Şarkılara doyamadım
Kültür/Sanat Haberleri —
- Önce acıyı ve ağıdı seslendirdi. Sonra neşeyi, bilgeliği, sevdayı, gerillayı… Kürt müziğine ömrünü veren Aram Tîgran’ın yaşamını yitirmesinin üzerinden 15 yıl geçti. Sason’un Bianda köyünden Qamişlo’ya, oradan Brüksel’e uzanan serüveni yüzlerce şarkıyla doluydu. Ölümünden kısa bir süre önce “Gözüm sanata doymadı. Şarkılara doymadım. Ne zaman doyacak bilmiyorum” diyecekti.
REWŞAN DENİZ
Sason’un Bianda köyü. Yıl 1915. Aram Tîgran’ın köyü Ermeni Soykırımı’nda yakılıp yıkılıyor. Köyde sadece 15-20 kişi hayatta kalabiliyor. Bunlardan birisi de Aram’ın babasıdır.
Soykırımdan kurtulan baba Tîgran, Qamişlo’ya kaçmayı başarıyor. Anne tarafı da aynı kaderi paylaşıyor. Geriye kalanları ne gören oluyor o tarihten sonra ne duyan... Aram Tîgran, “Sadece annem ve teyzem Qamişlo’ya gelebilmişler. Başka akraba da yok. Teyzem de öldü. Eski akrabaları bulmak epey zor” diyecekti.
Aram’ın annesi Kulplu. Ama uzun süre Silvan'da kalmış. 2008 yılında Amed’de ilk kez giden Tîgran, “Babamın köyünü, Silvan’ı gezeceğim. Çok heyecanlıyım. Bu benim için bir rüya. Bu benim derdim, kederim, gamım’’ diyecekti.
O günden sonra
İşte Qamişlo’ya ulaşıldığında, genç Tîgranların arasında büyük bir aşk da başlıyor burada. Annesi ve babası tanışıp evleniyorlar. Aram, 1934 yılının 15 Ocak günü dünyaya gözlerini açıyor.
Ona sanatı sevdiren güzel kaval çalan babası oldu. Önceleri ud dersleri aldı. 15 yaşından itibaren cümbüşüyle eğlencelere katıldı. Sonra okul bittiğinde babası bir gün Aram’ı çağırır: “Artık mesleki konularda okumanı istemiyorum. Sanatla uğraş. Zaten bende ney çalıyorum. Sanatla uğraşıyorum. Seninde sanatçı olmanı istiyorum.”
O günden sonra Aram’ın tüm hayatı müzik olur. Durmadan şarkılar söyledi. Öyle ki, ölümünden kısa bir süre önce, en çok o günleri özlediğini söyleyecekti.
1966 yılına kadar cırcır böceğinin keyfi, karıncanın çalışıp didinmesini birleştirecek olan sanat hayatı sürüp gidecektir Qamişlo’da.
Diller seremonisi
Ve Aram, daha bu yıllarında bile Rojava’nın sayılı sanatçılardan biri olacaktır. 1976’da da Erivan’a yerleşen Aram, burada 1985 yılına kadar Erivan Radyosu’nda çalışır. Fakat bu kez dostları arasında ya da onu sevenler arasında değil, radyo mikrofonunun soğuk, mekanik yüzüne söyleyecektir şarkılarını.
1990 yılında bu kez Avrupa’ya gelir. O günden sonra tam 16 yıl boyunca 435 şarkının derlenip okunduğu çileli ama taşkın bir dönem olacaktır Aram için.
Aram, 53 yıllık müzik yaşamında Ermenice, Kürtçe, Arapça ve Türkçe şarkılar okudu… Hepsi bundan ibaret değil elbette: 230’u Kurmancî, 150’si Arapça, 30’u Türkçe, 10’u Süryanice, 8’i Yunanca, 7’si de Kirmanckî olmak üzere okuduğu şarkılarda tam bir “diller seremonisi” yatar. Ancak bunların tamamını albümlere okumamıştır.
Ey Dîlberê
Aram’ın bir özelliği şarkılarının müziğini genelde kendisinin yapıyor olmasıdır. Örneğin, ‘Mazlum Şêrê Kurdistan e’ gerillaların yazdığı, müziğini Aram’ın yaptığı bir şarkıdır.
Bunun gibi Aram dendiğinde belki de ilk akla gelen parçalardan biri de Feqiyê Teyran’ın yazdığı Ey Dîlberê’dır. Az olmakla birlikte ‘Ax Lê Gidyanê’, ‘Bahre Vane’, ‘Gulbinaz’ ve ‘Gul Şerîn e’ gibi söz ve müziklerini kendisinin yaptığı şarkılar da bulunuyor.
Babasının yazdığı bazı parçaları da albümlerinde okuyan Aram, Cigerxwîn’in eserlerinden de esinlenir ve ‘Eman Leylê’, ‘Şev Çû’, ‘Sebra Dila’, ‘Dil Axe’, ‘Newroz’, ‘Bi Xêr Hatî Tu Newrozê’ gibi şarkıları üretir.
Dağ gelinin hikayesi
Kürtlerin binlerce yıldır söylediği ‘Horom Horom’, ‘Yarim Goranî’, ‘Digerim’ ve ‘Fidan Yar’ gibi halk şarkılarına da albümlerinde yer veren Aram, Ermeni şarkılarını da Kürtçeye çevirerek okudu. Örneğin ‘Nînaqan’, ‘Narên e Lerê’ ve ‘Rebe Here Welate Xwe’ şarkıları Ermeni halk şarkılarıdır ve kendisi Kürtçeye çevirmiştir.
