Tarihi fırsatı heba etmeyin
- Türkiye siyasi tarihinde ilk defa Kürt meselesinin demokratik çözümüyle ilgili bu kadar geniş bir destek skalası oluştuğunu belirten DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, şunları söyledi:
- Bu geniş konsensüs zemini, tarihi bir fırsat sunuyor. İktidar ve devletin bunu görerek, tarihi fırsatı heba etmemesi gerekiyor. Sayın Öcalan ile derhal müzakereye geçilmeli.
- Kürtlere bir yandan kamçı, diğer yandan kardeşlik hamaseti olmaz. İçeride barış, ancak sınır ötesi barışla sağlanır. Rojava ile hısımlık kazandırır, hasımlık kaybettirir.
- Savaşlardan medet bularak mı Kürt-Türk kardeşliği kurulacak? Karar verin; vakit, kardeşlik ve barış için mi yoksa daha çok savaş, inkar, acı için mi tamam?
Kürtlerin, çözüm iradesini ortaya koyduğunu, samimi ve iyi niyetli davrandığını belirten DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, iktidar ortaklarına sordu: "Sayın Bahçeli, siz var mısınız? Buyurun Sayın Erdoğan, siz var mısınız? Bu mesele, Türkiye’nin gelişmesini, demokratikleşmesini, refah içinde yaşamasını engelliyorsa, demokratik bölgesel bir güç olmasına izin vermiyorsa Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz?"
DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, MA'dan Selman Güzelyüz'ün sorularını yanıtladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kendi siyasi penceresinden Kürt sorununun çözümüne dair yaptığı çıkışı, gecikmiş de olsa önemli bulan Bakırhan, "Tabii ki niyet ve samimiyeti, atılacak pratik adımlarla göreceğiz" dedi. Bahçeli ile sorunun çözüm yöntemi ve ele alış biçimlerinde belirgin fark olduğunu ama iki temel konuda düşündükleri noktaya geldiğini kaydeden Bakırhan, şöyle devam etti:
* Bahçeli, Kürt sorununun muhatabını doğru gösterdi. Sayın Öcalan’ın Kürt meselesinin çözümü konusundaki iradi gücünü kabul etti.
* Yıllardır devam eden tecritten bahsetti ve 'kapılar açılsın, gelsin konuşsun' dedi.
Henüz çözüm politikası yok
Tüm bu önemli tespitlere rağmen Bahçeli ve Erdoğan’ın, Kürt meselesinin çözümüne dair bir program ve politikasının henüz olmadığını belirten Bakırhan, "Aksine meseleyi daha da çözümsüz kılan pratiklerle karşılaşıyoruz. Varsa gerçekçi bir çözüm iddialarını kamuoyuyla paylaşılmalılar. Bahçeli, tecridi işaret ederken, 'Türkiye barışı' derken, tam olarak neyi kastediyor? AKP bu konuda Bahçeli ile aynı şeyleri mi düşünüyor? Toplum bir yanıt bekliyor. Kürt sorunun demokratik çözümünde sözü aşan, somut bir politikaya, söyleme, programa ihtiyaç var" diye konuştu.
İmralı kapısı açılmalı
Kürt sorununun çözümüne dair atılacak ilk adımın tecridin kaldırılması; İmralı kapısına vurulan kilidin önce açılması olduğunu söyleyen Bakırhan, şunları ifade etti: "Bu aynı zamanda bir samimiyet testi de olur. Toplum, İmralı'dan çıkacak sesi büyük bir merakla bekliyor. Aynı zamanda somut adımlar atılmasını bekliyor. Tek taraflı söylenen, yürütülen bir tartışma ve hiza vererek sorun çözülemez. Taraflar konuşmalı, Türkiye sivil toplumu tartışmalara dahil edilmeli. Barışın zemini ancak bu şekilde güçlenir."
Bahçeli'nin “Türkiye barışı” söylemine tekrar işaret eden Bakırhan, Türkiye barışını arıyorsa o vakit barışın da tarafları olduğunun altını çizdi. Kürt meselesinin artık bilinmeyen, kapalı kapılar ardında tartışılarak çözülecek bir mesele olmadığını vurgulayan Bakırhan, "Tüm yurttaşlar, genel hatlarıyla neyin tartışıldığını, ne yapılmaya çalışıldığını bilmelidir. Kürt meselesi sadece Kürtlerin meselesi değildir. Türkiye'deki en büyük eksikliklerden birisi buydu. Türkiye’de de herkes güçlü bir biçimde barışı örgütlemeli. Bu konuda bir araya geldikçe, barışın önemini anlattıkça daha çok yol alabiliriz" dedi.
