Seçimin asıl kaybedeni: Ampelkoalition

Dosya Haberleri —

Almanya seçimler/ Foto:AFP

Almanya seçimler/ Foto:AFP

  • Almanya’da Thüringen ve Sachsen’da yapılan seçimlerin sonuçları kimilerine göre siyasi bir deprem kimilerine göre bir dönüm noktası. Seçimin en bariz kaybedeni kuşkusuz Almanya’yı yöneten SPD, Yeşiller ve Hür Demokratlar’dan oluşan Trafik Işığı Koalisyonu (Ampelkoalition).
  • Seçimin kazananı ise Haziran ayında AP seçimlerinde yüzde 6,2 oy alan ve bu seçimde yüzde 15’i aşan Sahra Wagenknecht’in partisi BSW oldu. AfD’nin önlemez yükselişi ise Almanya siyasetinde dengeleri değiştirecek gibi. Nasıl bir hükümet kurulucak, kim kiminle koalisyon kuracak, 'bir araya gelmeyiz' diyenler ne yapacak, göreceğiz.

REWŞAN DENİZ

Resmi olmayan sonuçlara göre Sol Parti’nin kalesi Thüringen’de yüzde 32,8’le ırkçı parti AfD (Alternative für Deutschland-Almanya için Alternatif) birinci parti oldu. Sağcı CDU (Hristiyan Demokrat Birliği) ise 23,6 oyla ikinci, Sahra Wagenknecht’in partisi BSW ise 15,8’le üçüncü parti oldu. 2019 seçimlerinde birinci parti olan Sol Parti (Die Linke) ise yüzde 13,1’le ancak dördüncü parti olabildi. Sachsen’de ise kıl payı yüzde 31,9’la CDU birinci parti, 30,6’yla AfD ikinci parti oldu. BSW ise bu eyalette ilk kez girdiği seçimde 11,8’le üçüncü parti konumuna yükseldi. Her iki eyalette de Almanya’yı yöneten hükümet partileri SPD, Yeşiller ve Hür Demokratlar havlu attı. İki eyalette ortaya çıkan bu sonuçlar gelecek yıl yapılacak genel seçimlere de dair hiç de iyi sinyaller vermiyor ve tartışmalar kısa sürede durmayacak gibi gözüküyor. Bu seçim sonuçları kimilerine göre siyasi bir deprem kimilerine göre dönüm noktası olacak bir gelişme. 

CDU’nun çıkmazı

Her iki eyalette de hiçbir parti tek başına hükümet oluşturacak çoğunluğa sahip değil bu yüzden koalisyon kurulması şart. AfD her ne kadar koalisyona istekli olsa da onunla koalisyon görüşmesi yapmaya tüm partiler şimdiden kapılarını kapatmış durumda. Öte yandan CDU’nun özellikle Thüringen’de Sol Parti’yle ilkesel olarak koalisyon yapmama kararı ileride oluşacak tabloyu görmeyi zorlaştırıyor. Unvereinbarkeitsbeschlusse (Uyumsuzluk kararı) Almanya’da siyasi partilerin, sendikaların veya derneklerin kimlerle ortak çalışmayacaklarına dair düşüncülerini açıkladıkları kararlardır. CDU da bu bağlamda öncesinden aldığı kararla hem AfD ile hem de Sol Parti ile çalışmayacağını deklare etmişti. CDU’nun bu konuda bir değişikliğe gitmesi gerekiyor zira başka türlü bir koalisyon ihtimali zor görünüyor. CDU’ya parti içinde iki taraf için de bu kararın kaldırılması yönünde baskı var. Parlamenter ve eski CDU Generel Sekreteri Mario Czaja, seçimden sonra Doğu Almanya’daki Sol Parti’ye oy verenlerin büyük çoğunluğunun Doğu Almanya’nın biçimlendirdiği muhafazakar sosyal demokrasi etkisiyle Sol Parti’ye oy verdiklerini ve bunu AfD ile özdeşleştirmenin öteden beri yanlış bulduğunu açıkladı. Öte yandan Thüringen Eyaleti milletvekili ve CDU’nun bilinen isimlerinden Martina Schweinsburg ise ''Thüringen’de yüzde 30’un üzerinde oy aldı AfD. Ona oy veren seçmenlere saygı gereği oturup konuşmak gerek'' diyerek AfD ile olası bir görüşmeye partisinin yeşil ışık yakmasını istedi. CDU, kısa adıyla BSW yani Sahra Wagenknecht İttifakı’na Sol Parti’ye gösterdiği katı tutumu göstermiyor fakat parti içinde BSW’yle ittifak yapılmasına direnç gösteren bir kesim de var.

