O kadar da Marksist değil

Dünya Haberleri —

Elam Tamilleri, son seçimde devlet başkanı olan AKD’nin Sinhala milliyetçiliğinin dışında olmadığını söylüyor.

  • Araştırmalar bazı bölgelerde her iki Tamil sivile bir asker düştüğünü gösteriyor. Sri Lanka ordusu hala geniş alanları kontrol ettiği gibi bölgede yaşamın çeşitli yönlerine müdahale etmekte. Bu sebepten kuzeydoğuda yaygın bir korku ve gözetim ortamı var.
  • AKD, ekonomik adalete odaklı siyaset yapıp, Tamil halkının temel siyasi taleplerini de büyük ölçüde göz ardı etti. Tamillerin ulusal hakları için veyahut 2009'daki savaş suçlarının hesap vermesi için bir eylemde bulunmadı. Bu konuda Tamil halkı için adalet yerine devletin birliğine öncelik veren ana akım Sinhala milliyetçi ideolojisinden çok uzak değil.

GÖZDE GÜLER

Sri Lanka’da 2022’de büyük bir ayaklanma yaşandı. Halkın 100 gün Sinhala dilinde aragalaya (mücadele) adını verdiği isyan sonucunda Devlet Başkanı Gotabaya Rajapaksa ülkeyi terk etti.  Ardından Sri Lanka parlamentosunda yapılan gizli seçimlerde Ranil Wickremesinghe, 2024’e kadar geçici olarak devlet başkanı seçilmişti. Son olarak bu yıl 21 Eylül'de yapılan seçimlerde hiçbir adayın oyların mutlak çoğunluğunu yani yüzde 50'den fazlasını alamaması üzerine devlet başkanı, ikinci tercihlerin sayımıyla belirlenmişti. Sonuçlara göre Anura Kumara Dissanayaka kısaca AKD olarak da tanınan JVP’nin lideri (Janatha Vimukthi Peramuna -Halk Kurtuluş Cephesi) en yakın rakibi muhalefet lideri Sajith Premadasa'yı geride bırakmış ve böylece Sri Lanka'nın 10'uncu devlet başkanı olmuştu. AKD’nin Sri Lanka’da devlet başkanı seçilmesi sol, demokrat ve ilerici kesimlerde büyük bir heyecan yarattı ve 'Marksist' bir figürün Sri Lanka’da seçimleri kazandığını duyurdular. Oysa AKD’nin ülke çapında yüzde 42 olan oyu Tamil bölgelerinde yüzde 10’un altında kalmıştı. Bu oran, Sri Lanka’da baskı altında yaşayan Tamillerin AKD’ye güven duymadığını gösteriyordu. Zira AKD de Tamil meselesinde Sri Lanka resmi ideolojisinin dışına çıkmayan ve 2009’daki Tamil halkına karşı işlenen soykırımla yüzleşmeyeceğinin zımni bir biçimde mesajını veren bir politika izledi. 

Sri Lanka’daki son seçimleri, Tamil halkının üzerindeki baskıları ve bu baskılara karşı yürütülen mücadeleyi Tamil Guardian haber portalının editörü ve aynı zamanda İngiltere’de doktorluk yapan Thusiyan Nandakumar’la konuştuk.   

 

Thusiyan Nandakumar

Tamil halkı günümüzde hangi ülkelerde yaşıyor ve Sri Lanka devletinden talep ettiği ulusal hakları nelerdir?