Tartışmaların başlangıcındayız
Eşbaşkan Bakırhan, 23 Ekim'deki görüşmenin ardından yapılan başvuruların yanıtsız kaldığının hatırlatılması üzerine şunları söyledi: "Açık söylüyorum; devlet burada da oyun oynuyorsa büyük yanlış yapar. Tartışmaların daha başlangıcındayız. 100 yıldır denenen pratikler, çözümsüzlüğü derinleştirdi. İğne ucu kadar bir olanak ve imkan varsa DEM Parti olarak iğnenin ucu kadar olan umut ışığını büyütmeye, toplumsallaştırmaya ve örgütlemeye uğraşıyoruz.
Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz?
Demokratik çözüm ve onurlu barışa varız. Sayın Öcalan, hukuki ve siyasi zemin vurgusuyla 'buradayım' diyor. 'Teorik ve pratik gücümle çözüme katkı sunmaya hazırım' diyen Öcalan’ın açıklamasından sonra KCK de 'Sayın Öcalan’ın geliştireceği süreci esas alacağız' dedi. Kürt sorunun demokratik çözümünde sorumluluk sahibi olanlar, 'buradayım, varım' diyor. Kürtler buradaysa, çözüm iradesini ortaya koyuyorsa, samimi ve iyi niyetli davranıyorsa o zaman şunu sormak lazım; Sayın Bahçeli, siz var mısınız? Buyurun Sayın Erdoğan, siz var mısınız? Eğer halen bir devlet aklı kalmışsa sormak istiyorum; bu mesele Türkiye’nin gelişmesini, demokratikleşmesini, refah içinde yaşamasını engelliyorsa, demokratik bölgesel bir güç olmasına izin vermiyorsa Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz?"
Derhal müzakereye geçilmeli
Çok önemli ve tarihi bir fırsatın varlığına dikkat çeken Bakırhan, şöyle konuştu: "Meselenin muhatabı olan ve adres gösterilen Sayın Öcalan, somut bir çözüm projesi; demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, eşit yaşam modeli sunuyor. Bu meselenin demokratik çözümü ve barışı için elleri havada bekleyen bir kuşak, bir Kürt siyasal aklı var. İkinci yüzyılda 'cumhuriyeti demokratikleştirelim' deniliyorsa Sayın Öcalan ile derhal konuşulmalı ve müzakereye geçilmeli. Bakın, İmralı’da bir çözüm iradesi varken bu fırsat değerlendirilmeli. İmralı’da barış ve müzakere kampı kurulmalı. Türkiye'nin enerjisini ve ekonomisini bitiren, toplumu yoksullaştıran, demokrasiyi ve özgürlükleri ortadan kaldıran; 13 Cumhurbaşkanı ve 40'ın üzerinde başbakan görmüş bir meseleden bahsediyoruz. Meseleyi çözen olarak tarihe geçmekten daha kıymetli bir şey var mıdır?"
Rojava'ya düşmanlık kaybettirir
Tartışmalar devam ederken AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük yeni bir saldırının sinyali verilmesiyle ilgili görüşleri sorulan Bakırhan, Rojava'nın bir tehdit olmadığını, Rojava’ya dönük bir saldırıyla 'iç barış' adı konulan siyasetin çökeceğini vurguladı. "Kürtlere bir yandan kamçı, diğer yandan kardeşlik hamaseti olmaz" diyen Bakırhan, şunları ifade etti: "İçeride barış, ancak sınır ötesi barışla sağlanır. Rojava ile hısımlık kazandırır, hasımlık kaybettirir. Günlerdir Rojava’ya askeri harekat planlarını yazıyorlar, çiziyorlar. Kime karşı savaş? Savaşlardan medet bularak mı Kürt-Türk kardeşliği kurulacak? Rojava’ya saldırı, Kürtlerin kazanımlarını yok etmenin adıdır. Vakit, kardeşlik ve barış için mi yoksa daha çok savaş, daha çok inkar, daha çok acı için mi tamam? Buna karar verin."
Sen ne yaptın ki?
