle Heretik saylon (rotot) tarikatlar vardır.

Bu hareketlerin toplumsal yönleri de ve ağırlıkta Demokratik Komünal toplum değerlerini savunsalar da öne çıkan yönleri hakikati açığa çıkarma ve bu noktada ağır basan insan-tanrı ilişkisidir. Bu düşünüş tarzında insan ne salt kendisidir ne de salt evrendir. Ya da tasavvufi anlamda Batıni boyutta insan ne salt kendisidir ne de salt Tanrı’dır. Hallac-ı Mansur, "gerçek çok gizlidir, açıklanamaz” derken bir hakikat arayışçısıdır. Hakikate ulaştığında da “onun varlığı bana kendisini benim içimde gösterdi ve ben de ona kendi varlığımı gösterdim” der. Tanrı evrenle, insanla “BİR” olmuştur artık. Zaten onun içindir ki Hallac “Enel Hak” dedi, ki bu anlamda hakikate ulaşan insanı temsil ediyor. Tanrı’yı hakikati arayan Simurg’un (Kuşların) görece yolculuğu Hallac-ı Mansur’da, Sühreverdi’de anlam buluyor.

Dinsel düşünüşe göre tanrısal varlık bir 'sır’dı. Bilinmek istedi. Tanrısal varlık evreni yaratarak hem sır olmaktan hem de kendisi olmaktan çıktı. Yani varlıktan varoluşa geçti. Evren insanda zirveleşti. Bu sefer insan da kendini tanımak istedi, yani kendini bilme süreci başladı. Sır insan oldu bu sefer! Zerdüştlükteki hakikat gibi iki alem, iki sır iç içe geçti; hem cismani, hem ruhani... Tanrısal varlık kendini bilmek istediği anda oluşmaya başladı diyebiliriz. Yani “YARIM” olmaktan kurtulup “TAM” olmak gerçekleşiyor. Bu insan içinde geçerli hakikate ulaşarak tam olmak istiyor.

Özgürlük aşkıyla eyleme geçmek

Önder Apo, "Kendini tanımak, bilmek ve anlamak isteyen varlık” derken, esasta kimliğin tanımlanmasını ifade ediyor. Tanımlanan kimlik mücadeleye, mücadele de özgürlüğe götürür. Önderliğin kendini, Kürtleri tanımlaması gibi ve tabii ki özgürlük aşkıyla eyleme geçmek... Özgürlük, varoluşun farkındalığı ve buna verdiği anlamdır. Önder Apo, Hallac-ı Mansur’un, Sühreverdi’nin, Seyid Nesimi’nin yaşadıkları topraklarda yaşıyor. Bu anlamda hem onların ardılı hem de tamamlayanıdır. Özgürlük Hareketi de bu noktada Simurg yolculuğudur. Hallac’ın, Sühreverdi’nin, Seyid Nesimi’nin zulme ve ölüme karşı tavırları, insanı her an uyaran bir direnişin simgesidir. PKK militanlarının, öncü kadrolarının Amed zindan vahşetinde işkencelere karşı tavırları da aynıdır. Ne korkunun esamesi, ne de beşeri geriliklere ilişkin en ufak bir zaafiyet... Önder Öcalan’ın felsefesine göre hakikat arayışına ve özgürlük aşkıyla yola koyulanlar inançlarından vazgeçmediler, bilerek ve farkında olarak “yaşam”dan vazgeçtiler. Çünkü yaşamı Kemal Pir yoldaşın ifadesiyle “uğruna ölecek kadar seviyorlardı.” Yaşamlarını inançlarına kurban vermeyi insan için Hallac gibi, Nesimi gibi en yüce kamillik olarak bildiler.

Seyid Nesimi, “Cahil insan yalanı hakikat sanıyor” diyor. Önder Öcalan da bu konuda hakikate ve yaşamın geneline ilişkin olarak “hakikat algısını güçlü yaşamak, yaşamın en keyifli anına daha doğrusu anlamına erişmektir. İnsanlar niçin yaşadıklarını kavradıkça her yerde yaşamak sorun olmaz. Yaşam sürekli hata ve yalanlar içerisinde geçerse anlamını yitirir” der. Demek oluyor ki, yalanlar içinde ve hakikatten uzak bir yaşam anlamlı bir yaşam değildir. Yine Önder Öcalan’ın ifadesiyle “yanılgı ve yalanın egemenliği altında geçecek bir yaşam kaybedilmiş, ihanete uğramış bir yaşamdır.”