Eelam Tamil halkı öncelikle Tamil Eelam olarak bilinen bir bölgede yaşamaktadır. Burası onların Sri Lanka adasının kuzeydoğusundaki tarihi anavatanlarıdır. Hindistan (Tamil Nadu), Kanada, Birleşik Krallık, Avustralya, Fransa ve diğer bazı Batı ülkeleri gibi ülkelere yayılmış, büyük ölçüde on yıllar boyunca Tamillere yönelik uzun süreli çatışma ve soykırım nedeniyle büyük bir Tamil diasporası da ortaya çıkmıştır. Tamil halkı kendi kaderini tayin etme hakkını ve ayrı bir ulus olarak tarihi ve siyasi kimliklerinin tanınmasını talep etmektedir. Bu hak, iktidarın devredilmesini, kuzeydoğuda anlamlı bir özerklik ve kültürel, siyasi ve ekonomik haklarını koruyacak bir yapıyı da içermektedir. Tamil halkı on yıllar boyunca bağımsız bir devlet için silahlı mücadele vermiştir. Ayrıca onlarca yıl süren soykırımların, savaş sırasında işlenen savaş suçlarının hesabının sorulması, siyasi tutukluların serbest bırakılması, askeri müdahaleye son verilmesi de dahil olmak üzere insan haklarının korunması ile Tamil bölgelerinin işgalinin sona ermesini talep ediyoruz. Bunun için silahı mücadelece yürütmekteyiz.

Sri Lanka zindanlarında tahmini olarak ne kadar siyasi Tamil mahkûm var? Bu mahkumların zindanlarda maruz kaldığı kötü muamele ve insan hakları ihlalleri oluyor mu?

Sri Lanka hapishanelerinde halen tahminen birkaç yüz Tamil siyasi mahkûm tutuluyor. Çoğu on yılı aşkın bir süredir, hatta bazıları 20 yılı aşkın bir süredir hapiste tutulmaktadır. Bu mahkumlar genellikle en ağır yasa ile yani Terörizmi Önleme Yasası (PTA) kapsamında tutuklanmış ve adaletsiz yargılanmışladır. Çoğu baskı, zorla itirafta bulunma, cinsel şiddet ve tecavüz de dahil olmak üzere ağır işkence ve kötü muameleye maruz bırakılıyor. Tamil siyasi mahkumların ayrımcılık, tecrit ve uygun hukuki temsilden yoksun bırakıldıklarına yönelik raporlar mevcuttur ve çeşitli uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından belgelenmiştir. Lakin

İnsan hakları örgütlerinin defalarca yaptıkları çağrılara rağmen, hükümet harekete geçmedi.

 

Günümüzde Sri Lanka devletinin Tamil halkı üzerinde yürüttüğü savaşın askeri, sosyal, siyasal ve ekonomik boyutlarını açıklar mısınız?

Silahlı çatışma sona ermiş olsa da Tamil halkı üzerindeki baskı çeşitli boyutlarda devam etmektedir. Kuzeydoğu, dünyanın en yoğun askeri gücün olduğu bölgelerinden biri. Araştırmalar bazı bölgelerde her iki Tamil sivile bir asker düştüğünü gösteriyor. Sri Lanka ordusu hala geniş alanları kontrol ettiği gibi bölgede yaşamın çeşitli yönlerine müdahale etmektedir. Bu sebepten kuzeydoğuda yaygın bir korku ve gözetim ortamı var.

Devlet, geleneksel olarak Budist olmayan bölgelerde Budist tapınaklarının kurulması da dahil olmak üzere Tamil kültürünü ve kimliğini aşındırarak Sinhalizasyon çabalarını sürdürüyor ve bununla beraber Tamiller sistematik olarak eğitim, istihdam ve devlet hizmetlerine erişimde ayrımcılık yaşıyor.

Uzlaşma vaatlerine rağmen Sri Lanka hükümeti gerçek bir siyasi çözüm bulmadı. Anayasa, gücü Kolombo'da merkezileştirerek Tamil halkını özerklikten mahrum bırakıyor. Hükümet savaş yüzünden zarar gören, az gelişmiş ve ihmal edilmiş bölgelerin yeniden inşası için yatırım yapmıyor. Askeri işgal, ekonomik marjinalleştirme ve kültürel baskı Tamil halkını sürekli olarak sistematik bir baskı altında tutuyor.

Sri Lanka parlamentosunda Tamil halkının haklarını savunan siyasetçiler var mı? Sri Lanka’da Tamil halkının haklarını savunan siyasetçiler ve aktivistlerin yaşadığı zorluklar nelerdir? 

