Rönesansın temeli elli yıl önce atıldı
Forum Haberleri —

PKK/foto: AFP
- İnsan yaşamı tek biçimlilik ve aynı çizgide hareket etmemiştir. Bu özgürlük için de böyledir; değişim ve her an yaratmayan, dönüştürmeyen, kısa sürede kendi kusuruyla kendisini bitirir ya da yozlaşır.
ŞEMSETTİN ÖZER
PKK felsefesi, Ortadoğu Rönesansı'nın temelini elli yıl önce attı ve şimdi bunu sonuca ulaştırmak istiyor.
Eğer düşüncenizde özgür bir gelecek imgesi yoksa, dogmatizmin dehşeti kaçınılmazdır. Yaşadığımız açgözlülük, zengin ile yoksul, kadın ile erkek arasındaki muazzam eşitsizlikler, ırkçı, milliyetçi, şovenist zihniyetle birleşince ortaya bir dehşet çıkıyor. Bu, zihniyet savaşının ahlakını da aşan korkunçluklar dünyasıdır. Ortadoğu, derin bir Kerbela zihniyetini aşamadığı için derinden cinnet geçiren bir cehaleti yaşıyor. En son Suriye'de Alevi halkına yönelik öldürme metotları, en kısa tabiriyle bir cehaletin cinnet geçirme biçimiydi. İşte bu yöntem, faşizmin, Selefilik-cihadist zihniyetlerin ortak özellikleridir.
İlkeler de yozlaşırsa…
İnsanlık tarihinin inanç ve düşüncesi olgunlaşmadan ya da zihinsel dönüşümü gerçekleştirmeden ilkelerin yozlaşması, gerilemesini, bozulmasını gösterir gibidir. Söz konusu olan, temelini bir anlamda her şeyini bağlı kurduğu mutlak değişmezlik yasasını bir yaşam haline getirmesidir. Oysa ilkesel akıl da, düşünce ya da inanç, fizik dünyası kadar değişim zorunludur. İnsan yaşamı tek biçimlilik ve aynı çizgide hareket etmemiştir. Bu özgürlük için de böyledir; değişim ve her an yaratmayan, dönüştürmeyen, kısa sürede kendi kusuruyla kendisini bitirir ya da yozlaşır.
Değişim yaşamın dilidir
Tarihsel olarak, Kürt Özgürlük Hareketi, reel sosyalizm dağılmadan önce hiç kimse Önderlik gibi bu yıkılışının nedenini öngörmedi ve bilimsel olarak değerlendirmedi. Öngörü, sezgi ve hakikate diyalektik ve hiçbir şeyi katılaştırmadan esnek yaklaşımı, Önderliğin esas yöntemidir. Önderliğin bu tarzı, Özgürlük Hareketi’ni güvenceye aldı, büyüttü ve geliştirdi. Bugün de bu yapılıyor. Özgürlük, zaman ve hayatın anlam gücüyle varoluşun geleceğe açılmasıdır, bütün bir evrene açılmadır. Kendini yeniden yeniden ama değişik metotlarla evrenselliğe yaymadır. Değişim, yaşamın dilidir ve Özgürlük Hareketi’nin gelişim ve dönüşümleri her zaman hamlesel olmuştur. Hayatın ya da doğanın dili böyledir, bundan kimse kaçamaz. Bunun içinde savunma vardır. Kesinlikle evrendeki her varlığın öz savunma mekanizması vardır. Önderlik buna siyasal demokrasi dedi.
Barışı istememek faşizmdir
Dolayısıyla hareket, öz ve varoluş, kopmaz evrenin oluşum halidir. İnsan yaşamının duygu, duyuş, isteklerini anlayabilmek için, insanın doğasını bilmek gerekir; insan doğasını bilmek için ise, genel olarak doğa ve insan ilişkisine diyalektiksel bakmak gerekir. Siyaset tarihçileri, filozoflar; öngöremedikleri şey değişimi kendi dışında görmeleridir. Önderlik hep diyalektik ve hakikate estetik yaklaştı ve Kürtleri dünya sahnesine taşıdı. Bunu görmezlikten gelen ya da Önderliği farklı değerlendiren kişiler, bu kesimler, bireyler sadece Önderliğe düşman değil, aynı zamanda yurtsever Kürtlerle de alakaları olmayanlardır. "Neden PKK barışıyor, neden Rojava Suriye devletiyle barışıyor?" Hakikati bilmeden, Özgürlük Hareketi’ni tanımadan, ki bunlar hep PKK'ye karşı oldukları için, duygularının esiri, esaretiyle konuşurlar ya da böyle yaklaşırlar. Oysa hakikat, duyguların aşırılığını reddeder.
Dolayısıyla barışı istememek, faşizmin ta kendisidir, milliyetçiliktir, cehalettir. Ortadoğu coğrafyasını Selefilik-cihadist zihniyetine teslim etmektir. İşte bu kafalar, Özgürlük Hareketi’ni anlayamazlar çünkü Özgürlük Hareketi’ni anlayabilecekleri kapasiteleri yoktur.
