Kurum'un Kürtçesi, Memduh'un annesinin "dilsizliği"
Arzu DEMİR yazdı —
- Seçim zamanı yapılan Kürtçe konuşmalara, pankartlara, selamlamalara bakmayın. Onlarda Kürt düşmanlığı ezeli ve ebedidir. Kürt halkı, Kürtçeye dair ne hak kazandıysa mücadeleyle kazanmıştır.
Cumhur İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Murat Kurum, geçtiğimiz günlerde "Diyarbakırlılar buluşması"nda Kürtçe konuştu, puşi taktı.
Elbette ki seçim çalışmasıydı, ucuz ve vasat bir şovdu.
Hatta öyle bir şovdu ki, aynı gün MHP etkinliğinde de bozkurt işareti yapıyordu.
Murat Kurum, Kürtçesiyle poz verirken, 21 Şubat Dünya Anadil Günü'nün hemen öncesinde Memduh Çalışkan'ın yaşlı annesi, Türkçe konuşamadığı için 2,5 saat İstanbul Havalimanı'nda mahsur kalıyordu.
Onun ve diğer siyaset erbap ve esnaflarının iktidar, oy ve koltuk için başka ne tür şovmenlikler ve rezillikler yapacağını hep birlikte göreceğiz.
Ancak bu tablo içinde net olan, faşist şeflik rejiminin Kürtçe düşmanlığıdır. Türk devleti, Kürt halkının inkarı üzerine inşa edilmiştir; bu inkar politikasına Ermeni, Rum, Süryani halkların inkar edilmesi ve soykırım suçuna maruz kalmaları da dahildir. Teklik bu devletin genetik kuruluş kodudur. Devlet partisi CHP'den tarihin çöplüğüne atılan ANAP'a, DYP'ye, devletten düşen Davutoğlugillerden, Babacangillerden AKP'ye, tonları farklı olsa da bu "teklik" ortak noktalarıdır.
Seçim zamanı yapılan Kürtçe konuşmalara, pankartlara, selamlamalara bakmayın. Onlarda Kürt düşmanlığı ezeli ve ebedidir. Kürt halkı, Kürtçeye dair ne hak kazandıysa mücadeleyle kazanmıştır.
Kayyum darbesiyle halkın belediyelerine el koyduklarında ilk yaptıkları Kürtçeye dair ne varsa yok etmek oldu. Kadınlara dair ne varsa yok etmek istedikleri gibi.
Amed Büyükşehir Belediyesi'nin çok dilli tabelasını adeta törenle kaldırdılar. Sadece Amed'de değil ki, el koydukları 95 belediyenin akıbeti de aynı oldu.
Belediyelerin açtığı Kürtçe dil kursları ve okullar da hem kayyumla hem de KHK'lerle kapatıldı.
Hatırlayacaksanız, bu okullar, halkın mücadelesinin sonucuydu. Hiçbir iktidar bahşetmedi. 2002 yılında Kürtçe okullara izin veren yasal düzenleme Meclis'ten geçip de okullar açılmaya başlandığında, kapının boyu, pencerenin genişliği, üzümün çöpü, incirin çekirdeği gibi gerekçelerle, engeller çıkartılmıştı. Bu engeller nedeniyle yasanın kabulüyle ilk Kürtçe okulun açılışı arasına 4 yıl girdi. Batman'da ilk Kürtçe okulun açıldığı 2006 yılından ilk kayyum darbesine kadar, halk, her türlü engele rağmen ana diline, okullarına, kurslarına sahip çıkarken, Kürtçe ve lehçelerine ilişkin araştırmalar yapıldı, dernekler, enstitüler kuruldu, kitaplar çıkarıldı, sözlükler geliştirildi. Bunlar da faşist iktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi gerekçesiyle çıkartılan KHK'lerle gasp edildi. Darbe girişiminde bulunan Gülen cemaatiydi ama, iktidarın hedefine aldığı her zamanki gibi Kürt halkı ve kazanımları olmuştu.
Kurdistan kentlerinde belediyeler, çocukların ana dilinde yaşadıkları, öğrendikleri, oynadıkları kreşler ve gündüz bakımevleri açmıştı. Çocuk bakımı sırtına yıkılan kadınlar bakımından can simidi olan bu kurumlar da yok edildi. Kapatılmayanlar ise, sömürge memurlarıyla doldurulup, Türkçeye dayalı müfredat ile asimilasyon merkezlerine dönüştürüldü.
Kürtçe tiyatronun başına gelmeyen de kalmadı. Örneğin, Amed Şehir Tiyatrosu çalışanları işsiz kaldı. Özel tiyatrolar oyunlarını sergilemek istediklerinde yasaklamalarla karşılaştı, karşılaşmaya da devam ediyor. Daha geçen hafta, Kürtçe tiyatro "Qral ü Travis"in İstanbul'daki gösterimi Şişli Kaymakamlığı tarafından yasaklandı.
DBP'li belediyeler göreve geldiklerinde, sadece Kürtçe değil, o yerelde konuşulan Arapça ve Süryanice dilleriyle de halka hizmet götürmüşlerdi. Kürtçe, Arapça ve Süryanice tabelası olan Mardin Büyükşehir Belediyesi, 4 dilli kreş ile çocuklara eğitim vermişti. Kayyum bunu da yok etti. Kayyumlar cadde, sokak, park, meydan isimlerini de değiştirdi.
Ana dili yasaklayarak, halkı dilsiz ve hafızasız bırakmak bir sömürgecilik kuralıdır. Ancak bu konuda Türk devletinin hiçbir şansı yok. Kürt halkı, sömürgeciliğin karşısına dili, kültürü ve hafızası ile de dikildi.
15 Şubat'ta Halfeti'de son bulan Özgürlük Yürüyüşü'nde en çok atılan slogan, "Bijî azadî bimre koletî" oldu. Kürt halkı ve öncüleri, sömürgeciliğe karşı özgürlük için hala direnişte. Sömürgeci rejim inşa edileni yıkıyor, o yeniden kuruyor, şovmenlere, tribünlere oynayanlara pas vermedi, vermiyor.
O zaman, 21ê Sibatê Roja Zimanê Zikmakî ya Cihanê, Li Hemû Zimanan Pîroz Be!