Sinema ve varlık

Forum Haberleri —

sinema

sinema

  • Kürt sinemasındaki nitelik problemi Kürt edebiyatında yeterince malzeme olmadığı ve devletsizlik bahanesine dayandırılarak mevcut "üretememe" ve "eksiklik" aşılamaz. Yönetmen toplumsal kimliğini sanatıyla harmanlarsa sanat toplum için bir anlam kazanır. Dahası belirli bir kitleye hitap eder ve parçalı yapısıyla tarih sahnesinde yer edinemez.
  • Devlet kırım aracıdır. Öz-savunma bu aracı zayıflatır veya teşhir eder. Unutulmamalı ki sinema da bir teşhir ve öz savunma aracıdır. Bir bakıma soykırım ile karşı karşıya olan halkın zırhıdır.

MAHSUM KOYUN

Soykırım kıskacında ulusal bir sinema yaratmak için Bohmann Gobadi’nin sinirlerini aşmak ve hafızanın görünür hale getirilmesi gerekir. Bugünün karmaşık üretim koşullarını, uluslararası festivalleri ve değişen dönüşen yapım süreçlerini anlamak takip etmek gerekir. Amed Film Festivali dar ama sürekli yapısıyla üretkenlikten ve güncelden uzak bir alegori oluşturma çabasındayken Berlin Kürt Film festivali ise biraz daha kapsayıcı ve belleği şimdileştirme çabasında ürünlerle karşı karşıya. Ancak yetinilir bir durum değil. Biz henüz bir Schindlerin Listesi ya da Finale Operationen üretmiş değiliz. Auschwitz yolculuğundan saklanarak kurtulan ve daha sonra bu felaketi hafızasına kazıyarak Naziler karşısında kemanı ve silahıyla partizanca bir mücadele yürüten henüz 12 yasındaki Motele gibi hikayelerimiz yok mu? Zambiya’da açılan Yahudi Müzesi’ne ne denilmeli? Henüz bizim onca kazanımlara rağmen oluşturduğumuz bir hafıza evi bile yok. Bu arada bir defasında Dersim Pülümür’de bulunan Dr. Baran Mezarlığı’na uğrarken 1938 soykırımına dair hafıza odasını gördüğümü ve bunun da ancak doğrudan Özgürlük Hareketi’nin müdahalesiyle yapıldığını paylaşmadan geçemeyeceğim. Tabii onu da İşgalci Türk ordusu uçaklarla bombalayıp yok etti. Bir digital hafıza mekanı bile söz konusu değildir.

Soykırımın eşiğinde üretmek belki de bir biçimde var olmaktır. Entellektüel Yahudilerin bir bakıma toplumsal hafıza odaları onları üretime yöneltmişti. Yaşadıklarını anlamaya çalışan sorgulayan ve yeri geldiğinde tanrıyı bile yargılayan bir halk olarak Yahudiler tanrının ve modernitenin tokatını yüzlerinde hissetmiştir. Ölümün Soluğu filmini izlemek bu değerlendirmeyi daha anlaşılır kılacaktır. Dayatılan bir kimlik ya da yok edilmek istenen bir kültür ve dil. Kürtler kırımdan geçirilmek isteniyor. Diaspora süreci büyüyor. Özgürlük Hareketi’nin diplomasi ve 9 boyutta direnme süreci varlık sorununu ortadan kaldırıyor. Tanrıyla bir hesabı olmayan tanrısal vaadlere aldanır ve mücadeleden kopar, karşıtlaşır. Dolayısıyla özgürlüğünü yeryüzü tanrılarının tekeline bırakır. Devlet kırım aracıdır. Öz-savunma bu aracı zayıflatır veya teşhir eder. Unutulmamalı ki sinema da bir teşhir ve öz savunma aracıdır. Bir bakıma soykırım ile karşı karşıya olan halkın zırhıdır.