 

 

2020’deki hükümet krizi

Almanya’nın Thüringen eyaletinde 2019’un Ekim ayı sonunda yapılan parlamento seçimlerinde CDU ve o zamanki koalisyon ortağı SPD büyük darbe almıştı. Sol Parti birinci, AfD ise ikinci sırada yer almıştı. Sonrasında hükümet kurma girişimleri başlamış fakat bu kolay olmamıştı. 2020 5 Şubat’ta eyalet meclisinde yapılan ilk başbakanlık seçiminde Sol Partili aday Ramelow'un karşısına Hür Demokrat Parti (FDP) ile AfD rakip çıkarmışlardı. AfD'nin kendi adayını değil de seçimlerde meclise kıl payı girmeyi başaran FDP'nin adayı Thomas Kemmerich'i desteklemesiyle sürpriz şekilde Kemmerich başbakan seçilmişti. Böylece AfD, Sol Parti liderliğinde kurulacak bir azınlık hükümetini engellemeyi başarmıştı. Sonrasında gelen tepkiler üzerine Thomas Kemmerich istifa etmişti.

Thüringen seçimleri bu anlamda Almanya'da bir tabunun yıkılması olarak nitelendirilmişti. Zira o zamana kadar Almanya’daki kitle partileri de dahil bütün demokratik partilerin temel prensibi AfD ile aktif veya pasif biçimde işbirliğine girmemekti. Ancak Thüringen seçimlerinde bu prensip çiğnenmişti. Daha sonra Sol Parti'nin adayı Bodo Ramelow’ın başbakan seçilmesiyle bu kriz ortadan kalkmıştı.

Seçimin asıl kaybedeni

Bu seçimin en bariz kaybedeni Almanya’yı yöneten Trafik Işığı Koalisyonu (Ampelkoalition) olarak adlandırılan SPD, Yeşiller ve Hür Demokratlar’dan oluşan hükümet oldu. Yeni yapılan anketler bu hükümet partilerinin daha da oy kaybedeceğini gösteriyor. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki ABD merkezli siyaseti, bağımsız bir duruş sergileyememesi, sosyal harcamalarda kesintiye gitmesi ve yükselen enflasyonla beraber hükümet partileri iki eyalette tam bir hezimet yaşadı. Yeşiller ve Hür Demokratlar gibi Batı Almanya döneminde ortaya çıkmış partiler, Doğu Almanya’nın farklı bir geçmişe sahip olması ve ekonomik dengesizlikten ötürü zaten iki rakamlı sayılara ulaşamıyordu. Hakeza SPD de Thüringen’de 1990’da yapılan seçimlerde aldığı yüzde 22’lik ve 1994 seçimlerinde aldığı yüzde 29’luk oy oranı haricinde her iki eyalette de hiçbir zaman yüzde 20’nin üzerinde oy alamıyordu. Fakat bu son seçimlerdeki gibi bir yenilgi yaşamamıştılar.

Başbakan Olaf Scholz'un partisi Sosyal Demokrat Parti (SPD), Thüringen'de yüzde 6,1 ile tarihi bir hezimete uğradı. Koalisyon hükümetinin bir diğer ortağı olan Yeşiller ise yüzde 3,2 oy oranıyla yüzde 5'lik barajı bile geçemedi. Hür Demokrat Parti (FDP) ise yalnızca yüzde 1,1'lik oy alabildi.