Tamil haklarını savunan çok sayıda Tamil siyasetçi ve parti var. Ancak büyük zorluklarla karşı karşıyalar. Mesela Sri Lanka anayasasının kendisi Tamil bağımsızlığının desteklenmesini yasakladığı gibi Budizm'e adada her konuda öncelik tanıyor. Çeşitli Tamil siyasi partileri şu anda parçalanmış durumda olsa da kayıp aileler gibi sivil toplum örgütleri devlet tarafından gelen taciz, gözaltı ve korkutulmalarına rağmen adalet ve Tamil hakları için mücadelelerini sürdürüyorlar.

 

2009’daki soykırımdan bu yana 15 yıl geçti. Bu 15 yıl içerisinde neredeyse yeni bir kuşak yetişti. Soykırıma çocuk gözüyle şahit olmuş bu genç kuşaklar Tamil halkının özgürlük mücadelesine nasıl bakıyor?

2009 dehşetine çocukken tanık olan genç Tamil nesli, o dönemin travmasıyla derinden şekillenmiştir. Muhtemelen bu yüzden farklı bir enerji ile Tamil hakları için verilen mücadeleye daha geniş ve küresel bakış açıları var. Örneğin anma etkinliklerine ve Tamil hakları için eylemlere katılım gençler tarafından daha yoğun.

Soykırım sebebi ile Tamil diasporasında yaşayan genç nesiller, dünyanın dört bir yanındaki hükümetlere bu konuda harekete geçmeleri için baskı yapıyorlar ve Tamil sorunları hakkında farkındalık yaratmak için platformlar hazırlayıp sunuyorlar. Eski kuşaklar temel haklarını öncelik olarak belirlerken genç nesil mücadelede bir paradigma değişimi yapıp ekonomik haklar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çevresel adalet gibi konulara odaklanarak daha kesişimsel bir yaklaşım benimsiyor. Pek çok kişi Tamil mücadelesinin küresel siyasetin bir parçası olduğunu idrak etti böylece.

Tamil halkı 2009’daki soykırımın yaralarını sarabildi mi? Bu soykırım halkta nasıl bir travma ve tahribat yarattı?

Tamil halkı 2009'daki soykırımın yaralarını hala sarabilmiş değil. Bu soykırım tüm ulusu, toplulukları, aileleri ve bireyleri etkiledi. Örneğin pek çok kişi hala kaybolan sevdiklerini arıyor. Toplu katliamlar, cinsel şiddet ve tüm köylerin yok edilmesi Tamil halkında kolektif olarak kalıcı, zedeleyici bir etki bıraktı, özellikle de bu zulmü gerçekleştiren tek bir birey sorumlu tutulmadığı için. Fakat soykırımı kabul eden ve Tamil mücadelesiyle dayanışma içinde olduğunu ifade eden ilerici Sinhalalı bireyler var. Bazı insan hakları aktivistleri zulümlere karşı seslerini yükseltiyor ve gerçek bir uzlaşmayı teşvik etmek için çalışma yapıyorlar. Ancak, son derece milliyetçi olan bu devlet, bu tür sesleri genellikle marjinalleştirip göz ardı ediyor.

2022’de Sri Lanka’daki halk ayaklanması sonrasında ve son seçimlerde de Tamil halkının sesi duyulmadı. Bu bilinçli bir sessizlik miydi yoksa Tamil halkı Sri Lanka’da bir şeylerin değişeceğine dair umudunu yitirdi mi?

Tamil halkının 2022 'aragalaya' [Sinhala dilinde mücadele] protestosu sırasındaki sessizliği, Sri Lanka devletine karşı derin bir hayal kırıklığını yansıtmaktadır. Tamiller onlarca yıldır protesto gösterileri düzenliyor ve adalet talep ediyor fakat ya görmezden geliniyorlar ya da şiddetle bastırılıyorlar. 2022 protestosu ekonomik krize odaklıydı. Ne Tamil halkının topraklarının askeri işgali edilmesini ne de savaş suçlulardan hesap soran bir eylem değildi. Protestonun talepleri tek bir kişiye, o zamanki Başkan Gotabaya Rajapaksa'nın görevi bırakmasına odaklanmıştı, ancak savunma bakanı olarak oynadığı rol ve Tamillerin katledilmesi konusunda hiçbir öfke yoktu. Bugüne kadar hala adalet karşısına çıkarılmadı. Ayaklanma, Tamil ulusunun özel sorunlarını göz ardı eden Sinhala çoğunluklu bir hareket olarak görüldü. Birçok Tamil, Sri Lanka devletinin anayasanın kendilerini ezmek üzere yapılandırıldığını düşündüğü için tek başına bir hükümet değişikliğinin çözümü getireceğini düşünmüyor.

