Vartinis’i torunlarımıza anlatıyoruz
- Vartinis Katliamı’nın 4 Aralık’ta görülecek duruşmasından önce konuşan tanıklarından Güllü Yatbaz, katliamın üzerinin örtülmeye çalışıldığını belirterek, bunu kabul etmediklerini, bu katliamı unutmayacaklarını unutulmaması için de torunlarına anlattıklarını söyledi.
Mûş’un (Muş) Telî (Korkut) ilçesine bağlı Vartinis (Altınova) köyünde 3 Ekim 1993’te aralarında çocukların da olduğu 9 kişi yakılarak katledildi. Katliama ilişkin açılan davada Hasköy Jandarma Komutanı Bülent Karaoğlu’nun da aralarında olduğu birçok asker fail olarak yargılanıyor. Katliama ilişkin davanın 1 Kasım’da görülen duruşmasında davanın zaman aşımından dolayı düşürülmesi için Bülent Karaoğlu’nun avukatlarının mahkemeye dilekçe verdikleri ortaya çıktı. Mahkeme heyeti, esas hakkında mütalaasını vermesi için dosyayı cumhuriyet savcısına gönderdi ve duruşmayı 4 Aralık'a erteledi.
Katliamın şahitlerinden Güllü Yatbaz, JINNEWS’e konuştu. Katliamdan bir gün önce bölgede çatışma çıktığını ve silah seslerinin geldiğini hatırlatan Yatbaz, tüm köylülerin duydukları seslerden dolayı dışarı çıktıklarını belirtti. Bölgeye doğru gittiklerinde silah seslerinin daha da arttığını dile getiren Yatbaz, “Konutlardan bir kadının ayağında terliklerle bize doğru geldiklerini gördük. Bize ‘Gerilla ve askerler arasında çatışma çıktı’ dedi. O gün bir gerilla ve bir asker yaşamını yitirdi. Askerler köylülere ateş açtı. O gün gerillanın cenazesini panzerin arkasına bağlayıp sürüklediler. Köylüler bunu gördü. Böyle bir şeyin başımıza geleceğini bilmiyorduk. Akşam Nasır eve geldi. Oturuyorduk, kendisi de bize ateş açılmasından dolayı oğlunun çok korktuğunu söyledi” dedi.
Nasır bebeği dışarı attı, askerler tekrar ateşe…
Ertesi gün saat 03.00’e kadar askerlerin köye baskın yaptığını ve köyde adeta kıyamet koptuğunu belirten Yatbaz, şunları söyledi: “Biz silah sesleri ve onların sesleri ile uyandık. Dışarı çıkamıyorduk, pencereden dahi bakamıyorduk. Pencereden baktığımızda askerler bize hakaret etti. O zaman askerlerin Nasır’ın evini yaktıklarını bilmiyorduk. Hayvanlarının sesi geliyordu. Çıkıp onlara yardım etmemize izin vermiyorlardı. Nasır’ın amcası Remzi onlara tepki gösterdi ve ‘kardeşimi yaktılar bizim ulaşmamıza izin vermiyorsunuz’ dedi. Remzi’ye işkence yaptılar. Daha sonra Remzi’yi belediye binasına götürüler ve ‘onları vuracağız’ diyorlardı. O gün bir köylü kendi dükkanında yatmıştı ve yaşanan her şeyi görmüştü. Askerler evi yaktıklarında Nasır bebeği kurtulması için pencereden dışarı atmış. Ancak askerler bir daha evin içine atmış. Çocuklar pencereden bakıyordu ve askerler de dışa çıkmamaları için dipçiklerle onlara vuruyordu. Onları canlı canlı yaktılar ve bizim çıkarmamıza izin vermediler. İçeriden çığlık sesleri geliyordu, bir süre sonra da sesleri kesildi.”
Cenazeler tanınmaz haldeydi
Yangının saatlerce devam ettiğini ifade eden Yatbaz, sabah köylülerin evden cenazeleri çıkardığını belirtti. Cenazelerin tanınmaz halde olduğunu söyleyen Yatbaz, “Yangından dolayı köylüler cenazeleri de çıkaramıyordu. Daha sonra itfaiye geldi ve ardından cenazeler çıkarılabildi. Tüm cenazeler kararmıştı. Sadece Nasır ve kızının cenazesi tanınıyordu, diğer cenazeler tanınmıyordu. Cenazeler ardından köyde yan yana defnedildi” diye konuştu.
Onlar bizim şehitlerimizdir
Yıllar sonra o evin müze olduğunu dile getiren Yatbaz, “Olaydan bir yıl sonra ev yeniden yapıldı ve yanan malzemeler eve yerleştirildi. Daha sonra burası müze oldu. Onlar bizim için şehittir. O çocuklar şehit. O çocuklar ne yapmıştı ki katledildi. Katliamdan bir gün önce Nasır’ın kızı Sevim bize geldi ve ‘bu gece rüya gördüm ve çok korktum’ dedi. Ben de neden korktuğunu sordum. Bana, ‘rüyamda askerler evimizde herkesi yakıyordu’ dedi. O gün konutlarda çatışma çıktı, sabaha karşı da onların evleri yakıldı” şeklinde konuştu.
Asla unutmayacağız
Katliamı asla unutmayacaklarını söyleyen Yatbaz, şunları ekledi: “İnsan bu katliamı nasıl unutur. Asla unutulmaz. Yaşadığımız sürece aklımızda kalacak. Bizler de unutulmaması için torunlarımıza anlatıyoruz. Şimdi bu davanın üzerini örtmek istiyorlar ama biz bunu kabul etmiyoruz.” MUŞ