Taksim Meydanı’nı yeniden kazanma zamanı
Arzu DEMİR yazdı —
- 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama kararı ve ısrarı, bir kentin meydanının, emekçilere kapatılmasına karşı mücadele kararlığı anlamına gelir ve bu politik özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır.
Geçen yıl 1 Mayıs’ı Taksim yerine Maltepe’de kutlayan konfederasyonların, siyasi partilerin, sendikaların, temel temennisi, “Bu Taksim için son yasaklı 1 Mayıs olsun”du. Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı seçilecek, faşizm geriletilecek ve memlekete bahar havası gelecekti. O gün Maltepe’de kitlesel 1 Mayıs kutlaması yapılırken, Birleşik Mücadele Güçleri bileşenleri başta olmak üzere devrimciler, yasağı tanımayarak 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama girişiminde bulunmuş ancak polis şiddeti ile gözaltına alınmışlardı. Bu saldırıları kınayan DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB’nin 3 Mayıs’ta yaptığı açıklama şöyle bitiyordu: "1 Mayıs 2024’de Taksim’de buluşacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz."
Şimdi o tarih geliyor. Yerel seçimde elde edilen sonuç, genel seçimde beklentilerin karşılanmamasının yarattığı umutsuzluk ve karamsarlık halini geride bıraktı. Kadınların 8 Mart kararlılığı ile Kürt halkının 21 Mart Newroz kitleselliği ve coşkusu, İmralı tecridine karşı sürdürdüğü mücadelenin deneyimi ve gücüyle elde edilen 31 Mart zaferinin üzerine, bir de Van serhildanı ve zaferi geldi. Kürt halkının fiili meşru mücadelesi, faşist şeflik rejiminin planını bozdu.
Bugün artık tüm yollar Taksim’e çıkıyor.
Bu yıl “1 Mayıs’ta Taksim’deyiz” çağrıları daha erken ve yaygın başladı. Önce 22 parti, örgüt, sendikadan ortak açıklama geldi. Ardından KESK İstanbul Şubeler Platformu açıklama yaptı. DİSK de “Bu yıl 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz” dedi.
Henüz, toplanma yeri, katılım biçimi vs. netleşmiş değil. Dileğim şu; Meydana şu kadar kişi, bu kadar kişi girsin. Yok işte milletvekilleri ile şunlar bunlar girsin pazarlığı yapılmadan, alanın, işçi ve emekçilere kayıtsız şartsız açılmasını zorlamak.
1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama ısrarının, “yer tartışması"ndan öte bir anlam taşıdığı ortada. “Taksim’e takılmayalım. Kitlesel bir kutlama yapalım” güzellemesine asıl takılmayalım. Asıl, bu takıntıyı aşalım.
Çok açık ki, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama kararı ve ısrarı, bir kentin meydanının, emekçilere kapatılmasına karşı mücadele kararlığı anlamına gelir ve bu politik özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır.
İktidar ve yandaşlarının her türlü ajitasyon ve propagandasına açık olan bir meydanın, 1 Mayıs’a ve toplumsal mücadele güçlerine kapatılması ve bu yasağa karşı mücadele, bir yer takıntısı değil, önemli bir politik mücadeledir.
Şimdi düne göre, bu yasağı delmek bakımından daha güçlü durumdayız.
Taksim Meydanı, ayrıca politik tarihsel hafızanın merkezidir. 1977 1 Mayıs’ında o meydanda devlet, işçileri katletti. O katliamın hesabını hala vermediler. O meydan, 2013 yılında, başta Türk emekçi ve ezilenleri olmak üzere halkların onur ve özgürlük isyanı olan Gezi ayaklanmasının mekanıydı. Taksim Gezi Parkı’ndan meydana taşan ve oradan tüm kentlerin meydanlarına, sokaklarına yayılan umut, faşist rejimin yıkılabileceği fikri ve duygusunu toplumsallaştırmıştı.
2013 yılından 10 yıl sonra yine tarihsel bir kavşaktayız. Rüzgâr yine ezilenlerden yana esiyor.
Ancak rüzgarın bizden yana olduğu gerçeğini bilmek ve umut etmek yetmiyor. 2010 yılında 200 bin kişinin Taksim Meydanı’nı doldurması, militan ve sürekli bir sokak mücadelesinin sonucuydu.
12 Eylül darbesiyle bu alan emekçilere tamamen yasaklanmıştı. Ancak 1988’den itibaren, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama arzusu devrimcilerin gündeminde oldu. 1989 yılında Tarlabaşı’ndan Taksim’e yürümek isteyen devrimcilere polis ateş açtı, genç devrimci işçi Mehmet Akif Dalcı polis kurşunuyla katledildi. Ertesi yıl, üniversite öğrencisi Gülay Beceren, polis kurşunuyla felç kaldı. Sendika konfederasyonları, uzunca bir süre 1 Mayıs’ı Çağlayan Meydanı’na hapsetti. Sonra 1995-96 yıllarında Kadıköy’de kitlesel 1 Mayıs kutlamaları oldu. 1996 yılında, polis, 3 işçiyi katletti. Bu kez, Kadıköy de 1 Mayıs’a kapatıldı.
Devrimci örgütler, her yıl, Taksim’i küçük gruplar halinde zorlarken, Taksim’i yeniden kazanma mücadelesi kitlesel bir biçimde 2007 yılında başladı. 3 yıl boyunca, dişe diş tam bir irade savaşı, sokak savaşı yaşandı. Yüzlerce insan gözaltına alındı, yaralandı. 2007 yılında 75 yaşındaki İbrahim Sevindik, polisin şuursuzca kullandığı gaz bombası yüzünden hayatını kaybetti. Taksim Meydanı, polis işgali altında tutuldu, meydana çıkan sokaklarda polis ile çatışmalar yaşandı. Taksim, fiili meşru mücadele ile kazanılmış oldu. Alanın yeniden ezilenlere, emekçilere yasaklandığı 2013 yılına kadar, 3 yıl boyunca 1 Mayıs gerçekten bir bayram havasındaydı; kitleseldi, coşkuluydu, kararlıydı, neşeliydi, güçlüydü.
Erdoğan iktidarı, devrimcilerin, emekçilerin direnişi nedeniyle meydanı açmak zorunda kalmıştı. İlk fırsatta da geri aldı.
Şimdi o an geldi.
Zaman, Taksim Meydanı’nı yeniden kazanma zamanı!
Dem, ji nû ve destbixistina Qada Taksîmê ye!