Kürt sinemasındaki nitelik problemi Kürt edebiyatında yeterince malzeme olmadığı ve devletsizlik bahanesine dayandırılarak mevcut "üretememe" ve "eksiklik" aşılamaz. Yeni sosyalist programa göre demokrasiyi anlatma biçimi olarak sanat devleti duyarlı hale getirme derdine sahip olmalıdır. Yönetmen toplumsal kimliğini sanatıyla harmanlarsa sanat toplum için bir anlam kazanır. Dahası belirli bir kitleye hitap eder ve parçalı yapısıyla tarih sahnesinde yer edinemez. Üretim, biçim ve içerik toplumsal sorunlara dokunmuyor. Ulusal sinema da bu durum tam tersi. "Onların devleti var bizim yok." Eksiklik burada aranıyor. Bu bir yanılgıdır. Yılmaz Güney’in döneminde "Kürdistan Sömürgedir" şiarı henüz Çubuk Barajı’nda küçük bir grup tarafından söyleniyor ve biliniyordu. Bir devletimiz yoktu. Kendi özgücüne dayanan bireylerin niteliksel sıçramalarıyla sinema alanında elde edilen sonuçlar bu gerekçenin ayaklarının havada olduğunu gösteriyor. Özgürlük de öyle.

Özgür olmak devletsiz ahlaki- politik bir toplumsal yapıya sahip olmakla eşdeğerdir. Devlet eliyle işlenen sinemanın ideolojik vurguları ve önerilerinin özgürlükle alakası yoktur. Aksine köleliğe ve bağımlılığa işaret eder. Sinema özel savaş aracı olarak dahi kullanılır. Hegemonyanın sınırlarını dağıtması özgürlük bağıyla alakalıdır. Özgür düşünce ve inanış ve bu inanışın ibadeti olarak direnmek hakikatin inşasına referans olabilir. Bellek direnenin silüetini hatırlamıyor ve sanatına işlemiyorsa az direnmiştir ya da hiç direnmemiştir. Dahası direnen halkın kurtuluş ideasına ortak olmamıştır. Bu durum “hatırlamak direnmektir” sözünü doğrular niteliktedir. Direnen ve kahraman aktörü yansıtamama nedenlerini de burada aramak lazım. Epik bir sahne üretilsin dayatmasında bulunmuyoruz. Ancak tarihin an’da hakikatle ilişkisi kurulmuyorsa şimdiki zamanın dili okunmalı ve bakma derdi olan kitleye yansıtılmalıdır. Sadece Harpagos zincirinden son halka olan KDP’nin ihaneti ve o fotoğraf karesi… Bir fotoğraf karesi. İki gerilla, zırhlı aracı elleriyle durdurmaya çalışıyor.  Sinema aslına bakılacak olursak kısa kısa çekilmiş olan fotoğraf karelerinin birleşip hareketlenip sahneye taşınmasıdır. Bu fotoğraf hafızamızdan silinmedi. Fakat sinema aracılığıyla da benzerleriyle bir araya getirilip sahneye taşınmadı. İçerik, biçim ve üretime dair tüm sınırlar zorlanabilir. Bu fotoğrafları kavramlaştırabilir, yalın bir kurgu ile anlam oluşturabilinir.

Kürt Sineması kuşkusuz koşulsuzluklar ve zorluklar içerinde üretmeye kaynak arıyorsa Yılmaz Güney ile başlayan ve Halil Dağ’ın Dağ Sinemasıyla dolayısıyla Özgürlük Hareketi’nin enerjisiyle gelişme yaşayan sürecini takip etmelidir. Tek kamera ile Firmesken Ava Ze, Ayna Bejne, Dema jin Hez Bıke ve Beritan… En özeli de belki de Beritan filmidir. Filmi çekerken Beritan’ın hakikatine dokunulduğu kadar Beritan’ın kendisine de dokunuluyor. Yaklaşık 14 yıl boyunca cenazesine ulaşılamayan Beritan’ın bedenine ulaşılıyor. Belki de film çekilmezse Beritan’a ulaşılmayacaktı. Belki de Beritan’ın bedeni henüz tazeliğini Halil Dağ’ın geleceğini umut ederek koruyordu. Bir de Dağ Tiyatrosu ve sinemasının öncülerinden Hevi Şanoger ve Yekta gibi devrimci sanatçıları da anmadan geçmeyelim. Öyle ki onlar devletin gözüyle görmeyi reddeden ilk dağ aktörleriydi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.