Özel’in eksik soruları yanlış cevapları
Arzu DEMİR yazdı —
- Gerillanın teslim alınamaması elbette burjuva siyaset sahnesinde de soruları gündeme getiriyor. Özgür Özel de kimi sorular soruyor. Ancak bu sorular eksik ve verdiği cevaplar yanlış.
Gerillanın 22 ve 23 Aralık günlerinde Xakurkê, Metîna ve Zap'ta gerçekleştirdiği eylemler ve sonuçları Türk burjuva siyasetini derinden sarstı. Asker kayıplarının ardından Meclis’te “Terörü lanetliyoruz” diye burjuva partilerin geleneksel olarak yayınladığı bildiriye bu kez CHP imza atmadı.
CHP’nin bu tutumunu sorduğu sorular eksik, verdiği yanıtlar yanlış olsa da öncelikle, gerillanın sömürgeci işgale karşı sürdürdüğü direnişin bir sonucu olarak görmek yerinde olacaktır. Bu kez yek vücut bir tutum alamamış oldular. Çünkü, işin vebali çok büyük ve çözülemeyen Kürt sorununun, nice düzen partilerini çözdüğünün sayısız örneği hala yakın tarihte mevcut.
2015 yılından beri kitle katliamları da dahil olmak üzere uyguladıkları “çöktürme planı”na rağmen, artarak devam eden asker kayıpları, gerillanın teslim alınamaması elbette burjuva siyaset sahnesinde de soruları gündeme getiriyor. Özgür Özel de kimi sorular soruyor. Ancak bu sorular eksik ve verdiği cevaplar yanlış.
"Saldırıya uğrayan üs bölgelerinde, terörist saldırıları, mevsimsel şartlara karşı yeterli korumaya sahip olunmadığı için mi başarılı oluyor?" sorusuyla asker ölümlerinin nedenlerini, AKP’nin, orduya yeterince sahip çıkmamasına, ordunun ihtiyaçlarını karşılamamasına bağlıyor. Salı günkü grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Bu operasyonun amacı ne, hedefi ne, hedefe ulaştı mı, ulaştıysa niye oradayız? Ulaşmadıysa neden ulaşmadı?” diye de soruyor. Bu sorusuyla sömürgeciliği değil, faşist şeflik rejiminin yürüttüğü ve adına “Pençe-Kilit” dediği askeri saldırıyı sorguluyor. Asker kayıpları olmasaydı, sorgulamak da aklına elbette gelmeyecekti. Özgür Özel, ayrıca 12 askerin ardından yas ilan edilmemesini eleştiriyor. Tüm bu açıklamalara bakıldığında görülüyor ki, faşist şeflik rejiminin, işgalci sömürgeci politikalarına esastan bir eleştirisi yok. Özgür Özel, CHP’nin devlet kurmuş bir parti olma genetik kodlarına uygun konuşuyor: “Biz, teröristlerle mücadelesinde her zaman olduğu gibi kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, onun mensuplarının, komuta kademesinin arkasında olduk, olmaya devam edeceğiz.” Bildiriye imza atmadıkları için hedef haline gelmenin getirdiği bir zevahiri kurtarma çabası değil. CHP, Türk devletinin Kürt halkına karşı “terörle mücadele” adı altında yürüttüğü sömürgeciliğin hep savunucusu, uygulayıcısı ve parçası oldu. Efrîn’e atılan bombanın üzerinde CHP’li Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun ismi yazılıydı. İşi buraya kadar vardırdılar.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, temelden “Türk ordusunun orada ne işi vardı?” diye sormuyor. Gazetecilerden biri, son birkaç gündür devam eden Rojava’ya yönelik saldırılara dair görüşlerini sorsa, yine “Şanlı ordumuzun yanındayız” diyecektir. CHP, Kürt sorunu söz konusu olunca hala “kaya” gibi devletçi. Çünkü o devleti bugün politik İslamcı AKP’ye kaptırmış olsa da hala bir “devlet” partisi. Özgür Özel’in bu çıkış ve tavrında 2024 yerel seçimlerini hesaba katan bir burjuva pragmatizmi ve atraksiyonu da sırıtıyor.
Ancak CHP’nin bu kadarcık “muhalefeti” bile onu faşist Devlet Bahçeli’nin hedefine oturtmaya yetti. Faşist Bahçeli, grup toplantısında tehditlerini sıraladı, Özgür Özel için “Memleketi Manisa’da protesto edilen bu şahıs, eğer aklını başına almazsa sokakta bile yürümeyecektir” dedi. CHP için “Bugünkü CHP, DEM kadar milli güvenlik tehdididir” diye hedef gösterdi. Bu arada AYM’yi unutmadı, yine “Kapatın gitsin” dedi. Ayrıca AKP-MHP iktidarı, sözleşmeli piyade Er Enis Budak’ın cenaze töreni sırasında Özgür Özel’e yönelik provokasyon girişiminde de bulundu.
Burjuva siyaset kırılgan bir fay hattı üzerinde. TSK’nın yürüttüğü sömürgeci işgal politikalarına her fırsatta destek veren CHP’den gelen ve sadece “AKP’ye muhalefet” amacı taşıyan sorular bile fay hattında sarsıntılara neden olabiliyor.
Savunma Bakanlığı 12 askerin ölümünü kabul etti. Gerilla güçleri, asker kaybının daha fazla olduğunu söylüyor. Bu kez, durum asker cenazelerini yakıp da ortadan kaldıramayacak kadar büyük. Hatırlayacaksınız, geçen yıl Kasım ayında, TSK’nın kendi askerlerinin cenazelerini yaktığını gösteren görüntüleri HPG BİM paylaşmıştı. Bakmayın bu kadar “şehit askerlerimiz” diye tantana yaptıklarına. Çoktan unuttular bile. Üzerlerini Türk bayrağı ile örttükleri o tabutların içinde yatanlar haksız bir savaşta öldüler. Sosyal medyada yayınlanan fotoğraflara bakıldığında, içlerinde yoksul Türk ailelerinden gençler de var. Bu acı, ailelerin kalbinde sonsuza kadar sürse de “vatan savunması” diye gönderdikleri Kurdistan’da ölen çocukları, çoktan Türk devleti ve onun ordusu için “savaş zaiyatı” oldu bile.
Tek çıkış yolu, Kürt halkına karşı yürütülen bu savaşın, Türk emekçilerinin, işçilerinin savaşı olmadığını anlatmak, anlamak. “Devletin bekası” denilenin, Saray’ın, faşist şefin, bilumum düzen partilerinin, zenginlerin çıkarı olduğunu anlatabilmek, anlayabilmek. Bu da böylesine bir şovenist kuşatma altında çok zor. Ama başka çıkış yok!