Kürt sorununun çözümüne dair henüz somut bir adım atmayan AKP-MHP'den isimlerin, "İktidar adım attı ama Kürt tarafı kabul etmedi, boşa çıkardı" şeklinde algı yaratma çabasına karşın DEM Parti'nin, ilk gün çok açık ve net bir biçimde tavrımızı ortaya koyup bir adıma iki adımla karşılık vereceğini duyurduğunu hatırlatan Bakırhan, şunları söyledi: "Çeşitli gerekçelerle 'Biz yapmaya çalıştık ama elimizi tutmadılar' diyebilirler ama toplum, "Sen ne yaptın ki, hangi programı söyledin ki reddettiler' diye sorar. Sen el uzattın ama kayyum atadın, halkın iradesini gasp ettin. Niyetleri ne olursa olsun biz meselenin demokratik yollarla çözülmesi için var gücümüzle çalışacağız. Onurlu bir barışın önemini bıkmadan, usanmadan anlatacağız. Barış konusunda cesuruz, kendimize güveniyoruz. Birileri elini uzatırsa tabii ki sakınmadan elimizi uzatırız, dövmeye kalkarsa da sonuna kadar direnip mücadele ederiz."
Barış altın tepside sunulmaz
"Gücünüz ve sözünüz, örgütünüz kadardır. Örgütü büyük olanın barışı da çözümü de güvencededir" diye Bakırhan, bu süreçte her kapıyı çalacaklarını, kendilerini anlatarak çoğalacaklarını söyledi. Bakırhan, şunları altını çizdi: "Kimsenin bize altın tepside barış sunmasını bekleyemeyiz, bu gerçekçi de değil. Demokratik bir çözüm için önce bizim güç olmamız ve örgütlü olmamız lazım. Demokratik bir müzakere için önce o talebi daha güçlü bir şekilde haykırmamız gerekiyor. Bunu yapacağımıza inancım tamdır. Karşıdakinin nasıl yaklaştığından bağımsız olarak söylüyorum; daha fazla örgütlenme, daha fazla ittifak, daha fazla güçlenmek, daha fazla büyümeye ihtiyacımız var. İktidarlar, bir günde değişip çözüme uyanmazlar. İktidarlar bir noktaya zorlanır ve bir noktaya çekilir. İktidarlar, barış ve çözümün kapıya dayandığını hissederse müzakere zemini güçlenir. Her iktidar kurulu düzenini elbette devam ettirmek ister. Sorumluluk bu düzenden rahatsız olanlara düşer. Onun için Türkiye halklarının örgütlü, örgütsüz bütün güçleriyle demokrasi, barış ve eşit bir yaşam konusunda daha fazla ortaklaşmalıyız." ANKARA
* * *
Örgütlü yapıya toslarlar
Türk devletinin, yıllardır kendi 'Kürt'ünü yaratmak için çok uğraştığına ama buna rağmen dilinin, kültürünün, kimliğinin ve iradesinin tanınmasını isteyen milyonlarca Kürt'ün varlığına dikkat çeken Bakırhan, şunları dile getirdi: "Tabii ki devlet bu politikayı denedi, sonuç alamadı. Yine deneyecektir ama yine sonuç alması mümkün değil. Örgütlü bir toplumuz, örgütlü bir gelenekten geliyoruz. Bu plan her zaman bu örgütlü yapıya çarpar, toslar. Kaç defa alternatif yaratılmaya çalışıldı. Ben 35 yıldır hepsine şahitlik yapmış birisiyim. Sonuç, hüsran oldu. Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz, diye bir söz var. Devlet 100 yılda belki aynı nehirde 100 defa yıkandı ama sonuç aynı. Bir de yaklaşık yarım asırlık mücadele içerisinde damıtılmış, örgütlü Kürt siyasi mücadelesi bu oyuna gelmez. Sözüm ona 'makul Kürt’le gerçekçi makul yol bulunmaz."
* * *
Renk değil, ton farkı var
Kürt meselesi gibi komplike, devasa boyutlara ulaşmış ve Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir meselede atılan her adımda iktidar ortaklarının genel hatlarıyla bir mutabakata vardıklarını; Bahçeli ve Erdoğan'ın birbirlerinden tümden bihaber olmadıklarını düşüne Bakırhan, "Arada bir renk farkı yok ama meseleye yaklaşma konusunda ton farklılıkları olduğu kanaatindeyim. Meseleye yaklaşımda bir nüans olabilir ve gayet normaldir. Bazı çevrelere göre; Bahçeli, yüz yıl sonrasını oluşturmaya çalışıyor, Erdoğan ise bir sonraki iktidarını düşünüyor. Eğer böyle ise arada bir makas farkı olabilir. Barışın yolu, yöntemi, muhatapları belli. Bu gerçek, Erdoğan ve Bahçeli arasında bir fikir ayrılığı olsun olmasın değişmiyor. Sorunu demokratik yollarla çözmek isteyenler açısından yol da yol haritası da apaçık ortada" şeklinde konuştu.