Seçimin asıl kazananı: BSW

Sahra Wagenknecht, Almanya’da güncel siyasete biraz ilgi duyan herkesin tanıdığı bir isim. Kimilerine göre Putin dostu popülist bir siyasetçi. Kimilerine göre de Almanya’da gerçekten muhalefet yapan ve hakikatin sesi olan zeki bir kadın. Sol Parti içinde olduğu zamanlarda da partinin en medyatik yüzü olan Wagenknecht geçen yıl Sol Parti’den 9 milletvekiliyle beraber yönetimine istifa dilekçelerini vermiş ve başkent Berlin'de basın toplantısı düzenlemişti. Basın toplantısında konuşan Wagenknecht, “Ülkemizin ve insanlarımızın çıkarı için yeni bir parti kurmaktan başka çözüm bulamadık” demişti. Bu yılın Ocak ayında ise Sahra Wagenknecht İttifakı/Sağduyu ve Adalet partisini kurduğunu duyurmuştu. Çiçeği burnunda parti Haziran ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 6,2 oy alarak büyük bir başarı elde etmişti.

Sahra Wagenknecht, siyasetini üç ayak üzerine kuruyor. ABD merkezli siyasete son, Almanya’ya göçün durdurulması ve sosyal adelet. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna’ya silah sevkiyatının durdurulması ve çatışma yerine diyalogun başlatılmasına dair konuşmaları sadece onu destekleyenlerin değil başka partilerden insanlardan da alkış alıyordu. Ukrayna savaşını siyasetinin merkezine koyan Sahra Wagenknecht öyle ki Thüringen’de CDU’yla yapacağı koalisyon görüşmelerinde Ukrayna politikasında değişikliği de bir şart olarak öne sürebileceğini aktarmıştı.

Sahra Wagenknecht’in karizması

Kısa adıyla DDR olan sosyalist Demokratik Almanya Cumhuryeti’nde doğan ve büyüyen Sahra Wagenknecht’in Doğu Almanya’daki bu iki eyalette aldığı sonuçlar bekleniyordu. Zira Sahra Wagenknecht’in en başarılı olabileceği eyaletler daha önce DDR sınırları içerisinde kalan eyaletler olarak görülüyordu. Fakat sadece 71 üyesi olan ve hala teşkilatlanma çalışmalarını bile tamamlamayan bir partinin her iki eyalette de kilit konumda olması taraflı tarafsız herkes tarafından bir başarı olarak addedildi. Bu başarıda kuşkusuz en büyük pay Sahra Wagenknecht’in karizması.  

Sol Parti’nin istikrarlı kötü gidişatı

2021 genel seçimleri, bu yıl yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri ve son olarak Thüringen ve Sachsen’de alınan sonuçlar Sol Parti için işlerin iyiye gitmediğini gösteriyor. Thüringen ve Sachsen’da alınan sonuçlar önemli zira Sol Parti bu iki eyalette de iddialıydı. 2019’da Thüringen’de yüzde 31’le birinci parti ve Sachen’de yüzde 10,4’le üçüncü parti olmuştu. Thüringen eyaleti, solcu bir başbakan tarafından yönetilen tek eyaletti. Thüringen’de bu kez yüzde 13,1’le dördüncü parti konumuna düşen Sol Parti, Sachsen’da ise yüzde 5 barajını bile geçemedi. Fakat iki parlamenteri en fazla oy alarak doğrudan seçildiği için Sol Parti Sachsen Eyalet Parlamentosu'nda temsil edilecek.

