Tecrit ve ateşle oynamak
Forum Haberleri —
- Türk devleti ve destekçisi olan hegemonik güçler bu son süreçte sadece Önder Apo'nun sesini duyulmaz kılmayı değil, aynı zamanda onunla ilgili spekülasyonlar üreterek adeta ateşle oynamaya başlamıştır.
ALİ GÜNDEM
Önder Apo, onlarca bölgesel ve kapitalist devletin katıldığı uluslararası bir komployla 15 Şubat 1999'da yakalanarak Türk devletine teslim edildi. O günden beri tüm haklarından mahrum edilmiş, ağır tecrit ve baskı altında tutulmuştur. Tecridin bir diğer boyutu da kendini Kürt halkına yönelik işgal ve soykırım saldırılarında göstermiştir. Bu saldırılar 2015'te çözüm masasının bizzat Erdoğan tarafından devrilmesiyle birlikte daha da artmıştır.
Tecritle eş zamanlı artan saldırıları bir kez daha hatırlatmakta yarar var: 2018 yılında Kuzey ve Doğu Suriye'nin Efrîn kenti, 9 Ekim 2019'da da ise Girê Spî ve Serêkaniyê kentleri işgal edildi. Rojava'ya dönük işgalle eş zamanlı Başûrê Kurdistan'ın Garê, Heftanîn, Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerine yönelik saldırılar arttı. Bakûrê Kurdistan'da ise siyasetçilere, gazetecilere, akademisyenlere, sivil aktivistlere yönelik katliamlar ile siyasi soykırım operasyonları hız kazandı. Cizre'den Sur'a, Nusaybin'den Şirnex'e kentler yerle bir edildi; insanlar bodrumlarda canlı olarak yakıldı.
Tecrit'in ağırlaşması ile işgal ve soykırım saldırılarının hız kazanmasının aynı zamana denk gelmesi elbet tesadüfî değil. Türk devleti, Önder Apo'dan dışarıya yansıyacak tek sözcüğün gücünün farkındadır ve bu nedenle tecridi ağırlaştırılmıştır. Çünkü o, çıkarını savaş ve çözümsüzlükte görüyor.
Savaşı dayatan ve çözümsüzlük siyasetiyle kendine gelecek oluşturmaya kalkan AKP-MHP faşist iktidarı, Önder Apo'nun 7 Ağustos 2019'da avukatlarıyla yaptığı son görüşmeden bu yana İmralı'nın kapılarını aile ve avukatlara bir kez daha kapattı. Hatırlandığı gibi Önder Apo avukatlarıyla yaptığı son görüşmede dikkat çekici bir açıklama yapmış ve "Bir hafta içinde mevcut gerilimi çözüp savaşı durdurabilirim. Büyük adımlar atabiliriz" demişti.
Hiç kuşku yok Önder Apo'nun yeniden ağır tecrit altına alınmasına neden olan temel etken, Önder Apo'nun bu kudrete sahip yegâne güç olmasıdır. Çünkü o sadece Kürt halkını yeniden ayağa kaldıran emsalsiz direnişin değil, aynı zamanda barışçıl ve demokratik çözümün de mimarı, bu temelde gelişecek çözümün tek güvencesidir. Önder Apo'nun perspektifleriyle, ağır tecrit koşullarında olmasına rağmen geliştirdiği felsefik yaklaşımlarıyla gelişecek çözüm sadece Kuzey Kurdistan'ı değil, Kurdistan'ın tüm bölgelerini ve Ortadoğu'yu da yakından etkileyecektir.
Ancak büyük küçük fark etmeksizin devlet sistemlerinin ve hegemonik güçlerin demokratik her mücadeleye düşmanlıkları, İmralı Adası'nda da kendini Önder Apo'ya dönük büyük tecrit ve düşmanlık olarak dayatıyor. Bu yanıyla bakıldığında görülecektir ki Önder Apo üzerindeki tecrit bir yanıyla Önderliği, bir diğer yanıyla ise bölge halkını susturmak için ağırlaştırılmıştır.
Bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Halk düşmanları tecridi ağırlaştırmak için ise her seferinde farklı gerekçeler ürettiler. 1999'dan 2016'ya kadar kötü hava koşulları veya İmralı’ya giden kosterlerin bozuk olduğu bahanesini öne sürdüler. 2016'daki darbe tiyatrosunun ardından bu kez faşist şef Erdoğan'ın tekçi diktatörlüğünün yayımladığı bazı hukuk dışı kararnameler gerekçe gösterilerek görüşmeler Bursa Cumhuriyet Savcılığı tarafından açıkça engellendi. Olağanüstü Hal uygulamasının sonlandırıldığı 2018'den günümüze, özellikle işgal saldırılarının yoğunlaşmasıyla birlikte başlayan dönemde ise çoğu kez disiplin cezaları gerekçe edilerek, bazen de başvurulara yanıt verilmeyerek Önder Apo ile görüşme yaptırılmadı.
Bu yanıyla bakıldığında 2018'den sonra başlayan süreç, denilebilir ki en tehlikeli süreçtir. Bu tehlikeli sürecin en yoğun dönemi 21 ayını geride bıraktı. Önder Apo bu 21 aylık sürede sadece 25 Mart 2021'de kardeşi Mehmet Öcalan ile kısa bir telefon görüşmesi yapabildi. Bu telefon görüşmesinden bu yana İmralı Adası'ndan tek bir haber alınabilmiş değil. Ancak kendisinden haber alınamayan Önder Apo ile ilgili özellikle faşist iktidara yakın kesimler üzerinden birçok spekülatif bilgi servis edilebilmiştir. Eylül 2022'de yapıldığı açıklanan CPT'nin İmralı ziyaretinde göründüğü gibi yapılmamış bazı görüşmeler kamuoyuna yapılmış gibi yansıtılarak Kurdistanlılar ile dostlarının yanıltılması hedeflenebilmiştir. Bunlar, Önder Apo'ya dönük geliştirilen ve tehlikeli olarak ifade edilen sürecin sadece bazı argümanlarıdır. Yani Türk devleti ve destekçisi olan hegemonik güçler bu son süreçte sadece Önder Apo'nun sesini duyulmaz kılmayı değil, aynı zamanda onunla ilgili spekülasyonlar üreterek adeta ateşle oynamaya başlamıştır. Yalan yanlış bilgilerle, yönlendirilmiş yorum ve söylentilerle, özel savaşın geliştirdiği algı operasyonlarıyla süreci kendi lehlerine yönetmek istiyorlar.
Oysa herkes biliyor ki Önder Apo'nun fikirleri, aynı zamanda yeni toplum inşasının tek garantörüdür. Bu garantörlük büyük değişimi de getirecek yegâne güçtür. Bu yegâne güç ile oynamaya kalkmak baltayı taşa vurmak, sadece Kürdistan'ı değil bölgeyi ateşin içine atmaktır.
Ne Kürt halkı ve Kurdistanlılar, ne Önder Apo'yu artık Halklar Önderi olarak gören dünyanın dört bir yanından siyasetçiler, hukukçular, sendikacılar, aktivistler, ne de Kürdistan Özgürlük Hareketi işgalci ve soykırımcı güçlerin kirli planlarına müsaade etmeyecektir.