Özgürlüğün dili barıştır
Bir düşünce ya da din, kendi koyduğu ilkeleriyle ya yıkılır ya da yozlaşır: Nietzsche, "Ben Tanrı'yı kendi çağdaşlarım arasında ölü buldum" metaforu, bir bütün olarak din ya da başka bir şeyin kendi kurdukları ilkeleri, tanrının lütfüymüş gibi bir yaklaşımı sonucu cehalet kaçınılmazdır.
Ortadoğu bin yıllarca bunun ağırlığının altında ezildi ya da hayatın anlamını anlamadan öldü, ölüyor. Özgürlük felsefesi de hep şunu dedi: "Bu Ortadoğu'nun kaderi olamaz." Barış, her zaman tüm insanlığın özlemi olmuştur. Çünkü savaş sadece ekonomik yıkım, fiziksel ve doğa yıkımı değil, en önemlisi de insan zihniyetini tahrip edip bir kültür yozlaşmasına neden olur; demokratik siyaset tam da yukarıda saydığımız insan doğasına zıt şeylere karşı bir tedavidir. Dolayısıyla özgürlüğün dili barıştır, demokrasidir. Özgürlük felsefesi hep bu zihniyetlerle mücadele etmiştir.
Demokratik siyaset estetik düşünür
Demokratik siyaset bir portre sanatına benzer. Söz konusu olan, benzerini yapmak, değişim değil; ama aynı anda portrenin yansıma düzlemini ve yarattığı yeni çizimleri de tekrarın içinde kaybolup gitmesidir. Zihinsel faaliyete ilişkin mekanik portrelerdir bunlar. Genelde felsefi araçlarla yapılsa bile, bir önceki portreyi aşamadığı için estetik yaratım mümkün değildir. Dolayısıyla, sanat, felsefe, bilim, inanç tarihleri olduğu kadar demokratik siyaset felsefesini de ilgilendiren bir daldır estetik düşünme sanatı. Bu nedenle ayrıntılar, zıtlar bazen birbirinden ayrılabilir, bazen bir araya gelebilir; iyi durumlar için de, zor durumlar için de elbette. Demokratik siyaset felsefenin ortak özelliği, aşkınlık ve yanılsamayı yeniden estetik bir ruh kazandırma işidir. Bu da irrasyonel, mekanik düşünceye karşı büyük bir devinim içinde, adeta bir evrenin içinde tüm gezegenlerin çokluğunu bir arada yaşamasının kültür zihniyetini yaratmasıdır. Özgürlük Hareketi, demokratik siyaset felsefesi budur.
Vahşi kapitalizmin "son tangosu" bu mu?
Neo-liberal, Selefilik-cihadist politikalarının körüklediği yıkıcı (yani kronik işsizlik, yoksullaşma, göçertme, toplumsal bünyenin dağılması ve küresel eşitsizlik gibi) savaşın etkileri bizatihi Ortadoğu'da dincilikle toplumu hipnotize ediyor. Küresel Bir sefalet ve cehaletin küreselleşmesidir bu. Sormak zorundayız: Yaşanan vahşi kapitalizmin "son tangosu" bu mudur? Ortadoğu, büyük bunalım olmasa da, kaderinden cinnet geçiriyor ve insanlığı kirletiyor. Evet, faşizmin ikiz kardeşi dinciliğin beslediği temel gıdalar cehalettir. Umberto Eco, faşizmi şöyle tanımlar: "Evrensel faşizm hala aramızda; bazen hiç saklanmaya lüzum görmeden. Dünya sahnesine biri çıkıp açıkça 'Auschwitz'i yeniden açmak istiyorum' dese ya da İtalyan meydanlarında yeniden kara gömleklilerin yürümesini istiyorum dese, ne kadar kolay olurdu." Gerçekten Ortadoğu'da durum bu. O Selefilik-cihadistlerin düşünceleri, fiziklerine de yansıyan korkunç bir görünümleri var. Peki soruyoruz: Barışı istemek ya da şöyle soralım: Daha fazla doğa kıyımı, daha fazla toplumsal dinamiklerin bozulması değil midir? Türkiye adeta bir tarikatlar mezbahasına dönüşmesinin nedeni, bu uzun süreli savaşın sonucu değil mi?
Özgürlük Hareketi eskiden beri bu savaşı ortadan kaldırmak için mücadele etti. Bu nedenle, Özgürlük Hareketi Ortadoğu'nun Rönesans’ın öncü felsefesinin temelini elli yıl önce attı. Bugün bunu demokratik siyaset ve uluslararası hukuk normlarıyla sonuca ulaştırmak istiyor ama bazı kesimler bundan tedirginler. Hele Rojava Kürdistan modeli onları tedirgin ediyor. Bunu da sonraki yazımıza bırakalım.