“Hakikat aşktır”

Kuşkusuz anlamlı yaşam ve hakikate ulaşmış yaşam öyle kolay elde edilmiyor. Çünkü hakikate ulaşmış yaşam ya da özgürlük bir arayıştır, aşktır ve bu aşk bu uğurda yanmayı-yakılmayı, çileli bir hayatı barındırır içinde. Tıpkı Pervane-ateş/alev olayı gibi yani bu uğurda hakikate erişmek, aşka ulaşmak için hakikatle “BİR” olmak gerekir. Pervanenin ateşe uçuşu onunla birleşme olgusudur. Önderlik “varlık bilinmek istiyorsa özgürlük oluştur” der. Demek oluyor ki, ateş hakikat aşkıdır, özgürlükte ona ulaşma tutkusudur. Özcesi Önderlik felsefesinde arayış tıpkı Simurg mitosunda olduğu gibi kendini tamamlamak içindir. Hakikat aşktır, aşkta bir yanma gerçeğidir, yani özgürlüktür. Zaten Önder Apo özgürlüğü varoluşun farkındalığı ve buna verdiği anlam olarak ele alıyor. Çünkü evren insanda dile gelir, insan da evrende... Tüm uğraş bilmek, anlamak ve özgürleşmektir. Önder Apo felsefesinde özgür yaşam arayışı, en temel hakikat arayışıdır. Üstelik özgür yaşam arayışı ve hakikati açığa çıkartma sadece kendisiyle ya da sadece Kürt toplumuyla ilgili değil, diğer toplumlarla, onların toplumsal sorunlarıyla, toplumsal cinsiyetçilikle mücadelede bütünsellik içindedir, evrenselleşmiştir.

“Hakikat aşktır”... Aşk ateştir, hakikate ulaşma tutkusudur. Onunla birleşme, tek olma eylemidir. Kendini yeniden yaratmaktır. Bu noktada diyebiliriz ki Önder Apo tıpkı mitolojideki PHOENİX (foyniks) ya da bilinen diğer adıyla bir Zümrüd-ü Anka misalidir. Bu kuşun yeniden yaratma ve hakikate ulaşma mücadelesini anlatan bir kaç versiyonu vardır. Ölünce bedeninden yeni bir foyniks-Anka kuşunun meydana geldiği, yine yuvasını ateşe verip, alevlerin içinden yeniden doğduğu efsanesi var, ki bu ölüm ve yeniden dirilişi ifade eder. Ama bizi konu bağlamında ilgilendiren versiyon ise hakikatine ulaşmak için hep güneşe doğru uçtuğu, tam güneşe ulaşacakken yanıp küllerinden yeniden doğduğudur. Önder Öcalan’ın ilk grup toplantısı olarak Newroz’da Çubuk Barajı’ndaki toplantısını ve Mazlum Doğan yoldaşın üç kibrit alevi, ateşten kendini yeniden yaratma olarak almak mümkün, ki Newroz’un bir anlamı da diriliştir.

Güneş olmak, güneşe doğru olmak

Ancak Önder Apo mitolojideki foyniks’ten öte bir anlama, hakikate sahiptir. Foyniks güneşe uçmak isterken, Önder Öcalan’ın kendisi başta Kürt halkı ve ezilen tüm insanlık için güneş konumundadır. Ve tıpkı mitolojideki gibi Kürtler’i yeniden küllerinden yaratmıştır. Eğer ki hakikat anlamında bir tespit yaparsak Önder Apo güneştir, bedenini ateşe verip, Önder Apo etrafında ateşten çember oluşturan yüzlerce yoldaş mitolojideki Zümrüd-ü Ankalardır. Çünkü bu şehit yoldaşlarımızda ateşle kelebekvari buluşup, hakikate ulaşmış ve ölümden yaşamı yaratmışlardır. Önder Apo ve "Güneşimizi Karartamazsınız" şehitleri Enel Hak, fenafillah, Nirvana’ya ulaşmış bilgeliklerin mirasçıları ve çağın temsilcileridirler. Çünkü insanın toplumsal yaşamının temel amacını açıklamada ısrar etmişler, hakikat ve özgürlüğün gerçek anlamını ortaya koymuşlardır. Hatta diyebiliriz ki mitolojideki Anka kuşunun düşü gerçekleşti. Kürtler ve Ortadoğu halkları Önder Öcalan’ın düşünceleriyle küllerinden yeniden doğup Güneş’e kavuştular. Yine şunu rahatlıkla belirtebiliriz ki, Önder Apo demokratik çağın Hakikat Önderliğidir. Çünkü tanrıça bilgelerinin yaşam mirasını özgürce yaşayan ve yaşatandır.

Tüm bu belirlemeler ve değerlendirmeler ışığında, "Önder Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Siyasi Çözüm" hamlesinin ikinci yılına yaklaşmış bulunuyoruz. Geçen bir yıllık süreçte hamle kapsamında önemli gelişmeler ve anlamlı bir düzey kazandı. Önder Apo şahsında İmralı’da Kürt soykırımını tamamlamak isteyen cellatların maskesi düşmüş, teşhir edilmiş ve asıl amaçları ortaya konulmuştur. Tüm bunlar önemli gelişmeler olsada Hakikat Önderliği’nin fiziki özgürlüğü sağlanmadan hakikate erişmek de mümkün olmayacaktır.

Elbette Hakikat’i hapsetmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir ama Hakikat’in yıllarca orada yalnız bırakılması da tüm insanlığın ayıbıdır...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.