* * *
Muhalefetin duruşu olumlu
Muhalefetin sorumluluk alarak söz kurmasını olumlu karşılıyan Bakırhan, başta Özgür Özel olmak üzere Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu, Fatih Erbakan ve birçok siyasi parti liderinin farklı perspektiflerden de olsa Kürt meselesinin çözümüne dair olumlu bir yerde durduğunu söyledi. Muhalefetin duruşunun, bu anlamda biraz iktidarın olası yan çizmelerine karşı da bir emniyet supabı olacağını kaydeden Bakırhan, şunları hatırlattı: "Bakın, 2013-2015 sürecinde muhalefetin büyük kısmı o dönem çözüm sürecinin karşısındaydı. Bugün bu tartışmaları başlatan Bahçeli başta olmak üzere Sayın Özgür Özel'in partisi de bu meselenin karşısındaydı. Başka güçler vardı. Bugün dikkat ederseniz olumlu bir yaklaşım var. Dünyanın her yerinde yüzde yüz bir mutabakatın sağlanması mümkün değil. Kimi ufak tefek ırkçı, milliyetçi partilerin zehirli dillerine takılmamak gerekiyor. Türkiye siyasi tarihinde ilk defa Kürt meselesinin demokratik çözümüyle ilgili bu kadar geniş bir destek skalası oluşmuş durumda. Bu geniş konsensüs zemini tarihi bir fırsat sunuyor. İktidar ve devletin bunu görerek tarihi fırsatı heba etmemesi gerekiyor."
* * *
Kayyum, çökme politikasıdır
Tartışmaların sürdüğü bir dönemde bazı belediyelere 3. kez kayyum atandığı hatırlatılan Bakırhan, şunları söyledi: "İşte bütün mesele burada yatıyor. Kayyum cumhuriyetine dönüştürmek isteyenler ile cumhuriyeti demokrasiyle buluşturmak isteyenlerin mücadelesiyle karşı karşıyayız. Biz halk diyoruz, iktidar vesayet diyor. Biz yerel demokrasi diyoruz, iktidar kayyum diyor. Toplumun farklılıkları zenginliktir diyoruz, farklılıklara saldıran bir zihniyet ile yüz yüzeyiz. Kayyum atamalarıyla demokrasiye ve Kürt halkının iradesine yönelik düşmanca yaklaşımı bir kez daha gördük. İktidar, hala Kürt halkının iradesini tanımamakta ısrar ediyor. Kayyum, bir halkın iradesine siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel olarak çökme politikasıdır. Bu çökme politikasını bin defa da deneseler çökecek. Kayyumlarla kimse bizi hizaya getiremez. Kayyum politikası, müzakere ve diyalog ortamını zehirleyen bir pratiktir. Buradan çözüm çıkmaz. Siz 50 yıl da kayyum atasanız, halk yine kendi iradesini seçer. Kayyum darbesine karşı mücadele edeceğiz, diyalog ve müzakere zeminini güçlendirmekten de geri durmayacağız. Müzakere de mücadele dinamiğinin bir parçasıdır.
* * *
Tekçi merkeziyetçilikten kurtulmalı
Yeni anayasa tartışmalarının dönem dönem alevlendiğini, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un ziyareti sırasında görüşlerini paylaştıklarını belirten DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan, AKP’nin henüz somut bir anayasa önerisinin olmadığını söyledi. Toplumun sağduyusuna, taleplerine açık bir anayasa süreci olması gerektiğini kaydeden Bakırhan, "Mesela cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratik bir rejim isteniyorsa tekçi-merkeziyetçi anlayıştan kurtulmak gerekir. Demokratik ulus tanımı esas alınarak bu ülkede yaşayan sadece Kürtlerin değil, her kimlik ve inancın kendisini içinde göreceği vatandaşlık tanımına ihtiyaç var. Halk anayasa yapım sürecine ve ruhuna dahil olabilmeli, dışlanmamalıdır. Toplumun fay hatlarını tetikleyen meselelere kalıcı çözümler ancak demokratik bir anayasa ile olur. Herkesi kapsayan, herkesin yeni bir demokratik anayasa çalışması olursa tabii ki biz varız, amasız fakatsız otururuz, anlaşırız. Birileri kendi siyasi ikbalini ve çıkarlarını toplumun geleceğinin önüne koyarsa da 'dur' deriz" şeklinde konuştu.