Siyasi münazaralar devrede
- Türkiye açıklanmasını istemiyorsa demek ki CPT raporu İmralı’daki kötü muamele, insanlık dışı rejime dair açık bazı tespitler içeriyor.
- Avukat ve aile görüşü tümden ortadan kaldırılmış, CPT sessiz. Bu AB, Konsey ve Türkiye arasında siyasi münazaraların devreye girdiğini gösteriyor.
Asrın Hukuk Bürosu avukatı Özgür Erol, CPT’nin İmralı konusundaki tutumunu eleştirerek, “15 yıl önce açıklama yapan CPT görüşmelerin tümden durduğu bugün sessiz” dedi. Erol, bu tutum değişikliğini arka plandaki siyasi münazaralara bağladı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’tan 40 aydır haber alınamıyor. Türk devleti ağırlaştırılmış tecriti, rutine bağladığı ‘disiplin cezaları’ ile örtmeye çalışırken, İmralı’ya gitme yetkisi bulunan CPT sessizliğini koruyor.
Komite’nin son olarak Eylül 2022 tarihinde İmralı’ya yaptığı ziyaretin raporu, ‘taraf ülkenin izni olmadığı’ gerekçesiyle hala açıklanmadı.
Ziyaretin ardından geçen 1.5 yıllık süreçte tecrit daha da derinleşti. Avukat görüşmeleri 6 ayda bir yenilenen ‘disiplin cezaları’ ile engelleniyor. Son yasak kararı 3 Mayıs 2024 tarihinde verildi. Bu kararla son 8 yılda en az 13 kez 6 aylık avukat görüş yasağı verilmiş oldu.
Bir oyundan ibaret
Aile görüşmelerinde de benzer bir yöntem izleniyor. Türk devleti 3’er aylık süreyle yasak kararını yineliyor. Avukatların aile görüş başvurusuna yanıt veren Bursa İnfaz Hakimliği, 4 Temmuz’da Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından verilen yeni bir “disiplin cezası” olduğunu açıklamıştı.
Mezopotamya Haber Ajansı’na konuşan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Erol, ‘disiplin cezaları’nın tecriti sürdürmeye dönük bir uygulama olduğuna dikkat çekti.
“Bir oyundan ibaret” diyen Erol sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geri kalan şeylerin tamamı bu asıl kararların araçlarıdır. Dolasıyla asıl idari ve politik karara odaklanmak gerekir. İmralı tecridinin sürdürülmesine dair neden böyle bir karar var? Kuşkusuz bu kararın bu denli derinleştirilmesinde Sayın Abdullah Öcalan’ın orada sergilediği duruşun belirleyici olduğu kanaatindeyim.”
Tek seçenek bırakıyor
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın "Mutlak tecrit siyasi ve hukuki seçeneklerin ortadan kaldırılmasıdır" sözlerini hatırlatan Erol, "Sayın Abdullah Öcalan, Kürt sorununda siyasi ve hukuki seçeneği ifade eder. Abdullah Öcalan’ın tecrit altında tutulması tam olarak bu seçeneklerin ortadan kaldırılmasıdır. Siyasi ve hukuki seçenekleri ortadan kaldırdığınızda ortada ne kalır? Askeri seçenek mi kalır? Baskı ve tahakküm seçeneği mi kalır? Başka hangi seçenek kalabilir?” ifadelerini kullandı.
Neden tecrit odaklı siyaset?
Tecrit ve Kürt sorununun çözümsüzlüğünün birebir bağlantısı olduğunu vurgulayan avukat Erol, "Bazı çevreler şunu söylüyor;
‘Kürt siyasi hareketi neden bu kadar tecrit odaklı siyaset yapıyor?’ Kürt sorununda siyasi ve hukuki çözümü ifade eden başka yapı, kişi var mı? Yok. İmralı’da 2015’ten bu yana tecrit sürdürülürken devletin bu sorunun siyasi ve hukuki çözümüne dair yaptığı herhangi bir girişim oldu mu? Oldu da Kürtler mi değerlendirmedi? Kürt siyasi hareketi mi değerlendirmedi? Bu bağlantıyı, paralelliği herkesin anlaması gerekir. Tecrit varsa Kürt sorununun hukuki ve siyasi çözüme dair seçenekler ortadan kaldırılmış demektir. Dolasıyla tecride dair mücadele, Kürt sorunun siyasi ve hukuki çözümünde ısrar mücadelesidir. Dolasıyla bundan sonuç alıcılık bir bütünü kapsayacak, Kürt sorununun çözümünü de zorlayacak” diye belirtti.
Rapora dair işaretler
CPT’nin 2022 İmralı raporunun açıklanmadığına, “açıklamasına izin verilmediğine” dikkat çeken Erol, “Aslında bu bazı işaretler verir o raporun içeriğine dair. Yani iki senedir açıklanmasını istemediğine göre rapor, İmralı’daki kötü muamele, insanlık dışı rejime dair açık bazı tespitler içeriyor” dedi. Erol açıklamama nedenine ilişkin de şunları söyledi:
“CPT’nin bu raporu açıklama konusunda elinde mekanizmaları var. Buradaki mesele şudur; bundan 15 yıl önce bazı haftalar görüşmeler olmuyordu. CPT, buna karşı açıklama yaptı. Şimdi ise görüşmeler tümden ortadan kaldırılmış. Buna rağmen açıklama yapmıyor. Bu, işin içine siyasi dengelerin ve işlerin girdiğini, bazı çıkar hesaplarının döndüğünü gösteriyor. Avrupa Birliği, Konsey ve Türkiye arasında bazı siyasi münazaraların devreye girdiğini gösteriyor.”
İmralı rejimi uluslararası nitelikte
CPT’nin Azerbaycan kararının Türkiye’ye bir mesaj olduğu yorumunda bulunan avukat Özgür Erol, “Özellikle İmralı Tipi bir uygulamayı yürüten ülkeye açık mesajdır. Türkiye'ye dair de bir açıklama yapılması olasılığını açığa çıkarması açısından önemli” dedi.
Erol, AİHM’İN 2014 yılında umut hakkına dair verdiği "ihlal" kararın da anımsattı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin söz konusu kararı Eylül ayında yapacağı toplantıda gündemine alacağına dikkat çeken Erol, “Karar 10 yıldır uygulanmadı, uygulanmıyor. Bu kararın uygulanması için denetleme gücünü elinde bulunduran, yaptırım gücü olan kurumlar bundan imtina ediyorlar. Burada İmralı rejiminin uluslararası niteliğinin olduğunu açıkça görebiliriz” diye belirtti. MA/MEHMET ASLAN