 

Son olarak Anura Kumara Dissanayaka (AKD) Sri Lanka’nın yeni devlet başkanı seçildi. Farklı ülkelerdeki sol ve demokrat kesimler AKD’yi Marksist ve solcu bir başkan olarak tanıttı ve onun seçilmesini heyecanla karşıladılar. AKD, Sri Lanka devletinin Tamillere karşı resmi ideolojisinin dışında farklı bir şey söylüyor mu?

Bazıları Anura Kumara Dissanayaka'yı (AKD) ilerici bir figür olarak görse de Tamil halkı için yeni devir açan bir figür olarak görülmüyor. Kendisi aslında birkaç hafta içinde selefinden pek çok farklı olmadığını ve partisinin 'Marksist' köklerinden keskin bir değişime işaret ettiğini gösterdi. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi küresel finans kuruluşlarıyla ilişki kurmaya istekli olduğunu ifade etti ve Amerika Birleşik Devletleri ya da Hindistan ülkeleriyle yakın ilişkiler kurma sözü verdi. Buna sebep AKD'nin ekonomik adalete odaklı siyaset yapıp ve Tamil halkının temel siyasi taleplerini de büyük ölçüde göz ardı etmesi. Tamillerin ulusal hakları için veyahut 2009'daki savaş suçlarının hesap vermesi için bir eylemde bulunmadı. Bu konuda Tamil halkı için adalet yerine devletin birliğine öncelik veren ana akım Sinhala milliyetçi ideolojisinden çok uzak değil. Tamil halkına karşı işlenen savaş suçları için adaletin peşine düşmeyeceğini kayıtlara geçecek şekilde ifade etmiş ve partisi savaş suçlusu sanıkları ağırlamıştır. Ayrıca, işlenen savaş suçları için uluslararası bir hesap verebilirlik mekanizması çağrısında bulunan BM kararlarını reddederek önceki hükümetten farklı olmadığını da bir nevi onayladı. Bu sebepten Tamil ulusu için AKD'nin seçilmesi, aradıkları köklü değişiklikler için çok umut vaat vermiyor ve ne kadar 'solcu' olduğu halk tarafından belirsizliğini koruyor.

Tamil halkı ile Kürt halkının sorunları ve yaşadıkları benzer. Türk devleti Kürt halkına karşı savaşında Sri Lanka modelini tartıştı. Tamil halkı Kürt halkının mücadelesine nasıl bakıyor, takip ediyor mu Kürtlerin mücadelesini?

Tamil halkı, Kürt mücadelesiyle dayanışma duygusunu paylaşmaktadır. Her iki ulus da benzer devlet şiddeti, etnik temizlik ve askeri işgal ile karşı karşıya. Özellikle Tamil diasporası, Kürtlerin mücadelesini yakından takip ediyor ve bu mücadelelerdeki paralellikleri idrak ediyor. Mesela Londra'daki örgütler ve Kürdistan'ı ziyaret eden Tamiller beraber yakın dayanışma göstermiştir. Tamil Eelam futbol takımı bile Mayıs 2012'de VIVA Dünya Kupası'na katılmak üzere Kürdistan'ı ziyaret etti. Hem Tamiller hem de Kürtler ulusal özgürlükleri için kitlesel bastırıcı şiddete ve soykırım uygulayan güçlü devletlere karşı mücadele etmek zorunda kalmıştır. Fakat bu ortak mücadele bu iki mazlum ulus arasındaki dayanışmayı daha da güçlendirebileceğine inanıyorum.   

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.