‘Sarı Gelin’ olarak bilinen şarkıyı da albümlerinde ‘Axçik’ olarak okuyan sanatçı bu konuda kamuoyunun yanıltıldığını söyleyecektir: “Bu şarkının söz ve müziği anonimdir. Ben Ermeniceden Kürtçeye çevirdim. Şarkının orijinal adı Sari Axçik’tir. Ermenicede ‘Sari’ dağ anlamına geliyor. ‘Axçik’ de gelin demek. Yani ‘Dağ Gelini’ anlamına geliyor. Nedenini bilmiyorum ama Türkler Dağ Gelini’ni Sarı Gelin yaptılar.”
Halkımın acıları
Aram Tîgran, her sanatçıya nasip olmayacak bir müzik kariyeri yaptı ve Kürtler içinde en saygıdeğer sanatçılardan biri oldu.
Müzik hayatının 50. yılı vesilesiyle kendisiyle yapılan bir söyleşide, “Çok ünlü oldunuz. Eksikliğini hissettiğiniz bir şey var mı” sorusuna cevabı hiç şaşırtmıyor bizi: “Gözüm sanata doymadı. Şarkılara, çalmaya doymadı. Ne zaman doyacak bilmiyorum. Ben sanatı sevdiğim için herhalde. Sanat benim yaşamım, vitaminim, balımdır. Gençken çevremiz doluyordu; sabaha kadar oturur, çalar, söyler, doymazdık.
Tabi halkın çektiği acıları sanatımda işliyorum. Kürt ve Ermeni halklarının acılarını çok iyi biliyorum. Bunu sanatımın ayrılmaz bir parçası olarak kullanıyorum. Çünkü bu coğrafyalar benim. Bu iki halkın derdi çok büyük.”
Amed hasreti
İlk kez 2008 yılında Amed’de davet edildiğinde dünyalar onun olmuştu. “Bu yüzyıllık bir hayal, yüzyıllık bir heyecan’’ diyecekti. Amed hasretiyle yaşadı, Amed hasretiyle hayata veda etti. Bedeninin toprağına kavuşmasına izin bile verilmedi. Geriye, Mezopotamya'nın bütün dillerinde strana dönüşmüş acılar, sevinçler, umutlar, isyanlar, hasretler kaldı. HABER MERKEZİ
* * *
Babamın vasiyeti
Evde sürekli Kürtçe konuşulurdu. Annem de babam da Kürtçeyi çok iyi biliyordu. Bende onlardan öğrendim Kürtçeyi. Babam Kürtçe şiir yazıyordu. Birçok şiirini de bana yazdı. Bilbilo, Diçim Diçim, Bi Hesreta Yerîvanê gibi eserlerimin bestecisidir. Babam Kürtleri çok seviyordu. Bana sürekli, ben Kürtler sayesinde hayattayım. Onun için sana vasiyetim; Kürtlerin dostu ol, onların yanında yer al diyordu. Çünkü Ermeni katliamında Kürt bir aile onu korumuştu. Bunun için kendini borçlu hissediyordu Kürtlere karşı yanıtını veriyor.
* * *
O ses… Ozanımdı
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Aram Tîgran hayatını kaybettiğinde İmralı Cezaevi’nden gönderdiği mesajda, “Aram Tîgran Ortadoğu’nun bülbülüydü. Aynı zamanda şahsi bir ozanımdı. İlk Ankara’dayken radyodan sesini duydum. Aram Tîgran’ı Ankara’da ilk dinlediğimde bu ses ölmemeli, hep özgür kalmalı’ demiştim. O ses, beni Kurdistan’a götürdü. Bu sesler ölmez. Aram için öldü diyemem. Aram için şehit diyorum, ölümsüzleşti. Ona büyük şehit diyorum. Benim için Aram ölmemiştir” demişti.
* * *
Aram bir ekol yarattı
Aram Tîgran, sesi, farklı dillerde müzik yapması ve kendine özgü melodileriyle halkın gönlünde taht kurmuş bir isimdir. Özellikle Kürtler açısından çok özel bir sanatçıdır. Daha yaşadığı sürede Kürtler tarafından onure edilen Aram Tîgran ölümünden sonra da her yıl anılır, Kürt müziğine katkısı minnetle yad edilir.
2011 ve 2016 yılları arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Aram Tîgran Kent Konservatuarı'nda ud ve makam dersleri veren Neşet Güçmen, Aram Tîgran’ın Kürt müziğinde bir ekol yarattığına dikkat çekti.
Aram Tîgran’ın kendi tarzıyla Kürt halkının gönlünde taht kurduğunu belirten Güçmen, "Tîgran’ın eserleri, Kürt müziği klasikleri arasında yer almakta. Onun melodik yapısı, doğa ve insan sevgisi temalı şarkıları Kürt halkı tarafından çok sevildi, hızla kitlelere ulaştı. Müziğinin melodik yapısının inici ve çıkıcı dizilerden, dörtlü ve beşli dizilerden oluşması, sözlerinin doğa ve insan temalı olması Kürt ve Ermeni halkları arasında müzikal duygu ve ruh yakınlaşmasını sağlamıştır" dedi.
Aram Tigran’ın sanatıyla Kürt halkının değerleri, sorunları ve coğrafyasını anlattığını bu özelliğinin de onun halk tarafından daha çok sahiplenmesine vesile olduğunu söyleyen Güçmen, “Tigran, Kürt halkıyla birlikte ilelebet yaşayacaktır. Aram Tigran’ın müziği ve yaşam felsefesiyle, ölümünün 15. yılında dahi hafızalarda yaşamaya devam ediyor” şeklinde konuştu.