Sol Parti yıllardan bu yana sol liberal çizgiye kaymak ve kimlik politikası yapmakla eleştiriliyor. Artık işçi sınıfını temsil etmekten çok kentli, orta sınıf, eğitimli kesimlerin partisi olduğu eleştirilerine maruz kalan Sol Parti’nin bu kötü gidişe nasıl dur diyeceği merak konusu. Son olarak Sol Parti’nin mevcut eş başkanları Janine Wissler ve Martin Schirdewan, seçimler öncesinde Berlin’de düzenledikleri ortak basın toplantısında, Ekim ayında Halle’de yapılacak genel kongrede yeniden aday olmayacaklarını açıklamıştılar. Bu karar, partideki oy kaybını durdurmak amacıyla alınmıştı. Her iki eşbaşkan da, 2022’den bu yana görevdeydi.

AfD’nin kokutucu yükselişi

Son seçimlerle beraber Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinde ilk kez Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından aşırı sağcı olarak sınıflandırılan bir parti sandıktan birinci parti olarak çıkmış oldu. İç güvenliğin seçmen için giderek daha fazla önem kazandığı bir ortamda seçim kampanyasını Almanya'nın Ukrayna politikasının yanı sıra göç karşıtılığıyla şekillendiren AfD, aynı zamanda kendisini Doğu Almanya'nın çıkarlarını savunan bir parti olarak tanıtıyor. Bir yandan AfD’nin önlemez yükselişi, bir tehlike olarak görülürken öte yandan bu durum Almanya siyasetinde de dengeleri değiştirecek gibi. AfD ile ittifak yapmada diğer parti liderleri gibi keskin konuşmayan Sahra Wagenknecht de son olarak AfD’nin Thüringen’den başbakan adayı gösterdiği Björn Höcke’le ortak çalışmalarının söz konusu olmadığını söyledi. Her iki eyalette de AfD ile bir koalisyonun mümkün olmadığını dile getiren Wagenknecht, AfD ile koalisyon olmasa da kanuni bazı değişikliklerde ortak hareket edebileceğine işaret etti.

Birçok kişi bu seçimlerin sonuçlarını, Almanya'da bir yıldan biraz daha uzun bir süre sonra yapılacak genel seçimler öncesinde mevcut hükümete yönelik kamuoyu tepkisinin bir göstergesi olarak değerlendiriyor. Her durumda hükümete karşı oluşan tepki AfD’ye oy olarak geri dönüyor. Genel gidişata bakıldığında AfD’nin gelecek yıl yapılacak seçimlerde birinci parti olmasa bile ikinci ve ya üçüncü parti olması hiç de azımsanmayacak bir ihtimal. 2021 yapılan genel seçimlerde AfD aldığı yüzde 10,4 ile 5. parti olmuştu.

Zeitenwende tekrardan gündemde

2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından üç gün sonra Alman Federal Meclisi’nin olağanüstü oturumunda konuşan Alman şansölyesi Olaf Scholz, Zeitenwende (dönüm noktası) kavramını kullanmıştı ve yeni bir döneme işaret etmişti. Almanya’nın savunma alanındaki giderlerini arttırma sözü veren Scholz, akabinde ABD’den çok sayıda yüksek fiyatlı F-35 savaş uçağı siparişi vermişti. Son olarak da ABD ile Almanya hükümetleri Temmuz ayında bir açıklama yaparak 2026 yılından itibaren Tomahawk seyir füzeleri ve şu an geliştirme aşamasında bulunan hipersonik silahları Alman topraklarına konuşlandırma konusunda anlaştıklarını duyurmuştu. Karar Alman kamuoyunda tartışma yaratmıştı. Almanya Başbakanı Scholz’un 2022 yılında NATO siyasetinin Almanya’da eksiksiz uygulanmasına gönderme yapan artık bir dönüm noktasında olduğunu vurgulamak amacıyla dolaşıma soktuğu  “Zeitenwende” kavramı seçimlerden sonra bir kez daha gündeme geldi. AfD seçimlerde aldığı sonuçları kastederek  “Echte Zeitenwende” (Gerçek dönüm noktası) derken Alman medyası da olası koalisyon görüşmelerini ve ortaya çıkacak tablonun iç ve dış siyasete etkisi bağlamında bu kavramı yeniden kullanmaya başladı.    

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.